Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Ekim 2013, 22:43   Mesaj No:5

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din Bilimleri-Ünite5: Eğitim ve Din

İslam Eğitim Geleneğinde Medreselerin Ortaya Çıkışı

Çok erken bir dönemde İslâm dünyasının politik bakımdan iki büyük kampa ayrılması ve her iki kampın kendi öğretisini doğru sayıp karşı tarafı küfürle, dinsizlikle itham edecek kadar taassup göstermesi, propagandayı gerektiren bir ortamı oluşturmuştu.

İlk olarak Şii öğretisi, cami halkalarındakilerden daha ileri geçerek özel yöntem ve modellerle öğretim yapan kurumları (Daru’l-İlm) meydana getirmiş ve, bunun karşısında Sünni öğretisi camilerdeki serbest ve sistemsiz öğretim şeklinin yetersizliğini görünce, karşı kuruluş olarak Medreseyi meydana getirmiştir. Şii kuruluş Dârül-İlm, temelde araştırma kurumu idi. Medreseler ise daha ileri seviyede, bilgilerin sistematik bir şekilde öğretildiği öğretim kurumları olmuştur. Darü’l-İlm Mısır'da egemenliğini kaybedince Medrese, Bağdat, İstanbul ve Kahire'deki kuruluşları ile en yüksek seviyeye ulaşmıştır.

Devletin Gözetiminde Eğitim
Herkesin öğrenim görmesinin farz oluşu, öğrenimin dini bir sorumluluk olmasını, her seviyedeki öğretimin din öğretimi ile bütünleşmesini ve öğretim kurumlarının bir halk teşkilâtı olarak gelişmesini sağlamıştı.

Devletin her yönden güçlü, halkın gelir düzeyinin yeterli olduğu dönemde bir güçlük çıkmamıştı. Cami-mektep-medrese paralelliği sürdürülebilmişti. Fakat devletin zayıfladığı ve özellikle halkın ekonomik yönden ihtiyaç içinde bulunduğu dönemde bu paralellik bozulmuştur. 1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan yenilikler döneminde yeni mektepler açılmış, bu mekteplerle ilköğretime bir dizi yeni bilgiler eklenmiş, din öğretimi de bu dersler arasında bir ders olmuştur. Cami hocalarının dersleri de camilerde yaz kursları şekline dönüşmüştür. Bugün halen bu durum böyledir.

İslam Eğitimcileri ve Din Eğitime İlişkin Başlıca Görüşleri
İslam eğitim tarihinde, eğitim-öğretim etkinliklerinin kurumsallaşma süreci ile birlikte bu etkinliklerin üzerine kurulması gereken temeller ve yapılandırma üzerine de düşünülmeye başlanmıştır.

Eğitici olarak görev yapanların bir bölümü eğitim öğretim etkinliklerinin yöntemi üzerine risaleler yazmışlardır. Bu risalelerin ana ekseni öğretmen-öğrenci ilişkisi üzerine kurulu olmakla birlikte eğitimi genel amaçları, okutulması gereken dersler ve kitaplar ile öğrenme ürünleri ve yetiştirilmek istenen insan tipini tanımlama çabalarını da gözlemlemek mümkündür.

İlk İslam eğitim kuramcılarından olan İbn Sahnun Tunus’ludur. Daha çok öğretim adabı üzerine fikirlerini yoğun olarak ortaya koyduğu eserinin adı “Adab el- Muallimin”dir. El-Cahiz, İbn Sahnun’un çağdaşıdır ve Irak’ta yaşamıştır. Eserinin adı “Risale el-Muallimin” dir. Ayrıca “el-Beyan ve et-Tebyin” isimli eserinin bir bölümünü öğretmenler ve öğretim olgusu üzerine ayırmıştır.



İslam eğitim tarihinde H. IV/M. IX. Yüzyılda ürün veren İhvan es-Safa isimli bir topluluk ve bunların ortaya koydukları risalelerin de önemli bir yeri bulunmaktadır. İhvan es-Safa’nın risaleleri ansiklopedik mahiyette 52 risalelik bir külliyattan oluşmaktadır.

Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (tak.H.339/M.950), Maveraünnehir’de bulunan Farab kentinde doğmuştur. İlk öğrenimlerini kendi şehrinde, yüksek öğrenimini ise Bağdat’ta tamamlamıştır. Doğrudan doğruya eğitimle ilgili bir çalışması olmamasına rağmen, eserlerinde bilgi felsefesi başta olmak üzere eğitimin her boyutuna ilişkin görüşlerini belirtmiştir.

El-Kabisi ( öl. H.403/ M.1014), İbn Sahnun’dan bir asır sonra yine Endülüs’te Kayrevan şehrinde doğup yetişmiştir. Yetişmesine Hicaz ve Mısırda bulunduğu yılların da katkısı vardır.
Alıntı ile Cevapla