Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Kasım 2013, 16:57   Mesaj No:2

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.988
Konular: 339
Beğenildi:1173
Beğendi:346
Takdirleri:7784
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: ANKARA İLİTAM Din Bilimleri II. Özetleri

DİN BİLİMLERİ 2
ÜNİTE 1: DİN SOSYOLOJİSİ BİLİMİ

Dini tanımlamak zordur. Bu zorluğun birinci yönü, hem insan organizmasının, hem de din olgusunun karmaşıklığından ileri gelmektedir. İkinci yönü bu tanımları ortaya atanların, din olgusuna, kendi değer ve dünya görüşlerinin etkisi altında yaklaşmalarına bağlıdır. Din iki açıdan tanımlanabilir.

Müslüman bilginlere göre dinin tanımı; Aklı selim insanların, kendi ihtiyaçlarıyla, bu dünyada doğruluğa, salaha; öteki dünyada kurtuluşa götüren ve yüce Allah tarafından konan bir kanundur.

Batılı Bilginlerin din tanımında eksik olan nedir? Dini tecrübenin bütün yönlerini kuşatan kapsayıcı bir tanım geliştirememektedir.

G.M.Vernon Dini: kültürün, bireyler tarafından paylaşılan inançlar ve pratiklerden oluşan bir bölümü olarak tanımlamaktadır. Ayrıca o bilinen dünya ile ilişkisini de kuran bir sistem olarak görmektedir.

Dini Tanımlama konusunda;
Durkheim- kolektif yönüne,
Pratt- tavır yönüne
Schleirmacher- duygu yönüne
Menzies- İbadet yönüne
Müler – İnanç yönüne vurgu yapmışlar kuşatıcı bir tanım geliştirememişlerdir
Substansif (özsel) tanımlar, onun insanlar için getirdiği değerleri, kutsallık, ilahilik ve aşkınlık özelliğini ön plana almaktadır.

** Bütün dinleri içine alacak şekilde ve bütün din adamlarına meydan okurcasına dini tanımlayan Alman İlahiyatçı R.OTTO’dur.Bu tanıma göre din “Kutsalın tecrübesidir”
Dinin İşlevsel tanımlarda dinin birey ve toplum hayatında gördüğü işlevlere önem verilir. Bu anlayışa göre eğer dinin bir işlevi varsa anlamı da vardır.

** Dini işlevsel olarak tanımlayan ilk sosyolog Durkheim’ dir. . Dini “kutsal şeylerle ilgili inanç ve ibadetler” olarak tanımlamıştır.

Wach: Dini sosyal sonuçlarının,dinin özünden ayrı olarak,din sosyolojisi tarafından incelenmesi gerektiğinin ileri sürmektedir.

Weber için de din: İnsanı anlamlandırmayla ilgili bir eylemdir. Dini-sosyal davranışın bireysel olarak inşa edildiğini savunur.

E.B.Tylor: Dini “ruhlara inanç” olarak tanımlamaktadır.

** Dini toplumsal işlevselliği açıdan tanımlayan Luckmann’dır, onu, insanı biyolojik bakımdan sınırlayan ve kuşatan anlamlar vasıtasıyla bazı şeyleri aşkınlaştırma kabiliyetine bağlar.

Bouman’a göre Din sosyolojisi: inancın mahiyetini tartışmaz, dinin toplum içindeki konumunu ve sosyal hayattaki somut tezahürleri ele alır.

Gablentz’e göre Dinin Muhtevası: yani insanın kutsal güçlerle ilişkisi, sosyolojik incelemenin dışındadır.

Yinger: din gerçekte nedir, veya ne olmalıdır, sorularını reddetmekte ve kendini, dinin işlevsel tanımıyla sınırlandırmaktadır. Yingere göre din,öleceğini bilme, ıstırap çekme,hayatı ve mutluluğu tehdit eden güçleri tanıma vs. gibi hayatın kaçınılmaz sorunlarıyla mücadelesinden insana yardım eden inanç ve uygulamalar sistemidir. Ayrıca din, kaçınılmaz zorunlulukların severek yapılması için insanı motive eder.

