Konu Başlıkları: İtikâf
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26Haziran 2016, 10:53   Mesaj No:2

KardelenGül

Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Bu hafta size neyi hatırlatmamız, neyi ikaz etmemiz lazım?

Bu hafta itikâfı size hatırlatmalıyız. Biliyorsunuz Peygamber Efendimiz, Ramazan’ın son on gününü yani yirmisinden sonraki günlerini itikâfla geçirirdi.

O son on güne, el-aşrü’l-evâhir denilir. Ramazan’ın sonunda olan son on anlamında… Ayı üçe ayırırlar; ilk on, ikinci on, üçüncü on. Üçüncü ona el-aşrü’l-evâhir denilir. Aşr, on demektir. Peygamber Efendimiz son on günde itikâfa girerdi. Bu sahih hadîs-i şerîflerde kesin olarak beyan edilmiş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in kuvvetli bir sünnetidir.

Hz. Aişe anamız, vâlidemiz radıyallahu anhâ rivayet eylemiş. Allah şefaatine nâil eylesin, buyurmuş ki;

أن النبي صلى الله عليه وسلم كَانَ يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ الأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ حَتَّى تَوَفَّاهُ اللَّهُ عز و جل ثُمَّ اعْتَكَفَ أَزْوَاجُهُ مِنْ بَعْدِهِ

Enne’n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem, kâne ya’tekifü’l-aşre’l-evâhire min ramazân, hattâ teveffâhullâhu teâlâ, sümme a’tekefe ezvâcühû min ba’dihî.

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde âdetiydi, itikâf ederdi.”

Ne zamana kadar?

Hattâ teveffâhullâhu teâlâ. “Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri, onun ömrünü bitirinceye, ruhunu kabzedinceye, huzuruna alıncaya, ahirete irtihâl edinceye, vefat edinceye kadar Efendimiz itikâf ederdi.”

Sonra bir güzel cümle var, hadîs-i şerîfin arkasında, Aişe anamızın ifadesi;

Sümme a’tekefe ezvâcühû min ba’dihî. “O âhirete irtihal ettikten sonra zevceleri itikâfa devam ettiler.” diyor.

Başkalarından bahseder gibi konuşuyor ama tabii kendisi de itikâf ederdi. Zaten Peygamber Efendimiz hayatındayken, bir keresinde mescide bir girdi, baktı ki mescidin orasında, burasında çadırcıklar kurulmuş…

“Bunlar ne?” dedi.

“Valideler itikâfa niyetlenmişler, mescidin içinde çadır kurmuşlar, bölme ayırmışlar; itikâf edecekler.” dediler.

Peygamber Efendimiz o zaman girmedi itikâfa, o sene Şevval’de girdi. Peygamberimiz’in hayatı zamanında da hanımları zaten itikâfa girerlerdi. Aişe anamız, “Bu güzel âdeti Peygamber Efendimiz’den sonra devam ettirdiler.” demek istiyor.

İtikâfla ilgili okuyacağım ikinci hadîs-i şerîf, Buhârî’de kaydedilmiş. Ashâb-ı suffeden, mescidin müdâvimlerinden, kayıtlı mevcutlarından, Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş.

كان النبي صلى الله عليه وسلم يَعتكفُ في كل رمضانَ عشرةَ أيَّامٍ ، فلما كان العامُ الذي قُبِضَ فيه اعتكف عشرين يوما

Kâne’n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem, ya’tekifu fî külli ramazâne aşerete eyyâm. Fe-lemmâ kâne’l-âmü’llezî kubida fîhi, a’tekefe işrîne yevmen.

“Peygamber Efendimiz her Ramazan on gün itikâfa girerdi.” diye rivâyet buyuruyor. Arkasından bir başka cümle var, oradan da ikinci bir bilgi kazanıyoruz;

Fe-lemmâ kâne’l-âmüllezî kubida fîhi. “Vefatının vukû bulduğu sene gelince. “A’tekefe işrîne yevmen. “O zaman yirmi gün itikâf etti.”

Peygamber Efendimiz, son senesinde yirmi gün itikâf eylemiş. Allahu Teâlâ hazretleri şefaatine nâil eylesin…

Bir keresinde İstanbul Mecidiyeköy, Levent civarında gidiyorduk. Karşıdan blue-jean pantolon giymiş gençler geliyorlar. Saçlar modaya uygun, uzun vs. Onlar karşıdan gelirken, bunlar yirminci yüzyıl’ın çağdaş gençleri diye, şöyle kenardan geçmeyi düşünüyordum. Bana dönüp de;

“Es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh hocam!” demesinler mi?.. Nasıl sevindim. Yani tahmin etmiyor insan. Kıyafetinden insanlar anlaşılmıyor, kalpler önemli… Gençlerin içinde nice kıymetli, değerli gençler var; ablalar var, ağabeyler, delikanlılar var…

Bu itikâf meselesini belki bilmeyenler vardır, yaşlı olduğu halde de bilmeyenler olabilir. Onun için itikâfı biraz izah edelim:

İtikâf, a-ke-fe kökünden geliyor. Bir şey üzerine durmak, devam etmek mânasına geliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de anlatıldığına göre, Musa aleyhisselam kavmiyle Firavun’dan kurtulup bir beldeye geldi. Baktı ki o beldenin ahalisi…

يَعْكُفُونَ عَلَى أَصْنَامٍ لَهُم

Ye’küfûne alâ asnâmin lehüm. [2] “Kendilerine ait, elleriyle yaptıkları zavallı putçuklarına tapıyorlar.” Yani abede, ibadet ediyorlar mânasına geliyor.

Kur’ân-ı Kerîm’de ve’l-âkifîn diye de geçiyor. Bir yerde ibadet niyetiyle, ibadet maksadıyla beklemek, bir şeyin üzerinde durmak, devam etmek mânasına geliyor.

İtikâf, Ramazan’ın son on gününde sünnettir. Buhârî’den, sahih kaynaklardan, Riyâzü’s-sâlihîn’den okudum. Görüldüğü üzere Peygamber Efendimiz hiç bırakmamış. En son senesinde de yirmi gün yapmış. İlle son gün olacak diye bir şey yok, önceden de olabilir. İtikâf kuvvetli bir sünnettir, âşikâr bir sünnettir.

Bir de bu sünnetin bir özelliği var; sünnet-i kifâye derler buna. O kadar kuvvetlidir ki yapılmazsa bir beldenin bütün ahalisi sorumlu olur. Diyelim ki taşrada bir kasaba, bir nahiye, bir bucak, bir köy ve hiç kimse itikâfa girmemiş. O zaman bütün belde halkı sorumlu olur. “Resûlullah’ın bu müekked, bu kuvvetli sünnetini niye yapmadınız Ramazan’da!” diye hepsi sorumlu olur.

Ama bir kaç tane, bir tane de olsa ibadet âşıklısı çıkar, itikâf ederse, öteki yapmayanlardan bu borç, cezalandırma durumu “Hiç olmazsa beldeden bir tanesi çıkmış, orada itikâf ediyor.” diye böylece kalkmış olur. Bir itikâf eden insanın beldeye faydası oluyor. Böyle bir özelliği var, sünnet-i kifâye derler.

Meselâ cenaze namazı, farz-ı kifâye… Farz ama “Peki benim haberim olmadı. Adam ölmüş, ben başka yerdeydim. Eyvah farzmış, ben suçlu muyum?..”

Hayır! Duyanlara ve o vazifeyi yapacak kimselere onu yapmak farz ama hiç kimse yapmazsa herkes sorumlu olur. Bir kaç kişi yapar da vazifeyi yerine getirirse, ötekilerden de sorumluluk kalkar.

Ona farz-ı kifâye deniliyor, bu da sünnet-i kifâye… Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde, ömründe her zaman itikâf eylemiş. Peygamber Efendimiz’den sonra da ashâb-ı kirâmı, ezvâc-ı tahirât validelerimiz bu vazifeye devam etmişlerdir.
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla