Kurana Saygı Nasıl olmalı ve Kuranın Şefaati 
  Kurana Saygı Nasıl olmalı ve Kuranın Şefaati 
Hamdolsun Allahu Tealaya ki Bir Ramazanı Şerife daha ulaştık.  Ramazan  11 ayın Sultanı Efendimizin s.a.v ifadesiyle Kuranı Azimin ve Ümmetin  ayı. Acaba neden Efendiler Efendisi (s.a.v) Recep Allahın Şaban Benim ve  Ramazan Ümmetimin ayıdır diye buyurmuştur. Hem neden Kuranın  indirilmeye başlandığı ay Ramazan olmuş ve bu aya Kuran ayı denilmiştir.  Ümmet ve Kuranın arasında bir ilişki mi var Rabbimiz bize neyin  mesajını veriyor olabilir. 
Evet geçen sene Ramazanda bitirilen hatimlerin akabinde Rabbimizin bize  Rehber ve kılavuz olarak gönderdiği hem dünya hem Ahiret kurtuluşumuz  olan mucize kelamı Kuranı kerimlerimiz yine Ramazan öncesi yerine  kaldırılmış bir daha ki ramazana kadar indirilmemek üzere. Ve Hamdolsun  tekrar Ramazana kavuştuk geçen sene yerlerine kaldırılan o yüce kelamın  11 aydır tozlanmış bir şekilde raflardan indirdik. Ve başladık yine  mukabele ile terennüme. Ne kadar acı değil mi? Bunları yazmak istemezdim   bir hayat nizamı olan kitabın düştüğü bu hale bakar mısınız.  Bizler  hep yıllardır bu kitabı okumuşuz ama nasıl okumuşuz bilmiyorum. Veda  Hutbesinde Efendiler Efendisinin (s.a.v) size iki şey bırakıyorum  bunlara sımsıkı yapışırsanız asla sapıtmazsınız Allahın kelamı Kuran ve  benim sünnetim fermanını demek bizler iyi anlamamışız. Allahın c.c.  kelamına saygıyı bizler ramazandan ramazana indirip mukabele okuyarak,  okuduğumuz metinlerin tenezzül edipte manalarına bile bakmadan, sadece  terennüm etmek sanmışız. Ya da taşırken kuranı göğüs hizasının altında  tutmamayı bir saygı sanmışız. Bu yazdıklarım sakın yanlış anlaşılmasın  elbette kurana saygı bir müminin ilk vazifelerindendir. Ama kimse kusura  bakmasın kurana edep ve saygı o yüce kelamın hükümlerinden gafilane  yaşamak, ondan uzakta yaşamak ve sadece Ramazan ayına mahsusmuş gibi  muameleye tabi tutmak değildir.  
Rabbimiz teala kuranı ramazan ayında indirmekle ve bu ayı ümmete tahsis  etmekle aslında bizlere çok mesajlar vermektedir. Ramazanda oruç gibi  bir ibadeti, akşamlarında Teravih namazlarını geceleri ihya etmeyi,  Kadir gecesi gibi bir mubarek geceyi, son günlerinde ibadetler ve  taatleri artırmak için itikaf sünnetini vermekle bizlerden aslında bütün  bir yılı bu bereket ayını geçirdiğiniz gibi geçirin, Ramazan ve oruçla  ulaşacağınız Takva bilinci ve şuurunu bütün bir yıla yayın kulluğun  Müslümanlığın yaşam tarzının sadece bir aya mahsus olmadığını bu bir  ayda edindiğiniz kemalatı seneye yayın diye bu nimetleri bahşetmiş. Yüce  kelamın sadece Ramazanda okunup sair zamanlarda ondan uzak kalmak için  değil. Onu hayatınızın her anında başınızın üstünde taç yaparak  buyruklarını emirlerini ve nehiylerini yaşayarak ve Kendi Rızasını ve  ahiret nimetlerini kazanasınız diye vermiş. Bu ümmetin bu dalalet ve  sapıklıkların çağında düştükleri buhranların, ezilmişliklerinin, zulum  altında kalmalarının altında aslında hep kurana asıl olması gereken  saygıyı gösteremediğimiz, ondan yüz çevirmişliğimiz yatmakta. Oysa Yüce  sultanlar sultanı kelamında bunu bize demişti: 
Şüphesiz ki, bir kavim  kendi durumunu değiştirmedikçe (Kurana özüne Nefsine)dönmedikçe Allah  onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o  geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.(Rad  11) diye bizleri uyarmıştı. Eğer bizler en basiti okuduğumuz kelamın  manasına baksaydık Rabbimizin bizden neleri istediğine ve nelerden  kaçınmamız gerektiğine belki bu ayetleri de görür kendimize çeki düzen  verirdik. Ve bu gün ümmetin her bir yerinde ramazan acılarla geçmez  tuttuğumuz oruçlar bizlere zehir olmazdı. Bu konuda yazılacak o kadar  şey var ki ama mevzuyu uzatmak istemiyorum ve son olarak diyorum ki:   
Gelin canlar, kardeşler, Ablalar, bacılar, Nineler, Amcalar Müslümanlar.  Bu ramazanda diğer zamanlarda yaptığımız muameleyi kurana Yapmayalım.  Yine onu ramazan bitince 11 ay indirmemek üzere tozlu raflara atmayalım.  Onu gücendirmeyelim, Ramazan ve oruçla edindiğimiz bilinçleri sair  zamanlara yayalım. O yüce kelama ve Allaha c.c en büyük saygının onu  okuyup tefekkür edip emirlerine sımsıkı yapışmakla ve yaşamakla dünya ve  ahretlerimiz mamur etmekle Hakkı ve onu bu vesileyle hoşnut etmekle  mümkün olacağını unutmayalım.
 
Kuranın yarın ahrette hakkımız da güzel bir şefaatına mazhar olmak için  bunlara dikkat edelim. Unutmayın ki Kuran Büyük bir şefaatçidir ahrette.  Ne buyuruyordu Efendiler Efendisi (s.a.v ) hatırlayalım:           
Allah indinde Kur’andan daha üstün şefaatçi yoktur. Ne Peygamber, ne melek, ne de başkası.) [Taberani) 
(
Kur’an-ı kerim, okuyanlarına, ya şefaat edecek veya düşman olacaktır.) (Müslim]  
(Kur’an-ı kerim, kıyamette yüzü ve ahlakı güzel bir zat suretinde  gelir. Kendisinden şefaat talep olunur ve şefaat eder. Kendisini musiki  ile [gazel okur gibi ve oyun yerlerinde okuyanlardan ve para kazanmak  için] okuyanlardan davacı olur. Bunlardan hakkını ister. Razı  olduklarını alıp Cennete götürür.) [İ.Gazali]   
(Kur'an okuyun! Çünkü kıyamette şefaat eder.) [Müslim]   
Ebû Hüreyre hazretlerinin, Kur’an okuyanların kazanacağı mânevî  derecelerle ilgili olarak Peygamber Efendimiz’den rivayet ettiği bir  hadîsi şerîfte: 
“Kıyamet gününde Kur’an-ı Kerîm gelecek ve Allah  Teâlâ’ya: ‘Yâ Rabbî! Kur’an okuyan kimseyi şeref süsüyle süsle!’  diyecek; bunun üzerine Kur’an okuyan kimse şerefle süslenecek.
 
Yine Kur’an-ı Kerîm:   
‘Allah’ım! Ona şeref elbisesi giydir!’ diyecek; hemen o zâta  elbiselerin en değerlisi giydirilecek. Sonra Kur’an: ‘Rabb’im! Ona şeref  tacı giydir!’ diye niyâz edecek; o kimseye şeref tacı giydirilecek.  Sonunda Kur’an-ı Kerîm: ‘Yâ Rabbî! O kulundan razı ve hoşnut ol! Senin  hoşnutluğundan üstün bir şey yoktur.’ diyerek Kur’an okuyan kimseyi  mânevî mertebelerin en yükseğine ulaştıracak (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 18; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’an 1).  
Yine Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:   
“Kıyamet gününde, Kur’an-ı Kerîm ile onun buyruklarını tutup  yasaklarından kaçan mü’minler ortaya getirilecekler. Kur’an’ın önünde en  uzun iki sûresi, Bakara ile Âl-i ımrân bulunacak. O sırada bu iki sûre,  iki bulut gibi görünecek veya aralarında bir nur bulunan iki siyah  gölgeliği andıracaklar, yahut bu iki sûre, kıyamet gününde sahiplerini  savunmak üzere saf bağlayıp kanat germiş iki kuş sürüsü gibi  gelecekler.” (Müslim, Müsâfirîn 253; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 5). 
Rivayetleri çoğaltmak mümkündür kuranın hakkımızda güzel bir şefaatçi  olmasını istiyorsak yarın o herkesin nefsi nefsi dediği gün bedbaht  olmak istemiyorsak Kuranın bizden şikayetçi ve davacı olmamasını  istiyorsak Kurana gereken saygıyı gösterin ve onu hak ettiği yere koyun.  Kuranı hayatımıza dustur etmek ve onu harf harf yudumlayarak yaşamak  duası ile.vesselam 
alıntı - hkerrar