Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02Haziran 2015, 08:55   Mesaj No:6

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Atauzem islam ahlak felsefesi özetleri 1-14

6.ÜNİTE


AHLAK DİN İLİŞKİSİ GİRİŞ:


Değişik ahlak felsefe akımlarda, dinin ahlak alanından uzak durmasının gerektiği düşüncesini görmemiz mümkündür. Bu düşüncenin ilk kez fikir bazında, Stoacılık‟ta ortaya çıktığı kabul edilebilir. Onlara göre Logos; (sözcüğü Yunanca‟da us ile kavrama anlamındadır. Duyguları kavrama anlamındaki pathos sözcüğü karşılığında kullanır.) evrensel mantık, evrendeki rasyonel düzenin ve rasyonel bir biçimde düzenlenmiş faaliyetin yaratıcısı olan kozmik akıl ilkesi, insanlığın özünde mevcuttur.

A) SEKÜLER AHLAK Sekülerlik:

Sekülarizm ya da sekülerlik, İngilizce olan “secular” kelimesinden gelmektedir. Türkçede “laik yaşama ait, dinden bağımsız olan, nesil, zaman dilimi” anlamına gelen bu terim, zamanla Hıristiyan dünyasında, dinî öğeleri hukukî ve siyasî anlamda belirleyici olmaktan çıkaran bir anlayışla, “dünyaya ait olan” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Seküler kelimesi, dünyevi olanı belirtir ve dünyanın nesnel halinin göz önünde tutulması demektir. Ahlakî anlamda ise sekülarizm, değer ilkelerinin her hangi bir dogmatik inancı dikkate almadan, nedensellik ve deneysellik ilkeleri üzerine kurulmasını, somut ve bilimsel temellere dayanmasını ifade eder. Dolayısıyla sekülarizm ahlakı inançtan kaynaklanan bütün düşüncelerin dışlanmasını esas alır.

Bu terimi değerlendirirken, bu anlamda sekülarizmin ilk kez, özellikle kilise dininden rahatsız olan Hıristiyan George Jacob Holyoake (1817 - 1906) tarafından geliştirildiği ve sekülarizim kapsamında ifade edilen “din”in daha çok Hıristiyanlık olduğu göz ardı edilmemelidir. Konumuz bağlamında bu terim seküler, sekülerleşme ya da dünyevileşme; tam anlamı karşılamasa da “laikleşme” kelimesiyle de ifade edilir. Dolayısıyla genel olarak sekülerleşme toplumsal hayatın tüm branşlarının; siyasetin, kültürün, bilimin dine dayanan değerlerden arındırılması ve bağımsızlaştırılması olarak kabul edilir.

Yani “sekülerleşme” dinin kamusal alan üzerindeki kurumsal otoritesinin daralması anlamına da gelir. Nitekim laiklik her şeyden önce siyasi ağırlıklı bir terimdir; din ile devletin birbirinden ayrılmasına işaret eder ve laik sistemlerde bu iki kurum birbirlerinin alanına müdahale etmez. “laik ahlak” belki bir “siyasi ahlak” biçimi olarak kabul edilebilir. Bu da siyaset yaparken dini ilkeleri, duyguları ve simgeleri malzeme yapmamaya özen göstermektir. Dolayısıyla konumuz bakımından “laik ahlak” terimini doğru bulmuyoruz, onun yerine “dünyevi” ya da “seküler” ahlak denmesi daha doğru olacaktır.

Seküler Ahlak:


Sekülarizm, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, dinsel olan veya dinsellik atfedilen bütün değer ve ilkeleri bireysel ve toplumsal yaşamın dışına iten, sadece bu dünyayı yaşanabilir kabul ederek, ahretle ilişkiyi koparma temeline dayalı insan merkezci düşünme ve yaşama biçimini ifade eder. Bunun sonucunda da toplumun dinden uzaklaşması, inanç ve dini eylemlerin yerine sadece dünyevi hedeflere yönelmesi, dinin işlevlerinin seküler toplumsal işlevlere dönüşmesi ve kutsalın yerini dünyevileşmenin almasıdır. Dolayısıyla sekülerleşme dinin toplumdaki otoritesini yitirme sürecidir. Böylece seküler ahlak insanı, her şeyi nitelikli ulvi alanından, nicelikli fiziki derecesine indirildiği yeni bir düzlemde, psikolojik dürtülerle dolu bir varlık, ya da sadece fiziksel ve ekonomik gereksinimlerden ibaret bir nesneye dönüştürmeyi amaçlar.

Bu durumda Cemil Meriç‟in de ifade ettiği gibi, “Eşyalaşmanın hâkim olduğu seküler dünya, katı, insan dışı değerleri ve kişileri yok eden bir dünya” (Meriç, 1973: 13) haline gelmektedir. Bu durumda ki insan, inandığı gibi yaşamayı terk edip, yaşadığı gibi inanmaya başlar. işte bu nokta da seküler ahlakın en temel ilkesi olan dünyevileşme sürecinin gerçekleştiği noktadır. Sekülarizmin Dine Olumsuz YaklaĢımının

Gerekçeleri: Dinin ahlak alanına girmemesinin gerektiğini ve doğallık, deney ve tecrübelerden hareketle evrensel ahlak sistemleri oluşturulabileceğini benimseyen seküler ahlakçıların, dine olumsuz yaklaşmalarının nedenlerinden belli başlılarını Şöyle sıralayabiliriz.

1- Ahlak alanında dünyevileşme ya da seküler ahlak, siyasî ve felsefî olarak temellendirilmeye çalışılmıştır.

2- Buna bağlı olarak da dünyevileşmeyi benimseyenler, kişilerin ahlaka ve dini konulara ilişkin inanç ve araştırmalarında, en az bilimsel araştırmalarda oldukları kadar, hiçbir şeyin etkisinde kalmadan, özgür olmaları gerektiğini savunurlar. Özellikle “din”in bu özgürlüğü engelleyeceği gerekçesiyle de dinden uzak durulmasına vurgu yapılır.

3- Dinler dogma olduklarından dolayı eleştiriye kapalıdırlar. Bu kapalılık ahlak alanında tartışmayı, sorgulamayı engeller.

4- Bir ahlak ilkesi Tanrı buyurduğu için mi iyidir, yoksa iyi olduğu için mi onu Tanrı emretmiştir?

5- Tanrı‟nın isteklerini doğru olarak nasıl bileceğiz de onları ahlak esası yapacağız?

6- Tanrı‟ya atfen belki de binlerce farlı din ve ahlak yorumu vardır. Bunların hangisini esas almalıyız?

7- Hıristiyanlık İncil‟de bu sorulara cevap verdiğini ileri sürse de ancak İncil‟deki bu ilkelerin arasında da ciddi tezatlar görmekteyiz.

8- Dünyayı hiç dikkate almadan, tüm yönelişleri ve düzenlemeleri tamamen öte dünyaya yönelik olarak yapılmasıdır. Seküler Ahlakçıların Bu EleĢtirilerinin Değerlendirilmesi: Bu eleştiriler, ya dinin ahlak kaynakları arasında kabul edilemeyeceğini savunanları, ya da bir dine, Allah‟a inanmayanları esas alarak bu görüşler ileri sürülmüş olmalıdır. Nitekim Allah‟ı kabul edenler için bunlar problem teşkil etmezler. Bu sorunlar inanmayan için geçerli olabilir.

Örneğin, kabullenme noktasında, Tanrı‟ya inanan için O‟nun buyurduğu, her durumda iyidir. İster Tanrı emrettiği için iyi olsun, ister iyi olduğu için Tanrı emretmiş olsun. Tanrı‟nın her durumda insanlığın iyiliği için buyurduğuna inanılmakla bu problem çözülmüş olur. Ahlak İçin Dinin

Gerekliliği: “Tanrı öldüğünden beri her şeye izin verildi.” Sözü Nietzche‟ye atfedilir. Kant‟a göre de ahlakın temel prensibi olan ilke ahlakına aykırı düşer. Ahlaki bir görevi sırf görev bilinciyle yerine getirmek olduğunu benimseyen “İlke ahlakı” herhangi bir beklentiyi doğru bulmaz.
Alıntı ile Cevapla