Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Mayıs 2016, 21:03   Mesaj No:1

Seyfan23

Avatar Otomotik
Durumu:Seyfan23 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 54610
Üyelik T.: 24 Mayıs 2016
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3
Konular: 2
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Bir Hadis Işığında Zayıf Hadislerle Amel Mevzusu

Bir Hadis Işığında Zayıf Hadislerle Amel Mevzusu

”İlim Çin’de bile olsa onu talep ediniz.” (Beyhakî)

İslam âlimleri Hazreti Peygamber aleyhisselâmın hadislerini büyük bir titizlikle muhafaza edip kitaplarına kaydetmişlerdir. Bu çalışmalar neticesinde mevzû, zayıf, hasen ve sahih hadisler birbirinden ayırılmıştır. Hadislere ve onları rivayet edenlere adeta not verilerek derecelendirmeler yapılmıştır. Hadis ilimlerinin çokluğu ve hadis ıstılahlarının zenginliği bu alanda yapılan çalışmalardaki titizliğin en açık göstergesidir.

Ulemâ sıhhati kesin olan hadisleri dinî hükümlerin kaynağı olarak görmektedirler. Bir hadisin sıhhatinin kesin olması ise ilk dönem hadis veya fıkıh âlimlerinin üzerinde ittifak etmeleriyle mümkün olabilmektedir. Bir hadis için bazı âlimler “sahih” bazıları ise “zayıf” demişler ise o hususta tercih söz konusudur. Lakin sıhhati üzerinde ilk asırlar itibarıyla ittifak mevcut ise sonrakilerin bu hususta itiraza hakları yoktur. Zira Ümmet’in icmaını delil olarak gösteren nasslar (âyet ve sahih hadisler) bulunmaktadır.

Bakara Sûresi’nin yüz kırk üçüncü âyetinde şöyle buyurulmaktadır: “Ve böylece sizi orta yolu tutan vasat bir ümmet kıldık ki insanlar üzerine şahitler olasınız, Peygamber de sizin üzerinizde şahit olsun…” Bu âyette hususen vasat ümmet olma vasfı daha belirgin olan Ashâb-ı Kirâm ve ilk dönem Müslümanlarına işaret edilmektedir. Ayrıca âyet-i kerîmede Ümmetin icmaının önemine delalet eden iki husus mevcuttur: Birincisi, Yüce Allah Ümmet-i İslamiye’ye Hazreti Peygamber aleyhisselâma ait bir vasfı vermektedir. Demek ki onların icma ve ittifakları peygamberane bir masumiyet kazanarak şer’i delil hükmünü almaktadır. İkincisi, Ümmet’in bizzat Allahu Teala tarafından şahitler olarak gösterilmesidir. Zira şahitler sözü doğru ve görüşü isabetli kimselerden seçilirler. Mezkür şahitlik ise dünya yaşamında temsil yoluyla diğer insanlara doğru ve yanlış hususunda yol göstermek, âhirette ise bizzat bu noktada kavlî (sözlü) şahitlikte bulunmaktır.

İslam Ümmeti’nin üzerinde ittifak ettikleri hususlardan biri, daha önce de değindiğimiz gibi, sahih hadislerin dinî hükümlerin kaynağı olmasıdır. Zayıf hadisler ise şer’î ahkâm noktasında kullanılmadıkları halde, değerlendirildikleri bazı alanlar mevcuttur. Bunlar amellerin fazîletleri, terhîp (korkutma), terğîp (teşvik etme), kıssalar, menkıbeler, mev’ize ve nasîhatler gibi hususlardır. Bu meseleyi çok kimselerin yakinen bildiği bir hadis üzerinden şerh etmeye çalışalım:

“İlim Çin’de bile olsa onu talep ediniz.” Hadisi âlimlerin büyük bir kısmına göre zayıf hadislerdendir. Bununla beraber bu hadis ihtiva ettiği veciz anlatım dan ötürü insanları ilmî araştırmalara teşvik için kullanılabilir.

