Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Ağustos 2015, 00:33   Mesaj No:2

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:61
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.476
Konular: 1144
Beğenildi:4415
Beğendi:3686
Takdirleri:14253
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İlmihal Bilgiler ve İbadetler

İkâmet Nedir?

Namazların farzlarını kılmağa başlarken okunan ezan sözlerinden ibarettir.
Ezan vaktin başlangıcında okunur; ikamet ise farza durulacağı zaman getirilir.
İkâmetin Sözleri Nasıldır?

İkametin sözleri de ezanın sözlerinin aynıdır. Yalnız, Hayye ale'l-Felâh dendikten sonra iki kere de Kad kâmeti's-Salâh cümlesi söylenir. Mânası: Namaza başlandı, demektir.
Müezzinde Bulunması Gereken Vasıflar Nelerdir?

Bir müezzinde bulunması gereken vasıfları şöyle sıralayabiliriz:
1 - Müezzin erkek olmalıdır. Kadının ezanı mekruhtur.
2 - Müezzinin aklı yerinde, ilim ve takvâ sâhibi bir zât olması gerekir. Fâsık ve cahillerin ezanı mekruhtur. Delilerin ezanının iadesi icabeder. Bâliğ olmasa da akıllı ve mümeyyiz olan çocuğun ezanı câizdir.
3 -Müezzin ezanı okurken abdestli olmalı ve ezanı ayakta okumalıdır. Ancak, ezanın abdestsiz olarak okunmasında bir beis yoktur. İkametin abdestsiz okunması ise mekruhtur. Fakat iade gerekmez.
Cünübün ezanı da, ikameti de mekruhtur. İadesi gerekir.
Yalnız kendisi için ezan okuyan kimsenin ise, ezanı oturarak okumasında bir mahzur yoktur. İkametin ise, mutlaka ayakta yapılması şarttır.
4 - Müezzin, ezanı yüksek bir yerden kıbleye dönük olarak okumalı, Hayye ale's-Salâh derken sağa, Hayye ale'l-Felâh derken ise sola dönmelidir. Eğer minarede okuyorsa, önce kıbleye dönerek ezana başlamalı, sonra sağdan itibaren şerefede dönmelidir.
5 - Müezzin ezan okurken ve ikamet getirirken konuşmamalıdır. Hattâ bu esnada kendine selâm verilse bile, o selâma ne hemen, ne sonra, ne de kalben karşılık vermez. Az söz mekruh, çok söz ise iadeyi gerektirir.
Ezan ve İkamette Bulunması Gereken Vasıflar Nelerdir?

1 - Ezan yüksek sesle okunmalıdır. Çünkü ezandan maksad, namaz vaktini bildirmektir. Ancak sesini yükseltmek için zorlanmaya da gerek yoktur.
2 - Ezanda cümlelerin arasında durup beklemek gereklidir. Buna teressül denir. Allâhu Ekber Allâhu Ekber dedikten sonra bir müddet susup beklemelidir. İkamette ise teressül yapılmaz. Kelimeler ardarda söylenerek orta yükseklikte bir sesle okunur.
3 - Ezan ve ikamette sözlerin sırasına riayet etmelidir. Kelimelerin yerleri değiştirilmemelidir. Ezan daima ikametten önce okunmalıdır.
4 - Ezan ve ikamet okunurken, araya başka bir meşguliyet sokulmamalıdır.
5 - Ezanın hemen arkasından ikamete geçmemelidir. Ezanla ikamet arasında fâsıla olmalıdır. Duâ etmek, biraz Kur'an okumak, veya namazın sünnetini kılmak gibi meşguliyetlerle ezan ve ikametin arası açılır. Ancak akşam namazında, ezanla ikamet arasında 3 âyet okuyacak kadar az bir fasıla ile yetinilir.
Ezanın Âdâbı Nelerdir?

Ezanın başlıca edebleri şunlardır:
1 - Ezana tâzim etmek, okunup bitinceye kadar dinlemek, bir işle meşgul ise, bu meşguliyeti bırakmak.
2 - Ezana, gerek dâvetine uyup cemaata giderek fiilen, gerekse ezandaki şehadetleri tekrar ederek kavlen icabet etmek.
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde:
"Ezan nidâsını işittiğinizde, siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz" buyurmuşlardır.
Bu itibarla:
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah şehadeti işitilince,
Ve ene eşhedü en lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerîke leh, ve enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh. Radıytü billâhi Rabben ve bi-Muhammedin Resûlen ve bi'l-İslâmi dînen... (*) denilmelidir.
Birinci Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah nidasında, Sallallahu Aleyke ya Resûlâllah,
İkincisinde ise Karret bike aynî yâ Resûlâllah demeli ve aynı anda başparmakların tırnakları veya işaret parmaklarının uçları hafifçe öpülerek gözlere sürülmelidir. Bu, müstehabdır ve ezan için güzel bir edebdir. İkamette böyle yapılmaz.
Hayye ale's-Salâh ve Hayye ale'l-Felâh denirken, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm (**) denmelidir.
Sabah ezanında müezzinin Es-Salâtü hayrün mine'n-nevm demesine karşılık, Sadakte ve berirte ve bi'l-hakkı natakte denilmelidir.
* Kur'an bile tilâvet edilse, ezanı dinleyip icabet mendubdur. Mescidde tilâvet olunuyorsa, fiilî icabet gerçekleştiğinden tilâvete devam edilir.
* Birden fazla ezan okunan yerlerde, birinciye icabet edilir.
* Cünübe icabet gerekir. Hayızlı ve nifaslıya ise gerekmez. İcabet esnasında müezzini geçmeyip her cümlede onu takip etmelidir.
Nihayet ezan bitince şu duâyı okumalıdır:
اَللّهُمَّ رَبَّ هذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَ الصَّلاةِ الْقَائِمَةِ اتِ مُحَمَّدًا الْوَسيلَةَ وَ الْفَضِيلَةَ وَ ابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا الَّذى وَعَدْتَهُ
Allahümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeti ve's-salâti'l-kâimeti âti Muhammedeni'l-vesîlete ve'l-fazîlete veb'ashü makamen Mahmûdenillezî veadtehû (*).
Bilhassa bu son duâyı okuyanların Hz. Peygamber'in şefâatine mazhar olacakları, bizzat Efendimiz'den sahih bir hadîsle rivayet edilmiştir.
3 - Ezan ile ikamet arasında istiğfar edip dualar yapmak.
Hadîs-i şerîf'te, ezan ile ikamet arasında yapılan duâların red olunmayacağı beyan buyurulmuştur.
4 - Ezanı Allah'ın mağfiretine dâvet kabûl edip onu ganimet bilmek.
Ezanla İlgili Mes'eleler:
* Bir Namaz İçin Birden Fazla Ezan ve İkamet Okunabilir mi?
Cumadan başka hiçbir namaz için birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için de birden fazla ikamet getirilmez.
Binaenaleyh bir camide ezan ve ikametle vakit namazı mu'tad vechile kılındıktan sonra, tekrar cemaatle veya münferiden aynı namazı kılacak kimseler, ne ezan okurlar ne de ikamet getirirler. Cuma namazında ise, iki ezan okunur. Biri dış, diğeri iç ezandır. İtibar iç ezanadır. Zira Hazret-i Peygamber zamanında yalnız içte okunan ezan vardı. Sonra insanlar çoğalınca Hazret-i Osman devrinde ikinci bir ezan daha okunmaya başlandı.
* Ezansız, İkâmetsiz Kılınan Namazlar Var mıdır?
Vitir, bayram, terâvih gibi vâcib ve sünnet namazlar ve nafile namazlar için, ezan ve ikâmet yoktur. Ancak kaza namazları için ezan ve ikamet getirilmesi sünnettir. Zira ezan ve ikamet namazın sünnetleridir. Vaktin sünneti değildir (*). Cenaze namazı için de ezan ve ikâmet yoktur.
* İkâmet veya Ezandan Birinden Biri Terkedilerek Namaz Kılınabilir mi?
Evde veya kırda tek başına kılınacak farz namazlar için, hem ezan, hem de ikâmet getirilmesi efdaldir (**). Fakat ezan terkedilebilir, sadece ikamet de yeterlidir. İkâmetin terkiyle sadece ezan okunması ise mekruhtur.
* Birden Fazla Kaza Namazı Kılınırken, Namaz Sayısınca Ezan ve İkâmet Getirmek Lâzım mıdır?
Müteaddit kaza namazları başka başka yerlerde kaza edildiği takdirde, herbiri için ayrı ezan ve ikâmet lâzımdır. Aynı mecliste kaza edilirse, her biri için ayrı ezan ve ikamet efdal ise de, ilk kaza namazı için ezan ve ikamet, diğerleri için sadece ikâmet de kifâyet eder.
* Bir Namaz İçin Vakti Gelmeden Ezan Okumak Câiz Olur mu?
Vakti gelmeden hiçbir namaz için ezan okumak câiz olmaz. Böyle bir ezanı yeniden okumak gerektir. Çünkü ezandan beklenen vakti bildirmektir. Vaktin öncesinde ezan okunması ile bu fayda sağlanamaz. Ancak Ebû Yûsuf ve diğer üç İmama göre, yalnız sabah ezanı için vaktinden evvel ezan okunması câiz olur.
* Namaz için ezandan sonra "vakt-i salât" gibi bir tâbir ile ayrıca nida edilmesine tesvip, yani, namaz vaktinin girdiğini tekrar bildirmek denir. Namaza kalkılmasında tenbellik ve ağır davranış karşısında böyle ihtarlarda bulunulmasını, sonradan gelen âlimler güzel görmüşlerdir.
* Cuma namazını kılamayan kimse, onun yerine ezansız ve kâmetsiz olarak öğle namazını kılar. Çünkü ezan ve ikâmet, cemaatla kılınması müstehab olan farz namazlar içindir. Halbuki Cuma günü öğle namazının cemaatle kılınması mekruhtur. Bunun için ezan ve kâmet
Ezan Başka Bir Dilde Okunabilir mi?

"Ezanın bir adı da Ezan-ı Muhammedî'dir. Hem Muhammed ümmeti olduğunu söylemek, hem de O'nun ezanını, onun istediği ve okuttuğu şekilde okumamak, yüce Peygamberimizi gücendirmek ve O'na karşı açıkça cephe almak olur. Hem buna ne ihtiyaç var. Bugün Avrupa ve Amerikalılardan İslâm dînini kabûl edenler de dahil, ayrı ayrı dillerde konuşan 18 ırkın meydana getirdiği 700 milyonluk (şimdi 1 milyar)
İslâm âlemi, günün beş vaktinde ezan-ı Muhammedî'yi aslına uygun şekilde okumaktadırlar. Bizi üç kıt'aya hâkim kılan ve bize bu müstesna vatanı hediye eden dedelerimiz, Müslümanlık şerefiyle şereflendikleri günden itibaren bin küsur sene, Ezan-ı Muhammedî'yi aslına uygun olarak okumuşlardır.
Ezanı ifade eden kelimeler, nice mukaddes hâtıraları dile getirirler. Kundaktaki yavrudan, cephedeki gaziye kadar bütün Müslümanların kulakları ve kalbleri, bu ulvî kelimelere âşinadır. Necib milletimizi bu tarihî ve lâhutî ses ve hâtıralardan mahrum etmeğe çalışmak, Ezanı Türkçe okumak bahanesiyle yüce dînimizi kundaklamaya ve sevgili peygamberimizi gücendirmeye yeltenmek, millet bütünlüğünü parçalama gayretlerinin en denî ifâdesidir." (Ali Kemal Belviranlı, İslâm Prensipleri).
Ezanı başka bir dilde okumağa zorlamanın hukukî vechesini ise, merhum Prof. Ali Fuad Başgil şu şekilde izah etmektedir:
"Dinlerin kendilerine mahsus ve bünyelerinin mantığına uygun akîdeleri ve ibâdet usulleri olduğu gibi, birer de ibâdet ve dua dili vardır. Bu dil, o dîne mahsus olarak ve o dînin nasları ile ve asırlar içindeki teâmülleriyle yerleşip kökleşmiştir. Meselâ Hıristiyanlıkta Katolik Kilisesinin ibâdet dili Lâtincedir. Müslümanlığın ibâdet dili de Arabçadır. Çünkü İslâm'ın mukaddes kitâbı olan Kur'an, Arabçadır. Müslüman ferdin ibadet hakkı, ibâdeti, İslâm dîninde yerleşmiş olan usûl, âdâb ve lisân ile yani Kur'an diliyle yapabilmesini îcab eder. İslâm dînine mahsus ibâdetlerin usûl, âdâb ve lisânı üzerinde herhangi bir düşünce ile oynamak ve bunları gelişi güzel değiştirmeğe kalkışmak ve meselâ Ezân'ı asırlardan beri dünyanın dört köşesinde günde beş defa okunduğu dilden başka bir lisanla okutmağa zorlamak, yalnız diyanete değil, aynı zamanda Müslüman vatandaşın ibâdet ve duâ hakkına zâlimce tecâvüzdür." (Din ve Lâiklik).
Namazın Farzları Kaçtır?

12'dir. Bunlardan 6'sı daha namaza başlamadan bulunması gereken farzlardır ki, bunlara NAMAZIN ŞARTLARI denir. Diğer 6'sı da namaza başladıktan itibaren bulunması lâzım gelen farzlardır. Bunlara da NAMAZIN RÜKÜNLERİ tabir edilir.
Namazın Şartları

Namazın şartları, yani, dışında bulunan farzları şunlardır:
1 -Hadesten tahâret,
2 -Necâsetten tahâret,
3 - Setr-i avret,
4 - İstikbâl-i kıble,
5 - Vakit,
6 - Niyyet.
Hadesten Tahâret Nedir?

Namaz kılacak kimsenin hadesten temizlenmesi, yani, abdestsiz ise abdest alması, cünüp ise gusletmesi demektir. (Geniş bilgi için Abdest ve Gusül bahsine bak).
Necâsetten Tahâret Nedir?

Namaz kılacak kimsenin bedeninde veya elbisesinde veyahut namaz kılacağı yerde şer'an necis (pis) sayılan bir madde varsa, o pisliğin temizlenmesi demektir (Geniş bilgi için Necâsetler bahsine bak).
Setr-i Avret Nedir?

Namazda bakılması harâm olan yerlerini örtmeye setr-i avret denir.
Avret Yerleri Neresidir?

Avret yerleri, erkek ve kadında örtülmesi farz olup başkalarına gösterilmesi harâm olan uzuvlardır. Erkeklerde avret yerleri, göbekten diz kapağının altına kadar olan kısımdır. Kadınlarda ise avret, yüz, el ve ayaklar dışında bütün vücuttur.
* 4 yaşına kadar olan çocuklar için avret yoktur, denmiştir. Daha yukarı çocuklar için avret söz konusudur.
Avret, galiz ve hafif diye 2'ye ayrılır. Galiz avret yalnızca ön ve arka mahallerdir. Diğer taraf, hafif avrettir. Bu ayırım namaz hakkında değil, nazar = bakmak hakkındadır.
* Setr-i avret, hem Hâlikın, hem de mahlûkun hakkıdır. Bu sebeble, kendinden başka kimsenin bulunmadığı yerde (halvette) de kişinin örtünmesi gerekir.
* Necasetin giderilmesi, kendisine bakması helâl olmayan kimsenin yanında avretini açmadan mümkün olmuyorsa, namaz necasetli elbise ile kılınır. Zira avretin açılması nehyedilmiş (yasaklanmış) tır. Necasetin giderilmesi ise, emredilmiştir. Bir işte emir ile nehiy bir araya gelse, nehyi yerine getirmek gerekir. Zira def'-i şer, celb-i nef'a râcihtir.
* Necis olan elbise ile namaz kılmak, çıplak kılmaktan evlâdır. Zira 2 beliyyeye mübtelâ olan kimse, onların eşitliği halinde dilediğini tercihde serbesttir. Ehveni var ise, onu tercih etmelidir. Necaset ise, çıplaklıktan ehvendir. Yani necasetli elbise ile namaz kılmak, çıplak namaz kılmaya tercih edilir.
* Bir kimsenin temiz elbisesi olduğu halde, karanlık bir odada çıplak olarak namaz kılması câiz olmaz.
* Altını belli edecek şekilde ince veya naylon gibi şeffaf elbiselerle avret yerleri örtülmüş olmaz.
* Avret sayılan âzanın 4'te birinden az olan açılmalar, namazı bozmaz. Dörtte birin üzerindeki açılmalar ise, namaza mâni olur.
* Namazda iken avret yeri açılsa da hiç beklemeden açılan yer kapatılsa namaz bozulmaz. Bir rükün miktarı, yani üç kere sübhânallah diyecek kadar bekledikten sonra kapatılsa, namaz bozulmuş olur. Bu örtünme işi tek elle yapılmalıdır. Çift elle yapılan hareketler, amel-i kesire girer ve namazı bozar.
* Örtünecek kadar elbise bulamayan kimse, namazını ayaklarını kıbleye uzatıp oturarak îma ile kılar. Ayakta dahi îma edebilir. Fakat efdal olan oturarak kılmaktır.
* Erkekler ipek elbise ile namaz kılsa câiz değildir. Ancak ipekten başka giyecek elbise bulamayan kimse, böyle elbise ile namazını kılar. Çıplak olarak kılmaz.
* Erkeklerin elbiselerini giyinmiş ve başlarına takke örtmüş olarak namaz kılmaları müstehabdır. Yalnızca avret yerleri kapalı olarak namaz kılmak câizse de, mekruhtur. Zaruret halinde ise kerahet yoktur.
* Bir uzvun avret olması, başkalarına göredir. Sahibine göre değildir. Başkalarının göremeyeceği şekilde bu uzuvların örtülü olması kâfidir. Buna binaen, bir kimse yakası geniş olan elbisesinin yakasından içteki avret yerlerini görse, namazı bozulmaz. Başkası görse bozulur.
İstikbâl-i Kıble Ne Demektir?

Namazı, kıble denilen Mekke'de bulunan Kâbe-i Muazzama'ya yönelmek suretiyle kılmak demektir.
* Kıble, sadece Mekke-i Mükerreme'deki taş binadan ibâret değildir. Şeriata göre kıble, Kâbe'nin üstünden ta Arş'a, altından ise Ferşe kadar uzanan nuranî bir sütun ve direktir. Bu sebeble kişi ister uçağın içinde Kâbe'nin üstünde olsun, isterse yerin karnında Kâbe'nin altında bulunsun, bu nuranî sütuna yönelerek namazını kılar. İstikbâl-i kıble şartını böylece yerine getirmiş olur.
Kıble Yönünü Bilmeyen Kimse, Namazını Nasıl Kılmalıdır?
Kıblenin yönünü bilmeyen kimse, önce çevresinden kıblenin ne tarafta olduğunu sorup araştırmalıdır (taharrî). Başkasından öğrenme imkânı yoksa, kendi araştırma yapar ve kıble ciheti olduğuna kanâat getirdiği yöne doğru namazını kılar. Şayet kıldığı yönün kıble olmadığı namazdan sonra ortaya çıkarsa o namazı iade gerekmez. Ancak, imkânı olduğu halde, sorup araştırmadan yanlış istikamete doğru namaz kılmışsa, namazın iadesi gerekir.
* Kıble cihetinde şübhe eden kimse, araştırma yapmaksızın namaza başlayıp namaz esnasında kıbleye yönelmiş olduğunu anlasa, namazı iade etmesi lâzımdır. Çünkü yöneldiği istikametin kıble olduğuna tam bir kanaatle kılacağı namazlar, şübheli olarak kıldığı rek'atlar üzerine bina edilemez. "Kuvvetli, zayıf üzerine bina edilemez" kaidesi bunu gerektirir. Fakat namazı bitirdikten sonra kıblede isabet ettiğini anlasa, namazı sahihtir. İade gerekmez. Ebu Yûsuf'a göre her iki halde de iade gerekmez.
* Kıble cihetinde ihtilâf edenler, namazları yalnız başlarına kılarlar. Cemaatle kıldıkları takdirde imamın yöneldiği istikametin kıble olduğuna kanâatı olmayanın namazı sahih olmaz.
* Farz ve nâfile namazların Kâ'be içinde kılınması sahihtir. Dilenilen tarafa dönülebilir.
İmam Kâ'be içinde olup cemaat Kâ'be dışında ona uyacak olsalar, Kâbe'nin kapısı açık olmak şartı ile câizdir.
* Mevcut mihrap varken, kıbleyi taharrî câiz olmaz. Kadıhân'da ise, mihrapların vücudu ile beraber taharrînin câiz olduğu kayıtlıdır.







Alıntı...
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla