Durumu:     Medine No :  38944   Üyelik T.:
09 Şubat 2014   Arkadaşları:60 Cinsiyet:Bayan   Mesaj :
9.475 Konular:
1144  Beğenildi:4426 Beğendi:3685  Takdirleri:5169  Takdir Et: 
	   Konu Bu  
				Üyemize Aittir!     |       Arapça I İ'rab  Yönünden İsimler         Arapça I İ'rab  Yönünden İsimler    İ‘RÂB YÖNÜNDEN İSİMLER 
İki, üç ve dördüncü ünitelerde isimler cinsiyet, sayı ve belirlilik yönlerinden 
ele alınmıştı. Bu ünite kapsamındaysa onlar, cümledeki yerlerine göre 
sonlarında meydana gelen değişikler bağlamında mercek altına alınacaklar. 
Bilindiği üzere insanlar kavramlar aracılığıyla düşünürler. Bir konunun en 
ince ayrıntısına kadar anlaşılması onun kavramsal çerçevesinin kusursuz 
çizilmesine bağlıdır. Söz konusu amaç doğrultusunda konuya ilişkin 
kavramların inceden inceye sınırlarının çizilmesini yararlı görüyoruz. 
Kavramlar ve Tanımları 
1. İ‘râb: Kelime sonlarında meydana gelen hareke veya harf değişimleridir. 
Tanımdan da anlaşılacağı üzere i‘râbın gerçekleşmesi iki değişkenliğin 
varlığına bağlıdır. 
a. Hareke değişkenliği: Kelimenin son harfi üzerindeki harekenin cümledeki 
yeri veya başındaki etkin öge (amil) dolayısıyla değişebilir olmasıdır. 
Sözgelimi المسُْلِمُ kelimesinin son harfi, cümlede fâil (özne) görevindeyken 
المسُْلِمُ biçiminde zamme, mef’ûl (nesne) görevindeyken المسُْلِمَ biçiminde fetha, 
cer harfinden sonra geldiğinde ise المسُْلِمِ biçiminde kesra ile okunur. 
b. Harf değişkenliği: Kelimenin sabit son harfinin cümledeki yeri veya 
başındaki amil (etkin öge) dolayısıyla değişebilir olmasıdır. 
Sözgelimi المسُْلِمُ kelimesinin müsennâ (ikil) formu olan المسُْلِمَانِ sözcüğünün 
son harfi “nûn” kimi durumlarda düşebildiği için değerlendirmeye alınmaz. 
Onun yerine sabit son harfi “elif”te değişkenlik olup olmadığına bakılır. 
Görülür ki anılan kelime cümlede örneğin özne görevindeyken المسُْلِمَانِ 
biçiminde elif, mef‘ûl (nesne) gibi görevlerdeyken de المسُْلِمَيْنِ biçiminde yâ ile 
gelmektedir. 
Özne görevinde المسُْلِمُونَ biçiminde vâv, mef‘ûl (nesne) gibi 
görevlerdeyken المسُْلِمِينَ biçiminde yâ ile yazılan cem-i müzekker sâlim 
isimlerde de değişim aynı şekilde sabit son harf üzerinde gerçekleşmektedir. 
2. Mu‘rab: İ‘râb özelliğine sahip, yani duruma göre sonu değişebilir olan 
kelimelerin ortak adıdır. المسُْلِمُ، المسُْلِمَ، الْمُسْلِمِ örneklerinde olduğu gibi. 
3. Mebnî: İ‘râb özelliğine sahip olmayan, yani durum ne olursa olsun sonu 
asla değişmeyen kelimelerin ortak adıdır. هَذِهِ، هِيَ، هُوَ örneklerinde olduğu 
gibi. 
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerden hangisinin mu‘rab, hangisinin mebnî 
olduğunu belirtiniz. 
سَاجِدٌ إِمَامٌ فِي مَسْجِدِ الحَْيِّ، وَهُوَ يُؤَدِّي هَذِهِ  الْمِهْنَةَ مُنْذُ سَنَوَاتٍ. وَلَهُ أُسْرَةٌ تَتَكَوَّنُ مِنْ زَوْجَةٍ  وَابْنَيْنِ 
وَبِنْتٍ. يَوْمَ بَدَأَ اْلإِمَامَةَ، وَعَدَ نَفْسَهُ بالصِّدْقِ،  وَاْلإِخْلاَصَ، وَرِعَايَةَ حُقُوقِ النَّاسِ أَكْثَرَ مِنْ مَوَاقِفِهِ  الْقَدِيمَةِ. 
لأَنَّه تَعَلَّمَ مِنْ مُدَرِّسِيهِ أَنَّهَا مِهْنَةٌ مِنْ مِهَنِ  الْمُرْسَلِينَ. وَحَقًّا صَدَقَ وَعْدَهُ هَذَا، حَيْثُ لَمْ يَبْتَعِدْ  عَنِ الصِّدْقِ 
وَاْلإِخْلاَصِ، وَلَمْ يَضَعْ لُقْمَةً حَرَامًا لاَ فِي فَمِهِ ولاَ فِي أَفْوَاهِ أُسْرَتِهِ.  4. İ‘râb alâmetleri: Kelimelerin cümlede hangi konumda olduklarını ya da 
hangi amilin peşi sıra gelip ondan etkilendiklerini kendisiyle gösterdikleri 
hareke, harf veya haziflere i‘râb alâmeti denir. İsimlerde i‘rab alametleri 
şunlardır:  Harekeler: 
a. Zamme: Harflerin üstüne konan ( ُ) işareti olup, Türkçe kısa “u” sesine 
karşılık gelir. Kültürümüzde “Ötre” adıyla bilinir. 
b. Fetha: Harflerin üstüne konan (َ ) işareti olup, Türkçe kısa “e” veya “a” 
sesine karşılık gelir. Kültürümüzde “Üstün” adıyla bilinir. 
c. Kesra: Harflerin üstüne konan (ِ ) işareti olup, Türkçe kısa “i” sesine 
karşılık gelir. Kültürümüzde “Esre” adıyla bilinir.  Harfler: 
a. Elif: Tesniye isimlerin sondan bir önceki harfidir. Harekelerden 
zammeye eşdeğerdir. 
b. Vâv: Cem-i müzekker sâlim isimlerin sondan bir önceki harfidir. 
Harekelerden zammeye eşdeğerdir. 
c. Yâ: Tesniye ve cem-i müzekker sâlim isimlerin sondan bir önceki 
harfidir. Harekelerden fijetha ve/veya kesraya eşdeğerdir. 
d. Nûn: Fiillere özgü bir i‘râb alâmetidir. Fiillerin i‘râbı sonraki ünitelerde 
ele alınacaktır  İ‘râb Yönünden İsimler 
Arapçada isimler, i‘râb bakımından üçe ayrılır: Merfû‘, Mansûb, Mecrûr.  A. Genel Hükümler 
Arapçada merfû‘, mansûb ve mecrûr denilince ilk akla gelen i‘râb 
alâmetlerini taşıyan isimler bu başlık altında ele alınacaktır.  1. Merfû‘ İsimler: Son harekesi zamme olan isimlerdir. Genellikle cümlede 
özne (fâil veya mübteda) veya yüklem (haber) konumunda bulunurlar. 
Örnek 1: 
هَذَا كِتَابٌ (Bu bir kitaptır) cümlesindeki كِتَابٌ ismi, haber yani yüklemdir. 
Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir. 
Örnek 2: 
يَشْتَغِلُ الرَّجُلُ بِالتِّجَارَةِ (Adam ticaretle uğraşıyor) cümlesindeki الرجلُ ismi, fâil 
yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir. 
Örnek 3: 
العُمَّالُ فِي الْمَصْنَعِ (İşçiler fabrikada) cümlesindeki العُمَّالُ ismi, mübteda yani 
öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.  2. Mansûb İsimler: Son harekesi fetha olan isimlerdir. Genellikle cümlede 
nesne (mef‘ûlün bih) konumunda bulunurlar.   
Örnek 1: 
قَرَأَ عَلِيٌّ كِتَابًا عَنْ سِيرَةِ النَّبِيِّ (Ali, Hz. Peygamberin (s.a.) hayatı hakkında bir 
kitap okudu) cümlesindeki كِتَابًا ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, 
nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır. 
Örnek 2: 
أَغْضَبَ الْوَلَدُ الرَّجُلَ (Çocuk adamı kızdırdı) cümlesindeki الرَّجُلَ ismi, mef‘ûlün 
bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır. 
Örnek 3: 
تَنْقُلُ الحَْافِلاَتُ الْعُمَّالَ إِلَى الْمَصْنَعِ (Otobüsler işçileri fabrikaya taşıyor) 
cümlesindeki الْعُمَّالَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb 
alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.  3. Mecrûr İsimler: Son harekesi kesra olan isimlerdir. Genellikle cümlede 
dolaylı tümleç (mef‘ûlün bih gayru sarih) veya isim tamlamasında 
muzâfun ileyh (tamlayan) konumunda bulunurlar. 
Örnek 1: 
اِسْتَفَدْتُ مِنْ كِتَابٍ قَدِيمٍ عِنْدَ إِعْدَادِ أُطْرُوحَتِي (Tezimi hazırlarken eski bir kitaptan 
yararlandım) cümlesindeki كِتَابٍ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı 
tümleçtir. ( مِنْ ) harfi ceri dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk 
göstergesi) kesradır. 
Örnek 2: 
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى الرَّجُلِ (Görevli koliyi adama teslim etti) cümlesinde son 
öge konumundaki الرَّجُلِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. 
إِلَى) ) harfi ceri dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) 
kesradır. 
Örnek 3: 
زَادَتِ الحُْكُومَةُ رَوَاتِبَ الْعُمَّالِ (Hükümet işçilerin ücretlerini artırdı) cümlesindeki 
الْعُمَّالِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. 
Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır.  B. Özel Hükümler 
Yukarıdaki genel nitelik taşıyanlarından ayrı olarak bir takım özel hükümlere 
tabi isimlere ilişkin i‘râbı konu alır. 
1. Tesniye (Müsennâ) İsimlerde İ‘râb: Bu adla bilinen ikil isimlerin 
sonundaki nûn ( نِ) sabit bir harf değildir. Kimi durumlarda düşebilir. O 
nedenle kendisinden önceki harfe bakılır. Söz konusu harf; 
- Ya öncesi fethalı elif ( (َا 
Örnek: كِتَابَانِ، الرَّجُلاَنِ، الْوَلَدَانِ، غُرْفَتَانِ 
- Ya da öncesi fethalı cezimli yâ ( يْ )’dır. 
Örnek: كِتَابَيْنِ، الرَّجُلَيْنِ، الْوَلَدَيْنِ، غُرْفَتَيْنِ 
Bunlardan elif zamme; yâ ise, fetha veya kesra karşılığıdır. İlgili durum 
kısaca şu şekilde formüle edilebilir: 
a. elif = zamme 
رَجُلٌ – رَجُلاَنِ gibi. 
Örnek 1 
هَذَانِ كِتَابَانِ (Bunlar iki kitaptır) cümlesindeki كِتَابَانِ ismi, haber yani 
yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine  eliftir. Çünkü müsennâdır. 
Örnek 2: 
يَشْتَغِلُ الرَّجُلاَنِ بِالتِّجَارَةِ (İki adam ticaretle uğraşıyor) cümlesindeki الرَّجُلاَنِ ismi, 
fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme 
yerine eliftir. Çünkü müsennâdır. 
b. yâ= fetha 
رجلاً – رجلَيْنِ gibi. 
Örnek 1: 
قَرَأَ عَلِيٌّ كِتَابَيْنِ عَنْ سِيرَةِ النَّبِيِّ (Ali Peygamberin hayatı hakkında iki kitap okudu) 
cümlesindeki كِتَابَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb 
alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü müsennâdır. 
Örnek 2: 
اِخْتَارَ الرَّئِيسُ الرَّجُلَيْنِ مِنَ الجُْمْهُورِ (Başkan topluluk içerisinden iki adam seçti) 
cümlesindeki الرَّجُلَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb 
alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü müsennâdır. 
Örnek 3: 
مَلأَ الْعُمَّالُ الحَْافِلَتَيْنِ (İşçiler iki otobüsü doldurdu) cümlesindeki الحَْافِلَتَيْنِ ismi, 
mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) 
fetha yerine yâdır. Çünkü müsennâdır. 
c. yâ = kesra 
رَجُلٍ – رَجُلَيْنِ gibi. 
Örnek 1: 
اِسْتَفَدْتُ مِنْ كِتَابَيْنِ قَدِيمَيْنِ عِنْدَ إِعْدَادِ أُطْرُوحَتِي (Tezimi hazırlarken iki eski kitaptan 
yararlandım) cümlesindeki كِتَابَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı 
tümleçtir. ( مِنْ ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk 
göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü müsennâdır. 
Örnek 2: 
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى الرَّجُلَيْنِ (Görevli koliyi iki adama teslim etti) cümlesinde 
son öge konumundaki الرَّجُلَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı 
tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk 
göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü müsennâdır. 
Örnek 3: 
زَادَ رَبُّ العَمَلِ رَاتِبَ الْعَامِلَيْنِ (Patron iki işçinin ücretini artırdı) cümlesindeki 
الْعَامِلَيْنِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. 
Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü 
müsennâdır.   
Özetle;  Müsennâ (tesniye/ikil) isimler; elif ile merfû‘, yâ ile mansûb, yâ ile mecrûr  olurlar.    2. Cem-i Müzekker Sâlim İsimlerde İ‘râb: Bu adla bilinen kurallı eril 
çoğul isimlerin sonundaki nûn ( نِ) sabit bir harf değildir. Kimi durumlarda 
düşebilir. O nedenle kendisinden önceki harfe bakılır. Söz konusu harf; 
- Ya öncesi zammeli vâv ( (وُ 
Örnek: مُسْلِمُونَ، مُشْرِكُونَ، الصَّابِرُونَ، الْمُخْلِصُونَ 
- Ya da öncesi kesralı harekesiz yâ ( ِي )’dır. 
Örnek: مُسْلِمِينَ، مُشْرِكِينَ، الصَّابِرِينَ، الْمُخْلِصِينَ 
Bunlardan vâv zamme; yâ ise, fetha veya kesra karşılığıdır. İlgili durum 
kısaca şu şekilde formüle edilebilir: 
a. vâv = zamme: 
مُسْلِمٌ – مُسْلِمُونَ gibi. 
Örnek 1: 
هَؤُلاَءِ مُهَنْدِسُونَ (Bunlar mühendislerdir) cümlesindeki مُهَنْدِسُونَ ismi, haber 
yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine  vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir. 
Örnek 2: 
يَصَفِّقُ الْمُشَاهِدُونَ اللاَّعِبِينَ (Seyirciler oyuncuları alkışlıyor) cümlesindeki 
الْمُشَاهِدُونَ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk 
göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir. 
Örnek 3: 
يَشْكُو الْمُشْتَرِكُونَ مِنْ زِيَادَةِ أُجْرَةِ الاِشْتِرَاكِ (Aboneler abonelik ücretinin artmasından 
yakınıyor) cümlesindeki الْمُشْتَرِكُونَ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ 
alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker 
sâlimdir. 
b. yâ = fetha: 
مُسْلِمًا – مُسْلِمِينَ gibi. 
Örnek 1: 
كَافَأَ الْمُدِيرُ الْمُدَرِّسِينَ الْمُتَقَاعِدِينَ (Müdür emekli hocaları ödüllendirdi) 
cümlesindeki الْمُدَرِّسِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb 
alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker 
sâlimdir. 
Örnek 2: 
وَظَّفَ الرَّئِيسُ مُهَنْدِسِينَ لِلْمَشْرُوعِ الجَْدِيدِ (Başkan yeni proje için mühendisler 
görevlendirdi) cümlesindeki مُهَنْدِسِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. 
Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü 
cem-i müzekker sâlimdir. 
Örnek 3: 
يُحَاوِلُ الْمَلِكُ الجَْائِرُ أَنْ يُسْكِتَ الْمُخَالِفِينَ (Zorba kral muhalifleri susturmaya 
çalışıyor) cümlesindeki الْمُخَالِفِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, 
nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü cem-i 
müzekker sâlimdir. 
c. yâ = kesra: 
مُسْلِمٍ – مُسْلِمِينَ gibi. 
Örnek 1: 
كُونُوا مِنَ الشَّاكِرِينَ (Şükredenlerden olun) cümlesindeki الشَّاكِرِينَ ismi, mef‘ûlün 
bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( من ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, 
cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker 
sâlimdir. 
Örnek 2: 
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى مُنْدُوبِي الشَّرِكَةِ (Görevli koliyi şirket temsilcilerine teslim 
etti) cümlesinde son öge konumundaki مُنْدُوبِي ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih 
yani dolaylı tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti 
(mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir. 
Örnek 3: 
الحَْمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (Hamd alemlerin rabbi Allah’a özgüdür) cümlesindeki 
الْعَالَمِينَ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. 
Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü 
cem-i müzekker sâlimdir. 
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerin cümledeki yerlerini belirterek i‘râbını 
yapınız. 
1. يَطُوفُ الْمُسْلِمُونَ حَوْلَ الْكَعْبَةِ سَبْعَةَ أَشْوَاطٍ. 
2. الْمُسَافِرُونَ اِجْتَمَعُوا فِي صَالَةِ الْمَطَارِ. 
3. الطُّلاَّبُ نَاجِحُونَ فِي الاِمْتِحَانِ. 
