|  26 Mart 2013, 21:54 | Mesaj No:1 | 
  |  Durumu:    Medine No :  13301  Üyelik T.:
04 Şubat 2011  Arkadaşları:5 Cinsiyet:erkek Yaş:38 Mesaj :
4.831Konular:
926  Beğenildi:344 Beğendi:0
 Takdirleri:62 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   tatlı ve acı dil farkı 
   tatlı ve acı dil farkı Konuşmasından anlaşılır insan. Güzel konuşmasından… Kalpten kalbe yol vardır derler. Bunu biraz daha değiştirerek söylersek:
 Dilden kalbe yol vardır.
 
 Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve ılımlıdır. Onlar asla  kalp kırmaz. Çünkü bir mihenk vardır gönülde; sözünü önce ölçer biçer  sonra muhatabına sunar.
 
 Katı kalpli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir. Gönül kayalıklarında  paramparça olmuştur mihenkleri. Nereye vuracak ve sözünü tartacak? O  altın ile bakırı birbirinden ayıramaz artık. Olur olmaz yerde kelâm  eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır.
 
 Ilık meltemler gibi soluklar gerek bize. Gönüllere ulaştığında, bahar  çiçekleri açtıran. En sert yürekleri dahi yumuşatan, yoğuran,  şekillendiren…
 
 “Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.” denmiş, derler. Ne kadar doğru.  En öfkeli olduğumuz anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz  aydınlığına çevirir güzel bir söz.
 
 “Söz ola kese savaşı
 Söz ola kestire başı
 Söz ola ahulu aşı,
 Yağ ile bal ede bir söz.”
 
 diyor Yunus.
 
 Elbette öyledir. En karamsar ve kaos yüklü anları bile cennet iklimine  çevirir, alımlı ve iç açıcı bir söz. Bu sebepten, güzel ve nazik konuşan  insanların pek düşmanları olmaz çevrelerinde. Bilmeden bir gönül  kırarlarsa, hemen tamir ediverirler bir kaç kelimeyle. Mayalarında yalan  olmadığı için, inandırıcı bulur çevreleri böyle kişileri.
 
 Zaten yalana ihtiyaçları da yoktur, böyle gönül ve söz ustalarının.  Bazen bilmeden açtıkları yaralar olur elbet gönüllerde. Ama bu bilmeden  olur çoğu kez. Lâkin o yarayı dudaklarından akan bal gibi kelimelerle,  sihirli cümlelerle bir anda iyileştirirler. Asla başka bir zamana  bırakmazlar açtıkları yaraları, oluşturdukları çizikleri. Anında  pansuman eder ve tedaviye geçerler.
 
 Acı konuşan insan böyle mi? Dil yayından karşıdakine fırlattıkları  kırıcı söz oku, paramparça eder muhatabın yüreğini. Onlar dönüp  bakmazlar bile. Hani yolda arabayla bir hayvanı veya insanı ezen  acımasız şoförler vardır; arkalarına bile bakmadan kaçıp giden… Aynen  öyledir bu zalimler de… Kırdıkları kalbin çırpınışları ve yanaklardan  sızan damlaları görmezlikten gelip, dönüp giderler. Öylelerini akrebe  benzetebiliriz.
 
 Sokmaktan zevk alan acımasız akreplere… Dillerini de, zehirli iğnelere…
 
 Arkadaş! İnancın yumuşak ikliminde bir meltem yumuşaklığına çevir sözlerini.
 Yüreği kırgın olanların doktoru ol, masum gönüllerin cellâdı değil!  Yaralı gönüllere Hızır gibi yetiş. Onların kırgınlıklarını gider.  Yaralarına söz merheminden sür. Gönlünden akıp gelen ve kelimelerle  harmanlanıp, dövülüp şekillenen manevî iksirinle onları iyileştir.
 
 Bak bu hususta Hz. Ömer ne diyor: “Ey Kâbe seni bin sefer yıksam yine  yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla!” İşte bu derece zor durumda olan  bir kırık kalp eğer onarılırsa sen artık Halk’ın sevgili kullarından  olduğuna inanabilirsin. Çünkü bir hadis-i şerifte şöyle diyor, Nebiler  Nebisi:
 
 “Gerçek mümin, elinden ve dilinden başkalarının zarar görmediği kişidir.”
 
 Bir gün sahabiler, Nebiler Nebisi’nin yanına varıp, ihtiyar bir kadını övüyorlar.
 “Şöyle ibadet ediyor, böyle namaz ve oruç tutuyor.”
 Peygamber Efendimiz: “Çevresine davranışları nasıl o kadının?” diye  sorunca, sahibiler: “Çevresine hep kötü davranıyor, Ya Resulullah.  Konuşmasıyla kalp kırıyor.” diyor.
 Bunun üzerine Resûlü Ekrem: “Söyleyin o kadına, cehennemde yerini hazırlasın.” diyor.
 
 İşte dost! Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir.
 
 Sen diline ister gül koy, istersen bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör.
 
 İstersen kor koy, başkalarını alev alev yak.
 
 Tercih senin.....
 | 
  |  |   |