Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Ağustos 2015, 18:35   Mesaj No:8

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:61
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.476
Konular: 1144
Beğenildi:4415
Beğendi:3686
Takdirleri:14253
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri..

7. Ünite

HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ


Müslümanların ilk halifesi olan Hz. Ebu bekir Miladi 573 yılında Mekke'de dünyaya geldi. Kureyş kabilesinin Teymoğulları koluna mensuptur. Babasının adı, Osman olup Ebu Kuhafe adıyla tanınmıştır. Annesi Ümmü'l-Hayr Selma bint Sahr'dır.
Hz. Ebu Bekir'in Cahiliye dönemindeki adı Abdü'l- Kabe idi. Müslüman olduktan sonra Resulullah adını Abdullah olarak değiştirdi.O Allah Resulünü'nün Cehennemden azat edildiğini müjdelemesi sebebiyle
'' Atik '' , Peygamberimizin peygamberliğini ve getirdiği haberleri tereddütsüz kabul etmesi sebebiyle de
'' Sıddik'' olarak tanınır..Hz. Ebu Bekir kendisi hayatta iken bütün aile fertleri İslama girmiş tek sahabidir.
Gençlik ve olgunluk döneminde ticaretle uğraştı. Ticaretten elde ettiği kazancının büyük bir kısmını dini için harcadı.

Hz. EbuBekir Müslüman olan ilk sahabi olduğundan Kabe yanında ibadet edip Müslümanlığı müşriklere duyurmaya çalışırken ağır saldırıya uğramıştır.Hz. Ebu Bekir Mekke'de olduğu gibi Medine döneminde de çok kısa süreli görevler dışında sürekli olarak Hz. Peygamberin yakınında bulundu. Bütün seferlerde ve savaşlarda yanında yer aldı. Beni Mustalik (Müreysi) Gazvesinde (627) Muhacirlerin sancaktarıydı. Tebük Seferinde (631) Müslümanların en büyük sancağını taşımak ona nasip oldu.
Hz. Ebu Bekir hicretin dokuzuncu yılının mevsiminde Allah Resulü adına hac emiri olarak görev yaptı. Allah Resulünün vefatına kadar Mescid-i Nebevi'de Müslümanlara namaz kıldırdı, onun vefatından sonra da ilk halife seçildi.

Hz. Muhammed'den sonra devlet başkanlığını ifade eden hilafet , birinin yerine geçmek, yerini doldurmak , vekalet veya temsil etmek anlamına gelmektedir.
Hz. Ömer'in halifeliğinden itibaren halife kelimesinin yerini '' emirül-müminin'' almıştır. İslam tarihi süresince
Müslümanlara namaz kıldırma hizmeti anlamındaki imametten ayırmak amacıyla devlet başkanlığına imamet-i kübra veya imamet-i uzma denilmiştir.Resulullahın vefatından sonra Medineliler Beni Saide Çardağı adı verilen toplantı yerinde Müslümanların yönetimine istekli olduklarını açıkladılar. Ensarın adayı Hazrec reislerinden Sa'd b. Ubade'yi önerdiler.

Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir Ensarın dindeki faziletini, Müslümanlar arasındaki değerini ve Hz. Peygamber'e yardımlarını vurguladıktan sonra diğer Arapların halifelik konusunda ancak Kureyş'e itaat edeceklerini , Müslümanların birliğini koruyabilmek için o günkü şartlarda Kureyşli bir kişinin göreve getirilmesinin uygun olacağını söyledi.
Halifelik seçiminde yanında bulunan Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde'yi işaret ederek herhangi birinin halife olabileceğini açıkladı. Bunun üzerine her ikisi de bu görev için en uygun adayın Hz. Ebu Bekir olduğunu söylediler. Haşimiler ise Hz. Peygamber'e daha yakın Beni Haşim kolundan birini Hz. Ali'yi halife olmasını daha uygun görüyorlardı. Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesinde belirleyici unsur, o dönemin tarihi, siyasi ve sosyal gerçekleridir.

Zamanın şartlarında Kureyş'den başka bir kabilenin Arap toplumunu kuşatması mümkün değildi. Kureyş kabilesinin gücü ve etkinliği bütün topluluklar tarafından kabul edilmiş durumdaydı. Buna karşılık Araplar nazarında Medineli ensarın etkisi son derece sınırlıydı. Ortaya çıkan bu gelişme halifelik meselesinin dönemin sosyo-politik durumuna işaret eder.
Arap kabilelerine göre güçlü, iktidara yakın ve yatkın olduğu siyasi, içtimai, iktisadi ve dini yönden Kureyş'e rakip olabilecek bir kabilenin bulunmadığı açıktır.
Hz. Ebu Bekir'i halifeliğinin en önemli problemi olan ridde olayları ile bunun hemen ardından başlatılan fetih hareketleri de Müslümanlar arasındaki hilafet tartışmalarını gündemden düşürdü.

Hz. Ebu Bekir Usame b. Zeyd komutasındaki orduyu sefere gönderdi. Hz. Peygamber dört bin kişilik bu orduyu Mute seferinde şehit düen Müslümanların kanını yerde bırakmamak için hazırlamış , komutanlığını da Usame b. Zeyd'e vermiş , ancak hastalığı ağırlaştığı için gönderememişti.

Hz. Ebu Bekir , bu itirazlara karşı çıktı ve bu komutadaki orduyu cepheye göndereceğini kesin bir dille ifade etti. Hz. Peygamberimizin vefatından sonra İslam toplumunun karşı karşıya geldiği en önemli sıkıntılardan biri ridde adı verilen dinden çıkma ve isyan hareketleridir.

Ridde kelimesi ve ondan türemiş olan irtidat sözcüğü , sözlükte bir şeyden dönmek, vazgeçmek , yüz çevirmek , gidilen yoldan geri dönmek anlamlarına gelir. İman ettikten sonra dinden dönenlere mürted denir. Riddenin başlangıcı Peygamber Efendimizin dönemine kadar uzanır. Beni Müdlic kabilesinden Esved el- Ansi, Beni Hanife'den Müseylime , Beni Esed'den iise Tuleyha b. Huveylid gibileri peygamberlik iddiasıyla isyan başlatmışlardı. Bunlara mütenebbi denilmektedir.

Ridde olaylarında Medine yönetimine isyan edenlerin bir kısmı sahte peygamberlerin (mütenebbi) etrafında toplanıp tamamen Müslümanlık dairesi dışına çıkarlarken (irtidat) diğer bazıları ise İslam üzere kalacaklarını, ancak zekat vermeyeceklerini ilan etmişlerdir.

Hz. Ebu Bekir döneminde Müslümanların bütünlüğünü tehdit eden ridde olaylarının dini ve siyasi nedenleri vardı.
Hz. Peygamberin vefatına kadar Arap Yarımadasında siyasi birlik sağlanmış olmakla birlikte , esas anlamıyla bir İslamlaşma gerçekleşmemiştir. Çünkü kabilelerin İslama girişleri üzerinden çok az bir süre geçmiş, onların dine inanışları yüzeysel boyutta kalmıştır.
Anlaşılıyor ki, Arap kabileleri siyasi varlıklarını koruma gayesiyle İslama girmiş görünmüşlerdi. Bunun kanıtı olarak şu olayı örnek verebiliriz.

Hz. Peygamberimize gelerek Müslümanlığını açıklayan Fezare reisi Uyeyne b. Hısn, daha sonra ridde olaylarında yakalanarak Medine'ye esir olarak getirilmişti.Peygamberlik iddiasında bulunanların etrafında toplananlar da onların peygamberlik idialarını değil, daha çok siyasi kimliklerini dikkate almışlardır.

Ridde olaylarında etkin olan siyasi sebepten asıl kastedilen şey, kabilecilik düşüncesi, yani asabiyetidir.
Ridde olaylarında Arap kabileleri dini yükümlülükleri kabul etmekle birlikte zekat vermeyi redediyorlardı. Ridde sebepleri arasında ekonomik sebeplerin de rol oynadığı düşünülebilir. İslam dininin temel şartlarından olan zekat ibadeti, o dönem içinde devlete tabi olanlar tarafından bir itaat sembolü olarak görülüyor bu sebeple hem ekonomik hem de siyasi bir anlam taşıyordu.


Hz. Ebu Bekir zekat konusunda gösterilecek ihmalin, Müslümanların siyasibirliğini tehdit edeceğini anladığı için bazı kabilelerin zekattan muaf tutulma isteklerini geri çevirmiştir.
Hz. Ebu Bekir (ra) riddenin Müslümanların varlığı ve bütünlüğünü tehdit etmesi üzerine bu hareketleri bastırmak amacıyla askeri hazırlıklara girişmiştir.
Peygamberlik iddiasında bulunan yalancılardan Tuleyha, Hz. Muhammed'in (sav) vefatından sonra Esed , Gatafan ve Tayy kabilelerinden tarafdar toplayarak isyan başlatmıştır. Necid bölgesi Büzaha'da toplanmış bulunan Tuleyha taraftarlarıyla karşı karşıya geldi (632)
Şiddetli çarpışma sonucu mağlup olan Tuleyha , Gatafan ve Esed kabilesine sığınarak yeniden İslama girdiğini ilan etti.
Halid b. Velid Tuleyha'nın etkisiz hale getirilmesinden sonra Secah ve onu destekleyen Beni Temim üzerine yürüdü.
Temim birlikleri Butah denilen mevkide mağlup oldu.
Secah , Yemame'ye giderek burada peygamberlik iddiasında bulunan bir başka sahtekara katıldı. Destek verdiği bu yalancı Müseylime idi.
Müseylime, Yemame bölgesinde yaşayan Beni Hanife kabilesi liderlerindendir.
Hz. Peygamberimiz (sav) hayattayken peygamberlik iddiasında bulunmuş, Efendimizin (sav) vefatın sonrada sahtekarlığını ve isyanını artırarak sürdürmüştür.
Hz. Ebu Bekir ona karşı İkrime b. Ebu Cehil'i , ardından sa Şurahbil b. Hasene'yi gönderdi. Halid b. Velid'in de gelmesiyle birlikte düşman üzerine büyük bir saldırı gerçekleştirildi. Akraba savaşı denilen bu savaş Bedir savaşından sonra o güne kadar yapılan savaşların en şiddetlisiydi. Müseylime ve pek çok tarafdarı öldürüldü.
Bu savaşta şehitleri sayısı 2200 kişi olup, bunların 700'ü Kur'an hafızıydı.
Bu arada Bahrey'n 'de yaşayan Bekir b. Vail'de isyan etmiş, Halid b. Velid Bahreyn 'deki isyanı da bastırmıştır.

Arap kabilelerin ridde hadiselerine katılma sebepleri;
İslam dinini tam benimsememiş olmaları
Eski inanç ve alışkanlıklarını terk etmemeleri
Bağımsızlıklarına düşkün olmaları
Zekat ödemeyi kabul etmemeleri.

Arap Yarımadasında peygamberlik iddiasında bulunanların yoğun faaliyet gösterdikleri bölgelerden biri de Yemen'dir.
Burada erken dönemde peygamberliğini ilan eden Esved el- Ansi ,İslam tarihinde riddeyi başlatan ilk şahıs olarak kabul edilir.
Arap Yarımadasındaki ridde hareketleri bastırılarak Müslümanların siyasi hakimiyeti yeniden sağlanmıştır.
Hz. Ebu Bekir dönemindeki askeri hareket Irak ve Suriye bölgelerinde gerçekleşmiştir. Bu da Müslümanların Bizans ve Sasani İmparatorlukları ile aynı anda karşı karşıya gelmesi demekti. Suriye bölgesi Bizans'ın, Irak bölgesi Sasanilerin elindeydi.

Arapların fetihlerdeki başarıları, birinci derecede İslami eğilime bağlıdır. Rahmet dini olan İslamı insanlara ulaştırmak (ilay-ı kelimetullah) arzusudur. Bizans ve Sasani devletlerinin iç zayıflık sebebi olan mezhepler arası mücadele, etnik çatışma , vergi adaletsizliği , uzun savaşlar sonunda yorulma gibi hususlar Müslümanların galibiyetine yardım eden birer unsurdu, esas etmen ise Arapların İslamla kazandıkları manevi güçlerdi.

Irak Fetihleri

Hz. Ebu Bekir'in halifeliği döneminde Hire bölgesinde Farslar ile Araplar birbirlerine karşılıklı saldırılar düzenliyorlardı.

Bunlardan Arap asıllı Müsenna b. Harise eş- Şeybani İranlılarla olan mücadelesinde daha da güçlenmek için Medine'ye geldi ve Hz. Ebu Bekir'den kendisinin Sasanilerle savaşmak üzere görevlendirilmesini istedi.
Halid b. Velid komutasında Irak cephesindeki ilk hedeflerine ulaşan Hz. Ebu Bekir 13. hicri yılın başında (634) Irak cephesinden Suriye'ye sevk kararı aldı. Halid'in yardımcısı Müsenna b. Harise, Sasanilere karşı ele geçirilmiş olan toprakları savunmayı ve İran hedeflerine yeni seferler düzenlemeyi sürdürdü.

Suriye Fetihleri

Halife, bir tarafdan Irak'a göndediği ordularla İran ile aralarında bulunan Arap bölgesini kontrol altına almayı planlarken diğer taraftan da Suriye seferleriyle bölge çevresindeki Hıristiyan Arap çemberini yarmaya, bu sayede Müslümanların Araplar dışındaki milletlerle yakın temasa geçmelerini sağlamaya çalışmıştır.
Sefer için gerekli hazırlıkların tamamlanmasından sonra Müslüman ordular, hicretin 12. (633) yılından itibaren Suriye topraklarına girip, farklı bölgelerde karargah kurdular. Buna göre Ebu Ubeyde b. Cerrah , ''Cabiye '' Yezid b. Ebu Süfyan '' Belka'' , Şurahbil b. Hasene '' Ürdün '' , Amr b. As da '' Arebe''ye ordusunu yerleştirdi. İmparator Herakleios kardeşi Theodoros kumandasında büyük bir orduyu bölgeye gönderdi. Halid b. Velid'in ordusuyla birleşen diğer Müslüman orduları Ecnadeyn (Ecnadeyn Muhaberesi) bölgesinde Bizansla şiddetli çarpışmalar sonucunda Müslümanların galibiyetiyle sona ermiştir. (634)

Hz. Ebu Bekir , fetihleriyle ilgili özellikleri;
Irak fetihlerini ilk kez Müsenna b. Harise başlatmıştır
Halid b. Velid hem Irak hemde Suriye cephesinde savaşmıştır
Müslümanların fethettikleri Suriye bölgesi Bizans'ın elindedir
Ecdaneyn, Müslümanların doğrudan Bizans'la yaptıkları ilk büyük savaştır.

Ecnadeyn Muharebesinin meydana geldiği günlerde Hz. Ebu Bekir hastalanmıştı. Kendi yerine geçmesi için Hz. Ömer'i halef bıraktığını Müslümanların itaat etmelerini istedi. Hz. Peygamberin yanına defnolunmasını kızı Hz. Aişe'ye vasiyet etti. 63 yaşında vefat eden halifenin cenaze namazını H. Ömer kıldırmıştır. Halifeliği iki yıl sürmüş, hilafet dönemine geçen bu dönem büyük sorumluluklar yüklemiştir.

Hz. Ebu Bekir , Peygamber Efendimizin İslamın tebliğinden sonra en yakın dostu olmuştur. Güzel ahlakı, doğruluğu ve cömertliği ile gerek Cahiliye devrinde gerekse Müslümanlığından sonra dost , düşman herkesin takdirini ve saygısını kazanmıştır. Müslüman olmadan öncede putlara tapmamış, Cahiliye devrinin kötülüklerinden korunmuştur. Mekke toplumunda varlıklı olmasına rağmen mütevazi, hoşgörülüğü, yardım severliği, doğruluğu ve merhameti ile örnek şahsiyet olmuştur. Zekat memurlarından olan Dırar b. Ezver el- Esedi şöyle anlatmaktadır.
'' Biz ona Müslümanların aleyhine gelişen olayları anlatırken, o bu haberleri oldukça soğukkanlılıkla karşılardı''
Hz. Ebu Bekir'in diğer özelliğide cömertliğiydi. Mekke dööneminde bütün malını Müslümanların güçlenmesi amacıyla harcamıştır. Mescid-i Nebevi'nin arsasının bedeli Hz. Ebu bekir tarafından karşılanmıştır. Tebük seferinde mal varlığını Peygamber Efendimizin emrine tahsis etmiştir.
Ölçülü yaşayışı ve davranışlarıyla ashaba ve kendisinden sonraki bütün Müslümanlara örnek olan Hz. Ebu Bekir bu hususda Allah Resulunün de takdirini kazanmıştır. Resulullah (sav) '' muhakkak ki, arkadaşlığı hususunda da, malı hususunda da insanların en cömertidir. Ümmetimden kendime bir dost edinseydim , Ebu Bekir'i (ra) edinirdim'' diyerek onu övmüştür.

Hz.. Ebu Bekir idari hayattaki uygulamalarında da sürekli Resulullahı (sav) örnek almıştır.
İstişare , kamu yönetimi açısından değerlendirildiğinde yöneticinin karşı karşıya kaldığı bir problemin halli konusunda görüşüne değer verdiği kişilerle gerçekleştirdiği danışma ve fikir alış-verişidir. İslam tarihinde bunun siyasi anlamda sistemleşmiş şekline ''şura'' denilmektedir.
Devletin en yüksek makamı olan halifete seçilmiş olmasına rağmen ,halka yaptığı ilk konuşmasında '' En iyiniz olmadığım halde sizin başkanınız olarak seçilmiş bulunuyorum '' ifadesini kullanması , onun tevazuunun boyutlarını ortaya koyar.
Kararlı ve hoş grülü olan Hz. Ebu Bekir, yönetimini tatlı-sert bir idare olarak tanımlamak yanlış olmaz.

Yöneticilerini ehil olanlardan seçme konusunda titizlik göstermiş , akrabalık ve hatır-gönül gibi iltimaslara boyun eğmemiştir. Ona göre yönetimde esas alınması gereken şey, tayin edilen görevlinin göreve ehil ve layık olması , devlet sorumluluğu taşıyabilmesidir. Bu amaçla kommutanlarından Cahiliye gururuna kapılmamalarını , kabilecilik (asabiyet ) peşinde koşmamalarını istemiştir.

Hz. Ebu Bekir yöneticilerine verdiği emirler , Kur'anı Kerim'de insan hakları konusundaki evrensel ilkelere dayanmaktadır.
Usame'nin ordusuna verdiği öğütler şöyledir;
'' Size on şey tavsiye edeceğim ki, bunlara uyunuz: Hainlik yapmayınız. Vefasızlık etmeyiniz . Haddi aşmayınız . Kimsenin uzuvlarını kesmeyiniz. Çocukları , kadınları ve yaşlıları öldürmeyiniz. Hurma ağaçlarını kesip, yakmayınız . Koyun, inek ve deve gibi hayvanları gıdadan başka bir maksat için kesmeyiniz. Yolda manastırlara çekilmiş insanlara rastlayacaksınız, onları kendi hallerine bırakınız.








[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


hazırlayan nurşen35
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla