Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Ekim 2013, 11:39   Mesaj No:4

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.988
Konular: 339
Beğenildi:1173
Beğendi:346
Takdirleri:7784
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ankara ilitam fıkıh ders özetleri

ÜNİTE: 4

İBADETLER

(KİŞİNİN ALLAH’A KARŞI YÜKÜMLÜLÜKLERİ)


Prof. Dr. Şamil DAĞCI
Giriş

İslâm Dini, tevhit temeli üzerine kurulmuştur. Tevhit, kişinin, Allah’ın varlığını ve birliğini bütün benliği ile tasdik etmesidir. Bu inanç ile yaşayan kişiye mümin; benliğini yüce Allah’ın iradesine teslim eden kişiye ise müslim (müslüman) denir.

O halde İslâm’ın ilkelerine bağlı olan müslümanın, Allah’a ve O’nun peygamberleri aracılığı ile bildirdiği ilkelere gönülden inanması zorunludur. Bu bakımdan İslâm dininin özünü oluşturan iman, bu dinin diğer ilkelerinin eyleme dönüştürülmesinde en önemli güç kaynağıdır.

Amel (eylem) ile arasındaki bu zorunlu nedensellik ilişkisinin doğal bir sonucu olarak iman, bilinçli olarak davranışlara yansıdığında gerçek anlamını kazanır ve amacına ulaşır.

İslâm dini, kaynak olarak ilahi, ancak amaç olarak insanîdir. Bu nedenle ilahi emir ve yasakların muhatapları, yaşayan insanlardır. Amacı ise insanlığın dünya ve ahiret mutluluğudur. Bu amacın gerçekleşmesinde farz ibadetlerin son derece önemli bir rolü bulunmaktadır.

Fıkıh, kişinin kendisine, yaratanına ve diğer insanlara karşı hak ve sorumluluklarını bilmesi olarak tanımlandığı için ibadetler fıkhın bütün yönlerini ilgilendirmektedir.

İbadet Kavramı__________________________________

Dinî bir terim olarak ibadet, ibadet yükümlüsünün isteyerek yüce yaratıcıya yönelmesi, O’nun emir ve yasaklarına gönülden bağlılık göstermesi anlamındadır. İbadet yerine bazen ‘ubudiyet’ kavramı kullanılsa da ubudiyet sadece kulun belli sembolik hareketlerle Allah’a yönelmesini değil, aynı zamanda Allah’ın kendisi hakkındaki takdirine rıza göstermesini de kapsamaktadır.

Bir kısım ibadetler yapma ve yerine getirme; bir kısmı ise, yapmama ve kaçınma temeline dayanır. Bütün bu ibadetlerde kulun iradesi yaratıcısının iradesine uymaya yönelir. Bu geniş anlamdan hareketle, güçlü bir inancın tezahürü olan olumlu davranışlar da ibadet kabul edildiği gibi kötü fiillerden bilinçli olarak kaçınmayı da ibadet olarak değerlendirmek gerekir.

İbadet İhtiyaç ve Görevi__________________________

İbadet sadece bir görev değil aynı zamanda bir ihtiyaçtır, yüceltme duygusunun zirvesidir. Böyle bir duygu ancak nimetlerin en büyüğü olan yaratma ve yaşatma nimetini lutfeden yüce kudrete karşı duyulur.

İnsanın yüce Yaratıcı’nın nimetlerinin sonsuzluğu karşısında kendi acizliğini idrak ederek, O’na kulluk etme bilinci, nimetlerin artmasına sebep olur.

İnsanın maddi varlığı ve kendisini kuşatan fizik ve sosyal çevreden farklı olarak bir de iç (zihin ve maneviyat) dünyası vardır. Yunus Emre bunu “bir ben vardır bende, benden içeru” sözleriyle ifade etmiştir.

İnsana insanlığını farkettiren akıl, irade ve vicdan gibi çok önemli yetenek ve fonksiyonları vardır. İnsan kendini tanıdıkça davranışlarını değerlendirir, doğruyu yanlıştan ayırır ve davranışlarına biçim verir.
Bu yetenek ve fonksiyonlarıyla gerçek benliğini kazanan insan, bir taraftan diğer varlıklara hükümran olarak sahip olduğu muazzam imkan ve gücü; diğer taraftan da fani bir varlık olarak sahip olduğu sınırlı imkanların bile kendi eseri olmayıp Allah’ın lütfu olduğunu düşünerek, yaratıcı yüce güç karşısındaki durum ve konumunu değerlendirir.

Evrendeki bütün varlıklar, bu yüce gücün koyduğu sünnetullah denilen kanunlar çerçevesinde varlıklarını sürdürmektedirler. İnsan dışındaki varlıkların ilahi güce boyun eğmesi iradi değil zorunludur. Seçme ve tercihte bulunma veya ilahi iradeye aykırı hareket etme durumları söz konusu olmadığı ve Allahın koyduğu düzene zorunlu bir uyma şeklinde gerçekleştiği için, insan dışındaki varlıkların ibadetine zorunlu ibadet anlamında “el-ibâde bi’t-teshîr” denilmektedir.

Fakat insan, Allah’a hem itaat, hem de isyan etme imkânıyla donatılmış olduğundan, kendisinden beklenen, sahip olduğu cüz’î iradeyi kullanarak ve isteyerek o küllî iradeye (kuvve-i kahira) uymasıdır. İnsanın fiil ve hareketlerini diğer canlılarınkinden değerli kılan da bu irâdîlik özelliğidir. İnsan, iradesini isyan yerine, Allah’a itaat ve ibadet yönünde kullandığından dolayı bu ibadet türüne de isteyerek yapılan ibadet anlamında “el-ibâde bi’l-ihtiyâr” denilir.

İbadetin Tezahürleri_______________________________

- İbadetleri ifa ederek ve olumsuz davranışlardan kaçınarak kul yaratıcısı ile güçlü bir iletişim kurar ve YüceYaratıcının sonsuz himayesinde yaşadığına inanır. Böylece kendisini güçlü hisseder, kendi beni (zihin dünyası) ile uyum içinde yaşar, yalnızlık duygusundan, ümitsizlikten ve psikolojik gerilimlerden korunur.
- Diğer taraftan bu bilinç Onu, insanlar arası ilişkilerde, adalet, hakkaniyet, yardımlaşma ve dayanışma, affetme, bilgi ve değer üretme gibi olumlu ahlaki tutum ve davranışlara yöneltir. Böylece ibadetleriyle sosyalleşen insan, sosyal çevresiyle de uyum içinde yaşar.
- Kulluğunun bilinci ile varlık aleminin bir parçası olduğunu fark eden insan, diğer canlılarla doğal bir denge içinde yaşar, sadece yaşayan insanların değil, kendisinden sonra yaşayacak insanların da hakkının olduğunu düşünerek, ortak doğal kaynakları israf ekmeksizin ölçülü, dengeli biçimde kullanır.

İbadetlerin tezahür durumu kılasik ahlak literatüründe;
“et-tazimü biemrillâh, eş-şefâkatü alâ halkıllâh” (Emrine uyarak Allah’ı tazim ve yüceltme, yaratıklara karşı şefkatle davranma) olarak özetlenmiştir.

İbadetlerin Temel Özellikleri_____________________

a. Samimilik (İhlas)

İbadetin en temel özelliği sadece Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile ve samimi olarak yapılmasıdır.
Ayrıca bireysel, psikolojik, sosyal ve ekonomik faydaları olmakla birlikte ibadetlerde temel ilke; mü’minin, ibadetleri Allah’ın emri olduğu için yerine getirmesidir.

b. Süreklilik

İbadetlerin temel özelliklerinden birisi de sürekli oluşlarıdır. Şekil ve şartları belli olan namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetlerde zaman önemli bir unsurdur. Diğer bir ifade ile, bu ibadetlerin belli zaman dilimi içinde ifası öngörüldüğünden, zaman tekrarlandıkça farz ibadetlerin de zamana bağlı olarak tekrarlanması zorunludur. Hz. Peygamber, ‘az da olsa sürekli olan ibadetin daha faziletli olduğunu’ belirtmiştir.
c. İradilik

İnsanın fiil ve hareketlerini anlamlı kılan, şuurlu bir iradenin eseri oluşlarıdır. İrade ise birden fazla alternatiften birisinin tercih edilmesi ile somutlaşır. Kişi iradesini kullanarak ibadet etmeyi tercih edebileceği gibi isyan etmeyi de tercih edebilir.

İradilik, ibadetin ihlasla, gönül huzuruyla yapılmasını sağlamaktır. Bu nedenle ibadetler açısından iradilik ve derûnilik iç içedir.

Diğer taraftan ibadet, kulun, Allaha karşı yapması gereken bir görev olduğuna göre, müeyyidesinin de ilahi olması gerekir. İbadetini yerine getirmeyen insanların, başka insanlar tarafından dünyevî müeyyideler ile cezalandırılması, dinin de ibadetin de özüne uygun değildir.

Din, tebliğ ve teklif edilir, teklifte icbar ve ikrah söz konusu olamaz. Bu nedenle dinin tebliğ ve teklifi de fıtratın özüne uygun yöntemlerle yerine getirilmelidir.

d. Bilinçlilik

Bir eylemin ibadet sayılabilmesi için Allah’a kulluk bilinciyle yapılması gerekir. Başka bir ifade ile kul, niçin ibadet ettiğini unutmamak durumundadır. Bilincin göstergesi olan niyet, bir eylemin ibadet olup olmadığını gösteren en önemli kriter durumundadır.

Sürekli olarak tekrarlanan eylemler zamanla alışkanlığa dönüşüp temel amacını kaybedebileceği gibi ibadetler de tekrarlandıkça isteksizliğe ve tembelliğe yol açabilir.

Kılasik fıkıh kitaplarında “en niyetü tüferriku beynel âde vel ıbâde” (niyet ibadet ile adeti birbirinden ayırır) şeklinde geçen temel kural, niyetin ibadet bilincini kazanmasındaki önemini vurgular.

e. Sünnete Uygunluk

İbadetler ile ilgili hükümler Kur’an’da genellikle mücmel ifadeler ile yer almış; ibadetlerin şekil şartları, yerine getiriliş biçimleri ve geçerlilik şartları ile ilgili detay hükümler ise, Hz. Peygamberin sünneti ile hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan namaz, oruç, hac ve zekat gibi ibadetlerin temel özelliklerinden birisi de yerine getiriliş biçimlerinin Hz. Peygamberin uygulaması ile sabit olmasıdır.

Cuma ve bayram hutbelerinde öğüt kısmının Arapça’nın dışındaki bir dille okunması caiz görülürken ezan ve kametin ise İslam dininin şiarı olması yanında bağımsızlık ve egemenliğin sembolü olması bakımından da siyasi bir fonksiyonu olduğundan orijinal şekliyle okunması gerekli görülmüştür.

İslâm’ın şiarı olan namaz ibadetinin, bütün müslümanlarca ortak bir ibadet dili ile kılınmasının birçok fayda taşıdığı açıktır. Bundan dolayı İslam tarihi boyunca bütün müslüman toplumlarda namaz, Kur’an’ın aslı okunarak kılınmıştır. Bu bakımdan sünnete uygunluk, sadece ibadetleri oluşturan sembolik hareketlerin tespit ve uygulaması açısından değil, aynı zamanda bu hareketlere içerik kazandıran duaların da sünnete uygunluğunu ifade bakımından önem arzetmektedir.

f. İbadette Hareketlerin Sembolik Oluşu

İbadetlerin şekil boyutunu oluşturan hareketler semboliktir. İslâm dininde akla-mantığa aykırı emir ve yasak bulunmamakla birlikte, akıl ve mantığı aşan durumlar söz konusu olabilir. Ancak bu durumu, akıl dışılık değil, akıl üstülük olarak kabul etmek gerekir. Bu bakımdan Kur’an’ın öngördüğü emir ve yasakların amaç ve hikmetleri, her zaman insanın zihin modları ile tam olarak anlaşılıp algılanamayabilir.


Ancak bu husus, ibadetlerin sembol olmanın ötesinde bir anlam ifade etmediği anlamına da gelmez. İbadetler, kişisel yararları ile birlikte hatta daha çok nefsin arınmasında önemli fonksiyon icra etmektedir.

g. Fonksiyonellik

İbadetlerin bireysel ve toplumsal; dini, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik yanları bulunmaktadır. Dini hayatın temel unsuru olan ibadetleri, sadece kul ile Allah arasında gerçekleşen ve uhrevi mutluluğu amaçlayan eylemler olarak sınırlayıp, bunların bireysel ve sosyal fonksiyonlarının olmadığını düşünmek isabetli değildir. Çünkü İslam yaşayan insanların dinidir.

h. Yeterlilik

İbadet yükümlülüğünün en temel şartlarından birisi de yükümlünün, ibadetin îfasına güç yetirebilmesidir:
- Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde beden sağlığı,
- Zekat ve kurban gibi mâlî ibadetlerde ekonomik yeterlilik,
- Hac ibadetinde ise hem sağlık ve yol güvenliği, hem de ekonomik yeterlilik şartları aranmaktadır.

İnsanın, ibadetle yükümlü olması için gerekli olan şartlara fıkıh dilinde vücûb şartları, yapılan bir ifanın dinen geçerliliği için aranan şartlara da sıhhat (eda) şartları denilmektedir.

Müslümanın akıllı ve bâliğ olması ile ibadeti ifaya güç yetirecek durumda bulunması genel yükümlülük şartları olup bu konuda ibadetler arasında çok az farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, Cuma namazında hür, erkek ve mukim olma; zekâtta belirli miktarda bir mala, hacda ise ekonomik yeterliliğe sahip bulunma, bu ibadetler için aranan diğer yükümlülük şartlarının oluşturmaktadır.

İbadetlerde meşakkat ve zorluk durumlarında ise azimet hükümleri ruhsat hükümleri ile kolaylaştırılmıştır. Teyemmüm, mest üzerine mesh, seferilikte namazların kısaltılması gibi.

İbadet Türleri_________________________________

Değişik yönleri ön plana çıkarılarak ibadetler, kategorik olarak farklı biçimlerde sınıflandırılmıştır. Yapılan kimi sınıflamalarda ibadet yükümlülüğünün bağlayıcı olup olmadığı, kimisinde zaman faktörü, kimisinde ise yerine getiriliş biçimi temel alınmıştır.

Yükümlülüğün derecesi ve bağlayıcılığı olup olmaması bakımından ibadetler; farz, vacip, sünnet ve nafile ibadetler olmak üzere dörtlü bir ayrıma tabi tutulmuştur.

İbadetler, yerine getirilişleri bakımından da ‘şekil ve şartları belli olan’ ve ‘şekil ve şartına bağlı olmayan ibadetler’ biçiminde ayrıma tabi tutulmuşlardır. (Namaz, oruç, hac, zekat gibi temel ibadetlerin yerine getirilişinde şekil şartı aranmakta; İslâm’ın, salih amel olarak isimlendirip evrensel kabul ettiği değerleri korumaya yönelik davranış nitelikli ibadetlerde ise şekil şartı aranmamaktadır.)

Eda Edileceği ZamanBakımından İbadetler__________

1- Mutlak ibadetler: Şâriin, ifasını zaman ile sınırlamadığı (ifası vakte bağlı olmayan) ibadetlerdir.
Zaman belirtilmeden yapılanadaklar (nezir), belli ibadetlerin kasıtlı olarak bozulması sebebiyle yükümlünün yerine getirmesi emredilen ceza nitelikli kefaretler buna örnek verilebilir.

2- Mukayyet ibadetler: Eda edilmesi için belli bir zaman tahsis edilen ibadetlerdir. Bu ibadetlerde edâ vaktinin başlangıç ve bitiş süresi bellidir. Bu ibadetler de kendi içinde geniş zamanlı ibadetler (muvassa’) ve dar zamanlı ibadetler (mudayyak) olarak ikiye ayrılır:
- Geniş zamanlı ibadet: İbadetin ifası için tahsis edilen zaman, hem ifası öngörülen ibadetin, hem de aynı cinsten başka bir ibadetin yerine getirilmesine imkan tanıyan süre genişliğine sahiptir.
Örnek: Beş vakit namaz. Hanefi hukukçuları söz konusu zamana ‘zarf’ adını vermişlerdir.

- Dar vakitli ibadet: ibadetin ifa edilmesi için tahsis edilen zamanın, aynı cinsten bir başka ibadetin ifasına imkan tanımaması durumunda söz konusu olmaktadır. Örnek: Ramazan orucu ve bir yönüyle hac.

Zamana Bağlı İbadetlerin İfası______________________

İbadetlerin zaman, biçim, ve nitelik olarak geçerlilik şartlarına uyularak yerine getirilmeleri eda, iade ve kazaşeklinde olur.

- Namaz, oruç, hac, kurban ve zekât gibi, zamana bağlı olan ibadetlerin ifa edilmeleri için öngörülen zaman dilimi içinde usulüne uygun olarak yerine getirilmelerine eda denir. Zekât ve keffaretler gibi, geniş zamana ya da imkâna bağlı olan ibadet veya dini yükümlülüklerin yerine getirilmesi de edadır.

- Vakti içinde ancak, eksik ya da yanlış olarak yerine getirilen ya da usulüne uygun olarak yerine getirilmeyen namazın bir sonraki namaz vakti girmeden yeniden kılınması gerekir. Buna iadedenir.

- Bir mazeret sebebiyle ya da herhangi bir sebep olmaksızın zamanında eda, ya da iade edilmeyen ibadet, kişinin zimmetinde/uhdesinde borç olarak kalmaktadır. Kişinin, ibadet yükümlülüğünden kurtulması için, zamanı geçmiş olsa da bu ibadeti yerine getirmesi gerekir. Bu ise kazâolarak isimlendirilir.

Miktarının Belli Olup Olmaması Bakımından İbadetler

- Miktarını Şari’nin Belirlediği İbadetler:
Beş vakit namaz, zekat ve sadaka-i fıtır.

- Miktarını Şari’nin Belirtmediği İbadetler:
Yardım nitelikli sadakalar, Allah yolunda infak vb.

Yükümlünün Belli Olup Olmaması Bakımından İbadetler

- Ayni İbadetler:
Namaz, oruç, zekat ve hac ibadetlerinde olduğu gibi Şâri’in, mükelleflerin her birine ayrı ayrı öngördüğü ibadetler.

- Kifai İbadetler:
İfasını mükelleflerin her birine ayrı ayrı değil, hepsine birden öngördüğü ibadetlerdir. Cenaze namazı, ülke savunması(cihad), hastane ve diğer sosyal tesislerin yapımı, eğitim ve öğretim faaliyetleri bu tür ibadetler kapsamında yer alır.

İfası İstenen İbadetin Belirli Olup Olmaması Bakımdan İbadetler

- Muayyen ibadetler:
Şâri’in mükellefe seçim hakkı tanımaksızın ifa edilecek ibadeti aynen belirlediği ibadetler. Namaz, oruç.

- Muhayyer ibadetler: Şâri’in, yerine getirilmesi gereken yükümlülüğü bir tek fiil ile sınırlamaksızın yükümlüyü birkaç yükümlülükten birisini yapmakla serbest bırakarak talep ettiği yükümlülüklerdir. Örnek: Yemini bozan kişiye verilen seçenekler. (Maide, 89)


İfa Ediliş Biçimleri Belli Olan İbadetler_______________

1. Namaz

Namaz, oruç, hac ve zekat îfa ediliş biçimleri belli olan ibadetlerdir. İslâm dini yüce yaratıcıya boyun eğme, onunla iletişim kurma, onun sonsuz gücü önünde acizliğini kavrayarak ona teslim olma ve ona dayanma temeli üzerine kurulmuştur.

Bu iletişimi sağlama amacına yönelik şekil ve şartları, yerine getiriliş biçimleri Hz. Peygamberin fiili sünneti ile kesin olarak ortaya konulan ibadetlerin başında namaz yer almaktadır. Bu özellikleri sebebiyle namaz ibadeti Hz. Peygamber tarafından “mü’minin miracı”; dindeki önemi bakımından da “dinin direği” olarak nitelendirilmiştir.

Namazın farz bir ibadet olduğu ve önceki kutsal kitaplarda yer aldığına Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde vurgu yapılmaktadır.

Namaz Farsça bir kelime olup bunun karşılığında Kur’an ve sünnette ‘dua etmek, yakarmak’ anlamında ‘salat’ kelimesi geçmektedir.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...](Ankebut, 45)

“Bunları ne ticaret, ne de alış veriş Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoyar. Bunlar gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar.” (Nur, 37)

Namaz Çeşitleri

Bağlayıcılık temel alınarak namazlar; farz, vacip, sünnet ve nafile olmak üzere dörtlü bir ayırıma tabi tutulmuşlardır.

a. Farz namazlar: Yükümlülük şartlarını taşıyan herkese ayrı ayrı farz olup olmama bakımından farz-ı ayn ve farz-ı kifâye olmak üzere kendi içinde iki türlü değerlendirilmiştir. (Beş vakit namaz, cenaze namazı…)

b. Vacip namazlar: Doğrudan Şari tarafından emredilen (vitir, bayram namazları) ya da yükümlünün kendi iradesiyle kendisine vacip kıldığı namazlar ( adak namazı, bozulan nafile bir namazın kazası) olmak üzere ikiye ayrılır.

Sünnetler (revatib): Düzenli olarak namazlardan önce veya sonra kılınan namazlardır. Müekked ve gayri müekked olarak ikiye ayrılır.

Namazın Yükümlülük (vücûb) Şartları

Bunlar kişinin namaz ibadetiyle yükümlü tutulması için aranan niteliklerdir: Müslüman olmak, akıllı olmak ve büluğ (ergenlik çağına ulaşmış olmak) oluşturmaktadır.

Namazın Yerine Getiriliş (edâ) Şartları

Namazın şartlarını ve rükünlerini oluşturan farzlardır. Namaz ibadetinin farzlarından bir kısmı, namazın rükünlerini önceleyen hazırlık nitelikli şartlar, diğerleri ise doğrudan namaz ibadetini oluşturan unsurlardır (rükün).







2. Oruç_________________________________________

Oruç, Farsça rûze (günlük) sözcüğünden geçmiş olup Arapça karşılığı savm ve sıyam (tutmak, engellemek, kaçınmak) dır.
Dînî bir terim olarak oruç; müslümanın ramazan ayında fecrin doğuşundan güneşin batımına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden kaçınması biçiminde tanımlanır.
Oruç bedensel görünümlü bir ibadettir. Ancak kişinin belli bir süre fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamaktan bilinçli olarak kaçınması, kişinin iradesi ve psikolojik yapısı ile de yakından ilgilidir. Bu bakımdan oruç ibadeti insanın bedensel ve ruhsal yönden arınma çabasıdır.

Ramazan ayında tutulan oruçta;
- Müslüman olma, ibadet yükümlüsünü,
- Ramazan ayı, bu ibadet için öngörülen zamanı,
- İmsak kavramı ise kaçınılması gereken eylem ve davranışları ifade etmektedir.

Bu bakımdan oruç ibadetinde zaman ve imsakkavramları
belirleyici rol oynamaktadır.

Oruç ibadetinin yükümlülük (vücup) şartları oruç ibadetini yerine getirebilmesi için yükümlüde aranan şartlardır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi oruç ile yükümlü olmada, müslüman olma, akıllı ve ergenlik (bülûğ) çağında olma gibi teklifte aranan genel şartlar aranmaktadır.

Oruç ibadetinin yerine getirilmesinde teklif için yeterlilik şartlarını taşıyan yükümlünün ayrıca oruç ile ilgili birtakım özel şartları da taşıması gerekir. Bunlar ise; sıhhat ve ikamettir.

Ayrıca diğer ibadetler gibi oruçta da niyet şarttır. Ramazan ayında oruç tutulan günlerin her biri başlı başına bir ibadet sayıldığı için, her günün orucuna ayrı ayrı niyet etmek gerekir.

İslam dini ibadetlerin ifası, kolaylık temeli üzerine inşa edilmiştir. Zorluk durumlarında bunları kolaylaştıracak ruhsat hükümleri de bulunmaktadır. (Örneğin; yolculuk, hastalık, hamilelik ve süt emzirme durumlarında daha sonra kaza etmek üzere oruç ibadeti ertelenebilmekte; yaşlılık ve iyileşme ümidi kalmayan hastalık durumlarında ise, oruç tutulmayarak her gün için bir fidye ödenmektedir.)

3. Hac___________________________________________

İbadetler açısından kutsal mekan ve zaman inancı, bütün dinlerde çok önemli bir unsurdur. İslâm dini açısından kutsal mekan kavramı, hac ibadeti ile daha da belirginleşir.

Kelime anlamıyla kast etmek ve yönelmek anlamındaki hac, dini bir terim olarak, dinen belirlenen bir zamanda, Arafat’ta bulunmak ve usulüne uygun olarak Kabeyi tavaf etmekten oluşan bir ibadeti ifade etmektedir.

Haccın farzları; ihram, Arafat vakfesi ve Ziyaret tavafı’ndan oluşmaktadır. İhram şart; arafat vakfesi ve ziyaret tavafı ise rükün konumundadır.

Bağlayıcılık açısından; farz, vacip ve nafile olmak üzere üç çeşit hac bulunmaktadır. Farz olan hac, bu ibadetin yükümlülük şartlarını taşıyan kişinin, ömründe bir kez ifa ile yükümlü olduğu hacdır.

Yerine getiriliş biçimi bakımından;ifrad, kıran ve temettu olmak üzere üç türlü hac bulunmaktadır.

Hac ibadeti ile yükümlü olmak için; müslüman olma, akıllı olma, baliğ olma ve bedensel ve ekonomik yönden yeterli olma (istitaat) şartları aranır
Haccın yerine getirilme (eda) şartları, sağlık şartlarının elverişliliği ve yol güvenliği gibi niteliklerdir.

Hac ibadetinin geçerlilik şartlarını; ihram, hac ibadetinin, belirlenen zaman ve mekanlarda yapılması oluşturmaktadır.

4. Zekat_________________________________________

Zekat kelime olarak, temizlenme, artma, arıtma, arınma, büyüme ve kurtulma anlamındadır.

Terim olarak zekat; üzerinden bir yıl geçen ve limiti dinen belirlenen ölçüde (nisap) mala sahip olan müslümanın yılda bir kez olmak üzere, belli kişi veya harcama yerlerine verilmek üzere malın cins ve kıymetine göre değişenorandaki miktarını, temliketmesiolarak tanımlan maktadır.

İbadetlerde aranan genel teklif şartları, zekat yükümlülüğü için de geçerlidir. Malın zekata konu teşkil etmesi için sahibinin, o malın hem çıplak mülkiyetine (aynrakabe) hem de kullanma ve yararlanma hakkına (tasarruf) sahip olması gerekir.

Zenginliğin asgarî sınırı diyebileceğimiz nisap miktarı, zekata konu teşkil eden her mal için Hazret-i Peygamber tarafından belirlenmiştir. İslam toplumunun ortalama geçim standardını ve zenginlik sınırını gösteren bu ölçü, şer’i belirleme (mukadderat-ı şer’iyye) olarak benimsenmiş ve daha sonraki dönemlerde de aynen korunmuştur.

Zekata tâbi mallarda aranan şartlardan birisi de, malın artma, çoğalma ya da kâr getirebilme fonksiyonuna sahip olmasıdır. Malın zekata konu teşkil etmesi için üzerinden bir yıl geçmiş olması gerekir.Kişinin zekat ile yükümlü olması için, kendisinin ve dinen bakmakla yükümlü olduğu kişilerin temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, zekat için aranan mal varlığına sahip olması gerekir.

Zekatın miktarı ve oranlarıyla ilgili düzenlemelerin kaynağını hadisler oluşturmaktadır: Madenler; 1/5, toprak ürünlerinden elde edilmesine göre 1/10 veya 1/20, altın, gümüş ve diğer ticari eşyadan ise 1/40 şeklinde bir geometrik sıra izlendiği görülmektedir.

Zekat gelirlerinin harcanacağı kişi ve yerler, Tevbe Suresinin 60. ayetinde belirtilmiştir. Bu ayette zekat verilecek kişi ve zümreler; fakirler, miskinler, zekat görevlileri (amiller), yolcular, köleler, borçlular, Allah yolunda, müellefe-i kulûb olmak üzere sekiz grupta toplanmıştır.

Zekat, zengin müslümanlara farz kılınan bir ibadettir. Bu bakımdan zekat yükümlüsünün gelişigüzel değil, mal varlığının zekatını her yıl düzenli olarak hesaplayıp ödemesi gerekir.

Yıllık bilanço yapma zarureti, aynı zamanda müslüman zenginin sağlıklı bir ekonomik büyüme trendinde olup olmadığının da göstergesi olmaktadır.

SÖZLÜK


Fevr : Bir yükümlülüğün geciktirilmeksizin yerine getirilmesi. Örneği; haccın yükümlülük şartlarını taşıyan kişinin hemen o yıl hacca gitmesi.

İbâde bi'l-ihtiyâr : Allah'a ibadet edip etmemede seçme özgürlüğüne sahip olan insanın, kendi özgürlüğünü kullanarak Allah'a ibadet etmesi.

İbâde bi't-teshîr : Allah'ın yarattığı bütün varlıkların, varlıklarını zorunlu olarak Allah'ın koyduğu sünnetullah denilen kanunlar çerçevesinde sürdürmesi.

Mi'yâr : Bir ibadetin ifası için tahsis edilen zamanın, aynı cinsten başka bir ibadetin ifasına imkan tanıması.

Nisap : Şariin, malın hangi değer limitine ulaştığında zekat konusu olacağını belirleyen kriter.

Terâhî : Bir yükümlülüğün geciktirilerek yerine getirilmesi. Örneğin yükümlülük şartlarını taşıyan ve haccetme imkanı olan yükümlünün, hac ibadetinin ifasını daha sonraki yıllara ertelemesi.


__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla