Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Şubat 2015, 15:20   Mesaj No:12

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İNUZEM felsefe tarihi özetleri (tüm haftalar)

STOA OKULU VE EPİKÜRCÜLER

Stoa ve Epikür okulları
Stoa: duvarları resimleriyle süslü sütunların oluşturduğu bir yerde kurulduğu için, "Sütunlu galeri" anlamına gelen Stoa adını almıştır.
Epikür: Öteki okul ise kurucusu olan Epiküros'un adını taşır.
Bu iki okul, yaşam ve bilgi konusunda karşıt görüşleri savunur. Bu biri ötekine karşı olan okullara, bu dönem için üçüncü bir akım sayılan, "Şüphecilik"i de eklemeliyiz.
Stoa Okulu.
Stoacılar, insan yaşamının anlamını öğrenmek için, bu yaşamı kesinlikle evrenin çerçevesi içinde dikkate almanın gerekliliğine inanıyorlardı. Bu nedenle fiziğin Stoa felsefesinde her zaman önemli bir yeri olmuştur. Stoacılara göre fizik önemliydi, çünkü; onlara göre gerçek olan, kesinlikle "maddi olan"dır. Eflâtun'un ideler varsayımına karşı olan bu anlayışa başka bir düşünce daha eklenmiştir: Stoacılara göre; maddî ve somut olan gerçeklik, "canlı" bir bütün oluşturur, tıpkı bir organizma gibi. Tüm maddi varlıklara etki eden bir "evren ruhu" vardır. Maddî bir şey olarak tasavvur ettikleri bu evren ruhunu Stoacılar, "gerçek ateş" olarak kabul ederler.
Evren ruhu, sonradan tüm canlılarda etkili olan bireysel ruhlara bölünür. Bitki, hayvan vc insanda etkili olan yaşam gücü, gerçekte evren ruhundan kopup ayrılmış olan güçlerdir.
Stocular Heraklit den etkilenmişlerdir. Stoacılar evren ruhuna, Heraklit, gibi "Logos" adını verirler. Bilineceği gibi logos; "söz", demektir. Tutarlı anlamlı bir söz gibi.
Stoacılar tüm evrene egemen olan logos yanında, bir de tek tek varlıklara dağılmış olan ve onlarda etkili olan "Logoslar” dan söz ederler. Nasıl ki ayrı ayrı canlılarda etkili olan ruh, tek bir evren ruhunun "parçaları" ise, bunun gibi, tek tek insanda bulunan akıl da tek bir "tümel akıl"m parçasıdır. Aynı şekilde, insan bedeni dc evren bedeninin bir parçasıdır.
Bu düşüncelerden Stoacılar şu sonuçları çıkarırlar:
1. Stoacılara göre "ölüm"; bedenin ve ruhun, evrenin beden ve ruhuna dönmesidir. Bir evren ruhu ve bir evren bedeni kabul etmekle, Stoa metafiziği tam anlamıyla "panteist" (ruh ve bedeni iç içe düşünme tanrı ve evreni birleştirme)olmuş bulunuyor.
2. Onlara göre her şey, ölçülü bir "amaç”a göre yapılmıştır ve bu amaca göre hareket eder. Öncelikle, olan herşey “zoraki" olur. Bu evrene zorunluluk hâkimdir. Her insanın kaçınamayacağı, yaşama zorunlu olarak hâkim olan bir "yazgısı" (kader) vardır. Bu tutum, özellikle her canlı için kaçınılmaz olan, "ölüm" için gereklidir. Ölüm en genel bir yazgıdır. Sonraki Stoacılardan olan Epikür'ün şu sözü çok ünlüdür, "Tıpkı olgunlaşmış bir meyve gibi öl ve ölürken de seni var eden ağaca teşekkür et.
Stoacıların ahlâk görüşlerine temel aldıkları bir başka ilkeye göre de insan "doğaya göre" yaşamalıdır. Yani insan, bedeni ve ruhu ile bir parçası olduğu evren konusunda bir bilince sahip olmalıdır.
Stoacıların din anlayışına da yine bu açıdan bakılmalıdır. Stoacılar halk dinini olumlu karşılar. Ancak onlara göre halk dinindeki birçok Tanrıları önemsememek, bunları, dinin gösterdiği Gibi değil dc, felsefî bir yorumla anlamak gerekir. Söz gelişi eski Yunan dininin en büyük Tannsı Zeus, Stoacılara göre "Evrenin ruhu"ndan başka bir şey değildir. Öteki Tanrılar da Evren ruhunun çeşitli oluşumlarını dile getirir.
Her şeyin evren ruhunca yönetildiğini kabul eden Stoacılar, evrendeki her oluşumun "zorunlu" ve “ölçülü" olduğuna İnanırlar.

Epikür (MÖ. 341 - 270)

Sisamlı olan Epiküros (M.O. 341 - 270), Atina'ya gelerek yerleşmiş ve burada 306 yılında okulunu kurmuştur. Stoacıların ahlâk anlayışı gibi, Epikür'ün ahlâk anlayışı da "fizik"e dayanır.
Stoacılar fizikte Heraklik’tcn hareket eder. Epikür ise fiziğinde Demokrit'e dayanır. Her iki okul da Eflâtun'a karşı çıkarak, gerçeği maddî olarak düşünür.
Evren anlayışı:
Staocular evren ruhundan bahsederken bizde bir parçası vardır derlerdi.
Buna karşı Epikür, gerçeklerin (realitenin) sayıca sınırsız olan ve görünmeyen küçük kısımlardan oluştuğunu, ayrıca bunların boş uzay içinde hareket ettiklerini kabul eder Bu görünmeyen parçacıklar yani "atom’lar, birbiriyle birleşirler, çarpışırlar, birbirine takılırlar ya da birbirlerinden ayrılırlar. Böylelikle atomların ilişkilerini tümüyle "kendiliğinden olan" yasalar belirler. Sonuç olarak Stoa evreni bir birlik, bir bütün olarak anlar, oysa Epikür evreni sonsuz sayıda küçük parçacıklara böler.
Epikür'e göre evren cansızdır. Evren içindeki her şey "kendiliğinden bir zorunluluk"un, atomların birbirine çarpışmasının ve birbirine takılmasının bir ürünüdür.
Materyalisttirler…
Ahlak Anlayışı
Epikür'c göre ise evren kendiliğinden bir zorunluluğa göre işler. Yazgı, bir yandan bu kör zorunluğun, öte yandan hesaplanamayan bir rastlantınm sonucudur.
Bu nedenle insan yaşam ve ölüm karşısında ilgisiz kalacak ve akıllı davranarak çevresindeki bir yığın şeyden mutluluk verenleri ayırt etmeyi bilecektir. Epikür Kyrcnc okuluna uyarak, ahlâkta ideal olarak, hazzı elde etmeyi vc elemden kaçmayı benimser. Ancak Epikür'e göre İnsan bunu akıllıca yapmalıdır. Sonu, elem getirecek şeylerden kaçınmalıdır. Kuşkusuz insan bazı temel gereksinimlerim giderecek biçimde davranacaktır. Böylc olmaksızın insanın yaşamını sürdürmesi olanaksızdır. Ancak insan hiçbir şeyde gereğinden fazlasına ilgi duymamalıdır. Çünkü aşırılık sürekli eleme neden olur.
Ayrıca insan şan ve şeref gibi aldatıcı ve geçici değerlerden uzak durmayı bilmek zorundadır. Bunlara hiçbir zaman yeterince sahip olunamayacağı için, sonunda insan sürekli bir huzursuzluk içine düşer, O halde sonu doyumsuzluk vc tiksinti yaratmayacak olan "manevi haz”lara ilgi duymalıdır.
Bu görüşleri sonucu Epikürcüler, İlkçağda eşine gerçekten güç rastlanan, bir arkadaşlık cemaati (komünote) kurmuşlardır.
Epikür’c görc mutlu olmak için; “ölçülü yaşamak”, “insanı ruhen ve manen sürekli haz içinde bulunduracak şeylere yönelmek” vc “bunlara uygun düşecek davranışlar içinde olmak” gerekir.
Stoacılar ölümü "doğal" bir şey gibi düşünür. Onların gözünde ölüm, her canlı için doğal bir sondur. Bu yüzden insanın ölüm düşüncesine "alışması", bu düşünceyi yaşamının normal sınırlan içine katmayı bilmesi gerekir.
Epikürcülerin ölüm konusundaki düşünceleri şöyledir: Yaşadığım sürece ölüm yoktur. Ölünce de artık ben var değilim. Bu görüşün sonucu olarak: Ölümü "düşünmemek" gerekir.
Dini Anlayış
Stoacılar halk dinine karşı olumlu bir tutum içindedir. Onlar halk dinini felsefi yönden "temellendirme" girişiminde bulundular. Oysa Epikür bu gibi şeyleri "boş inanç" sayar, Epikür vc ona bağlı olanlar için genellikle din boş inançtan başka bir şey değildir.
Din ile her türlü ilişkiyi kesmekle mümkün olur. Ancak Epikür "Tanrılar"ıin var olduğunu Kabul eder. Epikür'e göre, Tanrıların dünya ile, hele dc insanlar ile hiçbir İlişkisi yoktur.
Devlet konusundaki görüşleri
Epikür için ise devlet, yalnızca "genel kitle" için yapılmış bir örgütlenmedir, Bunun içindir ki üstün olan insan kendisini siyasal yaşamdan uzak tutar. Epikürcülcrin ideali, sevilen vc uyumlu arkadaşlar ile sınırlı bir yerde birlikte sürdürülen bir yaşamdır. Epikürcülcr dostluk ilişkisine çok değer verir. Eski Stoacıların kozmopolitliğine karşı, Epikürcü1er tam anlamı ile bireycidirler.
Bilgi Anlayışı
Epikürcüler kelimenin tam anlamıyla "deneyci" dirler. Onlara göre her tür bilginin kaynağı "algı'lardır. Ancak biz bu algıları, sonradan daha tutarlı bir düzen içinde birleştirerek, bilgiyi bir bütün olarak oluşturabiliriz. O halde bilgi, algılardan hareketle bilinçte genel varsayımlara yükselme çabasıdır. Sonuç olarak, Epikürcülere göre bilgi elde etmenin yolu: Önce algılamak, sonra algıları dikkatle vc de düzenli bir biçimde birleştirmektir.

Septisizm (Şüphecilik)
M.Ö. 300-200 yılları arasındaki dönem. Stoacılar ile septikler (şüpheciler) arasında geçen felsefi tartışmalarla doludur. Septikler Stoa okulunu dogmatiklik ile suçlamışlardı. Onlara göre Stoa okulunun temellerinin tümü dogmatiktir(tek tip).
Septik felsefe denince, bilginin imkânından "ilke alarak şüphelenen" bir felsefe anlaşılır. Septik eğilime Yunan felsefe tarihinin ilk dönemlerinde rastlanır. Septisizmin bir "sistem" olarak ortaya çıktığı MÖ. III. Yüzyıldadır. yaygın olarak ahlâk sorunlarıyla uğraşıldığını, evren karşısında insanın nasıl bir tutum alması gerektiğinin ana konu yapıldığını görüyoruz. Septikleri ahlâkın temeline "şüpheyi yerleştiren bir felsefe oluşmuştur. Her gördüğünden şüphe duy demişlerdir.

Septisizme örnek
Pyrrhon (Piron) (M.Ö. 365 275)
Şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan düşünürlerden ilki Pyrrhon'dur. Bu ilk gerçek septiğin adına bir saygı ifadesi olarak septik felsefeye "Pyrrhonizm" de denilmiştir. er konuda biri ötekine tamamen karşı olan iki görüş öne sürülebilir. Bu biri ötekinin karşıtı olan iki savunmadan hangisinin gerçekten doğru olduğunu kanıtlama olanağı yoktur.
Tanrıların hem varlığı ve hem de yokluğu savunulabilir. Bu yargıların hangisi doğrudur, bilcmiz. O halde en doğru davranış, bir konu üzerinde herhangi bir "yargıda bulunmaktan çekinmek" tir. Biz ancak yakın bir gelecekte olabilecek şeyleri biliriz. Bu da pratik yaşam için yeterlidir. Bunun dışında kalan şeylerin bilinmesiyle ilgili hiçbir güvenirlik ve kesinlik yoktur.
Pynhon'dan bu yana, yargıdan kaçmaya, derin düşünmekten kaçınmaya, özel bir deyişle "epohe" denilmiştir. "Epohe" ne kadar tam uygulanırsa huzursuzluktan o kadar uzaklaşılır ve "ruh huzuru"na o ölçüde yaklaşılır. Üstün insan, bilmediği şeyler konusunda her türlü yargıdan kaçınan insandır. Sonuç olarak Septiklere göre ruh huzuruna (ataraxu) kavuşmak için tek doğru yol epohe'dir.
Alıntı ile Cevapla