|  Durumu:    Medine No :  38944  Üyelik T.:
09 Şubat 2014  Arkadaşları:60 Cinsiyet:Bayan Mesaj :
9.475Konular:
1144  Beğenildi:4426 Beğendi:3685
 Takdirleri:5169 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   2. Sınıf İlahiyat  HADİS  Dersi  6. Ünite Özeti Medineweb 
   2. Sınıf İlahiyat  HADİS  Dersi  6. Ünite Özeti Medineweb SOSYAL  KÜLTÜREL  HAYATTA  HADİS 
 
 
 
 İslam  ruhi  arınmadan  temizliğine  devlet  yönetiminden  aile  düzenine,  ibadetten  alışverişe,  eğitimden sağlığa,  hukuktan  iktisata ,  mimariden  estetiğe  kadar  sosyal  hayata  dair  ne  varsa  Allah  Resulü  ve  arkadaşlarının  tecrübesinden  geçmiş  ,pratiğe  geçirilmiş ,  son  derece  önemli  prensipler  bütünüdür.
 Prensiplerle  pratiklerin  uyumlu  bütünlüğü ,  bilim  , sanat  ve  edebiyat  gibi  bütün  medeniyet  yapılarının  Allah'ın  boyası  ile  boyanmasını  sağlamıştır.  Son  ebedi  mesaj  Kur'anı  Kerim  '' tevhid , nübüvvet / risalet , adalet ,  ahiret ''  temelinde  dünya  hayatını  anlamdıran  yaratılıştan  dirilişe  insanlığın  saadeti  için  gerekli  olan  inanç  esaslarını, ahlaki  kriterleri  ve  şer'i  hükümleri  belirlerken  Hz.  Peygamber'in  (sav)  sünneti  bütün  bunlara  can  verir,  onları  renklendirir,  hareketlendirir.  Peygamber  Efendimiz'in  (sav)  söz  ve  fiilleri  İslami  dünya  görüşünün ve  Müslümanlar  arasındaki  müşterek  davranış  ve  düşünce  öngüsünün  Kur'an'la  birlikte  ilk  ve  en güvenilir  sem'i-ameli ( iştsel, görsel, pratiğe  dayalı)  bilgi  kaynağıdır.  Tarih  boyu  Müslümanlarıniçinde  yaşadığı  müşterek  dünya algısı  ve  toplumsal  düzen  Hz.  Peygamber'in  (sav)  tebliğ  ve  beyanıyla  günümüze  kadar  uzanan  bir  sürecin  tezahürüdür.
 Sünnet  bir  taraftan  ferdi- insani  farklılıkları  dikkate  alacak  kadar  kapsamlıi  diğer  taraftan  bütün  farklılıkları  bir  esasta  toplayacak  kadar  birleştiricidir.
 
 Sosyal  hayat  düzenleyici  mekanizmalardan  biri  olan  ilim-amel  dengesini  koruma  işi  sünnet  ve  bu  tayin  edici  karakteri  altında  çalışan  Fıkıh  ve  İctihad'dır..
 Hadis , musannefatı,  dini  bilginin  saçayağını  oluşturan  iman,  ibadet ,  muamelat  ve ahlaka  dair  son  derece  değerli  veriler  içeren  büyük  bir  hazinedir.  Ale'l- ebvab  yeni  konularına  göre  tasnif  edilen  '' Musannef , Cami  ve  Sünenler''  günlük  hayatın  pratik  ihtiyaçları  alınarak  oluşturulmuş  İslami  yaşantının Kitab  ve  Sünnet  çizgisinde  yürüyebilmesini  temin  için  gerekli  olan  bilgi  ve  belgeleri  ihtiva  eden  sosyal  içerikli  bilimsel  kaynaklardır.
 
 Kütüb-i Sitte  altı  temel  hadis  kitabının  birincisi  olan  Buhari'nin  el- Camius-  Sahih'inde  bir  toplum  yapısının  her alandaki  sağlam  dayanaklarını  içeren  Sünneti  referans  olarak  yazılmış  bir  sağlık  reçetesidir.  Müslümanlar  için  bir  '' kültür  bilim'' den  söz  edildikçe  bunun  omurgasını  Hadis  teşkil  eder.  Hadis  son  derece  güçlü  ve  belirleyici  yapılanma  modeli  nedeniyle  '' Hadis  Merkezli  Tarih  Telakkisi ''  eş  zamanlı  olarak   diğer  din  ve  kültür  dairelerinde   olmayan  bir  tarih / haber  tenkidi  fikrinin  doğuşuna da  zemin  hazırlamıştır.  Hz.  Peygamber'in  (sav)  ömrü  boyunca  üzerine  titrediği  en  önemli  şey  Cahiliyye  toplumundan  devralacak  kısa  sürede  örnek  ve  aydınlık  nesle  dönüştüğü   ashabının  düşünce  ve   yaşantıda    yeniden  karanlığa  gömülmemesi  için  gerekli  uyarı  ve  nasihatte  bulunmuştur.  Bilali  Habeşi  (ra)'ye  siyahinin  çocuğu  ifadesiyle  seslenen Ebu  Zerr'i  '' Sen de  Cahiliyye  kalıntısı  var '' diyerek  azarlaması  buna  örnektir.
 
 Allah  katında  Müslümanların  rahmete  en  uzak  olanı  şu üç  gruptur.
 
 1. Harem  bölgesinde  haksızlık  yapıp  masiyet  işleyen  ( mülhid)
 2. İslam  döneminde  Cahiliyye  yol  ve  adetlerini / sünnetini  arayan  ( mübtağ)
 3. Haksız  yere  kanını  dökmek  için  masum  bir insanın  peşini  kovalayan  ( muttalib)
 
 İslam  medeniyeti  ilk  günkü  gibi  kendini  temiz  ve  berrak  haliyle  muhafaza  ettiği için  '' toplumdan  hareketle  dini  değil , dinden  hareketle  toplumu ''  şekillendiren  bir  yaklaşımla  hareket  etmiştir.  Vahyin  hukukun  üstünlüğü  ilkesine  dayanarak  vurgu  yaptığı  evrensel  değerin  adı  '' Adalet''tir.  Hz.  Peygamber'in  (sav)  şöyle  buyurmuştur;  ''  Ben  amcalarımla  birlikte  gençliğimde  (daha  önceki  toplantıda  yeminleşerek  koku   sürünen)  Mutayyebin'in  katıldığı  Hılfu'l - Fudül'e  şahit  oldum.  Kırmızı  tüylü deve  sürüsüne  malik  olmaktansa  o  yemini  bozmamayı  tercih ederim. Şimdi  aynı  şey  için  çağrılmış  olsam  derhal  icabet  ederim''
 
 Nübüvvetten  önce  Hac  ve  ticari  fuar  mevsimini içine  alan  Haram  aylarda  ( Zil'kade , Zilhicce ,  Muharrem, Receb)    Mekke - Taif - Medine  üçgeni  içinde  kan  akıtılması  ve  insanlara  haksızlık  yapılması  kabilelerin  ileri  gelenlerini  daima  rahatsız  etmiştir.  Peygamber  Efendimiz  Bi'setten  20  yıl  önceki  Zilka'de  ayında  amcası  Zübeyr'in  girişimiyle  '' bahadırlar  teşkilatı''  kurulmuştur.  Bu  grup  Haşim , Muttalib , Esed , Zühre  ve  Teym  oğulları  yerli  olsun  olmasın  Mekke'de  bulunan  bütün  insanların  haklarını  koruyacaklarına  dair  yemin  etmişlerdir.  Bu  yeminleşmeye  Yemen'in  Zübeyd  kabilesinden  Mekke'ye  gelen  bir  tüccarın  Benu  Sehm'den  El- As  b.   Vail'e  malını  kaptırdıktan  sonra  geri  alamaması  ve  bunun  üzerine  Ebu  Kubeys  tepesine  çıkarak  derdini  haykırması  neden  olmuştur.  Hılful - Fudül, fadl  bir  zalim  tarafından  kaba  kuvvetle  ele  geçirilen,  hakettiğinin  dışındaki  '' fazlalık''  demektir.
 Bu  sözleşmede  İslamın  getirdiği  hükümlerle  bire  bir  uyuşması  nedeniyle  bunun  adı  el- emru  bi'l  maruf  ve'n nehyü  ani'l  münker'dir.  Dinin  redettiği  çirkinliklerden  insanları  men  etme  yani  münkerden  nehiy.
 Kur'an'da  müminlerin  en  önemli  vasıfları  arasında  sayılır.
 
 Allah  Resulü  (sav)  bize  yedi  şeyi  emretti,  yedi  şeyden  de  nehyetti.  Cenazelere  katılmak,  hasta  ziyaretine  gitmek,  davete  icabet  etmek,  haksızlığa  uğrayana  yardım  etmek ( nasru'l mazlum ) , verilen  sözü  tutmak ,  selam  verene  mukabele  etmek  ve  hapşırana  hayır  dua  etmek.
 Her  biri  toplumsal  barış  ve  sosyal  dayanışma  üzerine  bütün  Müslümanların  milletlerin  aynı  davranış  kuralları  etrafında  birleşmesini  sağlamış  İslam  nazarında  din  kardeşliği,  kan  kardeşliğinden  daha  önceliklidir. Bu  kardeşlik  anlayışı  müminler  arasında  şefkat  ve  merhametin,  yardımlaşma  ve  dostluğun  her  daim  güçlenerek  artmasını  gelişip  yaygınlaşmasını  temin  eder.  Bir  Müslümanın  sevinci  ve  üzüntüsü,  başka  bir  Müslümanda  da  aynı  duyguyu  doğurmadıkça  gerçek  manada  imandan  söz edilemez.
 
 İslam  toplumu  Allah  Resulü'nün  (sav)  peygamberlik  ve  liderlik  vasıfları  dışında  bir  aile  reisi,  bir  koca ,  bir  babve  bir  dede  olarak  da  örnek  alınmasıyla  ortaya  çıkar.  Eş  seçiminden  çocuk  terbiyesine  kadar  Müslümanların  rol  modeli  üsve-i hasene  olan  Peygamber  Efendimiz'in  (sav)  bizzat  kendisidir.
 Eş  seçimi  yaparken  faziletli  olanı  bulmaya  özen  gösterilmesini  tavsiye  ederek  ''  Kadın  dört  sebepten  biri  için  alınır,  malı ,  soyu ,  güzelliği  ve  dindarlığı.  Sen  dindar  olanı  seç,  aksi  halde  sıkıntıya  düşersin''  buyurmuştur.
 İyice  düşünüldüğünde  dini  duygu  ve  iman  gücünün,  yani  dindarlığın  sürekli  mutluluk  kaynağı  olduğu  anlaşılacaktır.
 
 Hadis  kitaplarının  nikah,  talak,  nafakat, rada ( süt hısımlığı)  , lian ( lanetleşme) , et'ıme  ( yiyecekler ),  eşribe (içecekler)  menakıb  gibi  bölümlerinde  yer  alan  evlenme , boşanma i düğün , zifaf , emzirme  gibi  konulara  dair  hadisler,  aile  hayatına  kadın- erkek  ve  ebeveyn- evlat  ilişkilerine  baştan  sona  İslami  yapı  kazandırmıştır.
 
 Geniş  ve  ferah  bir  mesken,  sağlıklı  bir   sosyal  hayat  ve  insani  ilişkiler  açısından  önemlidir.Peygamber  Efendimiz'de  (sav)  '' Şu  üç  şey  kimsenin  saadetini  temin  eden  şeylerdendir.  Salih  bir  komşu ,  rahat  bir  binit,  geniş  bir  ev.  İçinde  Allah'ın  zikredildiği  bir  evle  Allah'ın  zikredilmediği  bir  ev  arasında  diri  ile  ölü  kadar  fark  vardır''  Bu  hadis-i  şerifde  zikr'den  kasdın  '' namaz  kılmak''  olduğu  anlaşılacaktır.
 
 Bir  Müslümanın  uyması  gereken  görgü  kuralları (adab-ı muaşeret)  dikkat  etmesinin  yanında  '' Allah'ın  hakkı , kulların  hakkı ve  yolun  hakkı  da  vardır,  yolun  hakkını  verin''  Bunlar  gözü  haramdan  sakınmak ,  insanlara  eziyetten  kaçınmak ,  selamı  almak,  iyiliği  emredip  kötülükten  sakındırmak,  yolunu  kaybedene  yol  göstermek,  yardım  isteyenin  yardımına  koşmak,  Müslümanın  yürürken ,  otururken ,  çalışırken  karşılaştığı  insanlara  güler yüz   göstermesi  de  sünnettir.
 
 Peygamber  Efendimiz (sav)  insanların  oynayıp,  eğlenmeye  olan ihtiyacını  görmezden  gelmemiş,  belli  bir  edep  dahilinde  düğünde  şarkı  söyleyip,  oyun  oynamaya  izin  verilmiş  ayrıca  şenliklerde  para,  şeker  gibi  şeylerin  halkın  üzerine  saçılması  anlamına  gelen  '' saçı''  geleneğinin  asr-ı  saadette  de  uygulandığını  görmekteyiz.  Ayrıca  Peygamber  Efendimizin  (sav)  huzuruna  dua  ve  tebrikten  sonra  bir  tef  getirilerek  damadın  başı  üzerinde  çalınmış,   içinde  meyve  ve  badem  bulunan  tabaklar  getirilerek  saçılmış  ashabına  ne  duruyorsunuz yağmalasanıza,  diye  buyurmuştur.
 Fakat  günümüzde  eğlendirirken  ahlak  sınırlarının  aşıldığına  şahit  olmaktayız.
 
 Karahanlı  hükümdarı  Baytaş  Aslan  Han  döneminde  Doğu  Oğuzlarından  200  bin  harkah    (çadır)  İslamı  kabul   ettikleri  için  İbn  Kesir  '' Türkü  İman''  olarak  isimlendirir.  Daha  sonra  lafız  hafifletilerek  ( elif - ye  atılarak )  '' Türküman ''  denilmiştir.  Oğuz  Türkleri  de  '' Türkmen''  olduktan  sonra  Batıya  yöneldi.  Kınık  boyu  Selçuklular  adıyla  Bağdat , Kayı  boyu  Osmanlılar  adıyla  İstanbul  surları  önünde  boy  gösterdi.
 Malazgirt  zaferiyle  Anadolu'yu,  Kostantiniyye   zaferiyle  de  İstanbul'u  Türklere  ve  İslama  açılmış  oldu.
 Allah'ın  Türk  milletine  bahşettiği  bu  lütuf ve  kerametinin  nedeni,  Hz.  Peygamber'e  (sav)  mirasına  hizmet  eden  Kütüb-i  Sitte'nin  musanniflerinin  hepsi  de  Horasan  bölgesinden  Ebu  Davud  el- Ezdi  hariç  hepsi   de  Oğuz  Türkmen  soyundan  geliyorlardı.  Bütün  İslamlaşma / İslamla  buluşmaların  kalbinde  bir  peygamber  sevgisi  yatar.  Baytaş  Aslan  Han'ın  oğlu  ve  ilk  Müslüman  Türk  hükümdarı  Abdülkerim  Satuk  Buğra  Han'ın  torunu  Buğra  Han  Harun  adıın  '' Allah  Resulünün  kölesi''  şeklinde  de  yazılmasını  istemiştir.  Türk  milletinin  İslamla  şereflenme  sürecinde  Müslümanlaşan  Türklerin  Mescid-i  Nebevi'nin  genişletme  çalışmalarında  Ruh-i  Rasül  rahatsız  olmasın  diye  çekiçlere  keçe   saran  ( I. Abdülmecid  zamanı )  ,  tren  istasyonu  şehrin  kenarına  inşa  ederek  rayların  altına  keçe  döşeyen  ( II.  Abdülhamid  zamanı )  Peygamber  sevdalısı  insanlardı.
 
 Selçuklu  Atabeyi  Nureddin  Mahmud  b.  Zengi  hadis  öğretimi  için  Şam'da  kurum  tahsis  edilmiş  ve  başına  da  İbn  Asakir'i  getirmiştir.  '' Daru'l Hadisin - Nuriyye''sinden  sonra  bu  gelenek  Selçuklulardan  Osmanlılara  geçmiştir.  Hadisin  kurumsal  yükselişi  Osmanlı  tarafından  gerçekleşmiştir.
 
 Osmanlı  siyasal  egemenliği  götürdüğü  her   yere  bir  hadis  okulu  açmış  Arap  yarımadasından  Bosna -Hersek'e  kadar  bütün  İslam  coğrafyasına  Hadis  kültürünü  aşılamıştır.
 Türk -İslam  edebiyatı  tarihinde  Hz.  Peygamber'i  (sav)  konu  edinen  farklı  türde  pek  çok  eser  kaleme  alınmıştır.  Bunlar  Allah  Resulüne  olan  hasret  ve   sevginin    ifade  edildiği  şiir  ve  nesir  tarzındaki  eserlerdir.  Kaside , Na't,  Mersiye  ve Bediiyye  manzumelerin  ayrı  bir  yeri  vardır.  Mensur  (düz  yazı )  grubu,  Mevlid , Siyeru'n - nebi , Esma'ün - nebi , Hilye , Miraciyye , Reğaibiyye , Gazavatname ,  Hicret- name , Şefaat- name , Mucize -name  ve  Kırk  Hadis'dir.
 
 Mensur  ve  rivayetlere  dayanan  edebi  türler ; Evsafü'n - nebi , Şemail   ve  Fazilet - name'lerdir.
 Peygamber  Efendimizin  (sav)  hadisleri  Türklerin  Müslüman  olmasıyla  birlikte  ortaya   konan  ilk  edebi  eserlerden  itibaren  karşımıza  çıkmaktadır.
 
 Yusuf  Has  Hacib          -   Kutadgu  Bilig
 Edip  Ahmed  Yükneki    -   Atabetü'l  Hakayık
 Ahmed  Yesevi              -   Divan-ı  Hikmet
 Rabguzi                        -   Kısas-ı  Enbiya
 
 Türklerin  Müslümanlığı  ve  İslam  peygamberini  anlatan  ilk  eserlerdir.
 Uygur  ve  Arap  harfleriyle  kaleme  alınan  Karahanlı  Hükümdarına  hediye  edilen  ve  Türk  devlet  felsefesini  anlatan  Kutadgu  Bilig  ( Kutsal  Bilgiler)'de  6645  beyitten  oluşmuştur.  Ayrıca  Cuma  ve  farz  namazları  hakkında  bazı  hadislere  rastlanmaktadır.
 
 İlk  Türk  mutasavvıfı  Pir-i  Türkistan  Hoca  Ahmed  Yesevi'nin  Hz.  Peygamber'in  (sav)  hadislerinin  manalarını  yansıtan  cümleler  bulunmaktadır.   86.  Hikmette  '' Peygamberimizin  (sav)  sünnetine  sarılmak  ''  gerektiği  vurgulanmaktadır.  Muhammediyye  ve  Envaru  Aşıkın  eserler  her  Türk  ailesinin  evindeki  dini  kitaplar  arasında  önemli  yer  tutar.
 Hz.  Peygamberimizin  (sav)  şefaatine  nail  olmalı ,    Müslümanların  dualarını  almak,  hayırla  yad  edilmek,  belli  bir  konuda  insanları  uyarmak  gibi  sebeplerle  Kırk  Hadis  mecmuaları  meydana  getirilmiştir.
 Arap,  İran  ve  Türk  edebiyatında  40,  100,  500  ve  1000  manzum  hadis  tercüme  ve  derlemelerinin  sayısı  90  kadardır.  Bu  tercümelerin  tamamen  mensur ,  tamamen  manzum,  ya  da mensur - manzum  karışık  olmak  üzere  üç  şekli  bulunmaktadır.
 
 Türk  dilinde  yazılan  ilk  Kırk  Hadis  Mahmud  b.  Ali'nin  Orta  Asya  edebi  lehçesiyle  olan  '' Nehcü'l - Feradis''  adlı  mensur  eserdir.  XX.  yüzyılda  Kırk  Hadis  edebiyatı  yeniden  gündeme  gelişi  Necip  Fazlı  Kısakürek  ile  başlar.  '' Nur  Harmanı''  adlı  eserinin  3.  bölümünde  101  manzum  hadis  tercümesine  yer  vermiş   ve  hece  vezniyle  yapılmış  ilk  hadis  tercümesidir.
 
 İslam  sanatı ,  İslam  ilkeleri  ve  inançları  üzerinde  yükselen  bir  medeniyetin  ifadesidir.  Tevhid  ve  tenzih  İslamın  önemle  üzerinde  durduğu  itikadi  bir  ilkesidir.  İslam  sanatının  hüsn-i hat ,  tezhip , ebru  ya  da  minyatür  gibi  alanlara  yönelmesi  onun  manevi  gayesinin  bir  sonucudur.   '' Perspektiften  uzak  duruş ,  üsluplaştırma ,  simetri,  hareket  doğurucu  şekilcilik  ve  sonsuzluk  fikrine  vurgu,  İslam  sanatının  şekil  ve  gaye  birliğini  sağlayan  hakim  özelliği  olmuştur.
 İslam  sanatları  içinde  hüsn-i  hat'ta  önem  verilmesinin  sebeplerinden  biri  '' Allah   kelamını  adeta  gözle  görülür  kılan  bir  giysidir''.  Hat  sanatına  ilgi  duyan  ilk  padişah  Fatih'in  oğlu  Sultan  II.  Beyazıd'dır.
 Türk  hat  sanatının  kurucusu  Kıbletü'l - Küttab  Şeyh  Hamdullah  hocasıdır  ve  '' Yakut  el- Müsta'sımi''de  yeni  buluşlar  yapmış  İslam  yazısına  Türk  stilini  kazandırmıştır.
 
 Sultan  Reşad'ın  Topkapı  Sarayı  müzesi  Hırka-i  Saadet  dairesinde  okunmak   üzere  Muzıka-i Sultani  hat  hocası  Hasan  Rıza  Efendi'ye  nesih  hatla  yazdırarak  vakfettiği  sekiz  ciltlik  Sahih-i  Buhari  nüshası,  Türk hat  ,  tezhip  ve  cilt  sanatının  ulaştığı  son  noktayı  gösteren  bir  şaheserdir.
 Hat  sanatı,  hadis  metinlerinin  ve  hadis  eserlerinin  güzel  yazımı  kadar  Hz.  Peygamberi  (sav)  vasfeden  levhalara da  (Hilye)  hayat  vermiştir.
 
 ŞEMAİL    =   Hz.  Peygamber'in  (sab)  beşeri  yönünü ,  yaşama  üslubunu  ve  şahsi  hayatını  konu  edinen  rivayetler  bütünüdür.
 
 HİLYE       =  Peygamber  Efendimizin  (sav)  dış  görünüşünü  ,  vücut  yapısını  ve  yaratılış  güzelliklerini  tarif  eden  sözlü  rivayetlerdir.  Hılki  vasıf  ( yaratılış)   Hilye'ye  karşılık  gelir  ve  Şemail'in bir  bölümünü  oluşturur.
 Huluki  vasıf  ( davranış )  ise  Şemail'in  diğer  kısmını  kapsar.  Farklı  yazı  çeşitleriyle  yazdıkları  kıtaların  biraraya  gelmesiyle  oluşan  murakka'ların  konusu  hadis-i  şeriflerdir.
 
 Günlük  yaşıntımızı  şekillendiren  davranışlarımız  Peygamber  Efendimizin  (sav)  hadisleridir.  Yemeğe  besmele  ile  ve  ağ  elle  başlamak,  ekmek  kırıntılarını  toplamak,  tuvalete  sol  ayakla  girmek,  cenaze  geçerken  ayağa  kalkmak,  cenaze  evine  giderek  yemek  götürmek,  çocuğun  kulağına  ezan  okumak,  insanlara  selam  vermek,  Peygamberimiz  (sav)  anıldığı  zaman  salavat getirmek  gibi  varlığını  hadislerden  alan  günlük  davranışlarımızdır.
 
 Türk  kültüründe  atasözü  haline  gelerek  günlük  dile   yerleşmiş  hadislerden  örnekler  verebiliriz.
 
 * İçki  kötülüklerin  anasıdır
 * Temizlik  imandandır
 * Cennet  anaların  ayağının  altındadır
 * Acele  şeytandandır
 * Veren  el  alan  elden  üstündür
 * Ev  alma  komşu  al
 * Teyze  ana  yarısıdır
 
 Ayrıca  Peygamber  Efendimizin  (sav)  bir  çok  hadisde  özellikle  '' ok  atmayı''  övmüştür.  Atıcılıkla  ilgili  günümüze  ulaşan  iki  Kırk  Hadis  çalışmaları  İbrahim  Hanif'in  '' Erbeune  Hadisen  fi  Ramyi's -Siham''  diğeri de  Abdullah b.  İsmail'in  '' Esbainder  hakkı  fezail-i tir'ü keman''dır.
 
 Güreşçilerin  piri  Hz.  Hamza  (ra)  olduğu  gibi  Sa'd  bin  Ebi  Vakka'da  kemankeşlerin  ( okçuların )  piri  kabul  edilir.   Hz.  Peygamberin  (sav)  elindeki  okları  at ya  anam  babam  sana  feda  olsun  diye  iltifat  ettiği  sahabe  Sa'd  bin  Ebi  Vakkas'dır.
 
 Peygamber  Efendimizin  (sav)  güler  yüzle  karşılamak  konusuna  da  önem   veren  hadisi  şöyledir
 '' Her  iyilik  sayılan  hiç  bir  şeyi  sakın  küçük  görme.  Din  kardeşini  güler  yüzle  karşılaman  bile olsa''  Buhari  Sahih'de  97  kitab,  3730  bab  içerisine  yerleştirimiş  7500  civarında  hadis  metni  bulunmaktadır..
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 Bu  hizmet  medineweb. net  ailesine  aittir.  Alıntı  yapılması  durumunda  kaynak  verilmesi  zorunludur.
 
 
 
				__________________O (cc)’NA    SIĞINMAK  AYRICALIKTIR
 |