Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07 Ekim 2013, 20:47   Mesaj No:3

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kelam Ünite1: Doğuşu, Gelişimi, İslam Bil.

Kelamın Geçirdiği Evreler:
Kelam, Müslümanlar tarafından kurulan ve geliştirilen özgün bir bilimdir. Müslümanlar kelam ilmini kurmakla felsefeden ayrı, orijinal bir felsefi disiplin meydana getirmişlerdir.
Kendine özgü sorunları ve yine kendine özgü yöntemleri bulunan bu disiplin, tamamen Müslümanların içinde bulunduğu koşullara ve ihtiyaçlara göre şekillenmiştir.
Kelam ilmi başlangıçtan itibaren değişime açık dinamik bir yapıya sahip olmuştur. Ortaya çıkış ve gelişmesinde dini nasslara dayanmış olması, bu disiplinin mutlak bir yapıya sahip olduğunu göstermez.
Nitekim Kelam’ın hem konusuna, hem gayesine ve hem de yöntemine göre çeşitli şekillerde tanımlanmış olması bu ilmi disiplinin mutlak bir yapıda olmadığının göstergesidir.
Kelam ilmi, başlangıçta Allah’ın varlığı, birliği ve sıfatlarını konu edinmiştir. Çünkü bu dönemde Allah’ın varlığı, birliği ve sıfatları her şeyden önce gelmekte ve daha büyük önem arz etmekteydi.
Daha sonraları felsefenin İslam düşüncesine girmesiyle ve yaygınlaşmasıyla birlikte, akla dayalı yorumlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Buna paralel olarak kelam ilminin hem konusu hem yöntemi hem de gayesi yeni bir boyut kazanmıştır. Bu dönemde var olan her şey var olması bakımından kelam ilminin konusunu teşkil etmiştir.
Daha sonraki dönemlerde mantık ilminin önem kazanması ve ön plana çıkmasıyla, kelam ilminin konusunda ve yönteminde buna göre değişiklikler olmuştur. Yine bu dönemde bilinen her şey kelamın ilgi alanına girmiştir.
Hz. Peygamber zamanında bugünkü manada bir kelami tartışmalardan söz etmek imkansızdır. Çünkü O’nun yaşıyor olması herhangi bir sorunun müslümanlar arasında fikir ayrılıklarına yol açacak boyutlara ulaşmasına engel teşkil etmekteydi.
O’nun vefatından sonraki ilk ciddi sorun olan ‘hilafet’ meselesi sahip olunan siyasal, kültürel ve zihinsel birikimle çözülmüştür.
Daha sonra Hz. Osman zamanındaki yönetim zaafiyetinden kaynaklanan siyasi enerji ile Hz. Ali zamanındaki Cemel, Sıffin ve tahkim gibi iç olaylar kelami ayrışmaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu olaylar sonucunda gündeme gelen büyük günah, iman-amel, kader (yani insanın fiiillerinde hür olup olmadığı) Kur’an’ın yaratılmış olup olmadığı (yani Allah’ın sıfatları) tartışmaları, aynı zamanda Kaderiye, Cebriye, Mürcie gibi ayrışmaların doğmasına sebep olmuştur.
Siyasi olayların kışkırttığı kelam içerikli tartışmalar ve oluşumlarla başlayan kelam ilminin genel olarak üç aşama geçirdiği kabul edilmektedir:
1- Kelam ilminin oluşum sürecine girdiği aşamadır. Bu dönemde inanç sorunlarıyla ilgili bir takım risaleler yazılmaya başlamıştır. Bu risalelerin yazılmasındaki ve buna yönelik olarak bir ilim tedvin edilmesindeki amaç, gerçek itikad ilkeleri ile yanlış ilkeleri birbirinden ayırmak, dinin asıllarını belirlemek, dinde bid’at ve sapmaları reddetmek olarak belirtilmiştir.
Bu konuda tedvin edilen ilme de, “İlm-i Tevhid ve Fıkh-ı Ekber” denmiştir. Bu ilim, akıl yürütme ve çıkarsama yoluyla İslam’ın temel hükümlerini belirlemeyi amaçlamıştır. Bu konuda Ebu Hanife (Fıkh-ı Ekber), Hasan Basri, Vasıl b. Ata ve Amr b. Ubeyd’in pek çok risalesinden söz edilmektedir.
Bu dönemin belki de en önemli gelişmesi Mutezile Kelam Ekolü’nün oluşmaya başlamasıdır.
Mutezile:
- Kelam ilmi onlarla başlamıştır.
- Çevre inanç ve kültürlere karşı İslam’ı savunmak gibi önemli bir görev üstlendiler.
- Bir yandan Kur’an’ın ilkelerini açıklama ve yorumlamaya dayalı bi yöntem, diğer yandan da İslam’ı savunmaya dayalı bir yöntem olmak üzere iki temel yöntem izlemişlerdir. Bizlere ulaşmasa da Mutezili “reddiye” belgeleri buna işaret eder.
- İlahiyat konularında akla nakilden daha çok yer vermişlerdir. Müteşabihleri aklın ışığında yorumlayarak ‘akli te’vil’ yöntemini geliştirdiler. İslamın akla dayalı olarak savunulabileceğini ortaya koydular.
- İslam düşüncesinde ciddi bir hareketlilik gözlenmiştir. 8. ve 9. y.y’da Yunanca’dan Arapçaya yapılan tercümelerle başka fikir ve düşünceleler de İslam dünyasında yayılmaya başlamıştır.
2- Kelam ilminin yaşadığı ikinci aşama Ehl-i Sünnet olarak isimlendirilen kelam okulunun oluşum aşamasıdır.
Ebu’l-Hasan el-Eş’ari ve Ebu Mansur el-Maturidi ile birlikte kelam ilmi, inancın akli-teorik bir yöntemle rasyonelleştirilmesi aşamasına girmiştir.
Eş’ari “el-Luma’ fir redd ala ehliz zeyg vel bida” ile “Risale fi İstihsanil Havd fiilmil Kelam” adlı eserinde akli istidlalin doğruluğunu ve gerekliliğini savunmuştur.
Eş’ari sonrası kelamda meydana gelişimlerden birisini de Bakıllani gerçekleştirmiştir. Ayrıca o cevher ve araz, cisim ve atom hakkında ortaya koyduğu yaklaşımla Eş’ariliğin Fizik ve ****fiziğe ilişkin görüşlerini sistematik hale getirmiştir.
3- Kelam ilmi, Gazali ile birlikte üçüncü aşamaya girmiştir.
Kelam’da Mütekaddimun ve Müteahhirun şeklinde bir ayırıma neden olacak kadar etkiye sahip olan Gazali’ye göre mantık ilmi, bütün teorik ilimler için, özellikle de her türlü sapmayı ve şüpheleri gidermeyi hedefleyen kelam ilmi için zorunludur.
Gazali’nin felsefe yerine mantık (Aristo mantığı) lehine ortaya koyduğu tutumla birlikte mantık, düşünceyi sağlam temellere dayandırmanın, kesin bilgilere ulaşmanın vazgeçilmez ölçütü olmuştur. Gazzali, kendisinden önceki kelamcıların kullandığı usul (metodoloji) tarzını eleştirerek, bunun yerine mantıkçıların kullandığı yöntem ve kavramları önermiştir.
Bu aşamadan sonra kelam ilmi yaşamın değişik alanlarında meydana gelen değişiklikleri görmezlikten gelerek, yöntemini ve içeriğini bu değişikliklere göre dönüştürmede başarısız olmuştur. Böylece kelam, bir duraklama ve çöküş sürecine girmiştir. 19. yüzyıldan bu yana, kelam ilminin yeniden inşası adına modern ıslahat girişimleri söz konusudur.

Çünkü artık her şeyin eskisi gibi olmadığı ve yeni bir durumla karşı karşıya olunduğu fark edilmiştir. Bu fark edişin ortaya çıkardığı bu girişimlerin hepsi, eski kelam ilminin yöntem ve içeriklerini yeniden biçimlendirerek, bu ilmi yeniden işlevsel kılmaya yönelik çabalardır.
Alıntı ile Cevapla