|  Durumu:    Medine No :  15399  Üyelik T.:
24 Aralık 2011  Arkadaşları:1 Cinsiyet: Mesaj :
264Konular:
59  Beğenildi:189 Beğendi:36
 Takdirleri:10 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   çocuğunuzun okul başarısı için 
  ÇOCUĞUNUZUN OKUL BAŞARISI İÇİN"Çocuğunuzu bir "not makinesi" olarak görmeyin" Cristine Brunet
 "Okul başarısı yüksek çocukları incelediğimizde çocuğuna sarılan, öpen
 onunla küçüklüğünde ilgilenen babayı buluruz."       Zig Ziglar
 Seminerlerimde "Basarı nedir, tarif eder misiniz?" diye ailelere sorarım. Sonra da peşinden şu soruyu eklerim; "Dersleri iyi olmayan; takdir ya da teşekkür alamamış, her hangi bir üniversiteyi kazanamamış bir kimseyi başarısız olarak kabul edelim mi? Gerçekten yanlış ama çocuklarımızın başarısı hep "ders başarısı" olarak algılanıyor. Ve maalesef aileler övünmek için çocuklarını mahvediyorlar. Basarı dendiğinde hep "dış başarıyı” algılıyoruz. Dış basarı; başkaları tarafından gözlenebilen davranışları   içerir.   Çocuk için    ele   alacak   olursak; Takdir alması, okul birincisi olması,   doktor,   mühendis v.b olmasıdır. Büyükler için ele alacak olursak; Parasal yönden zengin olma, şöhrete kavuşma, mevki ve kudret sahibi olma gibi...
 Birisi "kızım evleniyor" dese, hemen; "damat ne iş yapıyor?" diye sorarız.
 "Arabası, evi, malı, mülkü var mı?" diye sorar, damadın "başarını derecesini" saptamaya çalışırız.
 Bu konuyla ilgili; iç ve dış başarıyı çok güzel yansıtan, hepinizin de bildiği güzel bir hikaye sizlere aktarmak istiyorum
 
 HİKAYE
 
 Adamın birinin saygısız, terbiyesiz etrafındakileri üzen bir oğlu varmış
 Adam oğluna her seferinde "sen adam olamazsın" dermiş. Oğlunun da bu
 çok zoruna gidermiş. Oğlu okumuş bir ile Vali, olmuş, ve babasına “adam
 olduğunu" ispatlamak için kendi konumunu görsün diye. Apar topar babasını
 ayağına getirttir”. adamcağız öğle ani ve hızlı  getirtilmiş  ki korkmuş ve ürkmüş.  Karşısında  Vali  olarak oğlunu görünce şaşırmış. Oğlu babasına:
 "Baba gördün mü ben, Sen bana adam olamazsın der dururdun. Bak ben Vali
 oldum" demiş. Babası, üzgün ve paldır küldür getirilmekten
 kızgın : "Oğlum" demiş.
 “ Ben sana Vali olamazsın demedim, adam olamazsın “ dedim. Eğer adam olsaydın zaten babanı, bu şekilde ayağına getirtmezdin” .
 
 Dünya   olimpiyatlarında   Türkiye'de   TÜBİTAK   ın yapmış olduğu Matematik olimpiyatında    Okulumuza peş peşe  madalya getiren bir  öğrencim vardı. Ama arkadaşlarıyla  uyumu ve dostluğu yok denecek azdı.Kimseyle konuşmazdı. Sürekli okulun çevresinde tek başına gezerdi. Başarı, sadece ders başarısı, ya da buradaki öğrencimizi o  ders hem olimpiyat başarısı, olarak ele alırsak "çok başarılı" bir gençti.  Ama sorarım size insanlarla iletişimi çok zayıf olan bu gençle kim evlenmek ister. Evlendi diyelim, yarın eşiyle, çocuklarıyla ilişkisi ne kadar iyi olacak.
 Okul hayat, boyunca dersleri zayıf olmasına rağmen; uyumlu bir eş, çocuklarıyla ilgilenen harika  bir baba, arkadaşlarının ısrarla aradığı ve sevdiği bir dost olmayı başaran bir kimseyi başarısız mı kabul edeceğiz? Ya da profesör olmasına rağmen etrafındaki insanların hepsini, küstürmüş,
 herkesin arkasından  lanetler okuduğu bir insan, sırf “profesör” diye
 başarılı mı, kabul edeceğiz?
 Okula başlangıç, çocuğun yaşamında bir dönüm noktasıdır. Ünlü Türk düşünürü Gazali, okula başlayan çocuğu olan anne-babalara şu öneride bulunur.
 “Okuldan döndükten sonra çocuğun güzelce oynamasına ve okul yorgunluğunu gidermesine izin verilmelidir. Çocuğun oyundan alıkonması ve devamlı eğitim yükü altında ezilmesi, onun kalbini öldürür,  zekasını  köreltir ve hayatı başına zindan eder. Hatta onu. dersten başını kurtaracak çare aramaya yöneltir."
 Anne- baba çocuğa öğrenmesi konusunda baskı yerine destekle yardımcı olmalıdır.
 Bu amaçla okula başlayan çocuğun hala oyun çocuğu olduğu akıldan çıkartılmamalı OYUN' a ve ÇALIŞMA' YA ayrı zaman ayırarak "Programlı Yaşam"a çocuk özendirilmelidir.
 Okuldan yorgun gelen çocuk, ev içinde basket potasına sünger top atarak ya da bahçede oynayarak, dinlendikten en az l saat sonra tekrar derse oturabilir.
 "Çok çalışmak" yerine "verimli çalışmak" ilkesi temel alınmalı, bunun için zamanı iyi kullanması, çocuğa öğretilmelidir. Anne, çalışma alışkanlığını kazanmakta olan çocukla aynı masayı paylaşmamalı, zaman-zaman yanına gelerek ihtiyacı olduğu konularda sorularını cevaplamakla yetinmelidir.
 Okuldan gelen çocuk "bugün derste başarılı mıydın?" sorusu yerine "Günün nasıl geçti, hoş geldin" cümlesiyle karşılanmalı, ilgi alanı ders başarısı değil, çocuğun kendisi olmalıdır. Anne- baba, aksamları kitap okuyarak çocuğu okumaya özendirmeli, hafta sonları açık alanlarda ( koru, kır, deniz kıyısı) yürüyüş, balık tutma ya da sinema, tiyatro, maç gibi farklı etkinliklerle değerlendirilmelidir. Çocuk, özgüvenini kazanması için ders dışında kendisini kanıtlayabileceği etkinliklere (bale, herhangi bir enstrüman çalma, yüzme, resim kursu, basketbol, tekvando vb.) yöneltilmeli, bu yöneltmede temel ölçü ilgi ve yetenekleri olmalıdır.
 
 Hayatımız boyunca anlaşılmıştır ki "neşe ve istek" gerçekten önemli bir "motivasyonel öğrenme yöntemi" dir. Bunun için çocuklarımızda öğrenme faaliyetlerine karsı "neşe ve istek" meydana getirmemiz şarttır yoksa çocuklarımız iyice okuldan soğuyorlar. Dersler konusunda ki yaptığımız baskılar, sıkıştırmalar onların öğrenme isteklerini öldürüyor.
 
 6 ve 7 sınıflarda ki öğrencilerimize; "ders denilince ne hissettiğinizi bana söyler misiniz ?" diye sorduğumda aldığım cevaplar gerçekten felaketti;
 •     "Kusacağım geliyor." »     "Nefret ediyorum."
 •     "Kabus gibi bir şey."
 •    "Tiksiniyorum."
 Bu cevapları veren bir öğrencinin başarılı olması ne kadar mümkündür? Ve acaba başarısızlık sadece bu öğrencilerin suçu mudur? diye ister istemez   kendi   kendime   soruyorum.   Evet   istek   ve   neşe   uyandırmak zorundayız.
 
 San   Diego  Eyaleti'nde  yapılan  bir araştırma, neşe  ve isteğin öğrencilerin sınavlarında daha başarılı bir sonuç elde etmelerine yardımcı olduğunu gösterdi. Dersten tam altı hafta sonra yapılan sınavda eğlenceli derslere katılan öğrenciler daha fazla basarı sağladılar.
 |