Konu Başlıkları: Kehf Suresi 54-58 ayetler..
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04 Eylül 2008, 22:05   Mesaj No:1

akgün

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:akgün isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 698
Üyelik T.: 01 Ocak 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 136
Konular: 82
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kehf Suresi 54-58 ayetler..

Kehf Suresi 54-58 ayetler..

54- Biz bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik. Fakat insan, tartışmaya son derece düşkün bir varlıktır.

Surenin akışı bu noktada insandan bir "şey" olarak söz ederek onun tartışmaya düşkün bir şey olduğunu vurgulamaktadır. Amaç insanın büyüklenme duygusunu frenlemek, gururunu azaltmak, kendisinin yüce Allah'ın yarattığı birçok varlıktan biri olduğunu düşünmesini sağlamak, yüce Allah'ın bu Kur'an'da her türlü örneği göstermiş olmasına rağmen, yine de tartışmayı sürdüren bir varlık olduğunu vurgulamaktır.

Ardından tarih boyunca, yüce Allah tarafından gönderilmiş bir mesajla (risalet) karşı karşıya kaldıkları zaman mü'min olmayanların kapıldıkları bir şüphe sunuluyor. Bunlar da insanların çoğunluğunu oluşturuyorlar:

55-İnsanlara doğru yola ileten bilgi geldikten sonra onların iman etmelerine ve tövbe edip Allah'a yönelmelerine engel olan tek şey, eski sapık milletler hakkında işleyen ilahi yasaların kendileri hakkında da işlemesini ya da somut azapla yüzyüze gelmeyi beklemeleridir.

Kuşkusuz doğru yolu bulmalarını sağlayacak yeterlikte yol gösterici mesajlar gelmişti kendilerine. Ama onlar daha önce Allah'ın ayetlerini yalanlayan sapık milletler gibi yokedilmeyi (bu istekte bulunurken, aslında böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermemişlerdi ve sırf alaya alma amacındaydılar) ya da çarptıracaklarını gözleriyle görecekleri şekilde azapla yüzyüze getirilmeyi istemişlerdi. Ancak bu şekilde ikna olacaklarını, inanacaklarını söylemişlerdi.

Kuşkusuz onları eski sapık milletler gibi yok etmek ya da inanmaları durumunda ileride çarptırılacakları azabı onlara göstermek peygamberin görevleri arasında yeralmaz. Çünkü yalanlayanları yok etmek veya -mucize gösterilip onların da inkâr etmelerinden sonra yüce Allah'ın geçmiş milletlere ilişkin yasası uyarınca- azap göndermek bütünüyle yüce Allah'ın tekelindedir. Peygamberlere gelince, onlar sadece müjdeleyici ve uyarıcıdırlar.

56- Biz Peygamberleri sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndeririz. Oysa kâfirler hakkı (gerçeği) batıl (eğri) karşısında yenik düşürmeye uğraşırlar. Onlar ayetlerimi ve kendilerine yönelik uyarılarımı alaya aldılar.

Gerçek açık ve anlaşılırdır. Ama kâfirler gerçeği yenmek, onun varlığına son vermek için batıl safında yer alıp onunla mücadeleye girişirler. Bu yüzden onlar mucize gösterilmesini istedikleri, azaba çarptırılmaları için acele ettikleri zaman amaçları ikna olmak değildir. Onlar bu tavırlarıyla Allah'ın ayetlerini, onlara yönelik uyarılarını alaya alıyorlar, küçümsüyorlar:

57- Allah'ın ayetleri kendisine hatırlatıldığı halde, onlara sırt çevirenden ve işlediği kötülükleri hiç hatırına getirmeyenden daha zalim kim olabilir? Biz onların kalplerini, Kur'anı anlamalarına engel oluşturacak biçimde perdeledik ve kulaklarını sağırlaştırdık. Bu yüzden sen onları doğru yola çağırsan da doğru yola gelmezler.


Allah'ın ayetlerini ve uyarılarını alaya alan bu adamların Kur'anı gereği gibi inceleyip üzerinde düşünmeleri, ondan yararlanmaları beklenemez. Bunun için yüce Allah kalplerinin üzerine bu Kur'anı anlamalarını önleyen, perdeler germiştir. Kulaklarını adeta sağırlaştırmış, böylece Kur'anı dinlemelerine engel olmuştur. Allah'ın ayetlerini alaya almaları ve uyarılara sırt çevirmeleri yüzünden yüce Allah onların sapıklar olarak kalmalarını ve hiçbir zaman doğru yolu bulmalarını taktir etmemiştir. Çünkü doğru yolu bulmak için açık ve algılama yeteneğine sahip kalpler gereklidir.

58- Affedici ve merhametli Rabb'in, eğer onları kötülükleri karşılığında hemen cezalandırmak isteseydi, azaplarını çabuklaştırırdı. Fakat onların belirli bir vadesi vardır, o zaman gelince, kaçıp saklanacakları bir sığınak bulamazlar.


Ne var ki yüce Allah onlara yönelik merhametinden dolayı onlara mühlet veriyor, çabuklaştırılmasını istedikleri yok edilme cezasını erteliyor. Ama kesinlikle onları ihmal etmiyor.

Fakat onların belirli bir vadesi vardır, o zaman gelince kaçıp saklanacakları bir sığınak bulamazlar.

Dünyada hakettikleri azabın bir kısmını görecekleri bir vadeleri vardır. Bir de hesaplarının bütünüyle görüleceği ahiretteki vade vardır. Kuşkusuz onlar zulmetmişlerdir, bu yüzden kendilerinden önce yıkılmış kentler gibi azabı ya da yok edilme cezasını haketmişlerdir. Şayet yüce Allah onlara ilişkin iradesinin öngördüğü bir hikmetten dolayı bir süreye kadar onlara mühlet tanıyıp daha önceki kentler gibi yakalarına yapışıp cezalandırmıyorsa, onlar için de mutlaka şaşmaz bir vade belirlemiştir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi akgün 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü... Tefsir Çalışmaları akgün 0 2066 20 Kasım 2010 23:12
Meşrulaştırılmaya çalışılan Haram: Alay etmek .... Kur'ân-ı Kerim Genel Vuslat Zamanı 1 2133 14 Kasım 2010 20:18
Kainatın Efendisi Hz.Muhammed(s.a.v) akgün 5 2166 14 Kasım 2010 20:13
Ali Şeriati'ye Reddiye Alimler(Rh) Vuslat Zamanı 22 12714 14 Temmuz 2009 20:21
Yüreğim seninle mühürlensin... Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler huzzam 2 1782 02 Temmuz 2009 17:26