Mezhebin içinden mi,dışından mı konuşmalı?
Eserlerinden, fetvalarından, içtihadlarından ve usule ilişkin konuşma ve TV programlarından aklımda kaldığı ve muttali olduğum kadarıyla Üstad Yusuf el-Karadavi içtihad usulünün koordinatlarını da ele veren şu hususları dile getiriyor:
Dinin sabiteleri vardır, değişkenleri vardır.Bu temel bir meseledir. Zaten hangi zaman ve zeminde, kim tarafından yapılmış olursa olsun içtihad diye bir kategorinin varlığını kabul ediyorsanız, bu ilkeyi de kabul ediyorsunuz demektir. Siz klasik usulde dört asli delilden ikisi olan “icma”yı kolektif ictihad, kıyas’ı da bireysel içtihad olarak düşünebilirsiniz. Alimimiz bu ilkeyi sebepsiz dile getirmiyor. "İslam her an değişen ve gelişen hayatın dışında kalmıştır” diyen garazkârlara cevap sadedinde dile getiriyor bunu. Şer’î hükümlerin yüzde doksanının içtihadi, içtihadi olanın da değişkenler sınıfına girdiğini söylüyor.Şimdi neresini beğenmiyoruz bu sözlerin? Bunlar geçmiş fıkıh imamlarımızdan bazılarının da esasa ve usule ilişkin kurallarından bazıları değil mi? Daha ne diyor?Bir söyleşide “Yeni bir fıkha ihtiyacımız var” diyor. Yeni meselelerin hallinde Makasıdu’ş-Şeria’nın gözetilmesinde ısrar ediyor. Mesela, "Maksatları fıkhetmeliyiz"diyor. Dahası, “Kur’ani kavramlar üzerinde tefakkuh etmeliyiz"diyor. “Maslahat ve mefsedet fıkhını bilmeliyiz"diyor.
Allahu alem, Şatıbi’den bu noktada çok istifade etmiş ve ediyor. İyi de ediyor Hocamız. Medine ehlinin ameli, mesalih-i mursele, istihsan, ıstıslah gibi unsurları “edille-i şer’iyye” içine katan imamlarımız bütün bu yeni yöntemlere hangi saik ve sebeplerle mecbur kalmışlar acaba? Aslında günümüzde yaşayan bir müctehid “istihsan” ve/veya “ıstıslah” delili üzerinden yeni meselelere çözümler ürettiğini söylese, ona “senin bastığın bir yer yok” mu diyeceğiz
?