|  08 Ağustos 2008, 14:14 | Mesaj No:1 | 
  |     Durumu:    Medine No :  2609  Üyelik T.:
12 Temmuz 2008  Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:37 Mesaj :
547Konular:
114  Beğenildi:9 Beğendi:0
 Takdirleri:10 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   Ölüm de var.. 
   Ölüm de var.. “Ne olur ya Rabbi! Bu yollar Senin himayen olmadan aşılmaz. Bizi özden kopmadan, pişmanlık bataklıklarından muhafaza eyle ve bizi, rızan istikametinden ayırma...”
 Hayatımızda bazı dönüm noktaları ve onlarla başlayan bazı dönemler vardır. Doğum,
 çocukluk, gençlik, evlilik, yaşlılık gibi. Her insanın dönüp mazisine baktığında
 bazen buruk bir tebessüm, bazen gözyaşı çeşmesini açan bir hüzün.. bazen kaçırılan
 fırsatlar için gönülden kopan bir pişmanlık ifadesi “keşke”, bir başka zaman da
 manasını bulmuş dakikaların içte hasıl ettiği neşe ile anacağı “hey gidi günler”i
 vardır.
 
 Yıllar su gibi akıp gidiyor ve her an büyük hesap
 gününe bir adım daha yaklaşıyoruz. Adım adım yaklaştığımız bu büyük güne acaba ne
 kadar hazırız? Yaş hanesine eklenen her rakam, günlük hayatın içindeki koşturmaca,
 sosyal alanda edinilen çevre, makam, şan-şöhret ve her türüyle büyüme, insandaki pek
 çok his ve düşünceyi değiştirebiliyor. Bazen onları bütün bütün alıp götürüyor.
 Farkına varmadan insan bambaşka birisi haline gelebiliyor. Gelen günler dünya
 sevgisi ve dünyevilik getiriyor. Büyüyen yaş, malumat ve makamla beraber ukalalık da
 boy atıyor, serpilip gelişiyor. “Kendime yeterim” şeytani duygusu bünyeyi sarıyor.
 Ve ara sıra insan bu keşmekeşten sıyrılıp mazisinin o kirlere bulaşmamış apak bir
 iki sayfasına baktığında dün ile bugün arasında bir mukayese yapıyor.
 
 
 Belli bir müddet cennet beratını alacağımız bir imtihan salonu olarak gördüğümüz bu
 dünya, zamanla cazibe oklarıyla gönlümüzü yaralayabiliyor bizi kendine
 mahkum ediyor.. zevk, şatafat, lüks, itibar görme, sayılan ve hürmet edilen biri
 olma, daha iyi yaşama, daha yukarılara çıkma arzularının esiri köleler haline
 getirebiliyor.
 
 
 
 [B][COLOR=#76923c]Oysa Bediüzzaman Hazretleri’nin çok güzel ifade ettiği bir gerçek var: “Ölüm, o kadar kati ve zâhirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm
 başımıza gelecek. Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor, elbette bu
 ecel celladının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa,
 insanın en büyük ve her şeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesi bu olmalıdır.”
 
 İşte aldanmamış bir insan olarak ölümle yüz yüze gelebilmek için ara sıra maziye
 dönme, dünün hatıralarını yâd etme, ölümü tefekkür etme ve böylece bugünün bağrında
 gelişen nefsani ve şeytani tuzaklara karşı tetikte olma bir yoldur. Fakat bundan
 daha emin bir yol vardır ki o da,
 sürekli her şeyin sahibi Cenab-ı Hakk’ın rahmetine sığınma ve O’na el açıp merhamet
 dilenmektir. [/I]
 
 Gelin şu duaya hep beraber amin diyerek yazımızı noktalayalım: “Ne  olur ya Rabbi! Bu yollar Senin himayen olmadan aşılmaz. Bizi özden kopmadan,
 pişmanlık bataklıklarından muhafaza eyle ve bizi, rızan istikametinden ayırma...”
 | 
  |  |   |