Durumu:     Medine No :  38944   Üyelik T.:
09 Şubat 2014   Arkadaşları:60 Cinsiyet:Bayan   Mesaj :
9.475 Konular:
1144  Beğenildi:4426 Beğendi:3685  Takdirleri:5169  Takdir Et: 
	   Konu Bu  
				Üyemize Aittir!     |       Cevap: İlmihal  Bilgiler  ve  İbadetler        İkâmet Nedir?   
Namazların farzlarını kılmağa başlarken okunan ezan sözlerinden ibarettir. 
Ezan vaktin başlangıcında okunur; ikamet ise farza durulacağı zaman getirilir.  İkâmetin Sözleri Nasıldır?   
İkametin  sözleri de ezanın sözlerinin aynıdır. Yalnız, Hayye ale'l-Felâh  dendikten sonra iki kere de Kad kâmeti's-Salâh cümlesi söylenir. Mânası:  Namaza başlandı, demektir.  Müezzinde Bulunması Gereken Vasıflar Nelerdir?   
Bir müezzinde bulunması gereken vasıfları şöyle sıralayabiliriz: 
1 - Müezzin erkek olmalıdır. Kadının ezanı mekruhtur. 
2  - Müezzinin aklı yerinde, ilim ve takvâ sâhibi bir zât olması gerekir.  Fâsık ve cahillerin ezanı mekruhtur. Delilerin ezanının iadesi icabeder.  Bâliğ olmasa da akıllı ve mümeyyiz olan çocuğun ezanı câizdir. 
3  -Müezzin ezanı okurken abdestli olmalı ve ezanı ayakta okumalıdır.  Ancak, ezanın abdestsiz olarak okunmasında bir beis yoktur. İkametin  abdestsiz okunması ise mekruhtur. Fakat iade gerekmez. 
Cünübün ezanı da, ikameti de mekruhtur. İadesi gerekir. 
Yalnız  kendisi için ezan okuyan kimsenin ise, ezanı oturarak okumasında bir  mahzur yoktur. İkametin ise, mutlaka ayakta yapılması şarttır. 
4 -  Müezzin, ezanı yüksek bir yerden kıbleye dönük olarak okumalı, Hayye  ale's-Salâh derken sağa, Hayye ale'l-Felâh derken ise sola dönmelidir.  Eğer minarede okuyorsa, önce kıbleye dönerek ezana başlamalı, sonra  sağdan itibaren şerefede dönmelidir. 
5 - Müezzin ezan okurken ve  ikamet getirirken konuşmamalıdır. Hattâ bu esnada kendine selâm verilse  bile, o selâma ne hemen, ne sonra, ne de kalben karşılık vermez. Az söz  mekruh, çok söz ise iadeyi gerektirir.  Ezan ve İkamette Bulunması Gereken Vasıflar Nelerdir?   
1  - Ezan yüksek sesle okunmalıdır. Çünkü ezandan maksad, namaz vaktini  bildirmektir. Ancak sesini yükseltmek için zorlanmaya da gerek yoktur. 
2  - Ezanda cümlelerin arasında durup beklemek gereklidir. Buna teressül  denir. Allâhu Ekber Allâhu Ekber dedikten sonra bir müddet susup  beklemelidir. İkamette ise teressül yapılmaz. Kelimeler ardarda  söylenerek orta yükseklikte bir sesle okunur. 
3 - Ezan ve ikamette  sözlerin sırasına riayet etmelidir. Kelimelerin yerleri  değiştirilmemelidir. Ezan daima ikametten önce okunmalıdır. 
4 - Ezan ve ikamet okunurken, araya başka bir meşguliyet sokulmamalıdır. 
5  - Ezanın hemen arkasından ikamete geçmemelidir. Ezanla ikamet arasında  fâsıla olmalıdır. Duâ etmek, biraz Kur'an okumak, veya namazın sünnetini  kılmak gibi meşguliyetlerle ezan ve ikametin arası açılır. Ancak akşam  namazında, ezanla ikamet arasında 3 âyet okuyacak kadar az bir fasıla  ile yetinilir.  Ezanın Âdâbı Nelerdir?   
Ezanın başlıca edebleri şunlardır: 
1 - Ezana tâzim etmek, okunup bitinceye kadar dinlemek, bir işle meşgul ise, bu meşguliyeti bırakmak. 
2 - Ezana, gerek dâvetine uyup cemaata giderek fiilen, gerekse ezandaki şehadetleri tekrar ederek kavlen icabet etmek. 
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde: 
"Ezan nidâsını işittiğinizde, siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz" buyurmuşlardır. 
Bu itibarla: 
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah şehadeti işitilince, 
Ve  ene eşhedü en lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerîke leh, ve enne  Muhammeden abdühû ve Resûlüh. Radıytü billâhi Rabben ve bi-Muhammedin  Resûlen ve bi'l-İslâmi dînen... (*) denilmelidir. 
Birinci Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah nidasında, Sallallahu Aleyke ya Resûlâllah, 
İkincisinde  ise Karret bike aynî yâ Resûlâllah demeli ve aynı anda başparmakların  tırnakları veya işaret parmaklarının uçları hafifçe öpülerek gözlere  sürülmelidir. Bu, müstehabdır ve ezan için güzel bir edebdir. İkamette  böyle yapılmaz. 
Hayye ale's-Salâh ve Hayye ale'l-Felâh denirken, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm (**) denmelidir. 
Sabah ezanında müezzinin Es-Salâtü hayrün mine'n-nevm demesine karşılık, Sadakte ve berirte ve bi'l-hakkı natakte denilmelidir. 
*  Kur'an bile tilâvet edilse, ezanı dinleyip icabet mendubdur. Mescidde  tilâvet olunuyorsa, fiilî icabet gerçekleştiğinden tilâvete devam  edilir. 
* Birden fazla ezan okunan yerlerde, birinciye icabet edilir. 
* Cünübe icabet gerekir. Hayızlı ve nifaslıya ise gerekmez. İcabet esnasında müezzini geçmeyip her cümlede onu takip etmelidir. 
Nihayet ezan bitince şu duâyı okumalıdır: 
اَللّهُمَّ  رَبَّ هذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَ الصَّلاةِ الْقَائِمَةِ اتِ  مُحَمَّدًا الْوَسيلَةَ وَ الْفَضِيلَةَ وَ ابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا  الَّذى وَعَدْتَهُ  
Allahümme rabbe  hâzihi'd-da'veti't-tâmmeti ve's-salâti'l-kâimeti âti  Muhammedeni'l-vesîlete ve'l-fazîlete veb'ashü makamen Mahmûdenillezî  veadtehû (*). 
Bilhassa bu son duâyı okuyanların Hz. Peygamber'in  şefâatine mazhar olacakları, bizzat Efendimiz'den sahih bir hadîsle  rivayet edilmiştir. 
3 - Ezan ile ikamet arasında istiğfar edip dualar yapmak. 
Hadîs-i şerîf'te, ezan ile ikamet arasında yapılan duâların red olunmayacağı beyan buyurulmuştur. 
4 - Ezanı Allah'ın mağfiretine dâvet kabûl edip onu ganimet bilmek. 
Ezanla İlgili Mes'eleler: 
* Bir Namaz İçin Birden Fazla Ezan ve İkamet Okunabilir mi? 
Cumadan başka hiçbir namaz için birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için de birden fazla ikamet getirilmez. 
Binaenaleyh  bir camide ezan ve ikametle vakit namazı mu'tad vechile kılındıktan  sonra, tekrar cemaatle veya münferiden aynı namazı kılacak kimseler, ne  ezan okurlar ne de ikamet getirirler. Cuma namazında ise, iki ezan  okunur. Biri dış, diğeri iç ezandır. İtibar iç ezanadır. Zira Hazret-i  Peygamber zamanında yalnız içte okunan ezan vardı. Sonra insanlar  çoğalınca Hazret-i Osman devrinde ikinci bir ezan daha okunmaya  başlandı. 
* Ezansız, İkâmetsiz Kılınan Namazlar Var mıdır? 
Vitir,  bayram, terâvih gibi vâcib ve sünnet namazlar ve nafile namazlar için,  ezan ve ikâmet yoktur. Ancak kaza namazları için ezan ve ikamet  getirilmesi sünnettir. Zira ezan ve ikamet namazın sünnetleridir. Vaktin  sünneti değildir (*). Cenaze namazı için de ezan ve ikâmet yoktur. 
* İkâmet veya Ezandan Birinden Biri Terkedilerek Namaz Kılınabilir mi? 
Evde  veya kırda tek başına kılınacak farz namazlar için, hem ezan, hem de  ikâmet getirilmesi efdaldir (**). Fakat ezan terkedilebilir, sadece  ikamet de yeterlidir. İkâmetin terkiyle sadece ezan okunması ise  mekruhtur. 
* Birden Fazla Kaza Namazı Kılınırken, Namaz Sayısınca Ezan ve İkâmet Getirmek Lâzım mıdır? 
Müteaddit  kaza namazları başka başka yerlerde kaza edildiği takdirde, herbiri  için ayrı ezan ve ikâmet lâzımdır. Aynı mecliste kaza edilirse, her biri  için ayrı ezan ve ikamet efdal ise de, ilk kaza namazı için ezan ve  ikamet, diğerleri için sadece ikâmet de kifâyet eder. 
* Bir Namaz İçin Vakti Gelmeden Ezan Okumak Câiz Olur mu? 
Vakti  gelmeden hiçbir namaz için ezan okumak câiz olmaz. Böyle bir ezanı  yeniden okumak gerektir. Çünkü ezandan beklenen vakti bildirmektir.  Vaktin öncesinde ezan okunması ile bu fayda sağlanamaz. Ancak Ebû Yûsuf  ve diğer üç İmama göre, yalnız sabah ezanı için vaktinden evvel ezan  okunması câiz olur. 
* Namaz için ezandan sonra "vakt-i salât" gibi  bir tâbir ile ayrıca nida edilmesine tesvip, yani, namaz vaktinin  girdiğini tekrar bildirmek denir. Namaza kalkılmasında tenbellik ve ağır  davranış karşısında böyle ihtarlarda bulunulmasını, sonradan gelen  âlimler güzel görmüşlerdir. 
* Cuma namazını kılamayan kimse, onun  yerine ezansız ve kâmetsiz olarak öğle namazını kılar. Çünkü ezan ve  ikâmet, cemaatla kılınması müstehab olan farz namazlar içindir. Halbuki  Cuma günü öğle namazının cemaatle kılınması mekruhtur. Bunun için ezan  ve kâmet  Ezan Başka Bir Dilde Okunabilir mi?   
"Ezanın  bir adı da Ezan-ı Muhammedî'dir. Hem Muhammed ümmeti olduğunu söylemek,  hem de O'nun ezanını, onun istediği ve okuttuğu şekilde okumamak, yüce  Peygamberimizi gücendirmek ve O'na karşı açıkça cephe almak olur. Hem  buna ne ihtiyaç var. Bugün Avrupa ve Amerikalılardan İslâm dînini kabûl  edenler de dahil, ayrı ayrı dillerde konuşan 18 ırkın meydana getirdiği  700 milyonluk (şimdi 1 milyar) 
İslâm âlemi, günün beş vaktinde  ezan-ı Muhammedî'yi aslına uygun şekilde okumaktadırlar. Bizi üç kıt'aya  hâkim kılan ve bize bu müstesna vatanı hediye eden dedelerimiz,  Müslümanlık şerefiyle şereflendikleri günden itibaren bin küsur sene,  Ezan-ı Muhammedî'yi aslına uygun olarak okumuşlardır. 
Ezanı ifade  eden kelimeler, nice mukaddes hâtıraları dile getirirler. Kundaktaki  yavrudan, cephedeki gaziye kadar bütün Müslümanların kulakları ve  kalbleri, bu ulvî kelimelere âşinadır. Necib milletimizi bu tarihî ve  lâhutî ses ve hâtıralardan mahrum etmeğe çalışmak, Ezanı Türkçe okumak  bahanesiyle yüce dînimizi kundaklamaya ve sevgili peygamberimizi  gücendirmeye yeltenmek, millet bütünlüğünü parçalama gayretlerinin en  denî ifâdesidir." (Ali Kemal Belviranlı, İslâm Prensipleri). 
Ezanı başka bir dilde okumağa zorlamanın hukukî vechesini ise, merhum Prof. Ali Fuad Başgil şu şekilde izah etmektedir: 
"Dinlerin  kendilerine mahsus ve bünyelerinin mantığına uygun akîdeleri ve ibâdet  usulleri olduğu gibi, birer de ibâdet ve dua dili vardır. Bu dil, o dîne  mahsus olarak ve o dînin nasları ile ve asırlar içindeki teâmülleriyle  yerleşip kökleşmiştir. Meselâ Hıristiyanlıkta Katolik Kilisesinin ibâdet  dili Lâtincedir. Müslümanlığın ibâdet dili de Arabçadır. Çünkü İslâm'ın  mukaddes kitâbı olan Kur'an, Arabçadır. Müslüman ferdin ibadet hakkı,  ibâdeti, İslâm dîninde yerleşmiş olan usûl, âdâb ve lisân ile yani  Kur'an diliyle yapabilmesini îcab eder. İslâm dînine mahsus ibâdetlerin  usûl, âdâb ve lisânı üzerinde herhangi bir düşünce ile oynamak ve  bunları gelişi güzel değiştirmeğe kalkışmak ve meselâ Ezân'ı asırlardan  beri dünyanın dört köşesinde günde beş defa okunduğu dilden başka bir  lisanla okutmağa zorlamak, yalnız diyanete değil, aynı zamanda Müslüman  vatandaşın ibâdet ve duâ hakkına zâlimce tecâvüzdür." (Din ve Lâiklik).  Namazın Farzları Kaçtır?   
12'dir.  Bunlardan 6'sı daha namaza başlamadan bulunması gereken farzlardır ki,  bunlara NAMAZIN ŞARTLARI denir. Diğer 6'sı da namaza başladıktan  itibaren bulunması lâzım gelen farzlardır. Bunlara da NAMAZIN RÜKÜNLERİ  tabir edilir.  Namazın Şartları   
Namazın şartları, yani, dışında bulunan farzları şunlardır: 
1 -Hadesten tahâret, 
2 -Necâsetten tahâret, 
3 - Setr-i avret, 
4 - İstikbâl-i kıble, 
5 - Vakit, 
6 - Niyyet.  Hadesten Tahâret Nedir?   
Namaz  kılacak kimsenin hadesten temizlenmesi, yani, abdestsiz ise abdest  alması, cünüp ise gusletmesi demektir. (Geniş bilgi için Abdest ve Gusül  bahsine bak).  Necâsetten Tahâret Nedir?   
Namaz  kılacak kimsenin bedeninde veya elbisesinde veyahut namaz kılacağı  yerde şer'an necis (pis) sayılan bir madde varsa, o pisliğin  temizlenmesi demektir (Geniş bilgi için Necâsetler bahsine bak).  Setr-i Avret Nedir?   
Namazda bakılması harâm olan yerlerini örtmeye setr-i avret denir.  Avret Yerleri Neresidir?   
Avret  yerleri, erkek ve kadında örtülmesi farz olup başkalarına gösterilmesi  harâm olan uzuvlardır. Erkeklerde avret yerleri, göbekten diz kapağının  altına kadar olan kısımdır. Kadınlarda ise avret, yüz, el ve ayaklar  dışında bütün vücuttur. 
* 4 yaşına kadar olan çocuklar için avret yoktur, denmiştir. Daha yukarı çocuklar için avret söz konusudur. 
Avret,  galiz ve hafif diye 2'ye ayrılır. Galiz avret yalnızca ön ve arka  mahallerdir. Diğer taraf, hafif avrettir. Bu ayırım namaz hakkında  değil, nazar = bakmak hakkındadır. 
* Setr-i avret, hem Hâlikın,  hem de mahlûkun hakkıdır. Bu sebeble, kendinden başka kimsenin  bulunmadığı yerde (halvette) de kişinin örtünmesi gerekir. 
*  Necasetin giderilmesi, kendisine bakması helâl olmayan kimsenin yanında  avretini açmadan mümkün olmuyorsa, namaz necasetli elbise ile kılınır.  Zira avretin açılması nehyedilmiş (yasaklanmış) tır. Necasetin  giderilmesi ise, emredilmiştir. Bir işte emir ile nehiy bir araya gelse,  nehyi yerine getirmek gerekir. Zira def'-i şer, celb-i nef'a râcihtir. 
*  Necis olan elbise ile namaz kılmak, çıplak kılmaktan evlâdır. Zira 2  beliyyeye mübtelâ olan kimse, onların eşitliği halinde dilediğini  tercihde serbesttir. Ehveni var ise, onu tercih etmelidir. Necaset ise,  çıplaklıktan ehvendir. Yani necasetli elbise ile namaz kılmak, çıplak  namaz kılmaya tercih edilir. 
* Bir kimsenin temiz elbisesi olduğu halde, karanlık bir odada çıplak olarak namaz kılması câiz olmaz. 
* Altını belli edecek şekilde ince veya naylon gibi şeffaf elbiselerle avret yerleri örtülmüş olmaz. 
* Avret sayılan âzanın 4'te birinden az olan açılmalar, namazı bozmaz. Dörtte birin üzerindeki açılmalar ise, namaza mâni olur. 
*  Namazda iken avret yeri açılsa da hiç beklemeden açılan yer kapatılsa  namaz bozulmaz. Bir rükün miktarı, yani üç kere sübhânallah diyecek  kadar bekledikten sonra kapatılsa, namaz bozulmuş olur. Bu örtünme işi  tek elle yapılmalıdır. Çift elle yapılan hareketler, amel-i kesire girer  ve namazı bozar. 
* Örtünecek kadar elbise bulamayan kimse,  namazını ayaklarını kıbleye uzatıp oturarak îma ile kılar. Ayakta dahi  îma edebilir. Fakat efdal olan oturarak kılmaktır. 
* Erkekler ipek  elbise ile namaz kılsa câiz değildir. Ancak ipekten başka giyecek  elbise bulamayan kimse, böyle elbise ile namazını kılar. Çıplak olarak  kılmaz. 
* Erkeklerin elbiselerini giyinmiş ve başlarına takke  örtmüş olarak namaz kılmaları müstehabdır. Yalnızca avret yerleri kapalı  olarak namaz kılmak câizse de, mekruhtur. Zaruret halinde ise kerahet  yoktur. 
* Bir uzvun avret olması, başkalarına göredir. Sahibine  göre değildir. Başkalarının göremeyeceği şekilde bu uzuvların örtülü  olması kâfidir. Buna binaen, bir kimse yakası geniş olan elbisesinin  yakasından içteki avret yerlerini görse, namazı bozulmaz. Başkası görse  bozulur.  İstikbâl-i Kıble Ne Demektir?   
Namazı, kıble denilen Mekke'de bulunan Kâbe-i Muazzama'ya yönelmek suretiyle kılmak demektir. 
*  Kıble, sadece Mekke-i Mükerreme'deki taş binadan ibâret değildir.  Şeriata göre kıble, Kâbe'nin üstünden ta Arş'a, altından ise Ferşe kadar  uzanan nuranî bir sütun ve direktir. Bu sebeble kişi ister uçağın  içinde Kâbe'nin üstünde olsun, isterse yerin karnında Kâbe'nin altında  bulunsun, bu nuranî sütuna yönelerek namazını kılar. İstikbâl-i kıble  şartını böylece yerine getirmiş olur. 
Kıble Yönünü Bilmeyen Kimse, Namazını Nasıl Kılmalıdır? 
Kıblenin  yönünü bilmeyen kimse, önce çevresinden kıblenin ne tarafta olduğunu  sorup araştırmalıdır (taharrî). Başkasından öğrenme imkânı yoksa, kendi  araştırma yapar ve kıble ciheti olduğuna kanâat getirdiği yöne doğru  namazını kılar. Şayet kıldığı yönün kıble olmadığı namazdan sonra ortaya  çıkarsa o namazı iade gerekmez. Ancak, imkânı olduğu halde, sorup  araştırmadan yanlış istikamete doğru namaz kılmışsa, namazın iadesi  gerekir. 
* Kıble cihetinde şübhe eden kimse, araştırma yapmaksızın  namaza başlayıp namaz esnasında kıbleye yönelmiş olduğunu anlasa,  namazı iade etmesi lâzımdır. Çünkü yöneldiği istikametin kıble olduğuna  tam bir kanaatle kılacağı namazlar, şübheli olarak kıldığı rek'atlar  üzerine bina edilemez. "Kuvvetli, zayıf üzerine bina edilemez" kaidesi  bunu gerektirir. Fakat namazı bitirdikten sonra kıblede isabet ettiğini  anlasa, namazı sahihtir. İade gerekmez. Ebu Yûsuf'a göre her iki halde  de iade gerekmez. 
* Kıble cihetinde ihtilâf edenler, namazları  yalnız başlarına kılarlar. Cemaatle kıldıkları takdirde imamın yöneldiği  istikametin kıble olduğuna kanâatı olmayanın namazı sahih olmaz. 
* Farz ve nâfile namazların Kâ'be içinde kılınması sahihtir. Dilenilen tarafa dönülebilir. 
İmam Kâ'be içinde olup cemaat Kâ'be dışında ona uyacak olsalar, Kâbe'nin kapısı açık olmak şartı ile câizdir. 
*  Mevcut mihrap varken, kıbleyi taharrî câiz olmaz. Kadıhân'da ise,  mihrapların vücudu ile beraber taharrînin câiz olduğu kayıtlıdır.               
Alıntı...
     
				__________________  O (cc)’NA    SIĞINMAK  AYRICALIKTIR     |