Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Aralık 2013, 15:09   Mesaj No:11

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

11. HAFTA

DİNİ BAŞA ÇIKMA:
Biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlık olan insan
yaşam sürecinde birtakım ruhsal ve bedensel sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Bu sıkıntılar “stres” ya da “kaygı” kavramıyla açıklanmaktadır. Bireyde stres yaratan olayları üç önemli başlık altında incelemek mümkündür.
Bunlar; Doğal afetler, ölüm gibi travmatik olaylar ve gündelik problemler, şeklinde sıralanabilir. Bu türden olayların bireyde oluşturduğu ruhsal denge bozukluklarına stres adı verildiği gibi kaygı kavramı da sıklıkla kullanılır.
Kaygı engellenme durumunda ortaya çıkan durumdur. Kişi engellemeyle karşılaştığında engellemeye neden olan durumu ortadan kaldırmak ve kendisini mutlu edecek şartlara kavuşmak ister. Bu süreç psikolojide başa çıkma olarak isimlendirilir.
1. Başa Çıkma:
Baş etme yolu, başa çıkma yolu, başa çıkma stratejisi anlamlarında kullanılan “başa çıkma” bireyin kendisi
için stres verici olan olaya karşı direnmesini, söz konusu durumlara karşı dayanma amacıyla gösterdiği davranış
ve duygusal tepkilerin tamamı tanımlanmaktadır.
Bireysel özellikler, stresli yaşam olaylarından etkilenmeyi farklı kılar. Başa çıkma, bireyin kişilik yapısı, bilişsel, duyuşsal ve davranış özellikleriyle bütünleşen
genel bir yeteneği temsil eden yapıya sahiptir.
Çeşitli araştırmalarda, olumlu düşünebilme yeteneği düşük olan bireylerin, stresli yaşam olaylarını kontrol edebilme eğilimlerinin yetersiz olduğu bulunmuştur.
Olumlu düşünebilme ve iyimserlik duygusunun, başa
çıkma olgusunu etkileyen depresyon, düşük benlik saygısı, kaçınma davranışlarında daha etkili olduğu gözlenmiştir.
Strese karşı verilen tepkiler uzun bir zaman dilimi
içinde kronik hastalıkların gelişmesine zemin hazırlar. Stresin sıklığı ve yoğunluğu zamanı kısaltabilir.
Geçmişten günümüze kadar başa çıkma kavramının geçirdiği aşamalara bakıldığında kavrama beş farklı
açıdan yaklaşıldığı görülmektedir:
1- Hayvanların stres karşısında gösterdiği genetik olarak programlanmış bir tepki.
2- Freud’un psikanalitik kuramında önerdiği bilinçdışı “savunma mekanizmaları”.
3- Erikson’un yaşam dönemlerinde çözümlenmesi gereken ikilemler yaklaşımında söz ettiği özgüven, öz yeterlilik ya da içsel kontrol gibi bireysel kaynaklar başa çıkma olarak ifade edilebilir.
4- Evrim kuramı ve davranışçı akımdaki organizmanın
gelişmek için gerçekleştirdiği problem çözme çabaları.
5- Organizmanın kendi fizyo-psikolojik kaynaklarının zorlanıp tükenmesi karşısında gösterdiği, uyum yapmaya yönelik, sürekli değişen, bilişsel ve davranışsal çabalar.
Başa çıkma yolları “öğrenilmiş güçlülük” kavramı şeklinde ele alınmıştır. Öğrenilmiş güçlülük temelde
bilişsel bir beceri olarak tanımlanmakta, bilişsel beceri bireyin amaca yönelik davranışını engelleyen duyguları, acıları ve bilişsel olarak düzenlemeyi tecrübeye bağlı
olarak edinmesidir.
Yapılan araştırmalar sonucu stresle başa çıkma stratejilerinin genel bir eğilim olarak iki ana grupta toplandığı görülmektedir:
Problem odaklı ve duygusal odaklı başa çıkma davranışı şeklinde isimlendirilen bu stratejilerin, sorunlara, kişilere ve durumlara göre kullanılma durumlarının değiştiği görülür.
Problem odaklı aktif başa çıkma sorunla mücadelede olumsuz durumun unsurlarını doğrudan değiştirmeye yönelik süreklilik gösteren çabalardır. Strese neden olan olayı analiz etme, değerlendirmeler de bulunup problem oluşturan durumları giderme için strateji geliştirmeyi içerir.
Duygusal odaklı pasif başa çıkma bir değişim arama yerine, stres veren duruma ilişkin yaşanan duygularda ayarlamaya gitmeyi içerir. Duygusal odaklı başa çıkma sorunu yok sayma, kişisel kontrol gücünü yetersiz hissetme, sosyal destek arama, kaçma-kaçınma durumu kabul etme ve yeniden olumlu bilişsel yapılanma gibi çabalardır.
2. Başa Çıkmada Dinin Rolü:
Dinin ruh sağlığı açısından, en önemli özelliği, ortaya koyduğu değerler ve dünya hayatına ilişkin olarak getirdiği açıklamalar aracılığıyla, insan yaşamına kazandırdığı anlamdır. Tanrı’ya, kadere ya da kâinattaki düzene
olan inanç, karşılaşılabilecek en kötü tecrübelerin bile
bir anlamının olduğunu öğreterek kişinin ümidini kaybetmesine engel olur.
Jung otuz beş yaşın üzerindeki binlerce hastası üzerinde yaptığı gözlemlerinde, bütün hastalar için son çarenin, hayata dini bir açıdan bakabilmek olduğunu tespit etmiştir.
Ericson, dini insanın temel güvensizliğini aşması, gerilim ve sıkıntıyı azaltabilmesi için duygusal bir sığınak olarak tanımlamıştır. İkbal’e göre dinin asıl hedefi ve fonksiyonu, insan kişiliğini kuvvetlendirmek ve ona sağlam bir psikolojik zemin kazandırmaktır. Çünkü insanın kendiliğindenlik durumu çökme ve kaygıya yatkın, zayıf bir özelliğe sahiptir.
Din bireysel ve toplumsal hayatta gerçekleştirdiği çeşitli fonksiyonlarla dini başa çıkmayı gerçekleştirmeye yardımcı olur. Bu fonksiyonları şu şekilde özetleyebiliriz:
1- Din kişiye acı verici olaylar da dâhil her türlü yaşam tecrübesini yorumlamada bir anlam çerçevesi sunar. Bu özelliği nedeniyle din algı şemalarından biri olarak da kabul edilebilir. Böylece kişiye olayı anlamada yardımcı olur.
2- Din ibadetler ve dini pratikler yoluyla bireye disiplinli ve dengeli bir hayatı yaşamayı öğretir. Bu durum ona her türlü sıkıntılı durumda ayakta kalma gücü verir.
3- Din karşılaşılan felaket ve sıkıntılı durumların kabullenilmesini kolaylaştırır, stres ve acı verici olayı
veya felaketi kabullenmede yardımcı olur.
4- Din gelecekten umutlu olma motivasyonu kazandırır.
5- Dini kurumlar vasıtasıyla sosyal ilişkiler kurulması sosyalleşme, sıkıntı ve sevinçlerin paylaşılmasını sağlar.
3. Dini Başa Çıkma:
Dini başa çıkma bireyin yaşamında karşılaştığı
sıkıntılı durumların üstesinden gelebilmek için din ve maneviyatından kaynaklanan bilişsel veya davranışsal teknikleri kullanması olarak tanımlanabilir. Ya da kişinin inancını hayatın ortaya çıkardığı problem ve stres ile mücadele sürecinde kullanma yolu olarak tarif edilebilir.
Dini inançlar ve pratikler insanın başa çıkma sürecinin hemen her noktasında devreye girmektedir. Din ve başa çıkma arasında olayı anlamlandırma, problemi çözme ve stresin etkisinden kurtulmak için dini pratiklere yönelme gibi üç boyutlu bir ilişkiden söz edilmektedir:


1- İnsan hayatındaki doğum, evlenme ölüm gibi strese neden olan olayların pek çoğu din ile ilgilidir. Tabii olarak din bu olayları anlamlandırmada ve karşılaşılan sorunu çözme konusunda sunduğu önerilerle devreye girer.
2- Din çoğu zaman strese neden olan olayla ilgili tatmin edici açıklayıcı cevaplara sahip olabilmektedir. Kişi neden sorusunun cevabını dinden bulabilmektedir. Bu noktada din başa çıkma sürecinin bir parçası olur.
3- Felaketler gibi başa çıkılması gereken olaylar
bireyi dini pratiklere yönlendirebilir. Bu pratikler bireyi rahatlatma ve sakin bir ruh haliyle düşünmesine imkân tanıma işlevi görür.
İnsan için bela ve felaketler karşısında yaşanabilecek
en büyük sorun anlamsızlaşmadır. Büyük bir felaketle karşılaştığında her şeyin hatta kendisinin boş, anlamsız, değersiz olduğunu düşünmeye başlayan insan direnme gücünü kaybetme ve bunalıma girmeye çok yakındır.
Dinsel inançlar trajik olayların yaşandığı durumlarda “anlam” (meaning) sisteminin devamlılığının korunması
için gerekli olan üç elemanı sağlayarak kişilerin olayları açıklamalarını kolaylaştırmaktadır. Anlam sisteminin devamlılığını sağlayan elemanlar şunlardır:
1- Gelecekteki olayların katlanılır ve kontrol edilebilir olacaklarına ilişkin duyulan güven (Tanrı taşıyamayacağımı bilmese bana bunu vermezdi).
2- Yaşanan olayın olumsuz sonuçları yanında olumlu yönlerinin de aranıp bulunması. (Tanrı, bana değerli bir ders öğretti, bunda da bir hikmet var).
3- Yaşanan olayın “bir planın parçası” olup tesadüfe bağlı olmadığına ilişkin inanç. (Tanrı’nın planının bir parçası).
Dini başa çıkma konusunda dünyada öncü çalışmaları ile tanınan Pargament ve arkadaşları başa çıkmada üç farklı dini yaklaşım şekli ortaya koydular:
1- Karşılaşılan problemi çözme sorumluluğunu tanrıya havale etme: Çözümler sadece tanrının aktif çabaları sonunda gerçekleşiyor, birey pasif olarak beklemektedir.
2- Başa çıkmada “kendilik kontrolü” öne çıkıyor. Tanrı kişiye problemin çözümü için gerekli ustalık ve kaynak sağlamış böylece aktif ve sorumluluğu kendisine ait olduğunu öğretmiştir.
3- Üçüncü yaklaşım başa çıkma hem bireyin hem de tanrının aktif katımlıyla sağlamaktadır. Buna işbirlikçi yaklaşım denir. Ne Tanrı, ne de birey pasif olmaktadır Yani Tanrı daima bireyin yanında onun dostu ve destekçisir.
4. Kur’an ve Sünnet Perspektifinden Dini Başa Çıkma:
Kur’an, son derece derin ve güçlü “psikolojik etki” ile yüklüdür. İnsanı ısrarla, herhangi bir olay karşısında Allah’ın rahmetinden umut kesmemeye davet ederken, çaresizliğin ve karamsarlığın istenmeyen duygu şekilleri olduğunu vurgulamaktadır. Sıkıntılarla karşılaşan insana, “dünya
bir sınav yeridir” şeklinde karşılık vermektedir. Kur’an insanların imtihan ve belalarla sınanmakta olduğunu belirtmektedir. Kur’an insanın yaşadığı olumsuz olaylar karşısında, tevekkülü öğütlemektedir.
Hz. Muhammed ashabına karşılaştıkları bir hastalık
veya felaketin yüce Allah’ın bir imtihanı olduğunu, seviyelerini yükselteceğini, birtakım günahlarını sileceğini ve kendilerine sevap kazandıracağı ile ilgili bilgi verirdi.


İnsanla Allah arasında bir haberleşme ya da iletişim olarak tanımlanabilen duanın da ruh ve beden sağlığı üzerinde olumlu etkisi vardır. Dua bir şikâyetten, bir
ızdırap çığlığından, bir yardım dilemeden ibarettir.
Araştırmalar insanların duaya çeşitli sebeplerden dolayı oldukça sık bir şekilde başvurduklarını ortaya koymaktadır.
Nitekim dua bir bağlanma ve içten içe yardım isteme hissiyatı ile doludur. İnsanı ümitsizlikten, karamsarlıktan
ve yalnızlık duygusundan kurtarır.
İbadetler zorluklarla başa çıkma da başvurulabilecek önemli dini unsurlardan biridir. Hz. Peygamber de kendisini rahatsız eden bir sorunla karşı karşıya geldiğinde namaza yönelirdi. Cemaat halinde yapılan ibadetler, mü’minler arasında “birlik ve beraberlik şuurunun” uyanmasına vesile olmakta, inananları ruhen birbirine kenetlemektedir.
Dini açıdan imtihan ve belalarla baş etmede bir Müslüman’a, “dua”, “Allah rızası”, “tevekkül”, “sabır”, “ahret inancı”, “Allah’tan ümidi kesmeme, reca” ve “ibadet etme” gibi Kur’âni kavramlarla desteklenen dini anlayışın problemlerin oluşturduğu stresle başa çıkmada yardımcı olduğu düşünülebilir.
5. Din Eğitimi Faaliyetleri ve Dini Başa Çıkma:
Birey çocukluğundan itibaren belirli bir dini formasyon alarak dini başa çıkma için kaynak olabilecek birikimi ve karakteri kazanabilir. Başta ailede olmak üzere örgün eğitim çağında okulda ve sonrasında da yaygın eğitim kanallarında güçlü bir Allah inancı ile sağlam kişilik kazanamamış kişiler en ufak bela ve musibetler karşısında ya tamamen teslimiyetçi kendi iradesini de yok sayan yaklaşımlara girebilmekte ya da tersine isyan noktasına gelebilmektedir. Din görevlisi ve eğitimcisi bunun farkında olarak görevini yerine getirmelidir. Din eğitimi hayata anlam kazandırmada, yaşama sistematik olarak yön vermede ve bunları bilişsel, duyuşsal ve davranış boyutlarını ele almada bireye beceriler kazandırma anlamında vasıta özelliği taşımaktadır.
Dini bilgi ve duygu düzeyinde kazandığı davranışlar bireye, yaşamsal sıkıntılarla başa çıkmada önemli rahatlamalar sunar. Şöyle ki, Tanrıya kadere ve kâinattaki düzene olan inanç, karşılaşılabilecek en kötü tecrübelerin bile bir anlamının olduğunu bize öğretir.
Dini duygu, düşünce ve davranış kazanan insan, ilahi iradenin her zaman gözetleyici olduğunun bilincindedir. İşte bu bilinç düzeyi dini eğitim aracılığıyla bireyde oluşturulur.
Günümüzde dini danışmanlık üzerinde hassasiyetle durulan konulardan biridir. Birey yaşam süresince karşılaştığı sorunlarla dini açıdan nasıl başa çıkabilir, bu konuda dine nasıl müracaat edebilir, işte bunun eğitimi
dini danışmanlık yoluyla sağlanabilir.
Din eğitimi görevini toplumun tüm katmanlarında
yerine getiren din görevlileri başta olmak üzere din eğitimi faaliyeti ile uğraşan herkesin bu durumda bireylere doğru yönlendirmeleri yapabilecek donanıma sahip olması önem arz etmektedir. Onların, insanların acılı ve sevinçli zamanlarında onlara nasıl davranacağına dair teorik ve pratik tecrübeye sahip olmaları gerekmektedir. Bu ise
dini formasyon ile birlikte psikolojik, pedagojik, kültürel formasyona da sahip olmakla gerçekleştirilebilir.
Alıntı ile Cevapla