Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Şubat 2014, 17:21   Mesaj No:18

Uyarıcı

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Uyarıcı isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 32986
Üyelik T.: 01 Kasım 2013
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 29
Konular: 0
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kamil Mürşid Kimdir?/Bedia Özdemir Tokel

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla;

-Konu mevzu belli ve insaflı yazılmış bir yazıya yorum olarak taa nerdeyse hz. ademin yaratılışına kadar sormak ta insafsızlık değil mi.?

İlim mü'minin yitik malıdır,o yitik malı görünce eğilip almak gerekir,bunun için de lazım olan tevazudur..-

Alıntı

Asıl insafızlık nedir biliyormusunuz sayın yazar.Bilerek yada bilmeyerek Hakkı batılla karıştırmaktır.

Allah Teâl’â şöyle buyurmaktadır.

“Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.” (Bakara/ 42)

Diyorsunuz ki İlim mü'minin yitik malıdır;

Peki sayın yazar o halde ilim nedir onuda tarif etseydiniz ya. Yoksa ilim dediğiniz şey Cengizhanın gece gördüğü rüyaları sabahleyin kanun haline yani din haline getirmesimidir? Yoksa sizinde ilim dediğiniz şey bumu? Eğer bu değilse ki Tasavvuf dinine göre ilim, mürşitlerin rüyalarından ibarettir.Zira varsayalım ki siz böyle düşünmüyorsunuz.O halde Kur’an ve sünnetin beyan ettiği yani açıkladığı ilim nedir?

İlim adı altında türetilen ilmi leddün nedir? Yukarıda vermiş olduğunuz ayetlerin ehli-sünnet kaynaklarına göre sizin kast ettiğiniz bu rüya aleminde ki sarhoşluğun verdiği bilgilermidir ilim? Buna dair deliliniz var mı?

Dinde eksiklik mi vardı ki Haşa Allah Teâl’â sizin mürşitlerinize Kur’an ve sünnetin dışında da vahiy indirdi? Buna dair deliliniz var mı?
Maide/Suresi/3.ayette Allah Teâl’â “Sizin üzerinize olan nimetimi tamamladım sizin için İslam dini seçtim buyurmaktadır.”O halde kim hangi batıl bilgiye veya rüyalara dayanarak dinin kaynaklarından belirtilmeyen nerdeyse tamamı şirk küfür olan bilgileri ilmi ledün adı altında ilim diye sunabilir?

Sürekli arkasına sığınılan ayetlerden biride Yunus/Suresi/62.ayettir
Allah Teâl’â şöyle buyurmaktadır.

“Bilesiniz ki ,Allahın dostlarına korku yoktur,onlar üzülmeyeceklerdir de”

İlim için sorduk Allah’ın dostları kavramı içinde soralım. Allah Teâl’â Allah’ın dostları diye buyurmaktadır.Peki şuna inanıyormusunuz ki Allah, Allah’ın dostları tabirini kullanırken bu dostlarının sıfatlarınıda vermiş olmasın? O halde sorumuz şu.

“Allah’ın dostları kimlerdir, özellikleri nelerdir? Kendisine Allah’ın dostu diyen her insan acaba Allah’ın dostumudur? Bunun bir ölçüsü yok mu sayın yazar? Bu ölçüyü Kur’an ve sünnete göre açıklayın lütfen?

Size gaybten haber mi geldi ki hakkında hiçbir bilgi olmadığı halde hiçbir İslami kritere dayanmadığınız halde neyi düyü belirsiz güyya ilim ehli olarak vasıfandırdığınız zatları Allah’ın dostları olarak sunuyorsunuz?

Allah’ın dostları olarak vasıflandırdığınız zatların kitaplarına bir bakın, bakın da ibret alın İşte Celalettini Rumi İşte Said-i Nursi işte İbni-Arabi ve diğerleri evet bunların hepsinin kaynaklarında Kur’an ve sünnet dışında ne ararsan vardır.

Yahudilik Hıristiyanlık Budistlik yunan mitolojosinden tutunda, budizme kadar her dinden nasiplenmişledir.İnsanlar nazarında itibar görmeyincede hadlerini aşarak bunlar bize Allah tarafından yazdırıldı diyerek birde Allah’a iftira atmışlardır.

“Vay, Kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak için, "Bu Allah katındandır" diyenlere! Vay ellerinin yazdıklarına! Vay kazandıklarına!”Bakara/79

*Kamil insan;Allahın razı olduğu insan demektir.Mutmainne ile ilgili ayetleri iyi anlarsak kamil insanı anlamış oluruz.Kuranda ve hadislerde kamil insan kavramı yoktur sözü doğru değildir.”
Yazardan-alıntı


Yine size sorularımız var sayın yazar Allah’ın razı oldukları kimlerdir? Bunların Kur’an da vasıfları yok mudur? Her insan Allah’ın razı olduğu insan mıdır? Bu konuda ehli-sünnet uleması ne demiştir? Gördüğünüz gibi sayın yazar böyle delilsiz mesnetsiz yazılar yazarsanız o oranda da sorular gelir.

Mutmainne kavramına gelince: Kur'an'daki kullanılışının da etkisiyle Emeviler döneminden itibaren nefs kelimesi yaygın biçimde ruh anlamında kullanılmaya başlandı. Ama ashab, tabiun ve bunların izleyicisi olan selef bilginleri nefsin mahiyeti, nitelikleri gibi konularda Kur'an ve sünnette verilenle yetinerek susmayı yeğliyorlardı. Kur'an ve sünnette geçtiği kadarına inanmayı ilke edinen selefe göre nefsin mahiyetinin kavranması imkansızdı ve bu konuda tartışmaya girmek gereksizdi.

Hicri ikinci yüzyıldan itibaren bilgin ve düşünürler, özellikle Yunan felsefe metinlerinin Arapçaya çevrilmesinden sonra nefs konusunda tartışmaya ve çeşitli düşünceler ileri sürmeye başladılar. Aristo felsefesinin Yeni Eflatuncular tarafından yorumlanan biçiminin ağır etkisini taşıyan bu tartışmalar sırasında nefsin mahiyeti, nitelikleri, kadim olup olmadığı, ölümden sonraki durumu gibi konularda çok sayıda düşünce ve nazariyeler ortaya atıldı.

Bu ortaya atılan farazi bilgilerin mutasavvıflar tarafından dinle harmanlaranarak yep yeni sıfır kilometre bir din olarak ortaya çıktı.Bu yeni dinin inanç ve yaşam biçimi ehli-sünnet yolundan çok farklı bir şekilde cereyan etmesi Tevbe/Suresi/31.ayetin beyan ettiği üzere insanların insanları Rab edinme noktasına kadar getirmiştir.Günümüzdeki versiyonunda durumu bundan farklı değildir.

Biz müslümanlar bize ana kaynaklarda verilen bilgilerin dışında yorum yapmak ve Allah adına bilmeden konuşmak yakışmaz.

Sayın yazar son olarak sizin cümlerinizin delilini istiyorum;

“Bu ayeti kerime varken velilik makamını reddedenlere denilecek bir şey yoktur.(Zaten mutezile ve Vehhabiler reddediyor.Ehli Sünnet vel Cemaatten reddeden yoktur.)alıntı
Vehabbiler dediğiniz Muhammed bin Abdulvehhab çocukları ve torunları idi.Şimdi size sorum şu Velilik makamını bu sözü edilen alimlerin hangi kaynaklarında hangi satırlarından red edilmektedir? Bunu delillendirin lütfen.

Bu alimlerin bazı sapıkları tekfir ettikleri doğrudur.Evliya enbiyadan üstündür,çünkü evliyada ilmi-ledün vardır,evliye belirli zamanlarda enbiyalara huzur namazı adı altında imamlık ederek namaz kıldırırlar gibi ipe sapa gelmeyen batıl ve müşrikçe inançları ve bu inanç sahiplerini tekfir etmişlerdir.

Ancak gerçek manada ehli-sünnet alimlerine ve ilimde derinleşmiş fakihlerimize hangi kitaplarında saygısızlık içeren tek bir cümle kullanmışlardır? Bunu ispatlayın ve Allah’tan korkun da müslüman alimlere iftira atmayın.Ömrümüz sizin bu batıl din adına ortaya attıklarınıza cevap vermekle geçiyor nerdeyse.

Allah Rasulu (s.a.s) şöyle buyurmaktadır“İnsanlar eşittirler.Ancak birbirlerinden üstünlükleri takva iledir.”Takva ise Kur’an ve sünneti en iyi şekilde düşünce ve yaşam biçimine yansıtmak demektir.Bunu en iyi yapanlarda alimlerdir.Alimlerde nebilerin varisleridirler.Onların görevi dini insanların heva ve hevesine göre yorumlamak değil hakkı gerçek manasıyla ortaya koymaktır.

Yoksa kendi hastalığına bile çare bulamayan zavallı insan kalkıp da bir kitap yazacak, sonrada insanlar buna itibar etsin diye bu Allah katındandır diyerek kutsiyet atf edecek, sonrada sarhoşluk hali içerisinde rüyalar görecek, sonrada buna ilim diyecek ve kendisine de alim diyecek, Allah'ın velisi diyecek, birileride bunlara Kur’andan deliller bulmaya çalışacak öyle mi?

Allah Teâl’â şöyle buyurmaktadır;

“Suçlu-mücrimlerin yolu apaçık ortaya çıksın diye, ayetlerimizi işte böyle birer birer açıklıyoruz.”Enam/55
Alıntı ile Cevapla