Konu Başlıkları: Mezhepler tarihi 4.ve 5. Hafta
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Aralık 2013, 05:31   Mesaj No:2

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.988
Konular: 339
Beğenildi:1173
Beğendi:346
Takdirleri:7784
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Mezhepler tarihi.5.hafta

MEZHEPLER TARİHİ.5HAFTA
İLK İHTİLAFLAR
Müslümanlar arasında daha Hz. Peygamber’in sağlığında ve Hz. Ebû Bekir zamanında bazı ihtilaflar meydana gelmiş, fakat bunlar kısa zamanda çözümlenmiştir. Bu ihtilafların çoğunun mezheplerin ortaya çıkışında doğrudan etkisi olmasa bile yine de bazı Müslümanların içinde bir ukde olarak kalmış ve zaman içinde çeşitli vesilelerle farklı şekillerde gün yüzüne çıktıkları görülmüştür.
Şehristânî, henüz Hz. Peygamberin sağlığında zuhur eden bir takım ihtilaflardan söz ederek bunların münafıklar tarafından ortaya atıldığını belirtmiştir. O, bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Bu ümmet içinde ortaya çıkan bütün şüpheler, Hz. Peygamber’in zamanındaki münafıklar tarafından ortaya atılmıştır. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’in emrettiği ve yasakladığı konularda, onun hükmünden hoşnut olmadılar, fikir beyan edilmemesi gereken konularda değişik sözler söylediler, dalınması ve soru sorulması menedilen konularda sualler sordular, mücadele edilmesi câiz görülmeyen hususlarda batıla dayanarak mücadele ettiler.”Burada Şehristânî, Hz. Peygamberi adaletsizlikle itham eden Zü’l-Huveysıra et-Temîmî’yi örnek olarak zikretmiştir. Ganimetlerin paylaşılması sırasında Zü’l- Huveysıra Hz. Peygambere, “Ey Muhammed adaletli davran, sen adil davranmadın” deyince Hz. Peygamber “ Ben adil davranmazsam, kim adil davranır?” dedikten sonra bu lanetli adam döndü ve “ Bu Allah’ın rızası gözetilerek yapılan bir taksim değildir” dedi. Bu davranış, Hz. Peygamber’e karşı
açık bir isyandı. Bu olayın akabinde Hz. Peygamber “Bu kişinin cinsinden öyle bir kavim türeyecek ki, onlar okun yaydan çıkıp uzaklaştığı gibi, dinden çıkacaklardır... ” buyurdu.
Hz. Peygamber’in ölüm hastalığı ve ölümünden sonra ashap arasında ortaya çıkan ihtilaflara gelince; bunlar belirtildiği üzere içtihada dayanan ihtilaflardır, değişik fikirler ileri sürmenin temelinde şeriatın ve dinin gereklerinin yerine getirilmesi ve devam ettirilmesi gayesi vardır. Hz. Peygamberin hayatının son zamanlarında zuhur eden ihtilaflardan bazıları şöyledir:

A-Hz. Peygamber Döneminde Zuhur Eden İhtilaflar
1- Kalem-Kırtas Hadisesi
Buhârî ve Müslim’in kaydettiğine göre Allah Elçisinin ölüm hastalığı şiddetlendiğinde “bana bir divit ve kağıt getirin de size bir kitap yazdırayım ki, benden sonra şaşkınlığa düşmeyesiniz” buyurmuştur. Bunun üzerine orada bululanlar kendi aralarında tartışmaya başlamışlar; bir kısmı Hz. Peygamber’in emrinin yerine getirilmesini; bir kısmı ise Allah’ın Kitabı ve Resulünün sünnetinin Müslümanlara yeterli olduğu ve hastalığının şiddetinden dolayı Resulullah’ın şuurunun yerinde olmadığı gerekçesiyle kağıt-kalem getirilmesine gerek olmadığını ileri sürmüştür. Nitekim kâğıt-kalem getirilmesine gerek olmadığını ileri sürenler arasında bulunan Hz. Ömer, “Resulullah’ın ıstırabı arttı, bize Allah’ın kitabı yeter” deyince gürültüler çoğaldı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Benim yanımdan kalkıp gidiniz, huzurumda tartışmanız uygun değil.” buyurmuştur. Sonrasında İbn Abbas, o
ne büyük musibettir ki Hz. Peygamber’in bizim için yazdıracağı kitaba mani oldu, demiştir. Bazı kaynaklarda belirtildiği üzere Hz. Peygamber, yanında tartışanları uzaklaştırmış, sonra da vasiyetini
sözlü olarak yapmış ve üç hususun gerçekleştirilmesini istemiştir. Buna göre Allah Elçisi, Arap yarımadasında hiçbir gayr-i müslimin oturmasına izin verilmemesini ve muhtelif kabileler tarafından gönderilen elçilerin kendi zamanında olduğu gibi hürmetle ve nezaketle karşılanmalarını tavsiye etmiştir. Ancak ravi üçüncü tavsiyeyi unuttuğunu belirtmiştir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra, özellikle mezheplerin teşekkül sürecinde bazı gruplar tarafından yukarda özetle nakledilen kalemkırtas hadisesi kendi haklılıklarına bir delil olarak kullanılmıştır. Nitekim Şii çevreler, Hz.Peygamberin vefatından hemen sonra Hz. Ali’nin halife olması gerektiğini iddia ederken söz konusu rivayeti de delil olarak ileri sürerler ve ravinin unuttuğu üçüncü tavsiyenin bu tayin konusu olduğunu dile getirirler.
2- Usâme b. Zeyd Ordusu Meselesi
Hz. Peygamberin ölüm hastalığı sırasındaki bir diğer önemli ihtilaf Üsâme ordusu konusunda oldu. Nitekim Allah Elçisi, “Üsâme’nin ordusunu hazırlayın, ondan dönene Allah lanet etsin”buyurarak Üsâme b. Zeyd komutasındaki ordunun teçhiz edilmesini ve beklenmeksizin sefere çıkılmasını emretmişti. Ashabın bir kısmı Hz. Peygamber’in emrinin yerine getirmesini istemiş; bir kısmı ise Hz. Peygamber’in hastalığının iyice ağırlaşması ve gidip de döndüklerinde onu görememe endişesiyle Resulullah’ın durumu belli oluncaya kadar seferin tehir edilmesini istemişti. Netice de Hz. Ebû Bekir’in ısrarlı çıkışı sonrasında Üsâme ordusunun sefere çıkmasıyla anlaşmazlık çözülmüş oldu.
3- Hz. Peygamber’in Vefat Ettiğinden Şüpheye Düşülmesi
Hz. Peygamber’in vefat ettiği haberi ashab arasında yayılınca birçok müslüman derin bir üzüntü ve ümitsizliğe kapılmış, hatta bazıları onun vefat ettiğinden şüphe etmiş, vefatını âdeta kabullenemez olmuşlardı. Hz. Ömer bu haberden çok sarsılmış ve “kim Hz. Muhammed öldü derse onu şu kılıcımla öldürürüm. O, İsa b. Meryem’in göğe çekilişi gibi semaya kaldırılmıştır.” demiştir. Durum Hz. Ebû Bekir’e ulaşınca o insanlara hitap ederek “Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.”(Zümer 39/30) meâlindeki ayeti okuduktan sonra “Kim Muhammed’e tapıyorsa şüphesiz Muhammed ölmüştür. Kim de Muhammed’in Rabbine tapıyorsa şüphesiz O, hayy’dır, hiç ölmez.” dedikten sonra sahabe ikna olmuştur.
4- Hz. Peygamber’in Defnedileceği Yer Meselesi
Muhacirler, Resulullah’ın doğup büyüdüğü, peygamber olarak gönderildiği, soyunun ve dedesi Hz. İsmail’in kabrinin bulunduğu yer olması açısından Mekke’ye; Ensar, Medine’ye; bazsahabe ise Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) defnedilmesini teklif etmişlerdi. Netice Hz. Ebû Bekir’in “Peygamberler vefat ettikleri yere gömülürler” hadisini hatırlatması üzerine Resulullah vefat etmiş olduğu Hz. Aişe’nin odasına defnedilmiş, böylece mesele çözüme kavuşmuştur.
5- İmâmet-Hilafet Meselesi
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali ve Hz. Abbas ve diğer ehl-i beyt mensupları Resulullah’ın tekfin ve teçhiz işleri ile meşgul oluyorken sahabeden Ensar’ın bazı ileri gelenleri Benî Sâid sakîfe’sinde toplanarak Resulullah’tan sonra devlet yönetimine kimin geçeceğini kendi aralarında tartışmışlardı. Ensar kendi içinde Evs ve Hazreç kabilelerinden oluştuğu için her iki kabile de halifenin kendilerinden olmasını istiyordu. Hazreç kabilesinin reisi Sa`d bin Ubade de karar kıldılar. Durumdan haberdar edilen Hz. Ebû Bekir, yanına Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrah’ı alarak Ensar’ın toplandığı yere gelmişti. Ensar ile Muhacirler arasında yapılan görüşmeler neticesinde Hz. Ebû Bekir’in “imamlar Kureyş’ten olur” hadisini nakletmesi meselenin çözülmesini sağlamıştı. Ensar, halifenin Kureyş’ten olmasına razı olunca Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’i aday göstererek orada hemen ona
biat etmiş, peşinden diğerleri biat ederek Ebu Bekir’in halife seçilmesi sağlanmıştı. Daha sonra Ebu Bekir mescide gelerek Müslümanların biatını kabul etmiştir.
Hz. Osman’ın şehit edilmesinin akabinde hilafet meselesi bütün hararetiyle Müslümanların gündemine oturmuş; gerek halifenin kimliği ve özellikleri, gerekse iş başına geliş yöntemi konusunda ciddi tartışmalar vuku bulmuştur. Bu tartışmalar kısa bir zaman içinde köklü ayrışmalara zemin hazırlamıştır.
B- Hz. Ebû Bekir’in Hilafet Döneminde Zuhur Eden İhtilaflar
Hz. Ebû Bekir’in hilafet döneminde de ilk ihtilaflar olarak kabul edilen bazı hadiseler meydana gelmiştir. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
1- Zekat Vermekten Kaçınanlar Meselesi
Resulullah’ın (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Ebû Bekir’in hilafet döneminde bazı kabile mensupları zekat vermek istememişlerdi. Bu hadise üzerine ashab arasında bunlara karşı nasıl bir tutum takınılacağına dair görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştı. Hz. Ömer’in de dahil olduğu bir grup, Resulullah’ın “Ben, insanlarla Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın elçisidir deyinceye, namazı kılıncaya ve zekatı verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu yaptıkları zaman canları ve mallarını benden korumuş olurlar.”hadisini delil getirmişlerdi.
Hz. Ebû Bekir ise aynı hadisin devamında yer alan “illâ bi hakkihâ...” ifadelerini kendi görüşüne delil getirmiş sonra da “Allah’a yemin ederim ki namaz ile zekat arasında ayırım yapanlarla mutlaka savaşacağım. Çünkü zekat, malın hakkıdır. Yemin ederim ki Resulullah’a zekat verdikleri halde bana zekat vermekten geri duranlarla savaşacağım.” diyerek bu konudaki kararlılığını ortaya koymuş, Hz. Ömer de ikna olmuştu. Böylece mesele çözüme kavuşturularak zekat vermeyenlerle savaşılmıştı.
2- Resulullah’ın Mirası Meselesi
Resullullah’ın (s.a.v.) şahsına ait olan Medine ve Fedek arazisi ile Hayber’deki humus arazilerinin mirasçılarına taksimi için Hz. Fatıma ve Hz. Abbas bizzat Hz. Ebû Bekir’den Resusullah’ın mirasını istemişlerdi. Hz. Ebû Bekir ise “Biz peygamberler miras bırakmayız. Bizden kalanların hepsi sadakadır. Muhammed ailesi bu maldan sadece yiyebilirler.” hadisini delil getirerek Hz. Fatıma ve Hz. Abbas’ın isteğini geri çevirmiştir. Hz. Ebû Bekir daha sonra Fedek arazisini beytü’l-mala vakfetmiştir.
3- Kur’an’ın Kitap Haline Getirilmesi Meselesi
Hz. Ebû Bekir zamanında yapılan savaşlarda Kur’an hafızları da öldükleri için hafızların sayıları gittikçe azalıyordu. Bu durum Hz. Ömer’i son derece endişelendirmiş, Ebû Bekir’e gelerek Kur’an ayetlerinin bir kitap haline getirilmesini teklif etmişti. Hz. Ebû Bekir ise Resulullah’ın böyle bir şey yapmamış olduğunu söyleyerek bundan kaçınmıştı. Fakat diğer sahabenin de Hz. Ömer’in teklifini uygun ve doğru bulmaları üzerine Hz. Ebû Bekir ikna edilmişti. Böylelikle halifenin emriyle dağınık halde bulunan Kur’an ayetleri toplanarak bir kitap haline getirilmiştir.
****
Hz. Ebû Bekir, kendisinden sonra Ömer’in halife olmasını tavsiye etmiş ve Müslümanlar Hz. Ömer’i halife olarak tanımışlardı. Hz. Ömer’in ölümünü takiben şûrâ üyeleri Osman b. Affan’a biat hususunda ittifak ettiler. Hz. Osman’ın zamanında ortaya çıkan ve kendisinin sorumlu tutulduğu pek çok hadisede Ümeyyeoğullarının dahli ve rolü vardır. Hz. Osman’ın yaptığı işlerden biri, Hz. Peygamber zamanında Medine’den kovulmuş olması sebebiyle Hz. Peygamber’in tardettiği kişi diye anılan Hakem b. Ümeyye’yi kendi halifeliği devresinde Medine’ye getirmesidir. Ayrıca Ebû Zer el-Gıfârî’yi Rebeze’ye sürmesi, kendi kızını Mervan b. el-Hakem’le evlendirmesi ve ona miktarı 200.000 dinara baliğ olan İfrikiyye ganimetlerini teslim etmesi de Müslümanlar arasında hoşnutsuzluğa sebebiyet vermiştir. Hz. Osman’ın aleyhinde kullanılan bir diğer olay da, Hz.Peygamber’in kanını heder saydığı, süt kardeşi Abdullah b Sa’d b. Ebi Serh’i barındırması ve onu bütün çevresi dahil Mısır’a; Abdullah b. Âmir’i de kendisinin mes’ul tutulduğu bir çok olay çıkardığı Basra’ya vali tayin etmesidir. Halbuki bunların hepsi zor gününde Hz. Osman’ı yalnız bırakmışlar ve sonuçta evinde mazlum olarak öldürülmüştür. Bu zulümden dolayı henüz sönmemiş bir fitne ortaya çıkmış bulunmaktadır.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla