Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07 Ekim 2013, 20:46   Mesaj No:1

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kelam Ünite1: Doğuşu, Gelişimi, İslam Bil.

Kelam Ünite1: Doğuşu, Gelişimi, İslam Bil.

ÜNİTE: 1

KELAM’IN DOĞUŞU, GELİŞİMİ VE İSLAM BİLİMLERİ İÇİNDEKİ YERİ



Kelamın Doğuşu, Gelişimi ve İslam Bilimleri İçindeki Yeri

Doğuşu, Tanımı ve Din Bilimleri İçindeki Yeri
Kelam terim olarak, ‘kelime’, ‘akıl’ ve ‘delil’ anlamlarında kullanılmaktadır.
Kelam’ın bu isimle anılmasının sebepleri:
- Allah’ın ‘kelam’ sıfatı ve bunun Kur’an’la olan bağlantısının sistemli bir şekilde tartışılmış olması başta gelmektedir.
- Kelamın dini konularda söz söyleme ve söylenenleri akli ve nakli olarak temellendirebilmenin zemini olarak görülmesidir.
- Yine temel metin olarak, Allah’ın Kelamı Kur’an’ı hareket noktası olarak belirlemesinin de bu isimlendirmede büyük etkisi vardır.
Kelam Biliminin sorunları tartışırken dayandığı kaynaklar, kapsamı, amacı ve yöntemi dikkate alındığında Kelamı şu şekilde tanımlamak mümkündür:
“Kelam: İslam dininin iman ve eyleme ilişkin esaslarını, Kur’an’dan hareketle belirleyen, bunları aklen temellendiren ve karşıt fikirlere karşı savunan bir disiplindir.”
Bu tanıma göre Kelam’ın konusu, iman ve eylem olarak belirlenmektedir.
İmanın üç temel alanını Allah, nübüvvet ve ahiret konuları oluşturmaktadır.
Kelamın eylem (amel) alanı ise ahlakı ilgilendirmektedir. Bunun çerçevesini de, insanın kendine, yakınlarına, toplumuna, insanlığa, doğaya (yani organik ve inorganik bütün varlıklara) karşı nasıl bir tutum ve davranış içinde olması gerektiğine dair problematik doldurmaktadır. Dolayısıyla Kelam İlmi, iman ve eylemi konu olarak seçmesiyle, kendi alanını hem teorik hem de pratik geniş bir tabana oturtmuş olmaktadır.
Kelam, dinin temel kaynağı olan Kur’an’dan çıkardığı iman ilkelerini, akli ve tecrübi bir zeminde temellendirir. Kelamcıların iman esaslarını rasyonel olarak temellendirme yöntemini bir postulat olarak benimsemiş olması, Kelamın dogmatik bir bilim olmadığını göstermektedir.
Kelamın;
- Verili kaynak olarak Kur’an’ı temel alması Kelam’ı din bilimleri sınıfına,
- İman ilkelerini, insanları eyleme yönlendirecek bir şekilde yorumlaması (başka bir ifadeyle iman-amelilişkisi tutumundan dolayı) sosyal bilimler sınıfına,
- Verili kaynağın insanın deruni yapısını dikkate alan rasyonel bir tutumla yorumlanıp yeniden üretilmesi sebebiyle kültür bilimleri sınıfına yerleştirmektedir.
- Kelam’ın dış gerçeklik yani doğa vurgusu yönü de onun tabiat bilimleriyle ortak bir alanda buluşmasını sağlamaktadır.
Kelamın ilk olarak ortaya çıkışı kelam terimi ve türevlerinin ilk kez ne zaman kullanıldığına bakarak değil de bahsedilen problemlerin ilk kez ne zaman tartışıldığından hareketle belirlemek gerekmektedir.
Örneğin içinde kelam terimi ve onun türevleri geçmediği halde ele aldığı konular dikkate alınarak Hasan-ı Basri’nin Halife Abdülmelik’e yazdığı “Kader Risalesi” ile Ebu Hanife’nin “Fıkh’ul Ekber”i kelam eseri olarak kabul edilmektedir.
İbn Haldun, Kelam’ın bu isimle anılmasını, ilgilendiği konuların yanı sıra, kaynak kullanımındaki yöntemine de bağlar.
Kelam da diğer İslam bilimleri (Tefsir, Fıkıh, Hadis) gibi, bu ortak kaynaklara bağlıdır; fakat bu kaynaklardan yararlanma yöntemi ile onlardan ayrılmaktadır. Yöntem olarak ilk farkı metinlerin ortaya çıkarılmasından çok bunları normatif hükümler çıkaracak şekilde ‘yorum’a tabi tutmasıdır.
İkinci olarak da bu normatif hükümleri çıkarırken takip ettiği yöntemdir. Örneğin Tefsir Kur’an ayetlerinin anlamlarını açığa çıkarmaya çalışırken, kelam bu ayetlerin içeriğinin oluştuğu sistemi ve içeriğin inanan insanda hangi davranışlara sebep olduğunu tespit etmeye çalışır.
Olguyu dikkate alması ise, farklı zaman ve mekanların yarattığı çok çeşitli sorunlara cevap üretebilecek ve üretilen cevaplar arasındaki esnekliği görebilecek bir yorum yöntemini benimsemesini gerektirmiştir. Bu yorum yöntemi de te’vil’dir.
İmam Maturidi, tefsiri sahabeye, te’vili fukaha’ya düşen iş olarak görmüştür. Maturidi, te’vili, alimlere düşen görev olarak görürken bu yorum yönteminin de altını çizmektedir: Çünkü Kur’an ayetlerini yorumlamak, onların ne anlama geldiğini ortaya koymanın ötesinde bir şeydir. Bu yöntemde, tefsirde olduğu gibi, lafza aşırı bağlılık yoktur. Bu tutum, lafza verilen anlamın mutlak olduğu gibi bir varsayımı dışlar.

Verili metinler üzerinden geleneklerini kuran toplumların, bu metinle ilişkilerinin, bütün sorunları metin üzerinden ve metin seviyesine indirerek çözme anlamında aşırı lafızcılığın, onların başına ne tür sorunlar çıkardığı düşünüldüğünde bu yöntemin önemi daha iyi kavranacaktır.
Aşırı lafızcılığın karşıtı olmak üzere Hanefi-Maturidi çizginin, diğer düşünce ekollerinden farklı olarak, insan yorumuna daha fazla yer açan istihsan, istislah gibi hüküm çıkarım yöntemlerine sarılmasının mantığı da burada yatmaktadır.
Kelam’ın Fıkıh, Tefsir, Hadis gibi temel İslami disiplinlerle yakın ilişkisi, bu disiplinlerin de referans alanı olarak Kur’an’ı belirlemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Aklın bu metinlere bağlı olarak çalıştırılması, İslam bilimlerinin bir bütün olarak düşünülmesini gerektirmektedir.
Bu bağlamda Kelam’ın en yakın durduğu İslami disiplin Fıkıh’tır. Zira, Kelam ve Fıkıh, ‘hüküm’ ortak paydasında birleşmektedir. Kelam’ın hükmü kalbi fiillere, Fıkhın hükmü ise, bedenin fiillerine yöneliktir. Ancak amellerin niyetlere göre değer kazandığı düşünülürse fıkhın hükümlerinin ‘fer’i’, kalbe ait hükümleri irdeleyen Kelam’ınkilerin de ‘asli hükümler’ olduğu görülecektir.
İlk dönem kelamcılarının durduğu yeri anlayabilmak için hadis ve re’y ehlinden bahsetmek gereklidir:
- Ehl-i hadis, din alanında aklın kullanılmasına şiddetle karşı çıkarken Ehl-i re’y ise ayet, hadis, sahabe kavli gibi nakillere ek olarak aklı da dikkate alıyorlardı.
- Ehl-i hadis hüküm çıkarırken olabildiğince harfi ve lafzi bir yaklaşım sergilerken; ehl-i re’y anlama ve yorumlamada akla ve toplumsal gerçekliklere ve değişime önem veriyordu.
Sahabe döneminden itibaren Kufe merkezli olarak hareket eden ve görüşlerini Hz. Ömer’in düşünce sistematiğine dayandıran Abdullah b. Mes’ud’a dayandıran Ehl-i re’y Ebu Hanife ile ekolleşmiştir.
İlk dönemlerde eleştirilecek bir grup olarak görülenleri ifade etmek için kullanılan ‘Ashab-ı Kelam’ kavramı, başta Mu’tezile olmak üzere Cehmiyye, Gaylaniyye gibi mezheplerle ilişkisi olanları göstermek için kullanılmıştır. Bu gruplara yöneltilen eleştiri, aklı önceleyen yöntemlerinden öte dini ilkeleri anlama ve yorumlamada gösterdikleri çok köklü ayrışma eğiliminden kaynaklanmaktaydı.
Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere bir çok hadis alimi kelam metoduna karşı çıkmışlar ve yazdıkları kitapları da özellikle uluhiyet konularında olmuş ve bunlar bir reddiye şeklinde olmuştur: Kitabul İman, Kitabut Tevhid, Kitabüs sünne, Risaletül Akide…
İlk kez Herevî (ö.481/1089)’nin Zemmü’l-kelam’ı, eleştirilerini Mu’tezile, Cehmiyye ve Şi’a’ya değil doğrudan Maturidi ve Eş’ari düşüncesine (başka bir ifadeyle Ehl-i Sünnet kelamına) yöneltmiştir. O, ayırım yapmadan yöntemini yoruma dayandıran bütün düşünce akımlarını toptan mahkum etmiştir.
Herevi ve benzeri alimlerce Kelam’a yapılan eleştirileri İbn Asakir şöyle değerlendirmektedir:
Kelam ilmini iki tipten biri inkar eder:

- Birincisi, taklide yönelmiş, ilim tahsil edenlerin yollarına girmeye cesaret edememiş, tefekkür ve istidlal erbabının metodlarından mahrum kalmış kişidir. İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır. Bu zavallı da Kelam ilmini idrak etmekten aciz kalınca insanları ondan alıkoymaya çalışır, kendisi sapıttığı gibi onlar da sapıtsın ister.

- İkincisi de bozuk inanışlara sahip bulunan ve gizli bid’atleri sinesinde barındıran kişidir. Ne var ki mezhebinin çarpıklığını başkalarından gizlemekte ve akidesinin saçmalıklarını kimseye göstermemektedir. Bunun yanında bilmektedir ki, alimlerin içinden bu tür bid’atlerin üzerinden perdeyi kaldıracak, mezheplerinin saçmalığını ortaya çıkaracak olanlar Kelam uzmanlarıdır. Kalpazan, paraların sahtesini geçerinden ayıracak ve elindeki bozuk paraların hilesini ortaya çıkaracak firasetli ve basiretli sarrafı sevmez”
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29558 23 Mayıs 2015 20:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3915 10 Mayıs 2015 15:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2576 10 Mayıs 2015 15:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8264 30 Nisan 2015 13:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3087 19 Nisan 2015 14:45