Hadis iki yan cümleden müteşekkildir. Birincisi, “utlubû’l-ilme” ilmi talep ediniz ifadesidir ki bu kısımda bir kapalılık yoktur. İkincisi, “ve lev bi’s-sîn” Çin’de bile olsa ifadesidir ki bu ifadede fiil ve fâilin gizli olduğu görülmektedir. Fâilin durumundan ötürü âlimler bu hadîsi iki farklı şekilde yorumlamışlardır:

Birincisi: “Utlubû’l-ilme ve lev (kuntum) bi’s-sîn” şeklinde olup “Çin’de bile olsanız ilmi talep ediniz.” manasındadır.

İkincisi: “Utlubû’l-ilme ve lev (kâne) bi’s-sîn” şeklinde olup meşhur mealiyle “İlim Çin’de bile olsa talep ediniz.” Anlamındadır.

Müslümanların öğrenmelerinin üzerlerine farz olduğu ilimler kendilerine yetecek kadar îmanî, itikadî ve fıkhî ilimlerdir. Bir kimse Çin gibi İslamiyet’in merkezinden uzak bir küfür beldesinde bulunsa dahi bu ilimlere ulaşmaya çalışmalıdır. Bununla beraber edinilmesinin farz-ı kifâye olduğu ilimler de mevcuttur. Bunlarihtisas (uzmanlık) gerektiren meslekî ilimlerdir. Bu ilimler nass ve icmayla belirlenen ölçülere aykırı olmamak kaydıyla Çinliler gibi putperest bir toplum tarafından üretilmiş dahi olsa alınabilir.

Görüldüğü gibi bu hadis Çinliler veya her hangi bir gayr-ı Müslim toplumla ilgili ilmî münasebetlerin şeklini düzenleyen bir hüküm ihtiva etmeyip yalnızca ilme teşvik anlamı içerdiğinden ötürü alimler onu kullanmakta mahzur görmemişlerdir. Gayr-ı Müslimlerle ilgili bu anlamdaki münasebetler ise, değindiğimiz üzere, onların ürettiği İslamiyet’e Muvafık (uygun) düşen beşeri ilimlerin alınabileceği şeklindedir. Dinimize aykırı hususlarise merduttur, reddedilir. Bu mevzuyla ilgili sahih rivayetler mevcuttur ki onlardan birkaçını aktarmak istiyoruz:

1) Ebû Hureyre’den rivayet edildiğine göre Hazreti Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Hikmet mü’minin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” (Tirmizî, İbni Mace) Bu hadis hikmet niteliği taşıyan, yani insanlara fayda sağlayan beşeri ilimlerin kimler tarafından üretildiğine bakılmaksızın ehl-i iman ın onları alabileceği veya alması gerekliliğini izhar etmektedir.

2) Sahîh kaynaklarda belirtildiğine göre Ashâb’tan Temîm-i Dârî Mescid-i Nebevî’yi aydınlatmak için Suriye topraklarından kandiller getirmiştir. Binaları kandillerle aydınlatmak Hıristiyanlara ait bir uygulama olduğu için bazı sahabiler bu durum karşısında tedirgin olmuşlardır. Allah’ın Resulü ise Temîm’in dünya ve ahiretine dua ederek bu durumun Şeriat’e muvafık olduğunu izhar etmiştir. Demek ki insanların hayatlarını kolaylaştıran müspet bilimler ve teknik buluşların alınmasında bir beis yoktur.

3) Hazreti Peygamber aleyhisselâm ehl-i îmanın ehl-i kitaba dinî hususlarda bir şey sormalarını ve bu maksatla muharref İncîl ve Tevrât’ı okumalarını nehyetmiştir. Bu husus bir hadiste şöyle ifade edilmektedir: “Ehl-i kitaba bir şey sormayınız, zira onlar sapıtmış oldukları için sizi doğruya eriştiremezler. Eğer böyle yaparsanız ya batıl bir şeyi tasdik edersiniz veya bir doğruyu yalanlarsınız. Allah’a yemin ederim ki eğer Mûsâ hayatta olsaydı o bile bana tabi olmaktan başka bir şey yapmazdı.” (İmâm Ahmed) Ancak bilahare Efendimiz aleyhisselâm âlimlerin İslamiyet’i teyid eden hususları görmek için İncîl ve Tevrât’ı okumalarına izin vermiştir.

İlim Çin’de bile olsa…” hadisi az sayıda bazı âlimlere göre hasen olmakla beraber çoğunluğa nazaran zayuıftır. Bununla beraber Hazreti Peygamber aleyhi’s-salâtu ve’s-selâma yakışan bir veciz ifade tarzına sahiptir. Efendimiz aleyhisselâm, o vakit bilinen en uzak belde olan Çin topraklarını hedef göstererek iletişime girme ve yayılma noktalarında Müslümanlara geniş bir ufuk sağlamış olabilir. Ayrıca bu hadis ihbar-ı gayb (gelecekten haber verme) cihetinden i’cazlı bir muhtevaya sahiptir. Zira kâğıt, barut, cam, pusula, matbaa gibi mühim keşiflerin Çinlilerden alınacağını risâlet gözüyle görmüş olabilir, Allahu a’lem. İhbar-ı gayb suretinde gelen bazı hadislerin, zayıf olarak değerlendirilmelerine rağmen aynen tecelli etmesi muhadîslerin bu hususta ne denli titiz çalışma yaptıklarını göstermektedir.

Netice-i kelâm: Sahîh hadisler dinî hükümlerin kaynağını teşkil etmektedir. Mütekaddimûn yani ilk asırların âlimleri bir hadisin sahih olduğu hususunda ittifak etmişlerse bu noktada sonrakilerin itiraza hakları mevcut değildir. Zira bu ittifak o asırlar itibarıyla İslam Ümmeti’nin ortak ve küllî bir akıl oluşturması anlamına gelir. Ümmet’in ortak ve küllî aklına muhâlefet ederek birkaç aklı karışığın ardınca gitmek ne denli hatadır, hesap edilebilir. Zayıf hadisler ise günümüz toplumlarında zannedildiği üzere terk edilmesi gereken hadisler değildir. Zira birçok zayıf hadis vardır ki mana itibarı ile doğrudur. Ayrıca zayıf hadisler zaafı hafif ve şiddetli olanlar şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Zaafı şiddetli olmayan hadisler zikir, dua ve güzel ahlak gibi hususlarda, bazı hayırlı amellere teşvikte kötü amellerden sakındırma noktasında, kıssa ve menkıbelerin izahı gibi konularda kullanılabilmektedir.

İmâm-ı Nevevî El Ezkâr adlı eserinde şöyle demektedir: “Hadisçiler, fıkıhçılar ve başka disiplinlerden olan âlimler şunu ifade etmişlerdir: ‘Amellerin fazîletleri, terhîp ve terğîp gibi konularda zayıf hadisle amel etmek caiz ve müstehaptır, yeter ki hadis mevzû olmasın. Harâm-helâl, alım-satım, talâk-nikâh gibi ahkâmla ilgili hususlarda ise sahih hadislerden başkasıyla amel edilmez.’ “ İmam Nevevi’nin dile getirdiği bu husus aslında alimlerin çoğunluğunun görüşüdür. Abdullah bin Mübârek, El-Buharî, Et-Tirmizî, En-Nesaî, İbni Mace, Es-Suyutî, El-Heytemî gibi mühim muhaddis ve müçtehitler de bu görüştedir. İmâm Ahmed bin Hanbel gibi az sayıda bazı alimler ise ahkâm hususunda dahi müçtehitlerin zayıf hadislerden istifade edebileceği kanaatindedirler. İmâm Ahmed kendisine yöneltilen bir sual üzerine “Zayıf hadis reyden evladır.” Diyerek bu husustaki düşüncesini izhar etmiştir.

Abdülhamid Selman Kaya
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Seyfan23 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Ulemâ Terâvihle İlgili Sekiz Rekât Rivayetini... Muhtelif Dini Konular Seyfan23 0 1280 07Haziran 2016 23:15
Bir Hadis Işığında Zayıf Hadislerle Amel Mevzusu Muhtelif Dini Konular Seyfan23 4 2132 24 Mayıs 2016 21:03