4. اِبْتَلَعَ الْبَحْرُ السَّابِحِينَ عِنْدَ الْعَاصِفَةِ الأَخِيرَةِ. 
5. جمََعَتْ هَذِهِ النَّدْوَةُ الْمُرَاسِلِينَ فِي الشَّرْقِ الأَوْسَطِ. 
6. يُدْخِلُ اللهُ الْمُؤْمِنِينَ جَنَاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأنْهَارُ. 
7. أعَدَّ اللهُ للكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا. 
8. إنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالهَمُْ بِأَنَّ لهَمُُ الجَْنَّةَ. 
9. وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللهُ واللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ.  Özetle;  Cem-i müzekker sâlim (kurallı eril çoğul) isimler; elif ile merfû‘, yâ ile  mansûb, yâ ile mecrûr olurlar.    3. Cem-i Müennes Sâlim İsimlerde İ‘râb: Bu künyeyle anılan ‘kurallı dişil 
çoğul’ isimler fetha almazlar. O nedenle i‘râbları iki hareke ile sınırlıdır: 
Zamme ve kesra. 
Bunlardan zamme, zammenin; kesra ise, fetha veya kesranın karşılığıdır. 
İlgili durum kısaca şu şekilde formüle edilebilir: 
a. zamme = zamme: 
مُسْلِمَةٌ – مُسْلِمَاتٌ gibi. 
Örnek 1: 
هَؤُلاَءِ مُهَنْدِسَاتٌ (Bunlar bayan mühendislerdir) cümlesindeki مُهَنْدِسَاتٌ ismi, 
haber yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) 
zammedir. Çünkü cem-i müennes sâlimdir. 
Örnek 2: 
ِنَّ فِي الْمَنْزِلِ ĺ تُسَاعِدُ الْبَنَاتُ أُمَّهَاِ (Kızlar evde annelerine yardım ederler) 
cümlesindeki الْبَنَاتُ ism-i fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk 
göstergesi) zammedir. Çünkü cem-i müennes sâlimdir. 
Örnek 3: 
تَشْكُو الْمُشْتَرِكَاتُ مِنْ زِيَادَةِ أُجْرَةِ الاِشْتِرَاكِ (Hanım aboneler abonelik ücretinin 
artmasından yakınıyor) cümlesindeki الْمُشْتَرِكُونَ ism-i fâil yani öznedir. 
Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir. Çünkü cem-i 
müennes sâlimdir. 
b. kesra = fetha: 
مُسْلِمَةً – مُسْلِمَاتٍ gibi. 
Örnek 1: 
كَافَأَ الْمُدِيرُ الْمُدَرِّسَاتِ الْمُتَقَاعِدَاتِ (Müdür emekli hanım hocaları ödüllendirdi) 
cümlesindeki الْمُدَرِّسَاتِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb 
alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine kesradır. Çünkü cem-i müennes 
sâlimdir. 
Örnek 2: 
وَظَّفَ الرَّئِيسُ مُهَنْدِسَاتٍ لِلْمَشْرُوعِ الجَْدِيدِ (Başkan yeni proje için bayan mühendisler 
görevlendirdi) cümlesindeki مُهَنْدِسَاتٍ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. 
Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine kesradır. 
Çünkü cem-i müennes sâlimdir. 
Örnek 3: 
يُحَاوِلُ الْمَلِكُ الجَْائِرُ أَنْ يُسْكِتَ الْمُخَالِفَاتِ (Zorba kral muhalifleri susturmaya 
çalışıyor) cümlesindeki الْمُخَالِفَاتِ ism-i mef‘ûlün bih yani nesnedir. 
Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine kesradır. 
Çünkü cem-i müennes sâlimdir. 
c. kesra = kesra: 
مُسْلِمَةٍ – مُسْلِمَاتٍ gibi. 
Örnek 1: 
يَرْضَى اللهُ عَنِ الْمُؤْمِنَاتِ (Allah mümin hanımlardan razı olur) cümlesindeki 
الشَّاكِرِينَ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( عَنِ ) cer harfi 
dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. Çünkü 
cem-i müennes sâlimdir. 
Örnek 2: 
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى مَنْدُوبَاتِ الشَّرِكَةِ (Görevli koliyi şirketin bayan temsilcilerine 
teslim etti) cümlesinde son öge konumundaki مَنْدُوبَاتِ ismi, mef‘ûlün bih 
gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer 
alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir. 
Örnek 3: 
يَعُودُ الحُْجَّاجُ بِوَاسِطَةِ الطَّائِرَاتِ (Hacılar uçaklar aracılığıyla geri dönüyor) 
cümlesindeki الطَّائِرَاتِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh 
konumundadır. Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. 
Çünkü cem-i müennes sâlimdir.    Özetle;  Cem-i müennes sâlim (kurallı dişil çoğul) isimler; zamme ile merfû‘, kesra  ile mansûb, kesra ile mecrûr olurlar. 
1. İsimlerin hangi durumlarda merfû‘, mansûb veya mecrûr oldukları konusu 
sonraki ünitelerin konusudur. O nedenle vereceğimiz bilgileri yukarıdakilerle 
sınırlı tutuyoruz. 
108 
2. Beş isim ve gayr-i munsariflerin i‘râbına ilişkin bilgiler de aynı şekilde 
sonraki kitaplara ertelenmiştir. 
3. Önbilgi olarak ancak şu kadarını söyleyebiliriz: 
a. İsim cümlesinin özne ve yüklemi konumundaki mübteda haber ile fiil 
cümlesinin öznesi konumundaki fâil, örneklerde görüldüğü gibi daima 
merfû‘; 
الْبَيْتُ قَرِيبٌ مِنَ السُّوقِ. 
تعَجّبَ الْمَلِكُ من فِطْنَةِ الْغُلاَمِ. 
b. Türkçedeki tümlece karşılık gelen mef‘ûller örnekte görüldüğü gibi daima 
mansûb; 
فَتَحَ الحَْارِسُ الأبْوَابَ لِدُخُولِ الضُّيُوفِ. 
وَاللهُ لاَ يُحِبُّ الظَّالِمِينَ. 
c. Başına cer harfi gelen isimlerle isim tamlamasının tamlayan kısmı, 
örneklerde görüldüğü gibi daima mecrûrdur. 
خَرَجَ الطُّلاَّبُ مِنَ الْمُخْتَبَرِ. 
اِحْتَجَّ الْعُمَّالُ عَلَى الاِنْخِفَاضِ فِي رَوَاتِبِهِمْ. 
تَدُورُ الأَرْضُ حَوْلَ الشَّمْسِ    Kelimeler ve Deyimler 
emel, arzu, ideal : أَمَل (ج) آمَال 
imam : إِمَام (ج) أَئِمَّة 
mahalle, semt : حَيّ (ج) أَحْيَاء 
icra etmek, yapmak, yerine getirmek : أَدَّى – يُؤَدِّي – تَأْدِيَةً 
meslek, görev : مِهْنَة (ج) مِهَن 
aile : أُسْرَةٌ (ج) أُسَر 
oluşmak : تَكَوَّنَ – يَتَكَوَّنُ – تَكَوُّنًا 
hanım, eş : زَوْجَة (ج) زَوْجَات 
oğul : اِبْن (ج) أَبْنَاء 
imamlık : إمَامَة 
dürüstlük, doğruluk : صِدْق 
içtenlik, samimiyet : إخْلاَص 
gözetmek, riayet : رِعَايَة 
hak : حَقّ (ج) حُقُوق 
hal, tutum, davranış : مَوْقِف (ج) مَوَاقِف 
öğrenmek : تَعَلَّمَ – يَتَعَلَّمُ - تَعَلُّمًا 
peygamber, gönderilen : مُرْسَل 
gerçekten, hakikaten : حَقًّا 
sözünde durdu : صَدَقَ وَعْدَهُ 
orada, o yerde, o çerçevede, o açıdan : حَيْثُ 
uzaklaşmak : اِبْتَعَدَ – يَبْتَعِدُ – اِبْتِعَادًا 
koymak : وَضَعَ – يَضَعُ – وَضْعًا 
lokma : لُقْمَة (ج) لُقَم 
ağız : فَم (ج) أَفْوَاه 
geçmek : مَرَّ – يَمُرُّ – مُرُورًا 
yirmi : عِشْرُونَ 
sene, yıl : عَام (ج) أَعْوَام 
sene, yıl : سَنَة (ج) سَنَوَات 
hal, durum : حَال (ج) أَحْوَال 
izledi, peşpeşe geldi : تَعَاقَبَ – يَتَعَاقَبُ – تَعَاقُبًا 
ulaşmak, varmak : بَلَغَ – يَبْلُغُ – بُلُوغًا 
kalmak : بَقِيَ – يَبْقَى – بَقَاءً 
iç, kalp, gönül, nefis, öz : نَفْس (ج) نُفُوس، أَنْفُس 
düğüm, ukde : عُقْدَة (ج) عُقَد 
becermek, güç yetirmek, muktedir olmak: اِسْتَطَاعَ – يَسْتَطِيعُ – اِسْتِطَاعَةً 
çözmek : فَكَّ – يَفُكُّ – فَكًّا 
zira, çünkü, o anda : إِذْ 
istemek : أَرَادَ – يُرِيدُ – إِرَادَةً 
katılmak, girmek, dahil olmak : اِلْتَحَقَ – يَلْتَحِقُ – اِلْتِحَاقًا 
üniversite: جَامِعَة (ج) جَامِعَات، جَوَامِع 
bitirmek, tamamlamak : أَتَمَّ – يُتِمُّ – إِتْمَامًا 
(yüksek) öğrenim  دِرَاسَة (ج) دِرَاسَات (عُلْيَا 
mükellefiyet, yükümlülük, güçlük : تَكْلِيف (ج) تَكَالِيف 
yıkılmak, çökmek : اِنْقَضَّ – يَنْقَضُّ – اِنْقِضَاضًا 
yük, ağırlık : ثِقْل (ج) أَثْقَال 
imkan bulabilmek, imkanı olmak : ... تَمَكَّنَ – يَتَمَكَّنُ – تَمَكُّنًا من 
gerçekleştirmek : تَحْقِيقِ 
hissetmek, farkında olmak : شَعَرَ – يَشْعُرُ – شُعُورًا 
lâhza, an : لحَْظَة (ج) لحََظَات 
gücü yetmek, muktedir olmak : قَدَرَ – يَقْدِرُ – قُدْرَةً 
söndürmek : إطْفَاء 
volkan : بُرْكَان (ج) بَرَاكِين 
beklemek : اِنْتَظَرَ – يَنْتَظِرُ – اِنْتِظَارًا 
gelme, geliş : قُدُوم 
ümit, umut : رَجَاء 
daimî, kesintisiz: مُطَّرِد 
sır, gizem : سِرّ (ج) أَسْرَار 
ümit kesmek : قَنَطَ – يَقْنَطُ – قُنُوطًا 
ümit kesmek : قَنِطَ – يَقْنَطُ – قَنَطًا 
oturan, oturmakta: جَالِس 
iken : بَيْنَمَا 
düşünce, fikir : فِكْر (ج) أفْكَار 
meşgul eden, meşgul etmekte, kurcalamakta: شَاغل 
zihin : ذِهْن (ج) أذْهَان 
gelmek, çıkagelmek : أَقْبَلَ 
haber vermek, bildirmek, söylemek : أَخْبَرَ – يُخْبِرُ – إخْبَارًا  (fırsat) vermek, (fırsat) tanımak : أَتَاحَ – يُتِيحُ – إِتَاحَةً 
fırsat : فُرْصَة (ج) فُرَص 
-siz, -sız : دُونَ 
okumak, öğrenim görmek : دَرَسَ – يَدْرُسُ – دِرَاسَةً 
memur, görevli, vazifeli : مُوَظَّف 
terk etmek : تَركَ– يَتْرُكُ – تَرْكًا 
114 
karşılık vermek, cevap vermek : رَدَّ – يَرُدُّ – رَدًّا 
diyerek : قَائِلاً 
ol : كُنْ 
sakin : هَادِئ 
rahat : مُسْتَرِيح 
program : بَرْنَامَج (ج) بَرَامِج 
varsayılan, yüklenen : مَفْرُوض (ج) مَفْرُوضَات 
belirlemek, öngörmek, şart koşmak : نَصَّ – يَنُصُّ – نَصًّا 
gelmek, bulunmak : حَضَرَ – يَحْضُرُ – حُضُورًا 
…e yeter :... حَسْبُ 
okumak, incelemek, gözden geçirmek : طَالَعَ – يُطَالِعُ – مُطَالَعَةً 
katılmak, girmek, iştirak etmek : اِشْتَرَكَ – يَشْتَرِكُ – اِشْتِرَاكًا 
ara sınav : اِخْتِبَار نِصْفِي 
final sınavı : َائِي Ļ اِخْتِبَار ِ 
sevinmek : فَرِحَ – يَفْرَحُ – فَرَحًا 
doldurmak : مَلَأَ – يَمْلَأُ – مِلْءًا 
açmak : فَتَحَ – يَفْتَحُ – فَتْحًا 
dua etmek, çağırmak, davet etmek : دَعَا – يَدْعُو – دُعَاءً 
öncülük etmek, iletmek : هَدَى – يَهْدِي – هِدَايَةً 
iletilmek, yolunu doğrultmak, erişmek : اِهْتَدَى – يَهْتَدِي – اِهْتِدَاءً 
rızıklandırmak, rızık vermek : رَزَقَ – يَرْزُقُ – رِزْقًا 
hesap etmek, ummak : اِحْتَسَبَ – يَحْتَسِبُ – اِحْتِسَاباً 
kılmak, etmek, eylemek : جَعَل – يَجْعَلُ – جَعْلاً 
Özet  Arapçada i‘râb kavramını tanımlayabilmek 
Arapçada cümledeki yeri veya öncesindeki herhangi bir amil (sonrasındaki 
sözcüğü etkileyen öge) dolayısıyla bir kelimenin sonunda meydana gelen 
hareke veya harf değişikliklerine i‘râb adı verilir. Cümledeki yeri veya 
başındaki amil ne olursa olsun kelime sonlarının asla değişmemesi olgusu da  binâ kavramıyla açıklanır. İ‘râb özelliği yansıtan yani sonu değişebilen 
kelimelere mu‘rab, binâ özelliği yansıtan, bir başka deyişle sonu asla 
değişmeyen kelimelere ise mebnî nitelemesi yapılır.  İ‘râb yönünden isimleri sınıflandırabilmek 
Arapça bir cümlede isimler üç i‘râb kategorisinden birine dâhildirler: Ref‘, 
Nasb, Cer. Bunlardan ilk sıradakine dâhil olana merfû‘, ikinci sıradakine 
dâhil olana mansûb, üçüncü sıradakine dâhil olana ise mecrûr isim denir.  İ‘râb alâmetleri ve bunların cinsiyet ve sayılarına göre isimler üzerine  yansıyış farklılıklarını belirleyebilecek 
Bir kelimenin hangi i‘râb kategorisine dâhil olduğunu gösteren hareke veya 
harftir. 
Bir ismin merfû‘ olduğunun göstergesi (ref‘ alâmeti) çoğunlukla son harfi 
üzerindeki zammedir. Müsennâlarda sondan bir önceki harf “elif” ile cemi 
müzekker sâlimlerde aynı özellikteki harf “vâv” ötre yerine geçer. 
Bir ismin mansûb olduğunun göstergesi (nasb alâmeti) çoğunlukla son harfi 
üzerindeki fethadır. Müsennâlar ve cemi müzekker sâlimlerde sondan bir 
önceki harf “yâ” ile cemi müennes sâlimlerde son harf üzerindeki kesra, fetha 
yerine geçer. 
Bir ismin mecrûr olduğunun göstergesi (cer alâmeti) çoğunlukla son harfi 
üzerindeki kesradır. Müsennâlar ve cemi müzekker sâlimlerde sondan bir 
önceki “yâ” harfi kesra yerine geçer.  İ‘râba ilişkin kavramlarla cümlenin ögeleri arasında Türkçe dilbilgisi  terimleriyle eşleştirme yapabilmek 
Türkçedeki özne ve isme bitişik ek fiil yükleme karşılık gelen isimler merfû‘, 
tümlece karşılık gelen isimler mansûb, dolaylı tümlece veya isim 
tamlamasının tamlayanına karşılık gelen isimler ise mecrûrdur.  Arapça cümle ögelerini Türkçedeki karşılıklarıyla eşleştirebilmek 
Türkçede olan veya yapan durumundaki özne Arapçada yükleminden önce 
gelirse mübtedâ, sonra gelirse fâil adını alır. 
Türkçede “-im, -sin, -dir, -iz, -siniz, -dirler” ek fiillerinin bitiştiği isimlere ek 
fiil yüklem adı verilir. Arapçada bunun karşılığı haberdir. 
Türkçede tümleç olarak bildiğimiz özne ve yüklem haricindeki ögelerin 
Arapça genel adı mef‘ûl’dür. Bunlardan fiilden doğrudan etkilenen ve 
kendisine nesne denilenlerin Arapçadaki karşılığı mef‘ûlün bih’tir. 
Türkçede başına hal eki bitişmiş tümleçlere dolaylı tümleç denir. Bu ögenin 
Arapça karşılığı mef‘ûlün bih gayru sarih’tir. 
İsim tamlamasının Türkçede tamlanan olarak bilinen kısmının Arapça 
karşılığı muzafun ileyhtir.           
Alıntı..       
				__________________  O (cc)’NA    SIĞINMAK  AYRICALIKTIR     |