Konu Başlıkları: Çanakkaleye Hitaben
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Ekim 2013, 11:10   Mesaj No:15

Esadullah

Medineweb Sadık Üyesi
Esadullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Esadullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15316
Üyelik T.: 18 Aralık 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Kayıp bir Kentten
Yaş:45
Mesaj : 745
Konular: 145
Beğenildi:314
Beğendi:100
Takdirleri:3844
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Çanakkaleye Hitaben

Çanakkaleye Hitaben Çanakkale Savaşı Şerife Bacı 1921 yılında deniz yoluyla İnebolu'ya gelen cephanelerin, karadan cephede savaşan askerlere ulaştırılması gerekiyordu. *Bu görevi çevredeki yaşlı erkekler ve kadınlarımız üstlenmişti. 1921 yılının Şubat ayında,soğuk,tipili bir günde erkenden İnebolu'da cephaneler arabalara yüklendi ve yola çıkarıldı. Kağnı kafilesinin sonunda,sırtına sardığı çocuğu ile Şerife Bacı da bu sefere çıkmıştı. Seydiler'in Satı Köyü'nden olan Şerife Bacı kafileyi izliyor,onlarla beraber cephaneyi bir an önce varacağı yere ulaştırmaya gayret ediyordu. Hava iyice kararmıştı.Kar biraz fazlalaştı.,tipiye dönüştü.Şerife Bacı kağnıdaki cephaneyi çocuğunun yorganı ile iyice örttü. Çocuğunu mermi sandıkları arasına gizleyerek üzerini kapattı. Tipi o kadar fazlalaşmıştı ki, ilerleyemez oldular. Durmak ölümdü.

*Cephede askerler cephane bekliyorlardı. Şerife Bacı elinin,ayağının uyuşmaya başladığını hissediyordu. Durmadan ilerlemeye çalışıyordu. Kastamonu Kışlası önüne vardığında donmuştu. Sabaha karşı Kastamonu'nun kapısı sayılan kışlada, kule nöbetçileri, alaca beyaz karanlıkta belli belirsiz bir kağnı gördüler. Kimdi bu gelen ve ne zaman kara saplanmıştı? Hemen haberdar edilen Osman Bey, Devrekanili Cemil ve Beşiktaşlı Rıfat Çavuşları gönderdi. Kağnının yanına ulaşan Cemil ve Rıfat Çavuş dehşetle ürperdiler.Kağnının arkasında bir kadın vardı. Genç bir kadın.Cephanenin üstüne örttüğü yorganı kucaklamak ister gibiydi.Ama çoktan donmuş kaskatı kesilmişti. Kucaklayıp karlar üzerine yatırdılar. Bu sırada bir ses,bir hırıltı. Kulaklarına inanamadılar. Ses ve hırıltı yorganın altından geliyordu. Hemen yorganı kaldırdılar. Bir kundak bebeğiydi oradaki. Bebeği ve kadını kışlaya götürdüler.Genç kadının hüviyeti tespit edilerek köyü olan Seydiler'e gönderilerek burada toprağa verildi.


*Bebek ise (kız çocuğu) kışlaya yakın bir eve gönderildi. 1970'li yıllarda yapılan araştırma sonucu kızın Eskişehir'de ikamet ettiği ili ilgili bilgiler elde edilmesine rağmen kendisine ulaşılamadı. Günümüzde Şehit Şerife Bacının Mezar yerinin tespit edilememesine rağmen O, Seydiler'lilerin ve bütün Türk halkının gönlünde yatmaktadır.


*Şehit Şerife Bacı,Milli Mücadelede mermi taşıyan Türk kadınını temsil eden bir semboldür.Seydiler'liler bu kahraman Türk anasını unutmayıp Cumhuriyetin 50.yılında Belediye binası önüne Atatürk anıtı yanına Rölyefini yaptırdılar.1984 yılında ülkemizde yılın annesi seçildi.


alıntı



ÇANAKKALE SAVAŞINDA KESKİN NİŞANCI TÜRK KADINLARI



Avusturalya ve Yeni Zelanda arşivlerindeki asker mektupları, Çanakkale Savaşı'nda pusuya yatıp çarpışan, attığını vuran Keskin Nişancı Türk kadınlarından bahsediyor.




EMETİ SARUHAN
Avusturalya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yapılan araştırmalar Çanakkale Savaşı'nda kadınların sadece geri planda kalmayıp, keskin nişancı olarak bizzat savaştıklarını ortaya koydu. Yarımada Yayınları'ndan çıkan ve Zümrüt Sönmez'in hazırladığı derleme kitap "Savaşın Kadınları"nda, pek bilinmeyen keskin nişancı Türk kadınları anlatılıyor. Prof. Mete Tunçoku'nun araştırmaları sonucu doğru olduğu düşünülen "Keskin Nişancı Kadın Savaşçılar"ın kimler olduğu bilinmiyor.



ANZAKLAR HAYAL ZANNETTİ
Anzak askerlerinin mektup ve hatıralarında yer alan kadın savaşçılar tartışma konusu olmuş, kimileri tarafından da zorlu savaş koşullarında ruhsal çöküntü içinde olan birkaç yabancı askerin hayal ürünü olarak değerlendirilmiş. Bu konuda çalışan ve "Çanakkale 915 Buzdağının Altı" kitabında değinen Prof. Mete Tunçoku, yabancı asker mektupları ve günlüklerini "yer, zaman, olay" boyutuyla karşılaştırmış ve anlatılanların doğru olduğuna dair kanaatinin güçlendiğini belirtmiş. Mısır'da yayınlanan "The Egyptian Gazete" adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye'den ailesine yazdığı mektupta, kendilerini yeşile boyayarak kamuflaj yapan kadın savaşçılardan bahsediliyor. "... şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı kadın savaşçıların ateşi altında, adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada, pusuya yatıp çarpışan keskin nişancıların çoğu kadın veya kız. Kendilerini yeşile boyayıp ağaçlar ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlar."



52 KURŞUN YARASIYLA ÇARPIŞTI
Tunçoku'nun araştırmalarına göre kadın savaşçılar, gizlendikleri yerden vurulup ölene kadar durmadan ateş ediyor ve attıklarını vuruyorlardı. Bu kadın savaşçıların kim olduğu, bireysel mi yoksa bir grup halinde mi hareket ettikleri tam olarak bilinemiyor. Avusturalyalı piyade er J. C. Davies, annesine yazdığı mektupta, kendilerine karşı çarpışan bir kadın savaşçıyla ilgili şunları anlatıyor: "Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak, gün batmadan, bir Avusturalya'lı tarafından öldürülmesine gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19- 21 yaşlarında genç bir kızdı. Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı."



ANNESİ VE ÇOCUĞU YANINDAYDI
Times Gazetesi'nde yayınlanan bir başka askerin hatıralarında da yaşlı annesi ve çocuğu ile savaşan keskin nişancı bir kadın anlatılıyor. "O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyor, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da vardı. Yakalanana kadar, bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesiyle, oldukça yüklü miktarda yabancı para bulduk"



ADANMIŞ BİR ÖMÜR
"Savaşın Kadınları"nda savaş devam ederken geri planda kahramanca direnen kadınların öyküleri de anlatılıyor. İlk hemşiremiz Safiye Hüseyin Elbi, savaş sırasında ön saflarda hemşirelik yapmış. Elbi parmaklarını göstererek "şu parmakları görüyor musunuz? Ben bu parmaklarımla kaç delikanlının gözlerini bir daha açılmamak üzere kapattım" diyor. Şemsi Nine ise geride kalanlardan, erini askere gönderip yol gözleyenlerden. 16 yaşında evlenen Şemsi Nine'nin kocası evlendikten üç gün sonra gönüllü olarak Çanakkale'ye gitmiş. Giderken "Gençsin, güzelsin. Ne olur, ben gelinceye kadar sokağa çıkma! Gözüm arkada kalmasın" diyen ve savaşta şehit olan kocasının arzusunu yerine getirmek için ömrü boyunca hiç dışarı çıkmamış. Yıllar sonra evinden ancak cenazesi çıkmış..

(Kaynak: yenisafak.com.tr)
Alıntı ile Cevapla