Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Ağustos 2013, 14:56   Mesaj No:2

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: TDV İslam Ansiklopedisi ''Din'' Maddesi

Bu dönemin çok dinli yapısı içinde, "Allah katında din şüphesiz İslâm'dır"; "Kim İslâm'dan başka bir dine yönelirse onun dini kabul edilmeyecektir; o âhirette de
kaybedenlerdendir"mealindeki âyetlerle dinleri ve kitapları muharref olduğu halde sadece kendilerinin cennete girebileceklerini iddia eden yahudi ve hıristiyanlann durumlarına açıklık getirilmiştir. Bu dönemde onların Hz. İbrahim'e ve onun dinine göre durumları tahlil edilmekte, kendilerine "Ehl-i kitap" denilerek müşriklerden ayrı tutulmalarına rağmen inanç ve davranışlarının yanlış olduğu da belirtilmekte ve Allah'ın dinine davet edilmektedirler. Yine Medine döneminde savaş konusuna temas eden âyetlerde fitneyi ortadan kaldırmak üzere "Allah'ın dini" için savaşılması istenmiştir. Ancak din uğrunda savaşmayanlara adalet ve iyilikle davranılması gereği de vurgulanmıştır. "Dininize uyanlardan başkasına inanmayın" mealindeki âyetle dinin, Allah-insan ilişkisi yanında sosyal İlişkilerin de temel ölçüsü olduğu ortaya konmaktadır. Birer dinî faaliyet ve tezahür olan tövbe, namaz ve zekâtın özellikle zikredilmesi de bunu gösterir: "Eğer onlar tövbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse sizin din kardeşiniz olurlar.
Aynı dönemde din kelimesinin yer aldığı âyetler arasında iki âyet bu terime iyice açıklık kazandırmaktadır: "O sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamış-tır"; "Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm'a razı oldum". Böylece Mekke döneminde din kavramı, "tarihin akışına ve tabiatın gidişine yön veren, zamana ve âleme hükmeden, dini ortaya koyan, hesap gününü elinde tutan Allah'ın otoritesi şeklinde özetlenebilecek bir muhteva kazanırken Medine döneminde bu muhteva genişletilerek "kişinin Allah'a bağlı bir
hayat sürdürmesi, müslüman topluluğuna karşı görevlerini yerine getirmesi; Allah'ın mutlak tasarruf ve hâkimiyete sahip olması" gibi unsurlar da dinin muhtevasına katılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm1-de din kelimesinin ifade ettiği mâna, on altı yerde geçen "Allah'ın dini, din Allah için, hak din, dosdoğru din, hâlis din"; on üç yerde geçen "din günü", on yerde geçen "dinde İhlâslı olma" şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan her iki dönemde din kelimesi sadece müslüman-ların değil başkalarının inançlarını da ifade etmek üzere kullanılmıştır. Meselâ Mekke döneminde müşriklere hitaben, "Sizin dininiz size, benim dinim bana"; Medine döneminde ise bütün insan toplulukları muhatap alınarak, "Bütün dinlere üstün kılmak üzere peygamberini doğruluk rehberi olan Kur'an ve hak din ile gönderen O'dur" denilmesi buna delil teşkil eder. Bununla birlikte özel anlamda din kelimesiyle İslâm kastedilmiştir. Bu bakımdan "İslâm" ile "din" âdeta eş anlamlı iki kelime gibi telakki edilmiş ve bütün peygamberlerin getirdiği dinin İslâm olduğu ifade edilmiştir. Aynca İslâm özel olarak Hz. Muham-med'e gelen dinin adıdır.


Hadis külliyatında da din kavramının muhtevasını belirleyen malzeme bulunmaktadır. Bir hadiste, "Allah indinde dinin aslı hanîflik ve İslâm'dır" denilmektedir. Buradan,
Kur'an'da olduğu gibi hadislerde de din ile hanîflik ve İslâm kavramları arasında bir anlam birliğinin kurulduğu anlaşılmaktadır. "Dini kuvvetli kılan Allah'a hamdolsun", "Dinde genişlik kılan Allah'a hamdolsun"; "Din nasihattir" gibi hadislerde geçen din kelimesi "İslâm" anlamında kullanılmıştır. Peygamberlerin baba bir kardeş (ev-lâdü allat) olduğunu bildiren hadis, bütün hak dinlerin temel prensiplerde müşterek olduğuna işaret eder. Bazı hadislerde geçen "dînullah "Allah'ın yolu, şeriatı, kanunu" anlamını; "Kişi dostunun dini üzeredir"; "Her bir dinin özellikle önem verdiği bir ahlâkı vardır, İslâm'ın ahlâkı da hayadır" anlamındaki hadislerde de din "şeriat, edep ve ahlâk" mânalarını ifade eder. "Cibril hadisi" diye meşhur olan hadis de kâmil bir dinin iman, İslâm ve ihsan kavramlarıyla anılan başlıca üç unsur taşıdığına delâlet etmesi bakımından büyük önem taşır. Söz konusu hadisin sonunda, Hz. Peygamberin bu üç konuyu dinin temel telkinleri arasında gördüğünü belirten şu açıklamayı yaptığı nakledilmektedir: "İşte bu Cibril idi, insanlara dinlerini öğretmek için gelmiştir". Bu-hâri de bu hadisi "din tâlimi" başlığı altında vermiştir.
Şehristânî dinin öncelikle "itaat ve in-kıyad", bazan da "ceza ve hesap" anlamına geldiğini belirtir ve sadece ilâhî vahiyden kayna klana nlan din olarak nitelendirir. Cürcânî din ile "millet'İn bir olduğunu, bunların itibarî olarak ayrıldıklarını, her ikisinin de şeriata dayandığını belirtir. Nitekim millet kelimesi Kur'an'da geçtiği on beş yerde din anlamında kullanılmıştır. Bâkıllânî dinin "ceza, hüküm, İnkıyad ve istislâm" (itaat, boyun eğme} gibi anlamları arasında "mezhep" ve "millet'i de vermektedirMillet ve mezhep, bir dinî topluluğun belirli bir inanca sadakat göstermesine, emirlerine itaat etmesine ve uygulamalarını yerine getirmesine delâlet etmesi noktasında din anlamına gelmektedir. Kur'an'da, "Allah katında din İslâm'dır" denilmesi onun hak din olmasını İfade etmek içindir ve yahudilerin kendi dinlerinin dışındaki inançlara din adını vermemeleri gibi bir anlayışı yansıtmamaktadır.
Yukarıdaki bilgilerin ışığı altında din kavramının İslâmî kaynaklardaki anlamlarını şu şekilde gruplandırmak mümkündür:
1- Ceza (karşılık), mükâfat hüküm, hesap. Fatiha süresindeki (1/4) din kelimesi bu anlamdadır. Nûr sûresinin 25. âyetinde geçen din kelimesi tam olarak ceza mânasında kullanılmıştır.
2- Üstün gelme, hâkimiyet, zelil kılma, zorlama. Nahl sûresinin 52. âyetinde geçen "ve lehü'd-dînü vâsıben" (din de daima Onundur) ifadesindeki din bu anlamda kullanılmıştır. Arapça'da "dâne'n-nâse" (insanları itaata zorladı), "dinte'l-kavme" (kavmi zelil kıldın) gibi örneklerde din "itaate zorlama, zelil kılma" anlamına gelir.
3- İtaat, teslimiyet, hizmet, ibadet. Bakara sûresinde yer alan, ""Allah sizin için din seçti" (2/132) mealindeki âyette geçen din bu anlama örnek teşkil eder. Arapça'daki "dinte'r-recüle" (adama hizmet ettin), "dintehüm fe dânû" (onlara üstün geldin, onlar da itaat ettiler) ve benzeri örneklerde din kökünden türemiş kelimelerin "İtaat ve hizmet" anlamında kullanıldığı görülür.





4- Âdet, yol. kanun, şeriat, millet, mezhep. "Benim mezhep ve meşrebim budur" anlamındaki, "Mâ zâle zâlike dinî ve deydenî" ifadesinde geçen din kelimesi bu gruba Örnek olarak verilebilir. "Resûlullah kavminin dini üzerinde idi" ifadesindeki din kelimesi âdet anlamında kullanılmıştır ki bu husus onun Hz. İbrahim'den kalma bazı âdetlere uyduğunu gösterir.
Kur'an'da din kelimesi yukandaki dört anlam grubundan birini veya birkaçını ifade ettiği gibi yer yer bu gruplardaki anlamların tamamını kapsayan bir nizamı da belirtir. Bu nizamı İfade etmek üzere "ed-dînü'1-kayyim, ed-dînü'I-hâlis, dînü'1-hak, dînullah" gibi özel tabirler de kullanılır. Öte yandan Kur'ân-ı Ke-rîm'de din kelimesi hem ulühiyyeti hem de ubudiyyeti ifade etmektedir. Buna göre din, halik ve mâbud olan Allah'a nisbetle "hâkim olma, itaat altına alma, hesaba çekme, ceza-mükâfat verme"; mahlûk ve âbid olan kula nisbetle "boyun eğme, aczini anlama, teslim olma, ibadet etme'dir. Nihayet din bu iki taraf arasındaki münasebeti düzenleyen kanun, nizam ve yoldur.
Diğer dinlerin kutsal dilinde din kavramının karşılığı olan kelimeler kök, kullanılış ve gelişme bakımından bazı özellikler taşır. Ancak bu kelimelerin hiçbirinin kutsal dilleri ve kitapları İçinde İslâm'daki din kavramı gibi semantik bir gelişme ve ifade gücüne sahip olmadığı görülür. Kutsal dili İbrânîce olan Yahu-dilik'te "abodath elohim" (Allah'a ibadet) tabiri, diğer dinî tutum ve davranışlar yanında özellikle din kavramını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Bu tabir mâ-beddeki ibadet dahil tamamıyla dini kucaklamaktaydı. Din bazan "yir'ah" (korku, haşyet), "emunath" (iman) gibi psikolojik terimlerle de ifade edilmiştir. Birkaç yerde ""daath elohim" (Tanrı bilgisi) ve "tora" da (ilâhî doktrin, telkin, kanun) dine yakın deyimler olarak kullanılmıştır. Ancak Pehlevî dilinde kutsal kitap sonrası literatüründe "kanun, hüküm, emir" anlamına gelen "daath" kelimesi din için genel bir terim olmuş ve günümüze kadar kullanılagelmiştir. Eski Yunanca'da din, hem korku hem saygı anlamlarını içeren "thrioheya" kelimesiyle ifade edilmekteydi. Hıristiyanlık, yahudi geleneğinden gelmesine rağmen din terimini eski putperest Romadan almıştır. Cice-ro (m.ö. 43), De Natura Deorum (Tanrıların mahiyeti) adlı kitabında (II, 18. bölüm) bir Stoalı'nın ağzından "religio" ("Bir şeyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, yapmak" anlamındaki "re-legere" kökünden) kelimesine yer vermiş; zamanla bu kelime kutsal kabul edilene karşı doğruluk, dürüstlük ve saygıyı, ibadet olarak yapılan âyinlerin titizlikle yerine getirilmesiyle gösterilen Tann şuurunu veya Romalılar'da tanrılara karşı bağlılığı ifade eden bir terim olmuştur. Bu konuda ayrı bir görüş de ilkin Lac-tantius tarafından IV. yüzyılda, "insanla Tanrı arasında gittikçe pekişen bağ" anlamında Latince "re-ligare" kökünden din teriminin türetildiği yolundadır. St. Augustinus (ö 430} bu kelimeyi "kaybedilmiş bir şeyi tekrar bulma" şeklinde açıklamıştır. Günümüz Batı dillerinde de "religion" kelimesiyle İfade edilen din için İnciller'de "Allah'ın yolu" tabiri kullanılır. Hellenistik dönemdeki Ahd-i Cedîd yazılarında din İbadet âyin ve törenleri; dinî ve ahlâkî davranışları, insanın Tanrı'ya ve diğer insanlara karşı ödevlerini; hıristiyan inançlarına uyma ve disiplini ifade eder.









bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur..alıntı yapanlar kaynak bildirmezlerse kul hakkına girmiş olurlar
Alıntı ile Cevapla