Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Şubat 2016, 09:14   Mesaj No:2

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.402
Konular: 1269
Beğenildi:11847
Beğendi:8990
Takdirleri:26241
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: OMU İlitam İslam tarihi-2 (1 -13) Ünite Özetleri

ÜNİTE 6- SELÇUKLU KÜLTÜR VE MEDENİYETİ

6.1. İDARİ TEŞKİLÂT
6.1.1. MERKEZ TEŞKİLÂTI

*Selçuklular’ı meydana getiren Oğuzlar, Orta Asya’dan Maveraünnehir ve Horasan’a
geldiklerinde bütünüyle İslâmiyet’i kabul etmişler ve eski bozkır kültürünün İslâm’a aykırı
olmayan müesseselerini de muhafaza etmişlerdir.
* Merkez teşkilatının başlıca unsurları:
1. Hükümdar, 2. Saray 3.Hükümet
6.1.2. HÜKÜMDÂR
 Büyük Selçuklular’da devlet geleneğinin üç temel ayağı vardır; 1.Saray 2. Hükümet 3. Ordu
*Hükümdarın Yetkisini (kut) Tanrı’dan aldığına inanılır.
*Hükümdar sınırsız yetkiye sahip değildir.
*Yönetimde hanedan azası ve komutanlar ortak söz sahibidirler.
 Siyâsetname ‘de hükümdarın yapması gerekenler şu şekilde aktarılmıştır:
*Kale ve şehirler inşa etmelidir.
*Tarımın gelişmesi için büyük sulama tesisleri kurmalıdır.
*Köprüler ve yollar inşa etmelidir.
*Türklerdeki Hâkan veya Kağan, batıdaki imparator kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
*Sultanın hakim olduğu ülkelerde adına hutbe okunur ve para basılırdı.
*Selçuklular’da, maddi ve manevi olmak üzere, hükümdarın alametleri mevcuttu:

MANEVİ ALAMETLER:
1. Halife tarafından verilen unvan ve lâkaplar:
Tuğrul Bey’e ‘Sultânü’l- Muazzam’, ‘Şâhenşâh’, gibi unvanlar verilmiştir.
Daha sonra gelen Selçuklu sultanlarının ‘es-Sultânü’l-Muazzam’ ve ‘es-Sultânü’I-A’zam’ gibi
unvanları kullanmayı sürdürmüşlerdir.
2. Hutbe
MADDİ ALAMETLER:
1. Hükümdarın ad ve unvanının yazılı olduğu sikke basılması.
2. Saray
3. Taht
4. Taç
5. Bayrak (sancak, liva, alem)
6. kılıç, yüzük, ok, yay ve gâşiye
TUĞRA VE TEVKÎ : Emir ve fermanların üzerine koydurdukları işaretlere denir.

TEVKÎ: Hükümdarın ismini içeren tuğra ile birlikte kullanılan, onun iradesini gösteren imzaya benzer
alamete tevkî denir.
NEVBET : Günde beş defa belirli mekanlarda devlet bandosu tarafından icra edilen konsere verilen
isimdir.
ÇETR : Hükümdarların sefer veya başka yolculuklarda başlarının üzerine tutulan çeşitli renk ve
desenlerdeki şemsiyeye “ çetr “adı verilmektedir.
TIRÂZ: Kenarında hükümdarın isim ve unvanlarının özel işaretlerle işlendiği kumaş ve elbiseye “tırâz”
denir.
HİL’AT:Hükümdar tarafından devlet büyüklerine verilen tırâza da hil’at ismi verilmektedir.

6.1.3.SARAY
*Saray,hükümdarın sadece özel yaşamını sürdürdüğü alan olmayıp,bu sarayın devlet işlerinin
yürütüldüğü kısımları da mevcuttu.
*Saray, Harem ve Selâmlık olarak iki kısma ayrılmaktadır.
*Harem:Sultanın özel hayatını yaşadığı kısım,
*Selâmlık :Devlet işlerinin yürütüldüğü bölümdür.
*Devlet işlerini yürüten 1.kişi sultan veya Hükümdar 2.kişi ise vezirdir.
 Hâcibü ‘L-Hüccâb: Sultan veya hükümdar .ile devlet işlerinin halledildiği divanlar arasındaki
irtibat sarayın sultandan sonraki en önemli yardımcılarının başında gelen Hâcibü ‘l-Hüccâb
tarafından sağlanırdı.
*Selçuklu Sarayı’nda özel ve resmi hayatın beraberinde getirdiği bazı adet gelenek ve törenler:
1.Cülûs 2.veliaht tayini
3. rehin bulundurma 4. elçi kabulü/gönderimi,
5.casuslar edinme 6.hediyeleşme
7. fetihnameler gönderme 8.tebrik,
9.karşılama ve uğurlama törenleri, 10.özel zaman
11.kişilere karşı saygı, sevgi ve sevinç gösterileri, 11.matem törenleri

6.1.4. HÜKÜMET (BÜYÜK DÎVÂN)
*Büyük Divan: Selçuklu devlet yapısında merkez teşkilatının en üst organıdır. Dîvân-ı A’la,
*Dîvân-ı Vezâret ve Dîvân-ı Saltanat olarak da isimlendiriler.
*Bu kurum, Sâhib-i Dîvân-ı Saltanat veya Hâce-i Buzurg diye de adlandırılan ve sultanın sağ
kolu konumundaki Vezîrin yönetiminde idi.
*Büyük Dîvân’ın altında çeşitli işlerle uğraşan bir kısım divanlar daha vardı ki başlıcaları şunlardır:
DİVAN-I İSTİFA
*Mali işlerle ilgilenir.
*Başkanlığını Müstevfî veya Sâhib-i Dîvân-ı İstîfâ denilen kişi yapardı.
DÎVÂN-I TUĞRÂ
*Dış işlerini idare etmenin yanında ferman, berat, menşur, mektup ve yazışmalara tuğra
çekme görevini yerine getirirdi.


DÎVÂN-I İŞRÂF
Sâhib-i Dîvân-ı İşrâf veya Müşrif tarafından yürütülür ve bu daire genel teftiş işlerini yerine
getirirdi.
DÎVÂN-I ARZU ‘L-CEYŞ
Merkez ve taşradaki ordunun her türlü iş ve işlemiyle ilgilenirdi.

DÎVÂN-I BERÎD
Haberleşme ve istihbarat işi ile ilgilenir.
Nizâmü’l-Mülk de Siyâsetnâme’sinde bu dairenin devlet teşkilatı için önemine değinmiştir.

DÎVÂN-I MEZÂLİM
*Diğer mahkemelerde meselesini halledemeyenlerin başvurduğu üst mahkeme gibi işleyen bir
kurum idi.
*Sultanın görevlendirdiği vezir, kadı veya büyük emirler başkanlık etmişlerdir.
6.1.6. TAŞRA TEŞKİLATI
*Yapılan araştırmalarda Selçuklular’ın ilk dönemlerinde iken 28 tâbî ülke ve bölgeden
bahsedilmektedir.
*Selçuklu taşra teşkilâtında doğrudan/vasıtasız ve dolaylı/vasıtalı olmak üzere iki idare tarzı
vardır.
Yöneticilerinin Selçuklu hanedanı ile akrabalık durumuna göre bütün ülke üçe ayrılmakta idi;
1. Doğrudan Selçuklu hanedanına mensup kişilerce idare edilen devlet ve ülkeler
2. Başlarında türk soyundan gelen kişilerin bulunduğu devlet ve ülkeler
3. Türk soyundan olmayan kişilerce yönetilen devlet ve ülkeler
Selçuklu ülke topraklarının doğrudan merkeze bağlı bölümleri, eyaletler veya vilayetlere
ayrılmış durumda idi.
 AMİD:Eyaletlerde büyük divanın sivil idaredeki en büyük memuru Amid dir.
Zaman zaman askeri, idari, siyasi ve mali işleri yürütmekle beraber çoğunlukla mali işleri icra
etmekte idi.
 ŞAHNE/ŞIHNE: Hem askeri hem de idari işlerde büyük divanın temsilcileridir.
 REÎS:Eyaletin iç idaresi, mali, adli, asayiş ve belediye işlerini yürütmekle görevli idi.
 MUHTESİBLER: emr-i bi’l-ma’rûf nehy-i ani’l münker görevini de yerine getirmektedir.
 MÜFTÜ VE HATİB: Müsemma görevlerini icra ederlerdi.

6.2. ADALET TEŞKİLATI
 KÂDÎ ‘L-KUDÂT (BAŞ KADI): Başkentte bulunur ve eyaletlerdeki kadıların her türlü iş ve
işlemleriyle uğraşır ve teftiş ederdi.
*Adalet kurumu özerk hareket edebilmektedir
*Selçuklular’da Kadı adalet için önemli bir eleman olmakla birlikte tek hakim değildi.
*Bu görev aslında hükümdarın başlıca işleri arasında yer almakla birlikte kadılar bu konuda
onların en büyük yardımcıları idi.
*Selçuklular’da da adli işler, şer’î ve örfî kazâ olmak üzere iki koldan görülmekte idi.
 Kadılar şer’î davalara bakmış olup bu kapsama;
*Evlenme-boşanma işleri, nafaka, miras ve alacak davaları, yetimlerin, akıl hastalarının ve
erkek akrabası olmayan kadınların vâsilikleri, noter işleri, cami ve bunlara ait tesislerin ve
vakıfların idaresi ve vakfiyelerin tanzimi girmekte idi.
*örfî dâvâlar Dîvân-ı Mezâlim’de çözüme kavuşurdu.
 EMÎR-İ DÂD VEYA DÂDBEYLER: Suçluları ve gözden düşen emîrleri sultan adına tutuklama ve
ölüm cezası dahil sultan tarafından verilen emirleri yerine getirme görevini icra etmişlerdir.
*Örfi dâvâlarla ilgili konularda yardımcı olmuşlardır.
.
 KÂDÎ-İ LEŞKER: Askeri dâvâları ise kâdî-i leşker’ler çözümlemişlerdir.

6.3. ORDU TEŞKİLÂTI
*Selçuklular da ordunun başında bizzat Hükümdar, o yoksa Sipehsâlâr bulunurdu.
*Diğer komutanlar, Emîru’l-Ümerâ, Emîr-i Sâlâr, Mukaddemu’l- Ceyş, Serhenk ve Çavuş
olarak adlandırılırdı.
*Tamamı ülke içinde üretilmesine çalışılan ordunun kullandığı belli başlı silahlar:
ok gürz mızrak
yay nacak neft(yanıcı madde)
kılıç kamçı topuz
kalkan arrâde (hafif taşlar atan bir silah) kemend
zırh, mancınık (ağır taşlar atan bir silah),
kargı sapan

*Selçuklu ordusunu diğerlerinden ayıran bir özelliği de gezici hastane ve çerge denilen
hamamlarının olması idi.
GULÂMÂN-I SARAY
 Selçuklu ordusunu oluşturan unsurların başında, saray ve sultanı koruyan Gulâmân-ı Saray
gelmekte idi.

