Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Ağustos 2014, 00:06   Mesaj No:51

Ali Parlak

Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Bir Garip Karaliçe – Aşıklar İçindir/Ali Parlak

BİR GARİP KARALİÇE - SÜVEYDA - 3
Adem babamız bu dünyaya gönderildiğinde, cennet hasretini gidersin diye Hacer’ül Esved taşını göndermiş Rabbimiz. Bu taş siyahtır. Siyah rengin neyi temsil ettiğini kim bilebilir ki? Belki de yokluğun rengidir. Yok olabilmenin rengi. La’nın rengi. Siyah bir nurdur o.

Hacer’ül Esved taşı gönderildikten sonra Kabe inşa edilmiştir. İlk ev... Beytullah... Kalb de Allah’ın evi değil mi zaten. Neyse…

Kabe dünyamızın kalbidir. Hacer’ül Esved taşı da Allah’a açılan bir kapı. Yani dünyamızın Süveyda’sı. Hacer’ül Esved, Hakka bakar, oradan gelmiştir. Bu dünyaya ait değildir.

Hacer’ül Esved taşına yöneliş, Hakka yöneliştir. Yoksa Hz. Ömer’in(ra) dediği gibi, o taş bize ne bir fayda ne de bir zarar verebilir. Ama gelin görün ki, Habibullah’ın(sav) dudaklarının izi vardır üstünde. Habibullah’ın(sav) kokusu sinmiştir üstüne. Çünkü o taş bu dünyadan değildir. Hak’tan gelmiştir. Siyah bir KARALİÇE’dir o… Bir kapıdır o… Hakk’a açılan bir kapıdır o…
Bir taş olmasına rağmen, Hz. Ömer’in(ra) bile öptüğü bir taştır o.

Kimbilir, belki de Resulullah efendimiz(sav) onu öperken, yönünüzü dünyaya değil, Hakk’a çevirin demek istiyordu. Yoksa taşları yıkan ellerin Sahibi(sav), kara bir taşı niye öpsün ki? Bir semboldür Hacer’ül Esved. Kablerimizin Süveyda’sının sembolü.

O Süveyda ki, kalblerimizin Karaliçesi.
Niye mi karaliçe? Çünkü, çünkü…
Oradan Sultan’a(cc) bakarsın.
Oradan Sultan’ın(cc) dudakları değer kalbine.
Öyle değer ki dudakları, ruhunu oradan üfler sana.
Oradan sana can verir, ruhundan ruh verir.
Orada yerlere göklere sığmayan Sultan(cc) oturur.
O(cc) ki yerlere göklere sığmaz ama mümin kulunun kalbine sığar.

İşte oradan seyredersin seni yaratan yüce Sultan’ı(cc). Kara bir leke olması da tesadüf değildir. Karadan ilk çıkan renk mavidir çünkü. Mavi ise sonsuzluğun rengi. Neyse… Fazla söz okuyanı yorar…

Peki gelelim vücudumuzun Süveydasına… İsterseniz kara bir leke deyin, isterseniz kara bir taş. Zaten insan bedeni de taştan topraktan değil mi? Fark etmez. O, kalbin sultanı olan bir karaliçedir. Kara bir lekedir ama, lekelerin en temizi. Allah’ın kalbe attığı bir mühürdür belki de. Gömünün mührünü ise ancak yüce Sultan(cc) açar. Gönlümüzdeki gömünün mührünü aç ey yüce Sultanım(cc).

Süveyda, kalbimizin Hacer’ül Esved’idir. Allah’a açılan bir kapıdır.
Anne karnında ilk önce kara bir leke yaratılır. Süveyda’dır onun adı. Önce kalbin tuğlaları örülür etrafına ve sonra da kalbin yaratılışı tamamlanır.

Kalb insanın Kabe’sidir. Süveyda ise Hacer’ül Esved’i… Aşk ile şevke gelenler dönerken Mevlana gibi, kendi Süveyda’sının etrafında, karışmayın. Vakit tavaf vaktidir çünkü.

Kabe olan kalbin son tuğlası da konunca yerine, Süveyda’dan ruh üflenir.
O küçük kapıdan. Ben küçük diyorum ama siz onun küçük olduğuna bakmayın. O kapı Allah’a açılır. ‘’Yerlere göklere sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım’’ diyen Rabbimizin mekanıdır orası. Bütün kainatı da doldursanız oraya, yer işgal etmez.

İşte o kapıdan Yüce Mevlamız ruh üfler insana. Oradan can verir. Kirletmeyin orayı dünya ile…

İsterseniz Süveyda’ya insan da diyebilirsiniz. Çünkü insan insanlık vasfını oradan kazanır. Güzel ahlakı oradan tamamlarsın ancak. Ama dünya ile kirletirsen orayı, tek sermayen olan insanlık da terk eder gider seni…

Ruh üflendikten sonra Süveyda’dan insana, kalb atmaya, Allah Allah Allah diye aşk ile zikre başlar hemen. Bu ne aşktır bir bilseniz. Tarifi yoktur bu aşkın. Sadece yaşanır.

İşte insan bedeni bundan sonra oluşmaya devam eder. Tuğlalar bir bir konur üst üste.

Sonunda insan yine bir kara leke ile tamamlanır. Son kara leke ise insanın gözbebeğidir.

Bu kara leke ise bu dünyaya açılır. Burası ile görürsün dünyayı. Gözün gördüğü yer insanın nazar ufkudur. Kirletirsen nazar ufkunu, verirsin hesabını. Çünkü göz sadece Hakk’ı görmek ister. Göremesen de aramanı bekler. Yoksa seni yaratan kıskançtır. Seni kendinden(cc) gayrısından kıskanır. Sadece kendisine dönmeni ister. Çok fazla seversen birini veya bir şeyi, elinden alıverir.

Resulullah efendimizin (sav) miraçta her şey ayağına serilmişti. Ama o(sav) dönüp bakmadı ve nazar ufkuna dahi girmedi hiçbir şey. Çünkü o(sav) sadece Allah’ı seyrediyordu Süveyda’sından.

Süveyda hala ne mi diyorsun? Anla işte, gönül gözü. Seni yaratanı görebileceğin tek göz.

Gözbebeği Zahir esmasını seyreyler Hakkın. Süveyda ise Batın esmasına bakar. Başka bir şey görmez oradan bakan insan. Öyle bir bakış ki, aklını alır insanın. İnsan aklı ile değil, kalbi ile bilir zaten Rabbini.

İşte bu dünyada Rabbine Süveyda’dan bakmasını bilenler, daima O’nu seyreder. Bu dünyada Rabbini görenler, ahirette de O’nu seyrederler her daim...

Belki de ondan dolayı, bu dünyada kör olanlar ahirette de kördür… Bu körlük baş gözü körlüğü değildir. Gönül gözü körlüğüdür. Rabbim gönül gözü açıklardan etsin. Amin...


Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla