23 Nisan 2014, 08:03
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 40187 Üyelik T.:
20 Mart 2014 Arkadaşları:0 Cinsiyet:Erkek Memleket:Wan Yaş:43 Mesaj :
2.708 Konular:
316 Beğenildi:1428 Beğendi:590 Takdirleri:598 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Sen Her Sevdiğine Hidayet Edemezsin.. Sen Her Sevdiğine Hidayet Edemezsin..
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Ey Muhammedi Şüphesiz sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir. O hidayete erecekleri çok iyi bilir." (Kasas: 56)
Bu ayet Ebu Talib'in Abdulmuttalib'in dini üzere olduğunu söyleyip müşrik olarak ölmesinden sonra nazil olmuştur. Bu ayette Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Ey Muhammedi Muhakkak ki sen her sevdiğini hidayete erdiremezsin. Bu sana verilmiş değildir. Sana düşen tebliğ etmektir. Ama Allah dilediğini hidayete erdirir. En yüce hikmet ve çürütülmez delil O'nundur." Ayet-i kerimede belirtilen Rasulullah (s.a.s)'in elinde olmayan hidayet insanların İslam'ı kabul edip iman etmelerini sağlamaktır. Zira insanların hakkı kabul etmelerini sağlamak ve imanı kalplere yerleştirmek sadece Allah'a aittir. Allah bu hakkı en sevdiği kulu ve Rasulü olan Muhammed (s.a.s)'e bile vermemiştir. Allah (c.c), Rasulullah hakkında: "Şüphesiz ki sen doğru yola hidayet edersin" (Şura: 52) buyuruyor. Burada Rasulullah (s.a.s)'in doğru yola hidayet etmesi, insanlara doğru yolu en güzel şekilde ve en sağlam delillerle gösterip açıklamasıdır. Yoksa onların kalplerine hidayeti yerleştirmesi veya onların hakkı kabul etmelerini sağlaması manasına gelmez. Eğer Rasulullah (s.a.s) insanlara hakkı kabul ettirme anlamında hidayet etme gücüne sahip olsaydı, İslamı tebliğ ederken en zor günlerinde bile onu yalnız bırakmayıp son derece yardım eden amcası Ebu Talib'e hidayet ederdi.
İbn-i Museyyib babasından şu hadiseyi naklediyor:
Ebu Talib ölüm döşeğinde iken Rasulullah (s.a.s) geldi ve: "Ey amca! "La ilahe illallah" de. Allah katında senin lehine elimde bir delil olur" dedi. Abdullah b: Ebu Umeyye ve Ebu Cehil de oradaydı. Ebu Talib'e: "Yoksa Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?" dediler. Rasulullah (s.a.s) yine ısrar etti. Onlar da tekrar aynı şeyi söylediler. Ebu Talib'in son sözü: "Abdulmuttalib'in milletinde" olduğu idi. Ve "La ilahe illallah" demeyi kabul etmedi. Rasulullah (s.a.s) ona:
"Allah beni menetmediği müddetçe senin bağışlanman için dua edeceğim" diyerek ayrıldı. Bunun üzerine Allah (c.c) şu ayeti kerimeyi indirdi: "Ne nebinin, ne de mü'minlerin cehennemlik oldukları belli olduktan sonra yakın akrabaları da olsa, müşrikler için mağfiret dilemeleri asla doğru olmaz." (Tevbe: 113)(Buhari - Müslim) - Rasulullah (s.a.s)'in Ebu Talib'e müslüman olması için sadece "La ilahe illallah de" demesinin sebebi; Ebu Talib'in "La ilahe illallah" ın manasını gayet iyi bilmesinden dolayıdır. Eğer Ebu Talib bunu söyleseydi manasını kabul ederek söyleyecekti. Zaten orada hazır bulunan Abdullah b. Ebu Umeyye ve Ebu Cehil'in ona şiddetle karşı çıkmaları ve: "Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?" demelerinin sebebi de budur.
Çünkü müşrikler de "La ilahe illallah"ın manasını gayet iyi anlıyorlar ve Ebu Talib'in bunu söylediği zaman Abdulmuttalib'in milletinden, yani onun yolundan yüzçevirip Allah'ın yolundan başka bir yol tanımayacağını biliyorlardı. - Soy ve ecdad ululamak, müşrikler ve imansızlar için çok önemli bir olgudur. Ve bu ancak sapıkların tuttuğu yoldur. Görülüyor ki Rasulullah (s.a.s) amcasının müslüman olması için o kadar uğraştığı ve bunu çok istediği halde Ebu Cehil, Ebu Talib'in şirki terketmemesini sağlamak için soy ve ecdadını hatırlatmakla yetinmiştir.
__________________ Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin |
| |