Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Ağustos 2013, 15:10   Mesaj No:3

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: TDV İslam Ansiklopedisi ''Din'' Maddesi

Hinduizm'in kutsal dili Sansk ritçe'de din anlamına gelen "dharma", Budizm'in kutsal dili Pali dilinde "dhamma" şeklindedir. Dharma kelimesinin "din, gerçek, doktrin, doğruluk, fazilet, kanun, düstur, mahiyet, öz, nihaî elemental yapı, atom, fenomen" gibi anlamlan vardır. Bu anlamların bir kısmı Hint dinlerinde ortak olarak kullanılır, bir kısmı ise sadece Budizm'e mahsustur. Hint kutsal kitap literatüründe geçen "rta" ile dharma fikri arasında benzerlik vardır. Rta, eski Veda ilâhilerinde geçen gök tanrısı Varuna'nın koruduğu kozmik ve ahlâkî düzendir. Hintliler'de bir de "mar-ga" kelimesi bulunmaktaysa da "kurtuluşa ulaştıran yol" anlamındaki bu kelime daha çok felsefî bir terimdir.
Çinliler din anlamında bugün "chung chiao" (cong ciav) kelimesini kullanmaktadırlar. Tao kelimesi Çu hanedanından beri "yol, usul, düzen" anlamında kulla-nılmaktaysa da sadece Konfüçyüs öncesi devrede bu kelimenin kullanılış alanının, her şeyin ondan geldiğine inanılan ilk ve tek varlıktan hareket tarzına kadar kırk dört örneği bulunmaktaydı. Ja-ponlar'ın Budizm'den önceki dinî yapılarını ifade etmek üzere kullandıkları "şin-to" kelimesi, Çince'deki iyi varlıklar için kullanılan "şen" İle "tao" kelimelerinin birleşmesinden oluşan ve "Tanrıların yolu" anlamına gelen bir deyimdir. Japonlar bu anlamda "karni no-miçi" tabirini kullanırlar.
Her dinî kültürün din kavramını ifade etmek üzere seçtiği kelimelere ait anlamların ortak noktasının "yol, inanç, âdet, bağ, kulluk" olduğu söylenebilir. Bütün bu kelimeler, kökleri insanın iç hayatında bulunan ve semereleri çeşitli davranışlarla tezahür eden köklü ve evrensel bir fenomeni ifade etmeyi amaçlar.
İslâm bilginlerine ait din tarifleri Kur'ân-ı Kerîm ve İslâm inançları göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Bir örnek olarak Seyyid Serif el-Cürcânî'nin din tarifi verilebilir: "Din, akıl sahiplerini peygamberin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilâhî bir kanundur" (et-Ta rîfât, "dîn" md.). Aynı tarif daha sonraki bazı kaynaklarda da tekrar edilmiştir (meselâ bk. Tâcü'l-'arûs, "dyn" md.(. Zebîdîde yer alan diğer bir tarif şöyledir: "Din, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhî bir kanundur". Tehânevî ise kısmen farklı bir din tarifi verir: "Din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle şimdiki halde (dünyada) salâha, gelecekte (âhi-rette) felaha sevkeden, Allah tarafından konulmuş bir kanundur". Aynı müellife göre din kaynağı İtibariyle Allah'a, tebliği yönünden peygambere, uygulanması bakımından da ümmete nisbet edilir. M. Hamdi Yazır, yukarıdaki klasik tarifleri de dikkate alarak dini "akıl sahiplerini hüsn-i ihtiyar-larıyla bizzat hayır ve nimete sevkeden bir vaz'-ı ilâhî, şeriat ve millet, beşerin ihtiyarî fiillerinin hayır ve saadet gayesine doğru cereyanını temin eden bir yol, bir kanun, bir âmil-i ma'nevî" şeklinde tarif etmiştir. Aynca İslâm kavramının da belli başlı anlamlarına işaret ettikten
sonra müslüman bilginlerinin geleneksel din tarifleriyle İslâm kavramı arasında açık bir uyum olduğuna dikkat çeker. Zira geniş anlamda İslâm "teslimiyet kurtuluş" gibi mânaları yanında "müsâleme" (karşılıklı güven ve barış! anlamını da ifade eder. Dîn de insanlar arasında ihtilâf ve çekişmeleri önleyerek müsâlemeyi temin eden bir kanundur. Dinde yalnız insanlar arasında değil insanlarla Allah arasında da bir ah İd ve barışıklık (selem) vardır. Bu sayede halikın iradesiyle mahlûkun iradesi arasında uygunluk sağlanmış olur.
Kur'ân-ı Kerîm'de İslâm dışındaki inanç sistemlerine, hatta müşriklerin inandıklarına bile din adının verildiğidikkate alınırsa yukarıdaki tariflerin geniş anlamda dinin tarifi olmayıp özellikle hak din için düşünülmüş dar kapsamlı tarifler olduğu görülür. Bu tariflerde ortak noktalardan biri dinin ilâhî kaynaklı olduğunun vurgulanmasıdır. Buna göre gerçek din beşer kaynaklı olamaz. Yine bu tariflerde dinin akıl ve irade ile ilişkisi gösterilmiştir; bu da dinin bir bilgi ve tercih konusu olduğu anlamını taşır. Nihayet dinin insanları özü itibariyle hayır olana yönelten bir kanun şeklinde tanımlanması dinin aynı zamanda bir aksiyon alanı olduğunu gösterir.
Modern müslüman âlimleri arasında dini klasik tariflerden az çok farklı ve daha kapsamlı şekilde tarif edenler vardır. Muhammed Abduh'a göre din, insanın kâinattaki varlıkları müşahede ederek duyular üstü ilâhî gerçekleri kavramasından ibarettir. Bu ilâhî gerçeklerden biri de peygamberlik kurumudur. İnsan ancak peygamberlerin getirdiği mesaj yardımıyla ilâhî hakikatin mahiyetini kavrar ve her türlü davranışının karşılığını başka bir âlemde göreceğini öğrenir. Re-şîd Rızâ ise dini kişinin kendi çabasıyla öğrenemediği, sadece vahiy kanalıyla elde edebildiği gerçekler bütünü olarak tarif eder. Çağdaş müslüman fikir adamlarından Seyyid Hüseyin Nasr'a göre din insanı gerçeğe bağlayan şeydir. Her din netice itibariyle biri doktrin, diğeri metot olmak üzere iki unsur ihtiva eder. Din öncelikle mutlak hakikati nisbî olandan ayıran bir doktrin, ikinci olarak da hakikat üzerine düşünmeye, mutlak olana bağlanmaya, insan varlığının gaye ve anlamına uygun biçimde Allah'ın iradesine göre yaşamaya elverişli bir metottur.








bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur..alıntı yapanlar kaynak bildirmezlerse kul hakkına girmiş olurlar
Alıntı ile Cevapla