C.Y.Glocak: toplumsal bütünleşmenin dine indirgenemeyeceğini, aksine ona, başka bir çok faktörün katkıda bulunduğunu göstermiştir.

** Din sosyolojisi dinin mahiyetini tartışmaz, sosyal hayattaki tezahürlerini ele alır.

Özsel ve işlevsel tanımların yararlı ve yararsız olan yönleri: özsel tanımlar benimsenirse, dini olanla dini olmayanı birbirinden ayırmak kolaylaşır. İşlevsel tanımlar benimsenirse, insanın din adına yaptığı şeylerin dinin bir parçası gibi algılanması problemi ortaya çıkar. Her ikisinin de kullanışlı tarafları olduğunu kabul etmek uygun olur.

Dinler İşlevlerini üç planda görmektedir.
1-Kişisel plan
2-Kültür Plan; bir semboller sistemidir.
3-Toplumsal plan

ilk din sosyolojisi Batı’da yapılan ilk din sosyolojisi araştırmalarında din, sistematik bir metodoloji dahilinde değil, belirli bir gelişim çizgisine dayalı evrimci ve pozitivist açıklamalarla ele alınmıştır. Bu araştırmalar antropolojik niteliktedir. Din sosyolojisinde evrimci din kuramları olarak bilinen bu yaklaşımlar, A. Comte’un üç hal yasasına dayanmakta ve dinin kaynağını, büyüde, ruhta, totemde ve doğa güçlerinde aramaktadır.

** Din bilimlerini 19 yy da ilk kez bağımsız olarak M.Müller düşünmüştür. C.P.Tiele ve Soussaye de Din biliminin kuruluşuna katkı yapmıştır.

Din bilimleri hangi bilimlerden oluşur.
1-Dinler tarihi
2-Din fenomenolojisi
3-Din psikolojisi
4-Din sosyolojisi

WACHT’a göre; “İlahiyat biliminin amacı belli bir dinin amacı,incelenmesi, yorumu ve açıklamasıdır.Din Bilimi ise deiptif(betimleyici)dır. Onun gayesi yalnızca her dinin tabiatını anlamaktır.”
WACHT, ilahiyat, din felsefesi ve din Bilimlerini birbirinden ayırmış Din sosyolojisini Din Bilimlerinin bir kolu olarak görmüştür.

ilahi veya ****fizik Felsefenin bilime yardımı;
1-Disiplinin metodlarını denetler; doğruluk ve yanlışlıklarını araştırır,
2-Belli bir araştırmayı başka bir araştırmaya bağlayarak onun konusunu felsefi olarak belirler,
3-Bilimler bütünlüğü içinde olayları bir düzene koyar.

Etnolojiyle din sosyolojisi arasındaki temel fark:Etnoloji; bir zamanlar sadece yazısız kültürlerin dinleriyle ilgilenmiştir, buna karşılık din sosyolojisi, bilim olarak modern Batı toplumunun dinin problemlerine özel itina göstermiştir.

** Köyden kente göçler, hızlı kentleşme ve buna bağlı olarak toplumların hayatında meydana gelen büyük değişmeler,bilim adamlarının ilgisini sosyal konulara yönlendirmiştir. Bu gelişmeler, sosyoloji ile din sosyolojisinin, ilahiyat ve felsefeden ayrılarak bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır.

** ilk din sosyolojisi araştırmaları antropolojik niteliklidir. Ve dinin kaynağını, Büyüde JFrazer, Ruhta A.Tylor, totemde Durkheim ve doğa güçlerinde M.Müller aramaktadır.

**Toplumu inceleyen bilime sosyoloji adını veren A.Comte’dir. Comte düşüncesindeki adı “üç hal yasasıdır”

1-Teolojik dönem: Devrin en belirgin özelliği olayların arkasındaki Tanrı iradesinin araştırılmasıdır. Olaylar değişmez yasalarla değil insan iradesine benzeyen iradeler tarafından yönetilir Bu dönem zorunlu olarak ****fizik döneme yol acar.

2-****fizik dönem: Bu dönemde ruhlar ve doğanın eğilimleri gibi soyutlamalar gerçek varlıklar olarak algılanmaktadır. Tanrı fikrinin yerine tabiat kuvveti. Niteliği belli olmayan güçler.

3-Pozitif dönem: İnsanlığın ulaştığı son aşama. Bilim ve pozitif düşünce hâkimdir. Gözlem ve deney yoksa bir şey yoktur. Comte ye göre bilimsel bilgi teolojik ve ****fizik unsurlardan arındırılmalıdır.

**Pozitif kelimesini ilk defa kullanarak pozitivist düşünce biçiminin bir taslağını ortaya koyan S.Simon’ dur.

** Comte ye göre aile, devlet ve din toplumun temel unsurlarıdır ama onun idealindeki toplumun dinide pozitif olmalıdır.Yeni bir din önerisidir.Determinisnt ilkelere göre işleyen bir tarih ve toplum anlayışını savunur,sosyolojiyi toplumların birliği ilkesine dayandırmaktadır.

** Din alanındaki temel tartışmaları ortaya çıkaran düşünürlerin başında Marx ve Freud gelir.
Feuerbach'a göre din, insanın kendi düşüncesinin, ilahi veya ****fizik plana aktarılışıdır.Algılanabilen şeylerin varlığı ispat edilir, algılanamayan şeylerin varlıkları ispat edilemez demektedir.

Tanrı inancı, insanın, kendi sınırlılığını ideal bir varlıkla karşılaştırma eğiliminden doğan bir fonksiyondur.(yansıtma). Din, insanın kendi düşüncesinin; ilahi veya ****fizik plana aktarılışıdır.

Marx'a göre din, bir tahakküm aracı değil, insanların güç yetiremediği ve anlam veremediği, olaylar karşısında kendini kurtarma aracıdır.Din, halkın afyonudur, İdeoloji ile din arasında çok güçlü bir bağ vardır.

Freud için din, insanın aynı şekilde oynadığı bir kurtuluş oyunudur. Fakat ona göre din, ferdin toplumsal problemlerinden önce bazı şahsiyet problemlerini halletme aracıdır.

Herbert Spencer’ in Sosyal evrim kuramı; Evrenin basitten karmaşığa, farklılaşmamış olandan farklılaşmış olana doğru seyreden bir evrim süreci.

** Sosyal gelişme ile dini gelişme arasında bir paralellik, hatta birlikte değişme olduğu düşüncesini savunan Spencer olmuştur. Spencer dinin sosyal hayatta en güçlü etkisinin ilkel toplumlarda, en zayıf etkisinin sanayi toplumlarında görüldüğünü vurgular.

Spencer, dinin belli başlı şu işlevlerini inceler:
1-Din, cenaze ve atalara kutsal saygı törenleri yoluyla aile bağlarını güçlendirir. Mezarlıkların kutsal önemi uyumsuzluğu önler ve grup olarak aileye yeniden birleştirir.
2-Din, dini meşrulaştırmalar yoluyla geleneksel olarak kuşaktan kuşağa aktarılan davranışı koruyarak, ona destek olur.
3-Din,milli birliği temellendirir ve güçlendirir.
4-Din, kutsal nesne ve mekanların tabulaştırılmasını sağlayarak,mülkiyeti korur.

Edward B.Tylor ve Animizm; Dinin kökeni sosyolojik olmaktan ziyade psikolojiktir. Dini fenomenlerin kaynağı “ ilkeller” in bilgi eksikliğidir. Din, atalardan kalma bir kült ve tapınmadır. Ona göre rüya olayları, uyku esnasında ruhun bedenden geçici olarak ayrılışıdır. Ölülerin ruhları, tıpkı yaşayan insanların kendi durumlarına uygun olarak saygı görmesi gibi memnun edilmelidir. Animizm adı verilen kurama göre dinin kökenleri; insanın entelektüel özelliğinde, benzerlikleri görme ve onlardan genellemeler yapma yeteneğinde aranmalıdır. İnsanın ilk dini inançları, şahsiyeti olmayan güçlere değil, şahsiyeti olan ruhlara yöneliktir. Çünkü insana hayat veren şey, onun ruhudur.Güneş, yağmur, nehirler, fırtınalar gibi hareket ve güç sahibi olan tabiat olayları ve varlıkların bir tür ruha sahip olduğunu savunmuştur. Uyku ve ölüm den hareketle ruhun kutsallığı düşüncesine varmıştır.

S. James Frazer’ da büyü ve din; Antropolojik din sosyolojisine en kalıcı etkiyi yapan eser “Büyü ve Din” başlıklı çalışmasıdır. İlk olarak gelişmiş her çeşit dinden önce bir sihir (büyü) aşamasının varlığıdır. Bunun, dini inançlar tarafından ortadan kaldırılmaktan ziyade, zamanla üstü örtülmüş olmasıdır. Frazer, ölümsüzlük inancının, bütün kültürlerde varlığını ispatlamaya çalışır.İlk dini objelerin temel özelliği, onların güçleridir. Frazer, büyüyü, teorik tarafıyla bilimin meşru olmayan kız kardeşi, uygulamalı tarafı ile ise sahte sanat olarak görür.

Emile Durkheim ve Fransız sosyoloji ekoli; Durkheim’e göre insanlar dine inanmak ve tapınmakla, aslında kendi kendilerine ve kendilerinin oluşturdukları topluma tapınmış olmaktadırlar. Din sosyolojisiyle ilgili en önemli eseri “Dini hayatın ikel biçimleri” dir. Din toplumun temel unsurlarındandır. Kutsal şeyler toplumun birliğinin sembolleridir.Dine bağlılıkla intiharların azlık-çokluk ilişkisinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Durkheim intiharların azlığı-çokluğu ile din arasında bir ilişki kurar. Protestanlığa bağlı olanların Katoliklerden daha çok intihar ettiklerini çünkü Katolikliliğin Protestanlıktan daha çok toplumu ve kişileri birbirine bağladığını öne sürmektedir.

Malinowski, Büyünün toplum içindeki işlevi üzerinde durur.Ona göre büyü bütün toplumlarda belirli zamanlarda sonuç elde etme yollarından biridir.

A.R.Racdliffe-Brown: Durkheim’in ayinlere verdiği önemi dikkate alarak, dinin bir davranış türü olarak incelenmesi için bir takım ana kurallar teklif etmiştir.

—Dinin etkileri incelenmelidir.
—Dini topluluğa katılma sonucu hangi duygular oluşur. İncelenmelidir.
—Kişisel ve toplumsal ayinler incelenmelidir.
Radcliffe-Browın çift yönlü bağımlılık duygusundan kastettiği, insanların kedi toplumlarını dini ayinlerinden hem bir şey beklemesi, hem de onlardan çekinmesidir.
Din ve Kişilik Dinin, insanın başa çıkamadığı veya çözümünü ve açıklamasını bulamadığı olaylar karşısında kendini avutmak için bulduğu hayali bir sistem olarak görülmesinden sonra günümüzde sosyal bilimlerdeki ilerlemeler, Weber'in de katkısıyla dinin, endişe azaltıcı ve kişiliği billurlaştırıcı sembolik bir süreç olarak kavranmasına imkan vermiştir.

Weber, Tarihi ve sistematik din sosyolojisinin kurucusu kabul edilir. Böylece o, din sosyolojisinde karşılaştırmalı, tipolojik ve sistematik araştırmaların ilk örneklerini vermiştir. Din-ekonomi üzerine inceleme yapmıştır. Din sosyolojisi, dini davranışlar yada dini karakterli sosyal davranışların ve gruplaşmaların incelenmesinin amaçlayan bir disiplin haline gelmiştir.Din sosyolojisinde öncelikle, kapitalizmin yükselişini, son derece derinden etkileyen “asketik Protestanlık” teziyle bilinir. Weber, Protestan ahlakının kapitalizmin doğuşuna etki eden faktörlerden biri olduğu sonucuna varır.
Weber’e göre farklı inanç tipleri farklı davranışlara yol açar. Ahlaki değerlerin doğruluğu sosyolojik analizin değil, öznel bilinç ve inancın konusudur.
Weber’in din sosyolojisi anlayışı, bilim hayatına Tipolojik alanda da yenilikler getirmiştir. Marx’ın sınıf toplumunun evrimi kuramını reddeden Weber; Dini davranışın öznel anlamını konu edinen bir sosyoloji anlayışı geliştirmiştir. Din sosyolojisinde bir ideal tip metodolojisinin temelini atmıştır. Büyücü, peygamber, kâhin tipleri, karizma, sıradanlaşma ve meşruiyet kavramları üzerinde durmuştur. Farklı kültürlerden elde edilen meteryallerin nasıl inceleneceği konusunda ilkeler ortaya koymuştur. Bu ilkeler onu Karşılaştırmalı din sosyolojisinin gerçek bir kurucusu yapmıştır.Weber, sosyoloğun ilk görevini sosyal davranışı açıklama olarak algılamaktadır. Weber’in araştırmaları, karşılaştırmalı tarihi araştırma olarak görülmektedir.

Weber’e göre Din Sosyolojisinin konusu Dinin mahiyeti ile değil, toplumsal davranışın belli bir tarzının etkileri ve şartları ile ilgilenmelidir.

WACH: tarihi, fenomenolojik, karşılaştırmalı ve tipolojik yöntemleri kullanarak, genel ve sistematik bir din sosyolojisine katkıda bulunmuştur. Wach, dini tecrübenin ifade biçimlerini, "teorik" (inanç), "pratik" (ibadet) ve "sosyolojik" (dini topluluk) olarak üçlü bir tipolojiyle açıklamıştır.Wacht, din ve toplum arasındaki karşılıklı etkileşimle ilgilenmiştir. Wacht’ın din sosyolojisi Tipolojiler üzerine kurulmuştur denilebilir.
Bu gün birçok araştırmada WACH tarafından ortaya konan ele alış tarzı korunmaktadır.
İslam dünyasında da sosyolojik değerlendirmelere ve din-toplum ilişkilerine yönelik fikirlere rastlanmaktadır.

Wach’ın dinlerin sınıflandırması:İnançlar tipolojisi;
“savaşçı dinler” Zen Budizm’i, Meksika dinleri
“tüccar dinler” Japonya ve Çin dinleri
“köylü dinleri” Bazı Asya dinleri
Kültler tipolojisi;
“Yerel, ırki, milli kültler” ve “aile kültleri”
Dini Otorite tipolojisi;
“Kurucu, reformcu, peygamber, elçi, kâhin, veli, rahip, büyücü. V.s”

Gustav Mensching; Dini Sosyoloji adıl eserin yazarıdır.Sosyo-Kültürel koşulların din üzerinde kesin bir etkiye sahip olmadığını iddia eder. Bireysel ve dini faktörler arasındaki ilişkiyi reddetmez.Özel bir din sosyolojisi yerine, çeşitli tarihi dinler içerisinde sosyal ilişkilerin temel ve evrensel karakterlerinin inceleyen genel bir din sosyolojisini savunur. Durkheim’in varsayımları ile Kuzey Amerika’daki işlevselci bakış açılarını çürütmeye çalışır.

** Kuranı özüne uygun olarak anlama ve yorumlama ihtiyacından dolayı Tefsir bilimi ortaya çıkmıştır

** Veda hutbesinde Müslümanlara önerdiği iki temel referansından biri olankendi söz ve uygulamalarının,özüne uygun ve sahih bir şekilde yazılı literatür haline getirilmesi ihtiyacından hadis ve hadis usulü bilimi ortaya çıkmıştır.

** Müslümanların, gerek Allahla ve diğer Müslümanlarla veya Müslüman olmayanlarla ilişkilerin düzenlenme ihtiyacından Fıkıh (İslam Hukuku) bilimi doğmuştur.

**İslam inanç esaslarının açıklanması, yabancı din ve felsefi akımlara karşı savunulması ihtiyacından Kelam bilimi doğmuştur.

** İslam bilimleri, bütün ilimleri içine alacak şekilde önce Fıkhul Ekber olarak isimlendirilmiştir.

** İslam dünyasında sosyoloji ve din sosyolojisi ile ilgili bilgiyi, daha ziyade Farabi, Gazali ve İbni Haldun’un eserlerinde buluruz.

FARABİ
İslam dünyasında sosyoloji ve din sosyolojisinin hazırlayıcısı ve öncüsü sayılır. Ahlakta Aristo’yu, siyasette Eflatun’u benimsemiştir.
Eserleri;
1-El Medinetül Fazıla 2-Füsus El hikem 3-İhsaul ulum 4-Tahsilüs Sade 5- es-Siyasetül medeniyye
Farabi;Toplumu Özgür bireylerden oluşan bir organizmaya benzetir. İnsanı Medeni varlık olarak tanımlar ve oluşturdukları topluluklara göre tasnif eder. Üç tür topluluk kategorisi vardır. Büyük, Orta, küçük.
Farabi, Toplumları Mükemmelliklerine göre 2 ye ayırır.
1-Erdemli toplum; İslam’ın evrensel değerleri üzerine kurulu toplum, İdeal Toplum
2-Erdemsiz Toplum; yeryüzünde yaşamakta olanlar. Gerçek toplum
Gerçek toplumun 4 şekli vardır.
1- Bilgisiz toplum 2-Kötü toplum 3-Değişmiş toplum 4- Bozulmuş Toplum
Erdemsiz toplumun şekli;
1-hırs, sefahat ve istibdadın hakim olduğu “bilgisiz toplum”
2-Erdem ilkelerini bilmeyen “kötü toplum”
3-başlangıçta iyi olup, sonradan “değişmiş toplum”
4-hiçbir hedefi olmayan “bozulmuş toplum”

Gazali, İslam dünyasında Din Sosyolojisinin gerçek öncüsü kabul edilir. toplumsal olayları, biyolojik kuramlarda olduğu gibi, canlıların organları ile karşılaştırmalar yaparak açıklar. Ona göre toplum bir canlıya benzer ve canlılarda bulunan çeşitli organlar, toplumun çeşitli mesleklerini karşılar. Ayrıca insan tek başına yaşayamaz ve daima başkalarına muhtaçtır. Gazali, gerçeğe yalnızca Allah’ın insanın kalbine atacağı “ilahi bir nur” ile ulaşılacağı fikrine varmıştır.
Eserleri;
1-el-Munkız mine’d-Dalal
2-Tehafütü’l-Felasiye
3-Kimyaü’s-Saade,
4-İhyaü Ulumü’d-Din
Gazalinin sosyolojik görüşleri:
- Yöntemi ve Toplumsal Kuramı
- İnsanın toplumsallığı
- İdeal toplum ve adalet
Gazali bilimleri ikiye ayırır;
1-Din ile ilgisi olan Bilimler: ****fizik, ahlak, siyaset, psikoloji
2-Dinle İlgisi olmayan Bilimler. Matematik, mantık, fizik ve tıp.
Gazali’nin yöntemi ve toplumsal Kuramı:
Çağdaşlarının çoğu gibi tarihi yöntemi kullanır. Toplumsal olayları, biyolojik kuramlarda olduğu gibi, canlıların organları ile karşılaştırmalar yaparak açıklar. İnsan tek başına yaşayamaz başkalarına muhtaçtır. Gazali’ye göre toplum hayatı için devlet ve din zorunludur.

İBNİ HALDUN
İbni Haldun’a göre tarih, insanı ve onun toplumsal hayatını anlatan, büyük ve geniş bir bilgi disiplinidir. Bu bilimin konusu, ‘insan medeniyeti’ ve ‘toplumsal hayat’tır. İbni Haldun’un tarih anlayışı, onu, “ümran” düşüncesine götürmektedir. Bu düşünce, günümüz sosyoloji literatüründe “kültür ve medeniyet” terimleriyle ifade edilmektedir. Tarih felsefesinin ve sosyolojisinin öncüsüdür. İbni Haldun, Aristo’dan beri bilinen, ‘insanın sosyal bir varlık olduğu, yalnız başına yaşayamayacağı’ fikrini ifade ederek, toplum halinde yaşamanın zorunluluğundan söz etmektedir. Ona göre coğrafi şartların, toplumların hayatı üzerinde büyük bir etkisi vardır. O, toplumların da, insanlar gibi, doğup, gelişip (büyüyüp), yok olduklarını savunmaktadır. İbni Haldun Sosyal olayların ve sosyal olguların ele alınması, bu olayların sosyal ve siyasi arka planının sistematik analizi İbn Haldun ile başlamıştır. İbn Haldun kendi metodolojisini oluşturmuştur.Din ile devlet işlerini birbirinden ayıran anlayışa da öncülük etmiştir.
Eserleri;Eserleri ve görüşlerinin temel dayanağı, onun keskin, iyi bir gözlemci olması ve farklı görev, ülke, toplum ve kültür tecrübeleridir. Kitabü’l-İber (Mukaddime)
İbni Haldun, iki tür toplumsal hayattan bahseder;
1-göçebe hayat, 2-yerleşik hayat.

AKLİ BİLİMLER:
1-Mantık
2-Doğal Bilimler(İnsan, hayvan, bitki)
3-İlahiyat
4-Ta’limi Bilimler(matematik, musiki, astronomi)

NAKLİ BİLİMLER:
1-Tefsir 2-Kıraat 3-Hadis 4-Ta’limi Bilimler 5-Fıkıh 6-Usulü fıkıh 7-kelam
8-Tasavvuf 9-Rüya Tabiri 10-Dil Bilimleri(lügat, nahiv ve beyan)
Asabiyet kuramı; medeni halk ile bunların yerine geçmeye çalışan bedevi halk arasında mücadele vardır. Bu mücadele üstünlüğü ele geçirmede rol oynayan güce asabiyet denir. Asabiyet, “sebep ve nesep” olarak ikiye ayırır. Nesep asabiyeti; aynı soya mensup olanlar, sebep asabiyeti; aynı kültür ortamında yaşamaktan doğan.
Tavırlar Kuramı: Toplumların da insanlar gibi doğup, gelişip, yok olduklarını savunmaktadır. Bu görüş tavırlar kuramına dayanmaktadır.
Sosyolojik yöntemi; sosyal olayların ve olguların ele alınması, bu olayların sosyal ve siyasi arka planının sistematik analizi ibni Haldun ile başlar.
Din sosyolojisinin konusu, insanların dine dayalı sosyal davranışıdır. Dine dayalı sosyal davranışın gerçekleşmesi için din, bir grup insanın karşılıklı ilişkilerinin temeli olmalıdır. Din Sosyolojisi, dinin, belli bir amaca yönelik cemaatlaşmalarıyla ve insanların din tarafından belirlenmiş, en azından etkilenmiş sosyal davranışlarıyla ilgilenir.

Din sosyolojisinin konu alanları;
-Dinlerin kökenini ve ortaya çıkışının sebeplerini göstermek: öncüleri; H.Spencer, E.Tylor, JFrazer, K.Marx, E.Durkheim’dır.
-Kilise gruplarının sosyal ve dini hayatı: E.Troeltsch, G.Le Bras
Din ile dünyevi toplum arasındaki karşılıklı ilişkiler; M.Weber, J.Wach, G.Mensching
Mensching’e göre din sosyolojisinin incelediği konular;
Din sosyolojisinin konusunu, dinin bünyesindeki sosyolojik olayların ve dini sosyolojik incelenmesi olarak sınırlandıran Mensching’dir.
1-Dinin aile, devlet, kabile gibi kutsal dışı cemaatler ile olan ilişkisi
2-Dinin kendine has özellikleri nedeniyle ortaya çıkardığı bazı gruplaşmalar vardır.(Tarikat, mezhep)
3-bir yandan kutsal cemaat ile dini cemaat arasında, diğer yandan da yaşayan din arasındaki ilişkiler.
4-Dini cemaatlerin kendi arasındaki ilişkiler.
Mensching’e göre Din sosyolojisinin konu;
-İnanç, ibadet ve cemaatin sosyolojik temelleri ve görevleri,
- dinin toplum üzerindeki sosyolojik etkileri ve toplum içindeki görevleri.
Dini karakterli sosyal tutum ve davranışların araştırılmasında birçok metot ve teknik kullanımı söz konusudur. Aynı şekilde, bir araştırmada birden çok metodolojik tercihin ve birçok tekniğin birlikte kullanımı da mümkündür.
Sosyolojik araştırmalarda kullanılacak metodoloji ve teknikler araştırmanın desenine göre belirlenir. Din sosyolojisinde açıklayıcı ve anlayıcı yaklaşımlar olarak nicel veya nitel metodolojik yaklaşımlar söz konusudur.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla