Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06 Şubat 2014, 23:07   Mesaj No:3

Tuba_

Medineweb Emekdarı
Tuba_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Tuba_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 20781
Üyelik T.: 10 Ekim 2012
Arkadaşları:13
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 1.326
Konular: 73
Beğenildi:17
Beğendi:6
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İnsanların canının herhangi bir yiyeceği çekmesi neyle ilgili?

Canımız çeker(di).

Can çeker. Can vücudun ya da ruhun ihtiyacı olanı istemesidir.

Vucudumuz ihtiyaçlarını bizi çeşitli yollarla uyararak yansıtır. Örneğin vücudumuzda su azalınca kanımız koyulaşır, beynimizdeki osmoreseptör dediğimiz uyarıcılar bunu algılar, böbreklerimizden su atılımını kontrol eden hormon salgılanır bir yandan, bir yandan da susama merkezimiz uyarılır, su içmek isteriz.

Can çekmesi bundan daha karmaşık bir mekanizma, susama, karın acıkması gibi büyük ihtiyaçları değil sadece, vücüdumuzun gereksindiği mineralleri, vitaminleri de canımızın çekmesi sayesinde tamamlamaya çalışırız. Bunun en iyi örneği aşermedir; bir annenin vücudunda ortalama üç kilograma ulaşacak bir canlı, tüm doku ve organları mucizevi bir şekilde tamamlanarak gelişmekteyken annenin vücudu bebeğe vermek üzere çeşitli farklı mineraller isteyebilir. Hormonların da etkisiyle, karmaşık bir mekanizma ile anne aniden ve şiddetle yaz gününde ayva, zemheri ayında karpuz isteyebilir.

Canımız sadece organizmamızın ihtiyaçlarını çekmez, içimiz sıkılır, şöyle dolaşıp bir deniz havası almak isteriz durduk yere. Aniden sohbetine bayıldığımız bir dostumuzu ziyaret etmek isteriz.

Şimdilerde canımız çekmiyor, çektiriliyor. İhtiyaçlarımızın ve hiç ihtiyacımız olmayan tüketim malzemelerinin albenisi yüksek tüketim kalıplarında bolca sunulduğu yıllarda bedenimizi de ruhumuzu da pek dinlemiyoruz. İzlediğimizi, gördüğümüzü elde etmek, daha çok tüketmek istiyoruz. Vücudumuz yağa doymuşken bol yağlı hazır yiyecekleri kontrolsüzce ‘canımız çekiyor’. Canımızın ne isteyeceğine de, paramızı nasıl harcayacağımıza da, dolaplar tıkış tıkışken daha çok giyecek tıkıştırmamıza da, aslında hiç hoşlanmayacağımız filmleri izleyeceğimize de karar verdiriliyoruz, üstelik artık bilerek ve istememiz sağlanarak. Bütün bunları yaparken canımız acıyor aslında bir yandan.

Kimi, neyi beğeneceğimize de biz karar vermiyoruz. Örneğin 17 yaşında hiç sevgilisi olmamış bir ergen fotoshop-cerrahi ürünü şiş dudaklı, lepiska saçlı kızları hayatta arıyor. Bu ergen sadece görerek beğenmeyi öğrenmiş, bir genç kızın gülüşünden, gözünün buğulanmasından, kokusundan, sesinin tınısından etkilenmeyi öğrenmemiş. ‘Tuşa bas-beğen’ dünyasında bistro restoranlardaki kendi başına tabakta kalamayıp illa bilinmedik bir sebze ve ayrıca menüyü yazılması zorunlu iki gıdım baharat eşliğinde servis edilmesi mecburi tavukları internette beğenir gibi kız beğeniyor. Oysa bir yemeği canımız çekerken kokusu tadı, rengi, damağımızda bıraktığı lezzet gelir aklımıza. Duyularımızı körelterek canımızı köreltmek, canımıza okunmasına izin vermek de bizim seçimimiz oluyor sonuçta.

Canımız neyi çeksin diye çılgıncasına uğraşan çeşitli sektörler var, reklamcılık insan beyninin nasıl çalıştığı ile ilgileniyor, bilimsel verileri iyi kullamıyor. ‘Albeniye nasıl kapılırız, nasıl aklımız, canımız, elimiz gider bir ürüne’ diye nice araştırmalar, çalışmalar yapılıyor..

Çocukların özendiği şeyle canının çektiği şeyi ayırt etmek zor. Özellikle çocukların canının neyi çekeceğinin erken yaşta belirlenmesi önemli, yıllarca canları onu çekecek, uzun vadeli tüketici, erken formatlanmış sadık müşteri..Çocuğunun canının çektirildiğini alamayınca içi acıyan, suçluluk duygusuna kapılan anne, baba da bu aday sadık müşterinin baş destekçisi.

Can çekmesi canımızın bir şeyi seçmesidir, seçmek de özgürce yapılan bir şey.

Biz bir yandan canımıza yabancılaştıkça, bir yandan da ‘canımız (can çekişmeden) çekmeyi öğrensin’ diye yaşam gustosu kursları başlar belki. Ruhumuzu, vücudumuzu dinlemeyip daha kaliteli şeyleri seçmeyi, seçiliği öğrenmeye kalkarız artık.

Seçme özgürlüğümüz, canımızı tüketme değil, canımıza can katma özgürlüğümüz halen var.. Erişkinler seçimleriyle kendi hayatlarının mimarıdır, ya çocuklar?
prof. dr. yüksel yılmaz
Alıntı ile Cevapla