Konu Başlıkları: Zevce ile sohbet
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Nisan 2014, 20:03   Mesaj No:8

İslaminesil

Medineweb Emekdarı
İslaminesil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:İslaminesil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 40187
Üyelik T.: 20 Mart 2014
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Wan
Yaş:42
Mesaj: 2.709
Konular: 316
Beğenildi:1404
Beğendi:590
Takdirleri:533
Takdir Et:
Standart Cevap: Zevce ile sohbet

Eywallah kardeşim paylaştığınız için müsaadenizle bende bişiler paylaşmak isterim...


Yürüyen Kuran Olan Allah Resulu Efendimiz Hz muhammed s.a.v eşleri ile münasebeti Bizler için daha iyi bir yol olacaktır...

Aile Kurumunun Önemi

Başta da belirtildiği gibi ideal bir eş olma noktasında Kâinat’ın Efendisi (s.a.s.), her mü’min için tanınması ve uyulması gereken mükemmel bir modeldir. Bu ideal modelde ailesiyle ilişkilerine baktığımızda öne çıkan belli başlı ilkelerin şunlar olduğunu görmekteyiz.

Eşleriyle İstişaresi

İnsan, kurulu bir makine ya da robot değildir. Duyguları, düşünceleri, hisleri, belli konularda görüşleri olan ve bunların dikkate alınmasını, bunlara önem verilmesini isteyen bir varlıktır. Hayatı beraberce paylaşan, sıkıntıları beraberce göğüsleyen, uzun bir zaman dilimini beraberce geçirmek mecburiyetinde olan eşler için ise bu durum, daha da bir önem arz etmektedir. Dolayısıyla bir hayatı beraberce geçiren eşlerin, her zaman birbirlerinin fikirlerine müracaat etmeleri, onları dikkate almaları ve onlardan faydalanmaları kaçınılmazdır. İşlerin bir konsensüs içerisinde yürütülmesi, karar vermede zorlanıldığı yerlerde danışılması ve karşısındakine değer vermenin önemli bir işareti olan danışma mekanizmasını kullanması anlamlarına gelen istişarenin, evlilik hayatında vazgeçilmez bir yönü vardır. Müşaverenin bir anlamı da farklı kovanlardan, çiçeklerden bal çıkarmaktır. Allah Resûlü (s.a.s.) bunu kullanmış, hem de en kritik zamanlarda ve olaylar karşısında tatbik etmiş, böylece eşlerle istişarenin yapılmasının bir Sünnet-i Nebevî olduğunu göstermiştir. Yüce Beyan müstakil bir sureye Şûrâ adını vermekle de buna dikkatleri çekmiş ve istişare yapanları övmüştür. Bu yüce beyanın beşer hayatına en ideal yansımasını, Fahr-i Âlem Efendimiz’in daha ilk vahiyle karşı karşıya kaldığındaki tavrında görüyoruz. Allah Resûlü (s.a.s.) ilk defa Cibril’le karşılaşınca, sevgili ve biricik eşi Hz. Hatice (r.a.) Validemiz’e varmış ve başından geçenleri onunla paylaşmıştı. O firaset sahibi Hz. Hatice de Resûlullah’ı (s.a.s.) teselli ederek gönül okşayıcı ve heyecan yatıştırıcı sözler söylemiştir. (Bkz: Buhârî, Bed’ü’l-vahy 3)

Allah Resûlü (s.a.s.) değişik zaman ve durumlarda eşleriyle istişare mekanizmasını ihmal etmemiş, böylece konunun ne denli önemli olduğunu göstermiştir. Mesela Peygamberimiz (s.a.s.), Hudeybiye gibi son derece önemli olan bir anlaşmayı yaparken şartların zahiren Müslümanların aleyhine olduğunu gören Müslümanlar, yaşadıkları şokun tesiriyle Resûlullah’ın (s.a.s.), “kurbanlarını kesip ihramdan çıkmaları” şeklindeki emrini yerine getirmede işi ağırdan almışlardı. Bu, bir peygamber için oldukça zor ve hassas bir durumdu. İşte böyle zor bir durum karşısında Allah Resûlü (s.a.s.) eşlerinden Ümm-ü Seleme Validemiz’le istişare etti. Yaptığı istişarenin de hakkını vererek kendisi kurbanını kesip ihramdan çıktı. Bunu gören ashap efendilerimiz de hemen durumu anlayıp aynı şeyi yaptılar. Böyle bir danışma, tarihin belki de şahit olmadığı bir danışmaydı.


Eşlerine Yardım Etmesi

İşte Âlemlerin Efendisi’nin (s.a.s.) eşlerine yardımdaki birkaç örneği. Evinde ailesinin işleriyle kendisi ilgilenirdi. Elbisesini mübarek elleriyle kendisi dikip yamardı.

Koyunlarını kendisi sağıyor, ayakkabılarını kendisi tamir ediyordu, kendi hizmetini kendisi görüyor ve devesini de kendisi yemliyordu. Hizmetçisiyle beraber yemek yiyip hamur yoğurduğu zamanlar da olurdu. Çarşıdan aldığı malları kendisi taşır, çocuk işlerinde eşlerine yardım ederdi.


Eşlerine Değer Vermesi

Eşlerinin bir sıkıntısı olduğunda onlarla ilgilenir, ağlayan birini gördüğünde teselli eder, elleriyle onun gözyaşlarını siler ve böylece ağlamasını dindirmiş olurdu. Mesela bir gün Safiyye Validemiz’in üzüldüğünü görmüştü.
Hanımlarından biri Safiyye Validemiz’in Yahudi asıllı olduğunu hatırlatmış: “Ey Yahudi kızı!” demişti. O, bu durumu Allah Resûlü’ne aktarmış ve üzüntüsünü dile getirmişti. Efendimiz de (s.a.s.) onu şöyle teselli etmişti:

“Bir daha sana böyle bir şey diyecek olurlarsa, sen de onlara şu cevabı ver: ‘Benim babam Hz. Harun, amcam Hz. Musa, kocam da gördüğünüz gibi Hz. Muhammed Mustafa’dır. Siz bana karşı neyinizle övünüyorsunuz?’” (Tirmizî, Menâkıb 63; Hâkim, el-Müstedrek, 4/31) Böyle mükemmel bir çözüm kimi sevindirmezdi ki! Zaten öyle de oldu. Safiyye Validemiz Allah Resûlü’nün (s.a.s.) huzurundan bütün üzüntülerini geride bırakmış, öyle ayrılıyordu.

Hz. Aişe'nin (r.a.) çocuğu yoktu. Bunun için künyesi de yoktu. Araplarda künyeye çok ehemmiyet verilirdi. Bunun için Hz. Aişe üzülürdü. Bir gün Hz. Peygamber’e (s.a.s.) bunu arz etmiş ve Peygamberimiz (s.a.s.) de buyurmuştu ki:

“Sen yeğenin Abdullah bin Zübeyr'i kendine evlat edinirsin ve onun ismine izafeten de künye alırsın.” Bundan sonra Hz. Aişe yeğeni Abdullah bin Zübeyr'e izafeten Ümm-ü Abdillah diye künyelendi. (İbn Sa’d, Tabakât, 8/66).


Onlara Hoşgörü ve Şefkat Göstermesi

Eş, insana Allah’ın bir emanetidir. Emanete hıyanet ise bir nifak sıfatıdır. Yüce Beyan değişik ayetleriyle eşlere muamelenin nasıl olması gerektiğine vurgu yapmış, Allah Resûlü de (s.a.s.) lâl ü güher sözleriyle bunu pekiştirmiştir. “..Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları olduğu gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşrû çerçevede hakları vardır…” (Bakara Sûresi, 2/218) buyrularak haklara dikkat çekilmiş, “..Onlarla hoşça, güzelce geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur…” (Nisâ Sûresi, 4/19), buyrularak da onlara karşı güzel bir muamele içerisinde bulunulmasının, âyette belirtilen haklardan biri olduğu açıkça belirtilmiştir.

Konuyla ilgili olarak Resûlullah (s.a.s.) de, eşlere karşı güzel muameleyi, Allah katında hayırlı olarak kabul edilmeye vesile teşkil eden önemli bir davranış olarak kabul etmiş ve, “En hayırlınız, aileniz için hayırlı olandır. Bana gelince ben, aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizi, Menakıb 63) buyurarak, eşlerine nasıl davrandığını göstermiştir. Başka bir sözlerinde de: “Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda emanet gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler.” (Tirmizi, Tefsiru Tevbe (9) 2) buyurarak, hanımların, Allah’ın insanın uhdesine verdiği birer emanet olduğuna, dolayısıyla bunda kusur edilmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır.


Kadınlara karşı hayırlı olmanın bir ölçüsünün de onlara hakaret etmeme ve onları asla dövmeme olduğunu görüyoruz. Başka insanlara bile hakareti hoş karşılamayan Hz. Peygamber (s.a.s.) özellikle eşlere karşı daha hassas olunmasını tavsiye etmiş, hele dövme gibi insana yakışmayan kaba-güç gösterisini asla tasvip etmemiştir. Bilhassa gündüz, kadını hayvan döver gibi dövüp gece de yanına gitmeyi sert bir lisanla kınamıştır. Dolayısıyla gece, bütün bağları koparmak zorunda olan insanın gündüzkü tavrı hiç hoş karşılanmamıştır. Fiili olarak da Allah Resûlü’nün hayatında asla böyle bir şey görülmemiştir.



Hanımlarının Yakınlarına da Değer Vermesi

Allah Resûlü’nün (s.a.s.) hanımlarıyla ilişkisinde dikkate değer bir davranışı da, eşlerinin yakınlarına ve dostlarına itibar göstermesi, zaman zaman onlara hediye göndermesiydi. Evine uğrayan yaşlı bir kadına itibar gösterir, iltifat ederdi. Hz. Aişe Validemiz sebebini sorunca,

“Ey Aişe, bu kadın Hatice’nin arkadaşıdır. Onun sağlığında bize uğrardı. “Dostluğa vefa göstermek imandandır.” demiş, böyle bir davranışı Hz. Hatice’yi sevmenin bir belirtisi olarak kabul etmişti. Aynı zamanda Resûlullah (s.a.s.) her koyun kesiminde Hz. Hatice’nin arkadaşlarına da bir pay gönderirdi. (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, 7/84).

Onlara Karşı İlgi ve Sevgisi

Allah Resûlü’nün eşlerine karşı gösterdiği sevginin bir alameti, onlarla birlikte vakit geçirmesidir. Hem bir devlet başkanı, hem bir peygamber olmasına ve hem de yoğun işlerine rağmen ailesini ihmal etmiyordu. O’nun (s.a.s.) en mükemmel kul olmasından dolayı ibadet hayatı ve sahabesiyle geçirmek zorunda kaldığı çok önemli zaman dilimleri, asla ailesini ihmale götürmüyordu. Buna son derece dikkat ediyor, onlarla beraberliklerinde sohbet ediyor, hâl ve hatırlarını soruyor ve şakalaşıyordu.

Hatta özellikle ailenin bir araya gelmesini sağlamak maksadıyla her akşam, bütün hanımlar, Resûlullah (s.a.s.), o gece kimin yanında geceleyecek ise, topluca oraya gelir, sohbet ederlerdi. Bu toplantılarda Resûlullah’ın (s.a.s.) eşlerine ibretli kıssalar anlatır, hepsini tebessüme sevkedecek latifeler yapardı.

Hz. Aişe (r.a.) de böyle bir soruyu şeref kabul etmiş ve istediğini ona vermişti. Hz. Aişe Vâlidemiz anlatıyor:

“Allah Resûlü (s.a.s.), bir gece bana hitaben; ‘Ya Aişe’, dedi, ‘müsaade eder misin, bu gece Rabbimle beraber olayım?” (O, Rabbiyle beraber olmak için bile hanımından müsaade isteyecek kadar incelerden ince bir insandı.) Ben, ‘Yâ Resûlallah! Seninle olmayı isterim; fakat senin istediğini daha çok isterim.’ dedim. Sonra, Allah Resûlü (s.a.s.) abdest aldı, namaza durdu, kırâatinde ‘İnne fî halkissemâvâti ve’l ardi’ âyetini okudu, okudu ve sabaha kadar gözyaşı döktü.”

Görüldüğü üzere Hz. Peygamber (s.a.s.) sadece dünyevi konularda değil, uhrevi konularda bile, eşine gösterilmesi gereken ihtimamı asla esirgemiyordu.



Sonuç:
Allah Resûlü’nün (s.a.s.) her yönüyle Müslümanların örnek almaları gereken bir konumu vardır. Bunlardan biri de bir aile reisi olarak Hz. Peygamber’in (s.a.s.) yapmış olduğu muameleleridir. Günümüz Müslüman aile yapısı çeşitli sıkıntılarla karşı karşıyadır. Bunun temeline inildiğinde, aslında bunun çok küçük dikkatsizliklerden meydana geldiği açıkça görülecektir. Bu anlamda eşlerin değişik konularda şahsi davranıp istişareye kapalı olmaları, aynı zamanda bir sevgi emaresi olan evde hanıma yardım konusunun esirgenmesi, eşe verilen değerin doyurucu bir derecede olmaması, onlarla muamelede azı detay da olsa aslında önemli olan hususların gözden kaçırılması, sevgi, şefkat ve hoşgörünün verilmesi gereken ölçü ve şekilde verilmemesi, başlıca sebeplerdendir. Yukarıda sayılan bütün önemli durumlarda, Resûlullah (s.a.s.) önümüzde ideal bir rehberdir. Bu rehber, takip edildiği ve davranışları uygulandığında, aksaklıkların giderileceği ve sıcak bir aile yuvasının temin edileceği hususundaki inancımız tamdır.

aLINTDIR
__________________
Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin
Alıntı ile Cevapla