Konu Başlıkları: ...ÖLüm , GüzeL Şey...
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Nisan 2013, 17:03   Mesaj No:1

Nesli_Nur

Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
Nesli_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Nesli_Nur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 20510
Üyelik T.: 01 Ekim 2012
Arkadaşları:24
Cinsiyet:
Mesaj: 1.012
Konular: 166
Beğenildi:76
Beğendi:1
Takdirleri:187
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
...ÖLüm , GüzeL Şey...

...ÖLüm , GüzeL Şey...

ÖLÜM, GÜZEL ŞEY...





Ölüm; modern asrın, meşguliyetlerle dolu, yoğun geçen günlerinde hatırlanmayan, unutulmuş...
Belki bilerek gaflete terk edilen, fakat zamanı gelince vuku bulacak mutlak hakikat… Takdir edilen anda gerçekleşmesi asla değişmeyecek olan, büyük ve korkulan dehşetli bir gerçek…

Öylesine dehşetli olmasına rağmen, günümüz insanı birçok sebebe bağlı olarak unutuyor bu gerçeği. Fakat bizden öncekiler asla ölümden gafil olmaz, ölümle başlayacak olan ahiret hayatları için çalışır, kurtuluşları için ağlar, kendilerine verilecek olan nimetler için ümitlenirlerken, azabı ilahiden de korkarlardı...
Hiçbir zaman ölümü unutmayan ve ölümü unutmayı büyük bir musibet olarak gören Selef-i Salihin’in her birinin, ölüm hakkında ayrı ayrı tasavvurları vardı.

Tabiinin büyüklerinden olan Hasanı Basrî rahmetullahi aleyh: “Ölüm dünyanın bütün rezilliklerini ortaya çıkardı da akıl sahipleri için onda zevk alınacak bir şey bırakmadı” derken; Rebî’ b. Huseym, “Kişinin beklediklerinin içerisinde ölümden daha hayırlısı yoktur” diyordu. Yine Rebî şöyle diyordu: “Beni kimseye anlatmayınız; yalnızca Rabbime havale ediniz.” Çünkü Rebi rahmetullahi aleyh, Allah’ın rahmetine güveniyor fakat başkalarının kendisini övmesinden dolayı, ilahi huzurda mahcup olmaktan da korkuyordu.

Hikmet ehlinden başka bir zat ise dostlarından birine gönderdiği mektubunda şöyle diyordu: “Ey kardeşim! Ölümü arayıp da bulamayacağın diyara (âhirete) göç etmeden önce, bu dünyada iken ondan sakın, hazırlıklı ol.”
İbn Sîrîn’in rahmetullahi aleyh, o kadar çok korkardı ki ölümden, yanında ölüm anıldığı zaman bütün azaları sanki hayatiyetini kaybetmişçesine dona kalırdı. Ömer b. Abdülaziz rahmetullahi aleyh her gece âlimleri bir araya toplar; beraberce ölümden, kıyametten ve âhiretten bahseder, sonra da sanki önlerinde cenaze varmışçasına ağlarlardı...

Onlar korkuyorlardı ama ölümden değil! Ölüm onlara; haşri, mizanı, sıratı, Allah huzurunda hesap vermeyi hatırlatıyor; amel defterlerinin dağıtılacağı gün, kendilerinin defteri sağdan mı yoksa soldan mı verilecek; hesap bitip cennetlikler cennete, cehennemliklerde cehenneme giderlerken, kendileri için neresi takdir buyrulacak diye düşünüyor, davanın ne kadar büyük olduğunu fark ettikleri için ciddi bir şekilde endişeleniyorlardı.

Bir vesileydi ölüm...

Ölümü hatırlamak, onlar için dünyadan yüz çevirmenin en güzel vesilesiydi.
Mesela, İbrahimi Teymî rahmetullahi aleyh şöyle derdi: “İki şey benden dünya zevkini kesip attı; ölümü hatırlamak ve Allah Teâlâ’nın huzurunda nasıl hesap vereceğimi düşünmek.”

Kâ’b’ul Ahbâr, “Ölümü bilen kimseye, dünyanın bütün musibetlerini ve kederlerini çözmek kolay gelir” demişti. Ölümü hakkıyla bilen kişi için fâni ve bir gün ayrılacağı şu adi dünyanın meselelerini dert etmenin bir anlamı olmazdı.
Ebû Bekir Mutarrif ise ölümün hakikatine işaret eden, yaşadığı bir olayı şöyle anlatır: “Bir gün Basra Mescidi’nde idim. Uykudaki birinin gördüğü gibi ben de birinin şöyle seslendiğini gördüm: ‘Ölümü anmak, Allah’tan korkanların kalplerini paramparça etti. Allah Âzze ve Celle’ye yemin olsun ki onları şaşkın bir halde görürsün.”

Ömer b. Abdülaziz rahmetullahi aleyh âlimlerden birine, “Bana öğütte bulun” dedi. Âlim, “Sen ölecek ilk halife değilsin” dedi. Ömer, “Biraz daha nasihat et” deyince âlim şöyle devam etti: “Hz. Âdem aleyhisselama varıncaya kadar, bütün ataların ölümü tattı; nöbet sırası sana gelmiştir.” Bunları duyan Halife Ömer ağlamaya başladı.

Ölüm anındaki halleri

İbrahim-i Nehaî rahmetullahu aleyh vefatı esnasında ağladı. Kendisine neden ağladığı sorulduğunda, “Allah’tan, cennet ya da cehennemle beni müjdeleyecek bir elçi bekliyorum, ondan” diye cevap verdi.

Muhammed b. Münkedir vefat etmeden kısa bir müddet önce ağlamaya başladı. Kendisine:
- Sizi böyle ağlatan nedir? Diye sorulduğunda şöyle dedi:
- Vallahi, bu ağlamam, bilerek yaptığım bir günahımın hatırıma gelmesinden dolayı değildir. Belki, önemsiz zannettiğim bir günahın, Allah celle celaluhu katında büyük olması ve bu sebeple cezalandırılacağım korkusundandır!
Zühd ehli bir zat olan Âmir b. Abdikays vefatı esnasında ağlamaya başladı. Kendisine:
- Sizi ağlatan şey nedir? Diye sorulduğunda:
- Ölümden korktuğum ya da hâlâ dünyaya hırslı olduğum için ağlamıyorum. Ben, yazın sıcaktan kavrulanlara su dağıtmak için kaçırdığım fırsatlara ve kışın kalkmadığım gece namazlarına ağlıyorum, diye cevap vermiştir ki insanlardan pek çokları kaçırdıkları ve yapmadıkları, salih ameller için ölümle beraber pişmanlık duymaya başlayacaklar, “Keşke daha çok amel yapsaydım” diye hayıflanacaklardır.
Abdullah b. Mübarek rahmetullahu aleyh son anlarında, azatlı kölesi Nasr’a: “Başımı toprağa koy” dedi. Nasr ağlamaya başladı. İbnü’l-Mübârek:
- Niye ağlıyorsun, diye sordu. Nasr:
- Sizin, o bolluk ve zenginlik zamanlarınızı hatırladım, şimdi ise fakir ve garip biri olarak hayata veda ediyorsunuz, dedi. İbnü’l-Mübârek rahmetullahu aleyh:
- Sus, sesini çıkarma! Çünkü ben Allah’tan, beni zenginlerin yaşantısı gibi yaşatmasını ve fakirlerin ölümü gibi öldürmesini istemiştim. Şimdi bana Kelime-i Tevhid’i telkin et ve ben tekrarlamadığım müddetçe ikinci kez söyleme, dedi.



Âşk ile ruhlarını teslim edenleri vardı

Cerîr rahmetullahu aleyh anlatıyor: “Son nefeslerini verirken ben de Cüneydi Bağdâdî rahmetullahu aleyhinin yanındaydım. Günlerden Cumaydı. Kur’an okuyor, hatim etmeye çalışıyordu. Ben:
- Ey Ebü’l-Kâsım! Bu halinde de mi Kur’an okumakla meşgulsün? Diye sordum. Bana:
- Defterim dürülmek üzere iken, bunu yapmaya benden daha lâyık (çok ihtiyacı olan) kim olabilir ki? Diye cevap verdi.
Cüneydi Bağdâdî’ye, “Ebû Saîd Harrâz rahmetullahu aleyh ruhunu teslim ederken, çokça vecde ve cezbeye kapıldı, bu hususta ne dersiniz?” diye sorulunca Cüneyd, “Onun ruhunun Rabbine kavuşmak için iştiyak ile uçması, şaşılacak bir olay değildir” demiştir.
Yine ruhunu teslim etmek üzere olan bir velîye yanındakiler, “Allah de” diye telkinde bulunduklarında, Ehlullah’tan olan o kimse, “Ne zamana kadar böyle deyip duracaksınız? Ben zaten Allah aşkı ile yanmaktayım!” diye cevap vermiş.
Ebû Ali-i Rûzbârî’nin kız kardeşi anlatıyor: “Kardeşim Ebû Ali, son nefeslerini verirken başı kucağımda idi. Baygındı, bir ara gözlerini açtı ve: ‘İşte bunlar, gökyüzünün kapıları, açılmışlar... Bunlar ise cennetler, süslenmişler. Bir ses, ‘Ey Ebû Ali! Her ne kadar sen istememiş olsan da biz seni en yüksek derecelere çıkardık’ diyor.”

Şiblî’nin hizmetçisi, Cafer b. Nusayr’e:
- Vefatı esnasında onda ne gibi haller gördün? Diye sorulduğunda, Ca’fer:
- Şiblî bana: “Üzerimde bir mazlumun bir dirhem hakkı vardı. Sonra, o parayı sahibi namına binlerce misliyle sadaka olarak verdim ama şu anda kalbimi rahatsız eden, ondan daha büyük bir şey yok” dedi. Sonra, “Haydi, bana abdest almamda yardımcı ol” dedi. Ben de ona abdest aldırdım. Sakallarının arasını hilallemeyi unuttum, o anda dili tutuktu. Elimden tuttu, parmaklarımı sakallarının arasına soktu ve onu hilâllettirdi, sonra ruhunu teslim etti.
Cafer bunları anlattıktan sonra ağlayarak der ki: “Ömrünün son nefeslerinde dahi, dinin edeplerinden bir edebi bile terk etmeyen biri hakkında ne dersiniz?..”

İşte, ariflerin son sözleri bu şekilde…
Bu sözlerin her birinin farklı farklı olması, onlara galebe çalan korku, ümit, şevk ve sevgi sebebiyledir. Herkes o anki durumuna göre, farklı beyanlarda bulunmuştur. Her birinin dediği kendi makamına ve haline göre doğrudur.

-ENES AHMEDOĞLU-
__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Nesli_Nur 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
inşikak süresini tanıyalım.. Sorularla Sureleri Tanıyalım bilinmez 7 2700 26Haziran 2015 14:55
muttaffifin suresini tanıyalım.. Sorularla Sureleri Tanıyalım bilinmez 10 5422 24Haziran 2015 14:17
Kıyamet Suresini Sorularla Tanıyalım Sorularla Sureleri Tanıyalım bilinmez 11 6328 28 Nisan 2015 16:18
Tahrim Süresini Tanıyalım Sorularla Sureleri Tanıyalım bilinmez 11 5717 03 Mart 2015 06:46
Casiye Süresini Tanıyalım Sorularla Sureleri Tanıyalım bilinmez 9 3119 28 Ekim 2014 06:36