*Bu birlikler Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Kapıkulu askerlerinin yaptığı işi yapmakta idi.
*Süvari ve piyade birliklerinden oluşmakta ve kendilerine yılda dört defa hazineden maaş
(pîşegânî, bistegânî) ödenmekte idi.
HÂSSA ORDUSU:
*Selçuklu ordusunun muvazzaf gücünü meydana getiren ve bizzat hükümdar komutasındaki
46.000 süvariden oluşmaktadır.
*Sipâhiyân da denilen bu ordu mensupları sâlâr adı verilen komutanlar idaresinde hizmet
verirlerdi.
*Sipehsâlâr unvanını taşıyan kişi bu ordunun en başındaki isim olup, öncelikli görevi
her an hazır olan bir ordunun ikâme ve idâmesini sağlamak idi.
*Hâssa ordusu mensuplarının askerlik dışında başka bir işle uğraşmaları yasak idi.
*Askeri teçhizâtları. mühimmâtları, iâşe ve ibâteleri için gereken her şey Dîvân-ı Arzu ‘l-Ceyş
tarafından karşılanmakta idi.
SİPAHİLER: vilayetlerdeki arazilerinin başında bulunan ve çağrıldıklarında savaşa katılan birliklerdir.
HAŞER: Sadece savaş zamanlarında Sultan’ın uğradığı bölgelerden toplanarak orduya katılan haşer
adı verilen birliklerdir.
TÜRKMEN KUVVETLERİ :
*Sultan tarafından beylerine iktâ edilen bölgelerde, yaylak ve kışlak arasında zaman zaman yer
değiştiren hareketli kuvvetlerden oluşmakta idi.
TÂBİ HÜKÜMETLERİN KUVVETLERİ
*Selçuklu ordusunu oluşturan unsurların sonuncusu olarak zikredilmektedir.
 Tüm bu unsurlar ile Selçuklu ordusu 700.000 kişi yi bulmaktadır.
*Ordu takviyesi için gerektiğinde; Frank, Harizmli, Grek, Rus, Kıpçak, Kürt ve Ermeniler
gibi milletlerden asker temin edilirdi.
*Selçuklu tarihinde ilk deniz aşırı sefer; Kirman Melik’i Kavurd Bey tarafından Umân’a
yapılmıştır.
*İlk gemi ;Sultan Berkyaruk zamanında Basra idarecisi Emîr Kumaç’ın nâibi İsmail b. Arslancık
tarafından yaptırılmıştır.
*Selçuklularda donanma kumandanları; Reîsü ‘l-Bahr; Melikü ‘s-Sevâhil, Emîrü’s- Sevâhil’
şeklinde isimlendirilmişlerdir.
İKTA SİSTEMİ
*Kuşkusuz Selçukluların ordu için gerçekleştirdikleri en önemli düzenleme iktâ sistemi idi.
*İkta sistemi ,Eski Türk geleneklerinin Nizamü’l-Mülk tarafından yeni bir düzene
kavuşturulmasıyla oluşmuştur.
*İktâ sahiplerinin öncelikli görevleri: Belirli sayıda asker besleyip yetiştirmek ve toprağı imar etmek idi
6.4. İKTİSADİ HAYAT
*Selçuklular siyasi birliği sağlamakla, emniyeti güçlendirmekle, mahalli gümrük ve ticaret
vergilerini sık sık ilga etmekle iktisadi faaliyetlere hız kazandırmakta idiler.
*Büyük Selçuklu Devleti’nin ekonomik hayatı; Toprak, tarım, ticaret ve sanayiye dayanmakta
*Selçuklularda toprak, genelde devlete ait mîrî arâzi idi.
 MÎRÎ ARÂZİ (MÜLK ARÂZİ ):
*Ahalinin ekip biçtiği bağ ve bahçe olarak kullanılan topraktır.
*Vergisi hükümdara tahsis edilirse hâs arâzi olur.
*Mîrî veya mülk arâzi gelirlerinin ilmi, sosyal yardım ve benzeri yerlere harcanması
sonucunda vakıf arâzileri meydana gelirdi.
 HARÂCÎ ARÂZİ:
*Fetihle birlikte alınarak harâcî arâzi olarak kaydedilen arazilerin gelirleri hazineye ayrılırdı.

 VAKIF ARÂZİLERİ :
*Mîrî veya mülk toprak gelirlerinin, ilmi, ictimai, hayri veya benzeri amaçlarla vakıf
müesseselerinin giderlerinin karşılanmasına tahsis edilen araziler bu adı almaktadır.
*Bu araziler istenirse satılabilir veya babadan oğla miras bırakılabilirdi.
 Selçuklularda toprak ile ilgili vergiler, 1.öşür 2. harac 3. şer’î tekâlîf 4. örfî tekâlîf olup
toprağı işleyenlerden alınmakta idi.
 Selçuklularda gelişmiş tarım uygulamalarının söz konusu olmasını sağlayan etkenler:
1. Selçuklu topraklarının iklim açısından uygun olması,
2. Verimli toprakları içine alması
3. Yöneticilerin özel tarım politikalarının olması
*Anadolu’nun geniş arazilerinde buğday, arpa, pirinç, pamuk üretiminin ileri seviyede olduğu
bilinmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------------------
*Selçuklu şehirleri, kale, şehir ve varoşlardan oluşmakta idi.
*Selçukluların hakim olduğu Horasan, İran, Irak, Anadolu ve diğer bölgeler bu devirde
ekonomik açıdan en yüksek seviyeye çıkarak, milletler ve kıtalar arası ticarette köprü görevi
görmüşlerdir.
*Selçuklular ticaretin gelişmesi amacıyla;
*Tüccarların konaklaması için kervan- saraylar yaptırmışlar,
*Avrupalı tüccarlara düşük gümrük vergisi uygulamışlar,
*Sinop, Alanya ve Antalya gibi liman şehirlerini fethetmişlerdir.
*Ayrıca tüccarların mallarını, zarar görmelerine karşı koruyan sigorta sistemini uygulamaları da
o dönem için dikkat çekicidir.
FÜTÜVVET TEŞKİLATI
*Esnafın kendi aralarında birleşerek kurdukları dini-iktisadi bir teşkilatlanma
kastedilmektedir.
*Selçuklular’da esnaf ve tüccar mallarının alınıp satıldığı, tanıtıldığı büyük pazarlar kurulurdu.
*Devletin gelir kaynakları:
1.arazi vergisi olan harâç 2. ziraat vergisi olan öşür 3. İltizâm 4. Ganimet 5.bağlı ve komşu devletlerin
hediye ve yıllıkları idi.
6.5. İÇTİMÂİ HAYAT
*Saray teşkilatını oluşturan kadrolar ile askeri sınıf mensupları Türkler’dendi.
*Hükümet teşkilatında ise çoğunlukla İranlılar hakim idi.
*Devlet memuriyetleri umumiyetle irsiyete bağlı bir zincir takip etmekte idi.
*Halk yerleşik veya göçebe idi.
*Yerleşik olanlar şehir veya kasabalarda ve köylerde oturuyor çeşitli zanaat dallarıyla
uğraşıyorlardı.
*Göçebeler ise esas olarak hayvancılıkla uğraşırdı.
*Aydın zümreyi din adamları ve tarikat şeyhleri alimler, seyyidler, şerifler ve tabipler temsil
etmekte ve halk üzerinde etkili olabilmekteydiler.
*Büyük şehirlerdeki ayak takımı ayyôr, rind, şettâr veya evbaş denilen grupları oluştururlar,
savaş zamanlarında mutatavvia veya haşer olarak orduya katılırlardı.
*Köylerde ise dihkânlar, toprak sahipleri ve köylüler yaşar ve ziraatle meşgul olurlardı.
*Dilenciler ve divaneler de toplumda bulunurdu.
*Selçuklularda sosyal yapıyı doğrudan etkileyen çok sayıda hayır kurumu tesis edilmişti.
*Bunların başında vakıf hastaneler gelmekte idi.
*Anadolu’da Ahîlik tezahür etmiş ve sosyal yapıyı önemli ölçüde etkilemişti.
*Selçuklular döneminde Anadolu’da halkın çoğunluğunu Türklerin oluşturmuştur.
*Rum, Ermeni ve Süryaniler ise bu coğrafyanın azınlıklarını oluşturur
*REÂYÂ:Türklerin oluşturduğu devlet teşkilâtının dışındakiler, kim veya hangi işi yaparsa yapsın reâyâ
olarak isimlendirilirdi.
 Tebaanın dini ve sosyal hayatlarına baskı yapılmamasının olumlu sonuçları:
1.Halk arasında tarım ve ticaret gelişmiş,
2.buna b Hanedan ve Türklerin daha çok Hanefî mezhebine bağlı oldukları görülmektedir.
 İkinci sırada kabul gören mezhep Şafiîlik olmakla birlikte Suriye, Halep, Küfe, Kum gibi
bölgelerin Şiî oldukları dikkat çekmektedir.

*İslâm karşıtı bir oluşum olan Batınîlik’le mücadele edilmiştir.
6.6. İLİM VE KÜLTÜR HAYATI
*Selçuklular döneminde hem Haçlı Seferleri ve hem de diğer etkileşimler sebebiyle Avrupalılar
İslâm Medeniyeti ile tanışmıştır.
*Müslüman Türkler, Tıp, Riyâziye, Astronomi ve Felsefe’ye ilgi duymaya başlamışlardır.
*Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam gibi İslamî disiplinlerde çok kıymetli eserler verilmiştir.
*Selçuklular döneminde, İsfehan ve Bağdat’ta rasathaneler kurularak gök cisimlerinin
hareketleri izlenmiştir.
*Celalî Takvim, Sultan Melikşah’ın ‘Celaleddin’ lâkabına nispetle hazırlanmıştır.
*Selçuklu sultan ve devlet adamlarının desteğiyle önemli edebiyatçı ve şairler yetişmiştir.
*Devlet kurumlarında ve edebi eserlerde genellikle Farsça,
medrese çevrelerinde Arapça,
*Selçuklu hanedanı ile Türkmenler arasında ve orduda da Türkçe konuşulup yazılmıştır.
*Muhyiddin Arabi (ö.1240) Mevlânâ Celâleddin Rûmi (ö.1273), Sadreddin Konevi (ö.1274) ve
*Yunus Emre (ö 1320) gibi şahsiyetler XIII. yüzyıl Anadolu’sunu fikri açıdan oldukça
hareketlendirmişlerdir
.
*Bu dönemde Türkçe edebiyatta da bir sıçrama söz konusudur.
*Eski Oğuz menkibeleri Anadolu’nun gaza anlayışına uygun hale getirilmiş
*Selçuklular döneminde Uygur yazısının bilindiği kaynaklar tarafından bize aktarılmıştır.
*Zamanla Arapça resmi ve yazı dili olarak yaygınlık kazanmıştır.
ilmi alandaki kurumsallaşma,Selçuklular döneminde yeni bir boyut kazanmıştır.
*Bugünkü üniversitelerin öncüleri mahiyetinde büyük medreseler yaptırmışlardır.

 Nizâmiye Medresesi: Alp Arslan zamanında Nizamü’l-Mülk tarafından 1067’de Bağdat’ta
açılmıştır.
*Sadece müderrisler değil öğrenciler de maaşa bağlanmışlardır.
*Medreseler, Batıni hareketine karşı toplumu bilinçlendiren en önemli merkezlerden
olmuşlardır.


ÜNİTE 7-ORTA ASYA’DA KURULAN TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİ

1. HÂRİZMŞAHLAR (1097-1231)
A. SİYASÎ TARİH

*Hârizm ve İran bölgesinde 1097-1231 yılları arasında hüküm süren bir müslüman
Türk hanedanıdır.
 Hârizmşahlar’dan önce Hârizm bölgesinde aynı adla şu hanedanlar hüküm sürmüştür:
1. Afrigoğulları 2. Me’mûnîler 3. Altuntaşoğulları 4. Anuştiginoğulları (son
Hârizmşahlar)
*Sultan Melikşah, Hârizm gelirlerinin tasarruf yetkisini taştdârı olan Türk asıllı Anuş
Tegin Garçeîye verdi.
*1097’de Anuş Tegin’in oğlu Kutbüddin Muhammed’in Hârizm’e vali tayin
edilmesiyle Hârizmşahlar hanedanı kurulmuş oldu.
*134 yıl süren bu hanedan, ilk 60 yılında (1097-1157) Büyük Selçuklulara bağlı
devletlerden biriydi.
*Az zamanda çok geniş ülkeleri ellerine geçirdiler.
 Harizmşahlar başlıca şu müslüman hanedanlarla çeşitli ilişkilerde bulundular:
1.Abbasîler 2.Bâvendîler 3.Karahanlılar 4. Gazneliler 5.Gurlular
6. Büyük Selçuklular 7. Eyyûbîler 8.Anadolu Selçuklu Devleti 9.müslüman
olmayan Moğol kökenli Karahitaylar 10.Moğol İmparatorluğu
*Hârizmşahlar tahtına geçen hükümdarlar ve dönemleri:
1. KUTBUDDİN MUHAMMED DÖNEMİ (1097-1128)
*Selçuklular adına bölgeyi fiilen idare eden ilk Hârizmşah Kutbüddin
Muhammed’dir.
*Kutbüddin Hârizmşah babasının sağlığında Merv’de iyi tahsil görmüş, siyaset
usullerini öğrenmiş, yetenekli ve âdil bir idareci, ilim ve dinin hâmisi aydın bir
şahsiyetti.
*Selçuklu sultanlarının emirlerine harfiyen uymuştur.
*Her yıl kendisi veya büyük oğlu Alâeddin Atsız, Sultan Sencer’in sarayına giderek
vergi ve hediyelerini takdim ederlerdi.
*Adına yazılmış olan bazı eserlerde “Kutbü’d-dîn ve’d-dünyâ, Ebü’l-feth, Muînü
emîri’l-mü’minîn” lâkaplarıyla anılması onun kudret ve nüfuzunu göstermektedir.

2. ATSIZ DÖNEMİ (1128-1156)
*Atsız ilk zamanlarında Sencer’e sadakatle hizmet etti.
*Bir süre sonra rakiplerinin etkisiyle Sencer’e bağlılığıyla ilgili aleyhine bazı
söylentiler çıktı.
*Cend ve Mangışlak gibi stratejik önemi büyük bölgeleri zaptederek politik
nüfuzunu yaymaya başladı.
*Karlıklular isyan çıkardı.
*Hakim olduğu yerlerde kendi adına hutbe okutup, Sencer’in adının anılmasını
yasakladı.
3. İL ARSLAN DÖNEMİ (1156-1172)
*İl Arslan, 1157’de Sencer ölünce Doğu İran’ın en kudretli hükümdarı haline geldi.
*Karahıtaylar’ın hücumlarına karşı koyduysa da onlara vergi vermekten kurtulamadı.
*Irak Selçukluları ile de dostane münasebetler kurdu.

4. ALÂEDDİN MUHAMMED TEKİŞ (1172-1200)
*Sultanşah’ın ve annesinin tahrikiyle Tekiş’in üzerine yürüyen Müeyyed Ayaba, yapılan
savaşta mağlûp oldu ve öldürüldü (1174).
*Tekiş ,Bâvendîler’in hakimiyetindeki Taberistan’a akınlar düzenleyerek Bistâm,
Damgan gibi vilâyetleri ele geçirdi.
*Sultanşah’ın ölümünden (1193) sonra nüfuzunu Doğu İran’da da hissettirmeye başladı.
*1194’te Rey civarındaki savaşta II. Tuğrul’u yenerek ırak Selçukluları’na son verip İran
ve Irâk-ı Acem’de hâkimiyeti ele geçirdi.
*Hârizmşahlar’ın en büyük şahsiyetlerinden biri olan Tekiş bu tarihten itibaren sultan
unvanını kullanmaya başladı.
*Tekiş 1200’de ölünce yerine oğlu Alâeddin Muhammed (1200- 1220) geçti.

5. ALÂEDDİN MUHAMMED (1200-1220)
*Alaeddin, önce Gurlu sultanları Şehâbeddin Muizzüddin ve Gıyâseddin Şemseddin ile
mücadeleye girdi.
*Alâeddin, Şehâbeddin’e elçi yollayarak dostane münasebetler kurdu. Onun amacı,
âdeta vasalleri haline geldiği Karahıtaylar’ın nüfuzunu kırıp onları Mâverâünnehir’den
atmaktı.
*İki yıl sonra kızının isteğiyle damadı Semerkant Sultanı Osman’ı öldürterek Batı
*Karahanlılar’ı tarih sahnesinden sildi.
*Kıpçak bozkırlarındaki göçebe Kıpçaklar üzerine başarılı seferler yapıp Sığnak’ı topraklarına
kattı(1215). Aynı yıl Gazne’yi aldı ve oğlu Celâleddin’e verdi.
*İslâm dünyasının önderi olma yolunda gayret sarfettiyse de bir sonuca ulaşamadı.
*Halife Nâsır-Lidînillâh’ın ismini hutbeden çıkarttı ve Seyyid Tirmizî’nin halifeliğini ilân
etti.
*Mâzenderan yoluyla gittiği Hazar denizinin güneydoğu sahillerine yakın Âbeskûn
adalarından birine sığındı; orada hastalanarak öldü. Oğlu Celâleddin’i kendine veliaht
tayin etmişti.
6. CELÂLEDDİN (1220-1231)
*Hârizmşahların bu son hükümdarının hayatı, maceralar ve kahramanlıklar ile dolu
geçmiştir.
*Gece-gündüz demeden, var gücüyle Moğollara karşı çarpıştı.
*Daha sonra Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad ile bozuştu.
*1230’da meydana gelen Yassıçemen Savaşı’nı kaybetti.
*Sığındığı Âmid’in bir dağ köyünde öldürüldü (1231).
*Böylece Türk-İslâm tarihinde önemli rol oynayan Hârizmşahlar hanedanı yıkılmış oldu.
B.TEŞKİLÂT, KÜLTÜR VE MEDENİYET
*Hârizm, başlangıçta özerk bir eyalet iken daha sonra Selçuklular’a tâbi bir devletin ve
nihayet çok geniş bir sahaya hükmeden bir imparatorluğun kurulduğu yer oldu.
*Hârizmşahlar, Büyük Selçuklu Devleti’nin teşkilâtını örnek aldılar.
*Devletin hâkimiyet sahasının genişlemesine paralel olarak saray teşkilâtı, teşrifat
usulleri, lakap ve unvanlar daha tantanalı ve daha azametli bir hal aldı.
*Hükümdarlar “Hârizmşah” unvanına ilâveten “hudâvend, el-melikü’l-muzaffer, elmelikü’l-
muazzam, es-sultânü’l-muazzam, es-sultânü’l-a’zam” gibi unvanlar ve
“kâhirü’l-kefere ve’l-müşrikîn, muînü emîri’l-mü’minîn, burhânü emîri’l-mü’minîn”
gibi lâkaplar kullandılar.

*Kendisini Selçuklularla Karahıtaylar’ın vârisi sayan ve cihan hâkimiyeti iddiasında
bulunarak Abbasî halifesini de hâkimiyeti altına almak isteyen Alâeddin Muhammed b.
*Tekiş ise bunlardan başka Sencer ve İskender-i Sânî lâkaplarını da aldı.
*Hükümranlık alâmeti olan bayrak ve çetr Büyük Selçuklular’ınki gibi siyahtı.
 Başlıca saray görevlileri yine Selçuklular’da olduğu gibi;
vezir, hâcib-i has, taştdâr, silâhdar, câmedar, emîr-i alem, mîrâhur, emîr-i şikâr,
devâtdâr ve çaşnigîr adlarını taşıyordu.
*Merkezî idarenin ve bürokrasinin başında vezir bulunurdu.
*Vezir“ Hâce-i büzürg” ve “nizâmü’l-mülk” lâkaplarını taşımaktaydı.
*Vezir, teşrîî, icrâî, askerî ve kazâî yetkilere sahipti.
*Devletin resmî dili Farsça idi.
*Devlet işlerini yürüten ve vezirin emrinde çalışan divan teşkilâtı Selçuklular’ınkinden
farksızdı.
*Askerî teşkilât da esas itibarîyle Selçuklular’dan alınmıştı.
*Atsız zamanında oldukça önemli ve düzenli bir kuvvet teşkil eden Hârizmşah ordusu
*Alâeddin Tekiş döneminde bölgenin en büyük gücü haline gelmişti.
*Ordunun ihtiyaçları Dîvân-ı Arz tarafından karşılanırdı.
*Askerî iktâ sistemi aynen Selçuklular’da olduğu gibi yürürlükteydi.
*Müslüman olmayan Türkler ve Karahıtaylar’la yapılan savaşlara mücahid ve dervişler
de gönüllü olarak katılırlardı.
*Adlî teşkilâtın başında bizzat hükümdar tarafından tayin edilen “akda’l-kudât” unvanlı
bir âlim bulunurdu; bütün ülkedeki kadıların tayin, azil ve teftişi ona aitti.
*Ordu mensuplarının şerî kaza ile ilgili iş ve davaları ordu kadısı,

*Devlet erkânı aleyhine açılan davalarla devlete karşı işlenen suçlar da bizzat
hükümdarın başkanlık ettiği Dîvân-ı Mezâlim tarafından görülürdü.
*Gürgenç (Hazret-i Hârizm, Ürgenç, Ciircâniye), maddî bakımdan olduğu kadar ilmî ve
edebî açıdan da Horasan şehirleriyle rekabet edecek seviyeye yükseldi ve Atsız
devrinden başlayarak Tekiş ve Alâeddin Muhammed zamanında en seçkin âlim ve
sanatkârları cezbeden bir İlim ve sanat muhiti haline geldi.
*Buhara ve Merv de kıymetli kütüphane, medrese ve vakıflarıyla Hârizmşahlar’ın
hâkimiyetinde birer ilmî ve fikrî merkez konumunda idiler.
*Sadece Merv’de on kütüphane vardı. Bunlardan Cuma Camii’nin yanındaki Aziziye
Kütüphanesi’nde 12.000, Kemaliye Kütüphanesi’nde yaklaşık 10.000 cilt kitap
bulunuyordu.
 Bu dönemde dil ve edebiyat, dinî ilimler ve felsefede temayüz etmiş ünlü simalardan
bazıları şunlardır:

Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Necmeddîn-i Kübrâ, Mecdüddin el-Bağdâdî, Şehristânî,
Mutarrizî, Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Aziz el-Hârizmî, Şehâbeddin Hivâfî, Nesevî,
Nizâmeddin Hârizmî, Ebü’l-Hasan el- Hârizmî, Hüccetü’l-Efâzıl Ali b. Muhammed elİmrânî
el-Hârizmî, Kasım b. Hüseyin el-Hârizmî, Zeynülmeşâyih Ebü’l-Fazl Muhammed,
Ebû Mudar Mahmûd b. Cerîr ed-Dabbî, Ebû Ya’kûb es-Sekkâkî, Bahâeddin
Muham¬med b. Müeyyed el-Bağdâdî, Şâhpûr-i Nîsâbûrî, Zülfıkar Şirvânî, Muizzî,
Evhadüddîn-i Enveri, Edîb Sâbir ve Reşîdüddin Vatvât.

*Harizmşahlar döneminde devletin resmi mezhebi Sünnîlik ve Hanefîlikti.
*Bazı bölgelerde Şafiîlik de yaygındı.
*Hasan Sabbah’ın kurduğu Alamut merkezli Batınî/İsmailî örgüte karşı devlet kesin bir
karşı tavır içindeydi.
*Hârizmşahlar ülkesinde sûfîler son derece etkin konuma ulaşmışlardı.
*Onlara karşı olanlar ise kadılar ve müderrisler gibi devletin görevlileriydi.
*Bahaüddin Veled de devletin merkezinde etkili olan bir sûfî şeyhiydi.
*Hârizmşahlar Moğol istilâsı karşısında yıkılmışlardır.
2. ÇAĞATAYLAR (1227-1369)
*1227-1370 yılları arasında Mâverâûnnehir, Yedisu ve Doğu Türkistan’da hüküm süren
bir hanedandır.
*Adını Cengiz Han’ın oğlu Çağatay’dan alır.
*Halkının büyük çoğunluğu Türk olan bu devlet, XIV. yüzyıl başlarında İslâm’ı kabul
*etmiş ve hızla Türkleşmiştir.
*Çağatayların tahtına oturan ilk Müslüman han Mübarek Şah (1266) tır.
*Kebek Han (1320-1326) da Müslüman olmamakla beraber İslâm’a karşı müsamahalı bir
tavır takınmıştır.
*Devlet zamanla zayıflamış ve toprakları üzerinde bir takım Türk-İslâm hanlıkları
kurulmuştur.
3. TİMURÎLER (1370-1507)
*Timur “Sâhib-kırân-ı âzam” (Cihan hükümdarı) “Timurlenk” (Aksak Timur) ve “Timur
*Gurkan” (Güvey Timur) gibi adlarla anılmıştır.
*Timur, Cesur, zeki, bilgili bir Türk asilzadesi dir.
*Timur, her biri zaferle sonuçlanan 17 sefer düzenlemiş, 27 ülkenin hakanına boyun
eğdirmiştir.
*Timur, kariyerine önce bir askeri birliğin komutanı olarak başladı.
*Timur, Kazgan Han’ın kızı Olcay Türkan’la evlendi ve büyük bir birliğin komutanı oldu.
*1370’de Timur, Belh şehrinde, mutlak hakim ve tam bağımsız bir duruma geldi.
*Fakat geleneğe göre Cengiz Han soyundan gelmediği için hükümdar olamıyordu.
*Belht’te toplanan Kurultay, Timur’a “Kutbüddin”ve “Sâhib Kırân” unvanlarını verdi.
*1371- 1377 yılları arasında Hârizm’e üç, Moğolistan’a iki sefer düzenledi.
*1378’de birinci Altın Ordu seferi ile ününü bütün dünyaya duyurdu.
*Timur Doğu Avrupa’ya hakim olan Toktamış’ı yenerek ülkesini işgal ve tahrip etmiştir.
*Timur’un batı siyasetinin esasını, Anadolu dahil Orta Doğu’yu hakimiyet altına almak
oluşturuyordu.
*1402’de Ankara Savaşı’nda Osmanlı sultanı Yıldırım Beyazid’i mağlup ederek bu
emelini gerçekleştirmiş oldu.
*Timur, Turan, İran, Rum (Anadolu), Mağrib, Suriye, Mısır, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem,
Mazenderan, Geylan, Şirvan, Azerbaycan, Fars, Horasan, Büyük Tataristan, Hârizm,
Hotin, Kâbilistan, Bahter, Zemin, Hindistan, Gürcistan ve Ermenistan’ı hakimiyetine
alarak topraklarını 14 milyon km kareye ulaştırmıştır.
*O, 1404 kışında Çin’e karşı bir sefere çıktı ve Otrar şehrinde 1405’te vefat etti.

ŞAHRUH (1405-1447)
*Devletin başına kısa bir mücadelenden sonra oğlu Şahruh geçti (1405-1447).
*1409’dan sonra da Semerkant’ı kendisine bağladı.
*Ardından 1420’de bütün Timurlu ülkesinin hakimi, Hindistan ve Çin’in resmen
hükümdarı oldu.
*ULUĞ BEY (1447-1449)
*Şahruh’un 1447’de vefatıyla oğlu, Semerkant hakimi Uluğ Bey tahta çıktı.
*Hükümdarlığı yanında fen ve ilme hizmet eden Uluğ Bey (1447-1449), oğlu Abdüllatif
tarafından 1449’da öldürüldü.
*EBÛ SAİD (1451- 1469)
*Uluğ Bey’in ölümü üzerine başlayan taht mücadelesini kazanan Ebû Said (1451- 1469)
oldu.
*O, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed’den sonra dönemin en güçlü hükümdarıydı.
*Ebû Said,Güç dengelerine göre hareket ediyordu.

HÜSEYİN BAYKARA (1470-1505)
*Timurluların son hükümdarı Hüseyin Baykara’dır.
*Herat ve Horasan üzerinde hüküm sürmüştür.
*Baykara zamanında Timurlular kültürel bakımdan en parlak dönemlerini yaşadılar.
*Özbekler de denilen Şeybanîler 1507’de Timurlulara son verdiler.
4. ŞEYBANÎLER (1428-1598)
*Şeybanîler, Batı Türkistan’da Timurların zayıflaması üzerine devlet kurmuş bir Özbek
Türk hanedanıdır.
*Hanedan adını, Özbek hanlarından Şeybanî (Şibanî) Muhammed Han’dan almıştır.
*Özbekler, XV. yüzyılın birinci yarısından itibaren Türkistan’da belirleyici siyasi, sosyal
ve ekonomik güçlerden biri haline gelmişler ve bunu XX. yüzyıl başlarına kadar
sürdürmüşlerdir.
EBÜLHAYR HAN (1428-1468)
*Özbeklerin lideri Ebülhayr Han (1428-1468) Batı Sibirya’da Sibir şehrinde 1428’de
kendini han ilan ederek Özbek Hanlığı (1428-1598)’nı kurdu.
*Doğu Türkistan Hakimi Yunus Han tarafından 1468’de öldürüldü.
ŞEYBANÎ MUHAMMED HAN (1500-1510)
*Maveraünnehir’de Özbek hakimiyetini iyice sağlamlaştırdı.
*1510’da Safevîlerle giriştiği bir savaşta yenildi ve hayatını kaybetti.
ABDULLAH HAN (1553-1598)
*Abdullah, Buhara’yı 1557’de alıp bir süre başkent yaptı.
*Bundan sonra Özbek Hanlığı, Buhara Hanlığı olarak anılmaya başladı.
*Abdullah Han döneminde Buhara uluslar arası bir üne ve öneme kavuştu.
ABDÜLMÜMİN (1598)
*Yerine oğlu Abdülmümin (1598) geçtiyse de 8 ay sonra bir suikast sonucu öldürüldü ve
böylece hanedan sona erdi.

5. BUHARA HANLIĞI-EMİRLİĞİ (1599-1920)
*Özbek Şeybanîlerin bir devamıdır.
*Orta Asya’nın siyasi ve kültürel tarihinde XX. yüzyılın başlarına kadar söz sahibi olmuş
bir Türk-İslâm devletidir.
*Devletin yıkılışına kadar Canoğulları (Astrahanlar) (1599-1785) ve Mangıtlar (1785-
*1920) hüküm sürmüşlerdir.
*Bakî Muhammed ( 1599-1606) Şeybanîlerin Safevîler tarafından 1599’da ortadan
kaldırılması üzerine, kendisini Buhara hanı ilan etti ve böylece iktidar Canoğulları
sülalesine geçmiş oldu.
*Buhara Hanlığı’nda önemli dönüşüm noktalarından biri Ubeydullah Han (1702-1711)’ın
iktidar dönemidir.
*Onun merkezi idareyi güçlendirmek için başlattığı siyasi ve ekonomik düzenlemeler iç
karışıklıklara ve isyanlara sebep oldu.
*Fergana vadisi Buhara’dan ayrılarak Hokand Hanlığı olarak teşkilatlandı.
*Canoğullarının Buhara Hanlığı’ndaki hakimiyeti Ebulfeyz Han (1712- 1753)’la sona erdi.
*Ebulfeyz Han’dan sonra ailenin erkek evladı olmadığı için, taht Mangıtlar’a geçti.
*İlk Mangıt emiri Atalık Muhammed Rahim (1753-1758) dir.
*Tahta oturan Mir Masum Şah (1784-1800)’ın “emir” unvanını kullanmayı tercih
etmesiyle devlet Buhara Emirliği adıyla anılmaya başladı.
*Bu esnada tahta geçen Emir Haydar (1800-1826) daha çok barışçı bir siyaset izledi.
*Kardeş Hive ve Hokand hanlıkları ile mücadele etti.
 Emir Muzaffer Han (1860-1885) zamanında 1868’de imzalanan bir antlaşma ile
Buhara;
içişlerinde bağımsız,
dış işlerinde Rusya’ya bağlı bir devlet haline geldi.

*Buhara Emirliği tekrar 1917’den sonra siyasi bir güç olarak ortaya çıktıysa da 1920 de
*Bolşeviklerin yardımıyla Yaş (Genç) Buharalılar tarafından ortadan kaldırıldı.
6. HÎVE HANLIĞI (1512-1920)
*XVI. yüzyılda Hârizm’de kurulan ve 1920’ye kadar aralıklarla devam eden bir Türk
hanlığıdır.
*Yadigar Han soyu, bazı siyasi meselelerde, özellikle Safevîler hususunda Osmanlılar ile
ortak vizyonlara sahipti.
*Osmanlılarla anlaşıp, zaman zaman İran topraklarına akınlar yaptılar.
*XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Hive hanlığının ekonomik, ardından da sosyal
ve siyasal istikrarı bozuldu.
*1576’da Amuderya nehrinin yatak değiştirip, Aral Gölü’ne akması neticesinde ortaya
çıkan kuraklık ve Kalmuk İstilası, devletin ekonomik durumunu alt-üst etti.
Arab Muhammed Han (1603-1623), kuraklığa uğrayan Gürgenç’i terk edip, Hive’yi
başkent yaptı (1603).

*İranlı Nadir Şah ın ölümü (1747) üzerine ülkede Özbekler, Türkmenler, Karakalpaklar
ve Kazaklar arasında hakimiyet mücadelesi başladı.
*Kongratlar sülalesinden Mehmed Emin İnak (1770-1791), Yadigaroğullları hanedanına
son vererek hanlık tahtına oturdu.
*Türk boyları arasındaki mahalli hakimiyet mücadeleleri hanlığı zayıflattı ve Rusların
bölgeye sızmalarına zemin hazırladı.
*Hive’yi toparlamak isteyen Muhammed Rahim Han (1806-1825) Ruslarla dostça
ilişkiler kurdu.
*Ruslar, II. Muhammed Rahim Han (1864-1910) zamanında 1873’te Hive’yi kendilerine
bağladılar.
*Rusya’ya bağlı dönemde İsfendiyar Töre (1910-1918) ve oğlu Abdullah (1918- 1920)
tahta geçtiler.
7. HOKAND HANLIĞI (1710-1876)
*Hokand Hanlığı XVII. yüzyılın başlarında Fergana vadisinde kurulan ve XIX. yüzyılın son
çeyreğine kadar varlığını devam ettiren bir Özbek Türk devletidir.
*Şeybanîlerden Ebulhayr’ın torunlarından Şah Ruh, Buhara Emirliği’nden ayrılıp 1710’da
*Fergana vadisinde Hokand şehrini başkent yaparak Hokand Hanlığı’nı kurdu.
ülke toprakları, 1738’de Çinliler tarafından işgal edildi.
ÂLİM HAN (1799-1808)
 Âlim Han (1799-1808) Hokand’ı Çin hakimiyetinden kurtararak devleti adeta yeniden
kurdu.
*Bölgenin önemli kentlerinden Taşkent’i topraklarına katmıştır.
*Yönetimi yeniden yapılandırıp, ticareti, tarımı ve orduyu güçlendirdi.
ÖMER HAN (1808-1821)
*Ömer Han (1808-1821), ağabeyi Âlim Han’dan sonra tahta geçmiştir.
*Eğitime önem vermiş, alimleri korumuş, çok sayıda cami ve medrese yaptırarak
hanlıkta İslâmi kimliği ve kültürü güçlendirmeye çalışmıştır.
*Kırgız bozkırlarının büyük bir kısmını ve Türkistan (Yesi)’ı topraklarına katınca “emiru’l
müminin” unvanını kullanmaya başlamıştır.
MUHAMMED ALİ (MEDALİ) (1821-1842)
*Yerine geçen oğlu Muhammed Ali (Medali) babasına nazaran daha zayıf kalmıştır.
*Onun zamanında ülke Buhara Emirliği tarafından işgal edilmiştir.
*Baskılara dayanamayan Hokand halkı, 1845’te Buharalıları topraklarından çıkarmıştır.

HUDÂYAR HAN (1845- 1858)
*Rusya’nın yayılımcı siyaseti ile karşılaşan Hokand Hanlığı, 1858’te Ak Mescit’i, 1865’te
Taşkent’i kaybetmiştir.
*Ruslar 1876’da hanlığı tamamen işgal ederek Fergana Vilayeti adı altında Türkistan
*Genel Valiliği’ne bağlayıp varlığına son vermişlerdir.
8. KAŞGAR-TURFAN HANLIĞI (1418-1877)
*Kaşgar-Turfan Hanlığı, Türkistan’ın doğusunda Çin’e karşı, aralıklarla varlığını sürdürmüş
bir Türk-İslâm devletidir.,
VEYİS HAN (1418-1428)
*Çağatay hanlarından Veyis Han (1418-1428) tarafından kurulmuştur.
*Kaşgar, Yarkent ve Hotan çevresine tamamen hakim olmuştur.
*Veyis Han’ın 1429’da ölümünün ardından Esen Buğa, onun 1462’deki ölümü üzerine de
*Yunus Han tahta çıktı.
ESEN BUĞA ( 1429 )
YUNUS HAN

*1484’te Taşkent’i Timurlularden alarak, başkentini Turfan’dan buraya nakletti.
AHMET HAN
*1486’da ölen Yunus Han’ın yerine oğlu Ahmed geçti.
*Oyratlara ve Kalmuklara karşı başarılı seferler yapan Ahmed Han, Uygurların yoğun
olarak yaşadıkları Aksu ve Turfan’da hüküm sürmekte,
kardeşi Mahmud Han ise Taşkent’ten ülkenin batı bölgesini idare etmekte idi.
MANSUR (1503-1543)
*Uygur hanı olarak tanınan Mansur ’un iktidarı daha çok ilim ve kültüre verdiği önemle
temayüz etmiştir.
*O, imar faaliyetleri yanında özellikle göçebe Türkler arasında İslâmiyet’i yaymak için
çaba harcadı.
*Ancak ölümü üzerine başlayan iktidar kavgaları hanlığı zayıflattı.
*Çinliler, XVII. yüzyılda devleti kendilerine bağladılarsa da ayaklanmalar devam etti.
YAKUB BEY (1866 )
 XIX. yüzyılın ikinci yarısında Yakub Bey, Kaşgar Hanlığı’nı adeta yeniden kurdu.
1866’da kendini Kaşgar Hanı ilan edip ülkeyi Çin tahakkümünden kurtarmaya ve
toparlamaya çalıştı.

*Doğudan Çinliler, kuzeyden Ruslar, güneyden İngilizler topraklarını tehdit
etmekteydiler.
*Bunun üzerine o, 1870’te Osmanlı Sultanı Abdülaziz’e bağlılığını bildirip siyasi ve askeri
yardım talebinde bulundu.
*Osmanlılar, askeri öğretmenler ve bir miktar silah göndermekten başka bir yardım yapamadılar.
*Yakup Han’ın 1877’de ölümü üzerine Çin, hanlığı “Yeni Fethedilmiş Ülke” anlamına
gelen Sinkiang (Sincan) adıyla topraklarına kattı.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla