|  08 Eylül 2014, 16:05 | Mesaj No:1 | 
  |  Durumu:    Medine No :  27691  Üyelik T.:
25 Nisan 2013  Arkadaşları:14 Cinsiyet:ANNE Memleket:ARZ Yaş:43 Mesaj :
2.422Konular:
105  Beğenildi:104 Beğendi:4
 Takdirleri:60 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   öğretmenlik 
   öğretmenlik   Güven Öğretmen meslekte 8 yılını geride bırakmıştı. Yaz tatilini, doğduğu köyde geçiriyordu.
 Geride kalan 8 yılda 3 köyde görev yapmıştı;
 ulaşımı ve hayat şartları oldukça zor yerlerdi.
 Şimdi kendi köyüne komşu Kurbançayır’a tayin istemişti.
 Okulların açılmasına 2 hafta kala Güven Öğretmenin beklediği tayin gerçekleşti.
 Hem sevinçli, hem heyecanlıydı.
 Önceki görev yerlerine kıyasla burası şehir sayılırdı.
 Köylülerin neredeyse tamamını tanıyordu.
 ***
 Yeni öğretim yılının ilk ders zili çaldı.
 Güven Öğretmen 1. sınıfları almıştı.
 Annelerinin kucağından “resmî ortama” gelen çocukların ürkekliği ve heyecanları onu hep etkilemişti.
 Şimdi yeni bir köyde yeni öğrenciler...
 Onları okula adapte etmek zor olmakla birlikte oldukça da mutluluk vericiydi.
 İlk ders...
 Tanışmak gerek. Kendisini merakla izleyen çocukları biraz rahatlatmak için tek tek sorular sormaya başladı Güven
 Öğretmen:
 - Adın ne?
 - Mevlüt.
 - Babanın adı ne?
 - Hasan.
 - Kel Hasan.
 - Evet.
 Babaların çoğunu tanıyordu zaten. Hatta lakaplarını bile...
 Öğretmenlerinin babalarını tanımaları öğrencileri rahatlatıyor, memnuniyetleri yüzlerinden okunuyordu.
 Güven Öğretmen sıra ile çocukları tanımaya
 çalışırken,
 gözü hep sınıfın en arka sırasında duvar dibinde, sanki orada değilmiş gibi dalgın oturan çocuğa
 kayıyordu.
 Nihayet sıra ona gelmişti.
 Ama çocuk sıranın kendisinde olduğunun bile farkında değildi.
 - Adın ne oğlum?
 Yanındaki (az önce isminin Lokman
 olduğunu söyleyen çocuk) dalgın arkadaşını
 dürttü:
 - Sana soruyor.
 Çocuk, soğuk bir ses tonuyla:
 - Yaşar, dedi.
 - Babanın adı ne?
 Çocuğun yüzü gerildi, cevap vermedi.
 - Sana dedim Yaşar, babanın adı ne?
 - ...
 - Oğlum niye cevap vermiyorsun?
 Kimin oğlusun sen?
 Çocuk parmaklarıyla oynadı bir süre.
 Bir şeyler söyleyecek gibi oldu, beceremedi.
 Dudakları titredi, ellerini yüzüne kapadı ve
 sıranın üstüne başını koyup, hıçkıra hıçkıra
 ağlamaya başladı.
 Güven Öğretmen âdeta dondu kaldı.
 Lokman ayağa kalktı, Güven Beyin yanına
 yaklaştı ve sessizce:
 - Öğretmenim, dedi.
 Güven Öğretmen başını Lokman’ın hizasına
 indirdi, çocuk şöyle fısıldadı kulağına:
 - Onun babası iki ay önce öldü öğretmenim. Çoban Ateş Mehmet’in oğlu...
 Güven öğretmen zor doğruldu.
 Gözlerine hücum eden yaşları gizlemek için
 pencerenin yanına gitti.
 Pişmanlıkla kafasını sağa sola sallarken içinden şöyle geçirdi:
 - Ah öğretmenlik! Çocukluk aşkım benim...
 Kimi zaman bir yavrunun kalbinde
 mutlulukların en güzelini yaşarsın, kimi
 zaman da öyle bir drama şahit olursun ki;
 yıllar geçer, o acıyı yaşayanlar bile unutur
 ama sen asla unutmazsın!..
 | 
  |  |   |