Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Kasım 2013, 12:04   Mesaj No:32

Uyarıcı

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Uyarıcı isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 32986
Üyelik T.: 01 Kasım 2013
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 29
Konular: 0
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: GÜNCEL MANASIYLA[Lailahe illAllah] VE MANASI

Bismillahirrahmanirrahim.

Dünyanın neresinde görülmüştür kü veyahut dünyanın hangi hukuk siteminde görülmüştür ki iddia edenin iddiasını iddiaya maruz kalan kişi ispatlasın.Ortaya iddiayı atan siz ispatlamasını bizden talep ediyorsunuz.

Eğer kişi ortaya bir iddia atıyorsa bu iddiasını kendisi kanıtlamak zorundadır İslam şeriati bunu emir eder.Zina isnadından bulunan kişi zina isnadı ispatını delilini ortaya koymakla mükelleftir.Zina isnadında bulunulan kişi ise zina etmediğini hakime kanıtlamak zorunda değildir.Bu İslam şeriatinden böyle olduğu gibi tüm dünya hukuk sistemlerinde de böyledir.

Fakat nasıl bir ortama ve nasıl bir anlayış sıkıntısına düştük ki birileri hiçbir delile ve hiçbir belgeye dayanmadan bazı iddialar ortaya atacak bize de bunun aksine delilleri ispatlamak düşecek.

Bu olacak iş değil.

Allah’ın izniyle öncelikle alimoğlunun iddia ettiği ve İbni Kesirin adını zikr ettiği onun kitabını kaynak gösterdiği ve ona iftira attığını ispat edeceğim daha sonra abdulmelik beyin iddiasına cevap vereceğim.Daha sonrada konuyu toparlayıp kapatacağım.

Çünkü henüz aslud-dinin tanımını ortaya koyamayan anlayışlarla bu meseleleri konuşmanın hiç kimseye bir faydası olduğunu düşünmüyorum.Fakat makalenin sahibine atılan iftiranın cevabınıda vermek istedim.

Delillere geçmeden önce konuya özetleyecek olursak.Abdulmelik bey ve daha sonra ona iştirak edenler Emevi devletinin kanunu nizamı yoktu.Bu sözü edilen devletin kanunları o sultanın veyahut padişahın iki dudağı arasında idi denildi.

Bizde dedik ki İslam dinine göre böyle bir devlet modeli küfür devletidir.Bunu ispat edin.

Onlar bize kalkıp tarihte bazı zalimlerin bazı fasıkların bazı facirlerin yapmış oldukları zulümleri cürumleri ortaya koyarak harici mantığıyla bu devleterin batıl olduğuna hükm ettiler.Bu Halifelerede kafir damgasını vurdular.

Oysaki defalarca yazmamıza rağmen konumuz bu değil dememize rağmen bu arkadaşlar hep bu kanaldan nameler çaldılar ve buna başkalarıda eşlik etti.

Turgut özal Demirel Ecevit Tayyip Erdoğan bu ülkede yıllarca Başbakanlık yaptılar.Bunların hepside kendi hükümetleri dönemindeki icraatlarını farklı farklı uyguladılar.Fakat bu durum Türkiye Cumhuriyeti laik demokrat devlet rejimimin hükmünü ortadan kaldırmyacağını yazıp çizmemze rağmen bu arkadaşlar habile kötü idarecilerden zalim idarecilerden dem vurarak bu devletin laik demokrat bir rejim olmadığını ispatlamaya çalıştılar.

Ve konu neydi konuyu kaydırılıp nerelere kadar getirildi.Ancak biz makaleyi yani ilk konuyu unutmuş değiliz oraya yazımızın sonunda döneceğiz.İşte böyle bir anlayışla meseleleri konuşmak hakikaten deveyi değil hendekten iğne deliğinden geçirmekten daha zordur.

Aslud-dinin tanımını sorduk bize usulid-dinden söz ettiler oysa bilmezler mi ki usulid din meseleleri ortaya koyarken dine göre takip edilmesi gereken yolun demektir.

Yani eğer siz bir devlete küfür hükmünü verecekseniz veyahut bir Sultana kafir hükmünü vereceksenizse sizin usul açısından takip etmeniz gereken şey dinin tarif etmiş olduğu yol demektir yani vereceğiniz hüküm usulid-din kaidelerine göre olmak mecburiyetindedir.Usulid-din bu demektir.

Fakat siz hiç bir dini kaideye dayanmadan usuli takip etmeden hüküm verdiniz.

Dünyada Hariciler hariç hiç bir fırka büyük günah işleyenlere kafir hükmü vermemiştir.Birde abdulmelik bey onuda buna dahil etmek lazım.Bunu daha sonra tefsilatlı anlatacağız inşaallah.

Sayın alimoğlu siz İbni Kesirin kitabından şu şu kısımlar söylediklerime delildir demek yerine lafı ortaya attınız sonrada bazı insanlarıda karalayarak onların haklarına girdiniz.Şimdi size İbni Kesirin El Bidaye kitabından konumuzla alakalı satırları aşağıya aktaracağım Allahın izniyle.Ve ne kadar batıl düşündüğünüzü kaynak verdiğiniz eserden ispat edeceğim Allahın izniyle.

İbni Kesir sözü geçen kitapta şunları söylüyor.


Nitekim Cenâb-ı Allah, onu bu şekilde nitelemiştir. Kadir gecesinin, Emevi devletinden daha üstün olduğunu söylemek, onların devletlerinin kötü olduğunu gerek¬tirmez. Bunu böyle düşünmek gerekir. Bu ince bir meseledir. Ve hadisin şahinliğinde şüphe olduğunu gösteriyor. Çünkü bu hadis burada, Emevi hakimiyetini kötülemek maksadıyla ileri sürülmüştür. Doğrusunu yüce Allah bilir.

Bu satırlarda görüldüğü gibi ortaya atılan bir uydurma hadis ve hadiste Emevi devleti kötüleniyor.İbni Kesir (Rahimullah) bunu kabul etmiyor.Bu hadis sahih olsa bile bu emevi devletinin kötü devlet olduğunu göstermez diyor.

İbni Kesir sözü geçen kitapta şunları söylüyor.

Nuaym b. Hammad, Hz. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kendi aralarında ayrılığa düşmedikleri sürece İslâm ümmetinin yönetimi, Emevilerin elinde olacaktır."

Buharî, «Delâilü'n-Nübüwe»de, Abdullah b. Muhammed kanalı ile Ebu Bekre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Peygamber (s.a.v.), günlerden bir gün Ali'nin oğlu Hasan'ı alıp minbere çıkardı ve şöyle buyurdu:
- Benim şu oğlum liderdir. Umarım ki Allah, bunun vasıtasıyla Müslümanlardan iki grubun arasını düzeltir."

Gerçekten de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in verdiği bu haber ol¬duğu gibi tahakkuk etti. Hz. Ali'nin oğlu Hasan, hilafeti babasından sonra eline alıp ta Iraklıların teşkil ettiği ordunun başına geçtiğinde Muaviye onun karşısına gitti. Saflar Hasan-ı Basifnin anlattığı şekilde karşı karşıya geldiğinde Ali'nin oğlu Hasan barışa yöneldi. İnsanlara hitap etti ve hilafetten feragat etti. Halifeliği Muaviye'ye teslim etti. Bu da hicretin kırkıncı senesinde olmuştu. Bunun üzerine iki ordunun ko¬mutanları Muaviye'ye bey'at ettiler. Muaviye, ümmetin idare yükünü yalnızca ele geçirdi. İşte o seneye, toplanma senesi denildi. Çünkü o se¬nede idare yetkisi bir tek adamın elinde toplanmıştı. Bunu yeri geldi¬ğinde tafsilatlı bir şekilde açıklayacağız.


İşte bizim söylediklerimizin kanıtları olan ehli sünnet alimlerinin beyanları.Eğer Muaviye kafir olsaydı ve yönetim biçimi küfür olsaydı Hz.Hasan (r.a) nın müslüman komutanları ona biat ederlermiydi?

Peki diyelimki o komutanlar ve ordu yoldan çıkıp size göre bir kafir bir Sultana (Muaviyeye) ve onun küfür kanunlarla idare edilen yönetim biçimine Hz.Hasan (r.a) izin verirmiydi? Buna rıza gösterirmiydi.Böylesi bir küfür işlemeye rızanın küfür olduğunu Hz.Hasan (r.a) bilmiyormudiki buna rıza gösterdi.

Yani sizin anlayışlarınız tekfirci hariciler gibi Peygamberin torununu dahi küfürle itham etmektir.Ne dediğinizin farkında olmadan birşeyler söyleyip duruyorsunuz birde yetmezmiş gibi alınganlık gösteriyorsunuz.

İbni Kesi sözü geçen kitapta şunları söylüyor.

Sözü doğru ve doğrulanmış olan Rasûlullah (s.a.v.), Müslümanların iki firkaya ayrılacağını önceden haber vermişti. Salt bu olayların vukuu sebebiyle bu fırkanın ikisini ya da birini tekfir eden kişi yanılgıya düşmüş ve kendi kafasından konuşmayan, sözleri vahiyden başka birşey olmayan Muhammedi nassa muhalefet etmiş olur ve hilafetin Mua¬viye'ye devredildiği sene de dahil olmakla Rasûlullah (s.a.v.)'m işaret buyurduğu, kendisinden sonraki hilafet süresi tamamlanmış oluyor.

Şimdi size soruyorum sizmi daha alimsiniz yoks İbni Kesir mi? Sizi Rasulullaha muhalefet etmiş olarak vasıflandırıyor.

İbni Kesir sözü geçen kitabın başka bir yerindede şunları söylüyor.


Bu hadis, peygamberlik delilerindendir. Zira durum, tıpkı Peygam¬ber (s.a.v.)'in haber verdiği şekilde ortaya çıkmıştır. Yine bu hadiste Sıffîn savaşında çarpışan Şamlılarla Iraklıların Müslüman olduklarına hükmedihniştir. Rafiziler firkası ile bayağı, cahil ve alçak tabakanın iddia ettikleri gibi Şamlıların kafir olduklarına dair bu hadiste herhangi bir delil yoktur.

Yine bundan anlaşıldığına göre Sıffîn savaşında çarpışanlar, Muaviye ile Ali taraftarlarıdır. Ehl-i sünnet ve'1-cemaat mezhe¬bi de bu görüştedir. Hz. Ali, içtihadında isabet etmiştir. Muaviye de müctehiddir, fakat o, içtihadında hata yapmıştır. înşaallah sevapda ka¬zanacaktır. Ama halife olan Hz. Ali'dir ve o iki sevap kazanmıştır. Nite¬kim sahih-i Buhari'de Amr b. As'dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:

«Hakim, ictihad yapar da içtihadında isabet ederse iki sevap kaza¬nır, îctihad yapar da içtihadında yanılırsa bir sevap kazanır.»

İleriki sayfalarda Hz. Ali'nin Haricilerle yapmış olduğu savaşın keyfiyetine ve Peygamber (s.a.v.)'in önceden haber vermiş olduğu Mah-dic'in evsafına dair açıklamalar verilecektir. Nitekim Hz. Ali de Pey¬gamber Efendimiz'in Önceden haber verdiği şeylerin tahakkuk ettiğini görmüş ve bu sebeple sevinip şükür secdesi yapmıştır. Allah, ondan razı olsun.


İbni Kesirden nakil buradan sona ermiştir.Bu iddialar aslında cevap dahi verilebilecek nitelikte iddialar değil fakat bizim gibi avam olan bazı insanlar her nedense bir türlü anlamamakta direnmektedirler.Biz yazımızın başlarında avam olduğumuzu ve ilim talabesi olduğumuzu söylediğimiz halde yine birileri bize iftira atarak siz alimlik taslıyorsunuz dediler.

Abdulmelik bey sözünü ettiğiniz İbnul Esirin kitabı bende yok madem ki siz o kitabın ve alimin ismini verdiniz sizden rica etsek siz konumuzla ilgili bölümleri buraya aktarıp en azından azıcıkta olsa kendi dediklerinize bir parça delil ortaya koyarmısınız.

Bazı arkadaşlara rica ettim o kitabı bulup bana getirecekler ancak buna gerek kalmadan eğer sizde varsa o kitap ilgili bölümleri buraya aktarırmısınız.

Eğer o kitap sizde yoksa ve siz diğer iddilarınız gibi bunu gerçekten bir belgeye dayanamadan ortaya attıysanız inanın bunun vebalı büyüktür.

Çünkü siz hem Müslüman olan Halifelere ağır ithamlrada bulundunuz hemde İslam ile hükm edilen bir devlet biçimine çapulcu dediniz.Bunada bu alimin kitabından dipnot vererek delil göstermeye çalıştınız.Ve görüyorum ki bazı insalarda buna inanmıştır.

Buyrun ilgili bölümleri buraya aktarın üzerine birlikte düşünelim.Eğer aktarmazsanız ilgili kitap elime geçer geçmez gerekli bölümleri ben aktarırım.
Alıntı ile Cevapla