Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Ağustos 2008, 15:39   Mesaj No:9

melis

Medineweb Paylaşımcı Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:melis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2229
Üyelik T.: 11Haziran 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 364
Konular: 59
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Müminlerin Annesi Hazret-i Hatice-yi Kübra

En Mutlu Gelin:

Eğer bir şeyin doğru olduğuna inanıyorsanız ve o şeyi canı gönülden istiyorsanız o size mutlaka nasip olur. Çünkü vermeyeceği şeyi istetmez.

Hz. Hatice Muhammed’i sevmişti ve istiyordu. Bu sevgi yalnızca bir hanımın bir erkeğe duyduğu hislerden başka anlamlar içeriyordu. Kalbi onunla doluydu, gerekeni de yaptı tüm adet ve gelenekleri bir yana atıp ona talip oldu.

Ve bu teklif kabul edildi. İşte dünyanın en mutlu gelini olmuştu. Onca İlahi terbiye ile yetişmiş bu hanımefendi, şimdi layık olduğu mevkii bulmuş ve Âlemlerin Efendisine eş olmuştu…

Ve şimdi sıra bunun, bu sevginin hakkını vermeye gelmişti.

Teslimiyet Anıtı Bir Eş:

Aslında planlı programlı hiçbir şey yoktu. Her şey, büyük bir tablodaki nakışlar gibi en iyi şekilde işleniyordu, ama tablonun genel resminden kimsenin haberi yoktu. O tabloyu Yaratan, orada kimin ne renk vereceğini, kimin hangi desende olacağını zaten belirlemişti. Hz. Hatice annemiz ise o tablonun en müstesna renklerindendi.

Yaklaşık on iki yıl süren evlilikleri boyunca bir kez bile sesini yükseltmemiş, bir kez bile muhalif fikirlerde bulunarak eşine eziyet etmemişti. Katılmadığı düşünceleri olduğunda, bunu en uygun dille mantıklı bir şekilde eleştirmiş, fikirlerini açık bir şekilde ama kırmadan öne sürmüştü.

Daha sonraki dönemlerde Peygamberimizin diğer evliliklerinde, eşleri arasında belki onların yaşlarından ve hayat tecrübesizliklerinden kaynaklanan cedelleşmelerinin, Hz Ömer’in bile kızı Hafsa’ yı uyardığı türde diklenmelerin hiçbiri Hz. Hatice ile olan evliliğinde gerçekleşmemişti. Ne bir maddi istek, ne diklenme, ne de sert tavırlar, serzenişler. Hiçbiri olmamıştı.

Aşkıyla Yücelen Bir İnsan:

Birini severken yaptığımız bir yanlış vardır hep; O kişiyi severiz, o kadar çok severiz ki kendimizi yok eder değersiz hale getiririz. Bir zaman gelir ki, adeta o kişinin kölesi haline geliriz. Bu da karşıdaki insanın bizi kişiliksiz ve değersiz görmesine, bu sevginin bir şekilde istismar edilmesine dahi sebep olur.

Hani Freud ‘un meşhur “insan insanın kurdudur” sözü gibi yiyip bitiren bir hayat törpüsü haline gelir. Oysa kişi sevdiğini severken, kendini unutmamalı o sevgi ile yeni anlamalar katmalıdır kendine. Tıpkı Hz Hatice gibi. O sevgisinin altında hiç ezilemedi, ezmedi de, ne törpüledi karşısındakini ne de yapışıp karşıdakinin hayat damarlarını kuruttu.

Freud un tersine “insan insanın kurdudur”, ”İnsan insanın cennetidir””mesajını verdi bize, onararak eşinin yaralarını.

Hıra’daki Gizli Bekçi:

Eşi kırk yaşına gelip de, Mehmet Doğramacı kardeşimizin tabiriyle; “insan perhizine”, uzlete çekilmeye başlayınca O’na yemek taşımaya başladı.

O sıralarda ortalama elli- elli beş yaşlarındaydı ve Mekke’ye gidenler bilir, çıkılması yarım saat süren Hıra Dağı’na yemek götürmek maksadıyla çıkar, mağaranın önüne yemek kaplarını koyar daha sonra gidiyor gibi yapar ve koşup bir taşın ardına gizlenir, bazen iki bazen üç gün, aç susuz bir halde mağaranın ağzına doğru ona bir zarar gelmesin diye beklerdi. Onu himaye etmeyi kendine görev edinmişti.

Bir gün Cebrail gelip “EY MUHAMMED HATİCE BURADA” dedi.

Peygamberimiz “EVET BİLİYORUM” deyince

Cebrail (a.s) “HAYIR O HEP BURADA HİÇ GİTMİYOR Kİ” şeklinde cevap verdi.

Belki eşinin yolunu beklerken dam üzerinde ya da bahçede O’na yaktığı türküleri ve şiirleri Peygamberimiz hiç duymadı, ama bu bekleyişi O’na duyurdu.

’ın Selam Yolladığı Kadın:

Bu harika içtenliğin karşılığı olarak O’na selam yolladı. Peygamberimiz gelip, “Cebrail (a.s)’ın ve ın sana selamı var” dediğinde bu muhteşem sevgi öğretmeni aynı zamanda zekâsının ve konuşma kabiliyetinin doruğunda bir cevap verdi: “Cebrail’in selamını alıyorum, ama Rabb’im zaten Selam’dır, tüm selamlar zaten O’dur.” diyordu.
Alıntı ile Cevapla