Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Mayıs 2015, 00:37   Mesaj No:2

zülcenaheyn2

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:zülcenaheyn2 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 49657
Üyelik T.: 06 Mayıs 2015
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 16
Konular: 0
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Tevekkül, Tevekkül Nedir, Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir/Muhsin İyi

Allah razı olsun. Bir sâlik için ihtiyaç olunan şeyleri adım adım yazmışsınız. İnsanın gönlüne güven verip kaygılarını gideren bir yazı.

Ayrıca şunu da eklemek lazımdır ki sabır etmek dünya ahret mükellefiyetleri yerine getirmeden nefis bataklığı içinde sürekli şikayet ve isyan hali içinde, sözde hayata tahammül etmek demek değil, dünya ahret mükellefiyetleri yerine getirdikten sonra Allah'a tevekkül ederek beklemek ve nefsimizin dalgalarına, rüzgârlarına, kaygı/anksiyetelerine dayanmaktır. Kısaca bu dalgalara teslim olmamaya çabalamak ve Allah'a teslim olup sığınmaktır çünkü dediğiniz gibi şeytanların bilinçaltına verdiği vesveseler bilincimizi ele geçirdiği vakit oyuncak olmuş oluyoruz. Oyuncak olanın sabrı sabır değildir, orada mutmain hal kalmaz. Sabır, Allah'a tevekkül etmek ve nefse teslim olmamak, pes etmemek, ümitsizliğe düşmemek ve gönüldeki iman sıcaklığını, tatminini korumak için, o bilinç düzeyini korumak için elden ne geliyorsa yapmaktır. Ama tabii iyimser mü'minlerin sohbet, kitap, sözlerinden de faydalanmaktır çünkü bu tür zorlu sabır hâlleri sâlikler için geçicidir, aksi hâlde kimse tasavvufta yol alamazdı. Yol başında, nefs-i emmare ve levvamede olan sâlik gönlünde muhabbet olmadan nefsine sabreder ve Allah'a tevekkül eder, bu işin en zor kısmıdır fakat bu kaygı, benlik, hayal kısmından birkaç ay ya da sene içinde bilincini çok fazla düşürmeden çıkabilirse yani kıyam edebilirse, nefs-i emmaresini eğitebilirse ondan sonra gönülde muhabbet, aşk doğar, işte ondan sonra devamı gelir çünkü ondan sonraki aşamalar aşksız aşılmaz. Şairin dediği gibi, "bu terazi o kadar sıkleti çekmez".

Panik atak, anksiyete, depresyon, melankoli, vs. gibi çağımızın psikolojik hastalıklarından bahsetmişsiniz. Allah'a tevekkül bu hastalıklara sahip çukurdaki kişiyi düzlüğe çıkardığı gibi yola devam edilirse düzlükten, arzdan semaya doğru da kişiyi miraç ettirir. Şeriat'ın kişinin bünyesinde hakkı verildiği vakit kişi zaten çukurdan düzlüğe çıkmış oluyor, Şeriat dairesinin içine doğru derinleştikçe de semaya doğru miraç gerçekleşiyor. Nefs-i emmare bilincine gelmek bu noktada çok mühim çünkü bu bilinç Rabbına dönme bilincidir. Bu bilince gelemeyenler Nefs-i emmare dairesi dışında hayal âleminde yaşayan -tabii buna yaşamak denirse- kişilerdir.

Yine mühim bir nokta olarak gördüğüm dünya ile hem hâl olmak zorunluluğumuzdan bahsetmişsiniz. Aslında tasavvuf çevresi bu noktanın üstüne daha çok basmalıdır çünkü bazı tembeller dervişliği tembelliklerini örtmenin bir yolu olarak istismar etmektedir. Dervişlik keşişlik değildir. Hatta ve hatta serserilik hiç değildir. Keşişler inzivaya kaçarlar. Terk-i dünya derler ama aslında kendi nefislerinden kaçmaktadırlar. Manastırlar dağ tepelerine kurulur. Dervişlik ise halkta Hakk'ı bulmaktır. Dergahlar şehir içlerine kurulur. Dervişe elbette halvet, itikaf, vs. gibi kısa süreli kapanmalar gerekebilir ama bu hâller hep geçicidir çünkü yollarda yürüyen derviş hep aynı şeye rastlamaz. İnsan olmak nefsini bilmektir. Zahiri ve batını birlemektir. Zahirde işinle meşgul olmak, boşta kalınca da Batın işinle meşgul olmak ve sonra yine işine dönmek.

Allah bizleri kendisine tevekkül etmekten ayırmasın. İnşeAllah...
Allah bizlere samimi tevbe, gönülden pişmanlık ve inci-mercan dizmemizi sağlayan gözyaşları nasip etsin. İnşeAllah...
Allah bizleri kullarının arasına katsın. İnşeAllah...
Alıntı ile Cevapla