Konu Başlıkları: Türk dil ve edebiyatı/
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Eylül 2014, 07:02   Mesaj No:4

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.988
Konular: 339
Beğenildi:1173
Beğendi:346
Takdirleri:7784
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Türk dil ve edebiyatı/

ÜNİTE 4: Türk-İslam Edebiyatının Kaynakları


İslam Öncesi Türk Şiiri: (özellikleri); Sözlü geleneğe dayanan, basit sayılabilecek sözlerden ibâret, daha çok saz eşliğinde söylenen, nesilden nesile sözlü olarak intikal eden ve yazılı çok az örneği sonraki asırlara ulaşmış bulunan bu edebiyat, sonraki asırlara ve İslâmî dönem Türk edebiyatına en azından temel teşkîl etmiştir.İslam öncesi Türk şiirinin en çok etkilendiği dini anlayış ŞAMANLIK’tır. Türk edebiyatının ilk kaynağı da Eki Türk Şiiridir.
İran Edebiyatı; İslâmiyet Türklere, İran toplumu ve bu coğrafya üzerinden gelmiştir. Araplar dışında ilk olarak İslâm çerçevesi içine girmiş diğer milletlerden birisi İranlılardır.
Eski İran edebiyatı İslâmîleşmiş, aruz vezni kullanılmaya başlanmış ve Arap edebiyatındaki bazı unsurlar ve nazım şekilleri İran edebiyatına geçmiştir. Bu yeni muhtevâlı ve yeni şekilli İran edebiyatı, eski İran edebiyatının söz malzemesini ve zengin mazmun hazinesini, yeni edebiyat anlayışının ve edebî hitabın malzemesi olarak kullanmıştır.
İran Ede. Türk Ede. Etkisi;1-Hece vezninin yanında aruz vezni, geleneksel Türk şiir türleri yanında Arap ve İran edebiyatlarındaki nazım şekilleri Türk edebiyatında da yerini almıştır. Divan Edeb. İran Ed. Karketir ağır basmıştır.
S Türk edeb. Kaynaklarından biriside iran edebiyatıdır.
İslamiyetin Türk edebiyatına etkisi İslâmiyet’in kabulünden sonra gelişen Türk edebiyatını esas etkileyen ve şekillendiren unsur İslâm dinidir. Bunun birçok sebepleri sayılabilir. Her şeyden önce İslâmiyet, elde Kur’ân-ı Kerîm gibi sağlam bir kitabı; örnek hayatı ve sonraki asırlara ve nesillere intikal eden hadisleriyle güçlü bir Peygamberi; temel ilke ve kuralları; her an canlı ve toplu olarak yaşanan ibâdet şekilleri olan, Türklerin kabul etmesine kadar ilmî ve kültürel birçok gelişmeler kaydetmiş ve güçlenmiş bir dindir. Türk edebiyatını esas şekillendiren İslâm dini olmuştur.
ÖzellikleDevlet teşkilatlanmasının gerçekleşmesi, bunun sonucu olarak yerleşik hayata geçişin hızlanması ve bu sayede medreselerin açılması ile ilmi gelişmenin artması, edebiyatta da ilerlemenin tetikleyicisi olmuştur. Türklerin islamiyeti kabul ettikleri bu dönemde ortaya çıkan Türk ede. Konuları tamamen dini mahiyet almış ve islami bilgilerle donanmıştır.
İslami dönem Türk Edebiyatı ürünlerinin tahlili
1-Necati Bey Divanının Tahlili’nin 1-Din; Allah, melekler, kitaplar, Ayetler, Hadisler, Peygamberler, Dört Halife, Sahabeler, Mutasavvıflar, Dini Unsurlar 2-Tasavvuf.2-Hayali Bey Divanının Tahlili; Din, Tasavvuf
İslami Türk Edebiyatının gelişmesine etki eden İslami kaynaklar ve Bilim dalları
1- Akâid ve Kelam; Akaid (Amentü) ile ilgili ayrıntıları açıklayan ve herhangi bir tartışmaya meydan vermeyecek şekilde izah etmeye çalışan bilim dalıdır.
Kelam; Daha ileri tartışmaların yapılmasıyla ortaya çıkan bir ilim dalıdır. Bu bilim dalı, inançla ilgili hususları akaid ilmi çerçevesinde öğrenmeyi yeterli görmemiş, bunların mahiyeti ve içyüzleri hakkında sorgulama ve akıl yürütme yoluna gitmiştir
Akâid ilmi sınırları içinde sayabileceğimiz îtikâdî konular, edebî eserlerimiz içinde yaygın bir şekilde yer almış ve bu inanç esasları çeşitli şekillerde edebî eserlerimize girmiştir. Özellikle Allah(cc) daha çık zikredilmiş, Allahın varlığı, birliği, sıfatları, zatı, kudreti, ilmi ile ilgili konulara edeb. Yer verilmiştir. Akaid ilmi=Kün(ol)
Edebiyatımızda tevhîdler ve münâcâtlar Cenâb-ı Allah için yazılmıştır ve önemli yer tutar. Bu şiirler tamamıyla Cenâb-ı Allah’la ilgilidir. Ayrıca Esmâ-i Hüsnâşerhleri de yine Cenâb-ı Allah’la ilgili edebî türlerdir.
Edebi eserlerde Allah hangi isimlerle anılır? Allah, hak, rab, Perverdigar, Yezdan, Huda, Bari, Yaradan, Halık, Zülcelal, Rahman, Rahim, Zat-ı Kibriya ayrıca Yed-i Kudret, Dest-i Kudret, Nakkaş-ı ezel, hakim-i Mutlak şeklinde de kullanılır.
2-Kur’ân-ı Kerîm ve Tefsir ilmi:
** Ayetlerin başlangıcı ve sonu ile, içinde bulunduğu surenin neresinde olacağının Hz.Peygamber tarafından belirtilmense “tevkifi”dir denir.
** Ayetlerin birbirinden “FASILA” denilen son kelime ve son harflerden oluşurlar.
** Kuran okumayı yeni öğrenenlere “CÜZ-HAN” denir
Kuranı Kerim klasik şiirimizde; Kuran, Mushaf, Kitap, Furkan, Seb’ul Mesani, Nur gibi isimlerle anılır.
Sevgilinin yüzünün güzelliği Kur’ân sayfasına; saçları, yüzündeki ayva tüyleri, zülüfleri, gözü, kaşı, kirpikleri ve yüzündeki beni Kur’ân yazısına benzetilir. Sevgilinin boyu ile elif harfi arasında ilişki kurulur. Mushaf ismi çok kullanılır ve güzellik genellikle Mushaf olarak nitelendirilir. Hattatların divitin ucunu mürekkebe batırarak güzel bir hatla Kur’ân yazması, ağlamaktan âşığın gözüne kara su inmesi ile karşılaştırılır. Dâvûdî makamdaki okuyuş şairlere ilham kaynağı olmuştur.
** Tefsirlerdeki bilgiler şairlerimiz için bilgi temelini ve ilham kaynağını oluşturmuştur.
3- Hz.Muhammet ve Hadis ilmi ; Annesi Âmine, Medîne’ye 190 km. uzaklıktaki Ebvâ’da vefât etti.
Bahîrâ isimli rahip onun, geleceği İncil’de belirtilmiş olan peygamber olduğunu bilmiştir.
Göğsünün yarılması ve temizlenmesi olayına şakku sadr.
Hz. Muhammed’in gençlik yılarında başından geçen önemli olaylardan biri de, Ficâr Savaşlarına katılmış olmasıdır.Bu savaşların sonunda Haşimoğuları,Muttaliboğulları,Esedoğulalrı,Zühreoğ ulları ve Teymeoğulları bir araya gelerek HILFUL FUDUL antlaşmasında yapmışlardır.
Hudeybiye Barış Antlaşması: İslam Tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Peygamber Efendimiz değişik yönleri farklı edebi türlerin ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir;Natlar, Mevlider, Siyerler, Hilye ve Şemail-i şerifler(peyg bedeni, bedeni ve fiziki özellikleri ile ahlaki güzellikleridir) Mucize-nameler, Gazavat-nameler, miraciyeler.
** Çar-Yarı-ı Güzin: Dört seçkin dost, Çar-yar Dört dost yani 4 halife kastedilir.
**Hadisi Kudsi, Hadisi-ilahi, Hadisi-Rabbani (söz olarak Hz.Muhammede, anlam olarak Cenabı Hakka ait olan hadislere denir.
** Hz. Peygamberden nakledilen nakiller H2. asrın sonlarında yazıya geçti, ilk müsnetleri ilk yazıya geçirenler ise ebu Davut etteylesani ve Ahmet bin hanbeldir.
**Kütübi Sitte: Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Nesai, İbn Mace
** ibâdetlerin nasıl ve hangi şartlarda yerine getirileceği gibi bütün ayrıntıları içeren bilgilere “İlmihal” ismi verilir. Doğrudan Kur’ân’da yer alanlar veya Hz. Peygamber tarafından bildirilmiş bulunan bu hususların yer aldığı kitaplara “ilmihal kitapları” diyoruz.
İçtihat Asırlar ilerledikçe, karşı karşıya gelinen yeni bazı olaylarla ilgili Müslüman tavrının ne olacağının cevabı aranırken, eğer mesele halledilememişse, dinî ilimleri iyi bilen kimseler kendi görüşleri ile, yani “ictihâd” ederek, bu meselelere çözüm yolları ortaya koymuştur. İşte bütün bu konularla ilgili usul ve esasları ele alan, çözüm yollarını gösteren bilim dalına “fıkıh” diyoruz.
Tasavvuf, İslâmî dönem Türk edebiyatının temel kaynaklarından biri de bu tasavvuftur.Esas itibariyle, bir yandan ma'rifetu'llâh'ı/Allah’ı bilmeyi, bir yandan da tezkiye-i nefsi gerçekleştirmek için yapılan gayretleri anlatan tasavvuf, yüzyıllar boyunca, Müslüman toplumların ayrılmaz bir parçası olarak, fikir ve sanat hayatına ışık tutmuş; ince sezgi, derin ilâhî hayatın yaşanması ile İslâm düşüncesinin sanat hâlini aldığı yön olmuştur.
Tasavvuf kelimesinin menşei ile ilgili olarak farklı görüşler vardır. “Sûfî” kelimesi ilk defa 150/767 senesinde Ebû Hâşim es-Sûfî tarafından kullanılmıştır. Kuruluş döneminde tasavvufun temel niteliği maddî değerlerden yüz çevirerek katıksız bir dinî hayatı gerçekleştirme çabası; diğer bir deyişle zühddür.
Tasavvufun gayesi: ahlakın en kamil noktaya ulaşması için her hususta Hz. Peygamberin yaşadığı ve gösterdiği gibi yaşayıp, insanın içini ve dışını olgunluğa ulaşmasıdır.
Tasavufi hayatı zenginleştiren öğeler
tevekkül (her durumda Allah'a güvenme, dayanma),
riyâzet ve mücâhede (nefsin arındırılmasına yönelik sıkı bir ibâdet),
sabır (belâları gönül hoşnutluğu ile kabullenme,
sızlanmadan katlanma),
haşyetu’llah (Allah korkusu),
aşk (Allah'a duyulan sınırsız sevgi),
verâ’ (günahlardan ve günah kuşkusu taşıyan şeylerden uzaklaşma),
hüzün (geçmişte yapılan iş ve davranışlardan dolayı duyulan endişe) gibi öğelerle beslenerek zenginleştirildi.
Sufi kelimesini ilk defa Ebu Haşim es-sufi tarafından kullanılmıştır.


Tasavvufun menşeini İslâm’ın zühd ve takvâ anlayışı teşkil eder. Tasavvufta ulaşılmak istenen hal çeşitli açılardan ele alınabilir. Bunlardan biri “


on makâm” veya “on usul” (usûl-i aşere) olarak adlandırılır. Bunlar şu şekildedir :
1. Tevbe, 2. Zühd, 3. Tevekkül, 4.Kanâat, 5.Uzlet, 6.Zikre ara vermeden devam etmek,7.Kişinin bütün her şeyiyle Allah’a yönelmesi, 8. Sabır, 9. Murâkabe, 10. Rızâ. Asıl hedef “rızâ” makâmına vâsıl olmaktır.
Tasavvuf terimlerinin işaret ettiği ortak anlam: kalbi dünya, dünya zevklerinden ve dünyalıklardan ayırıp Allaha yöneltmek, kuran ve sünnetin kılavuzluğunda ibadet ve taatte bulunarak kalbi temizlemek, ibadetlerin yanında zikir, riyazet ve mücadele ile nefsin arzularına karşı koymak ve sonunda da Allaha vasıl olmaktır.
Zühd döneminin mutasavvıflarınazahid deniliyordu, bununla birlikte bu kimseler, abid(kulluk eden), nasik(boyun eğen,ibadet eden), kura (okuyan, kendini ibadete veren), bekkatun(Allah aşkıyla ağlayanlar, haifun(Allahtan korkan) gibi adlarla adlandırılırlar.
Zahitlerin başlıca temsilcileri: Velsel karani, Hasan Basri, İbrahim b.Edhem, Fudayl b. İyaz, Davud-ı Tai, Şakik-ı Belhi, Cafer-i Sadık, Süyanı servi, Abdullah b. Mübarek, Raiatül Adeviyye, Zün-nunı Mısri, Seryyi Sakati, Hamdulnı Kasar, Marufı Kerhi,Bişri Hafi.
Yenı tasavvuf anlayışı Tasavvuf, hicrî III. (M. IX.) yüzyıldan başlayarak sistemleşme sürecine girdi. Yeni tasavvuf anlayışı gelişimini sürdürerek tümüyle felsefî bir niteliğe büründü. Muhyiddîn İbn Arabî (ö. 637/1239) ile birlikte vahdet-i vücud (varlığın birliği) öğretisi üzerine kurulan felsefî bir sistem durumuna geldi. Tasavvuf, vahdet-i vücûd anlayışı ile sonuçlanan gelişimini sürdürürken, “vahdet-i şuhûd” (Görülenlerin birliği)denilen ikinci bir tasavvuf anlayışı daha gelişti.
Son ve en yaygın yaklaşıma göre tasavvuf:
1-Zühd dönemi
2-Tasavvuf dönemi
3-Felsefi tasavvuf
4-Tarikatler dönemi diye bölümlere ayrılır.
** Gazali Tasavvufu Kalbi Allaha bağlayıp O’nun dışındakilerle ilgiyi kesmektir diye tanımlar
Tasavvufun alanı; ruhun fiziki beden üzerine etkinliğini sağlamak için yapılan çalışmalar ve gösterilen gayretlerdir.
Tasavvuf kelimesinin menşei1- ashabıssuffadan gelmiştir diyenler. 2- Benüssuffe isimli bir gruba bağlayanlar. 3-savf kelimesinden türemiştir diyenler. 4-yunanca sophia kelimesinin Arapçalaşmış şeklidir diyenler. 5- suf elbise kelimesine dayandıranlar.
İlk zahitlerin yaptığı ibadet tevbekkül açılımları; tevekkül, riyazet ve mücahede (nefsin arındırılmasına yönelik sıkı bir ibadet), sabır, haşyetullah, aşk, vera( günahlardan ve günah kuşkusu taşıyan şeylerden uzaklaşmak), hüzün .
**Hz Ebubekirle ulaşan tarikatlara bekri yada sıddıki tarikatler, hz Ali vasıtasıyla ulaşan tarikatlara da alevi tarikatlar denir.
Tasavuf tarıkatları ve pir: Tasavvuf, h. VI./XII. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak kurumlaşma sürecine girdi. Tasavvufun kural ve yöntemlerini kimi farklılıklarla yeniden belirleyen mutasavvıflar, genellikle kendi adlarıyla anılan tarikatlar kurulmasının yolunu açtılar. Tasavvufun daha etkili olmasını, halk arasında daha hızlı bir biçimde yayılmasını sağlayan tarikatlar, varlıklarını tüm İslâm dünyasında günümüze kadar sürdürdüler.
Bu tarikat kurucularına “pîr” denilir.
** Tarîkatla ilişkisi bakımından insanlar dört grupta mütâlaa edilir. Tarîkata girmeye istekli olana “tâlib” denir. Tâlibin tarîkata girmesi uygun görülürse kabul edilir ve “mürîd” olur. Mürîd, “isteyen” demektir; bu yolda ilerlemeye istekli olmayı ifade eder. Bu yola giren de “sâlik”tir.Tasavvuf yoluna girmiş kimsenin en önemli meşgalesi zikirdir.
** Mevlevilerde zikir törenleri “sema” şeklinde yapılmaktadır.
Nefsin dereceleri:Levvame; kınama derecesindeki nefis, mülhime (sezme), mutmeinne (doygunluğa erme), Raziye (Allahtan hoşnud olma), merziyye (Allahın razı olduğu), safiye(her türlü dünyevilikten arınma) ve makamı mahmud(son aşamadır, peygamberlik makamıdır,sadece hz. Muhammedin makamı
Tasavvufta dört kapı vardır: Şerîat, tarîkat, ma’rifet, hâkîkat.
Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getiren kimse şerîat kapısındadır; bir şeyhe bağlanarak tarîkat kapısından girer, sonra ma’rifet ve hakîkat kapılarından geçerek kendini Allah’ın varlığında yok bulur; “fenâ fi’llâh” ve “bakâ bi’llah” hâlleri budur.
Edebiyat tarihimizde tasavvufi eserler kaç gruba ayrılır.
1- Tasavvuf neşvesi içinde yazılmış tekke şiirleri ilahiler nefesler nutuklar devriyeler.Manzum
2- Tasavvufu, tarikatların esaslarını adap ve erkanını anlatan öğretici eserler. Mensur
3- Evliya tezkireleri ile tabakat ve menakip kitapları mensur
4- Tasavvuf terimlerini açıklayan kitaplar mensur.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla