Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Mart 2017, 09:18   Mesaj No:8

mehmet akif2

Medineweb Emekdarı
mehmet akif2 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:mehmet akif2 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13402
Üyelik T.: 25 Şubat 2011
Arkadaşları:11
Cinsiyet:bayan
Yaş:43
Mesaj: 7.401
Konular: 425
Beğenildi:2286
Beğendi:4876
Takdirleri:3684
Takdir Et:
Standart

www.medineweb.net
4


Vâsıl b. Ata’nın hocası Hasan Basridir.

Mutezile, düşünce sistemini “usûl-i hamse” (beş temel prensip) üzerinekurmuştur. Bu beş prensip
1) Tevhid (Allah’ın zatında, sıfatlarında veeylemlerinde tek olduğu inancı)
2)Adalet (Allah’ın hayrı yapması, şerrinmeydana gelmesinde etkisinin olmaması)
3) Va’d-vaid (Allah’ın sözüne sadık kalması)
4) Menzile beynel menzileteyn (büyük günah işleyenin ne kâfir ne de mümin olacağı yani, fasık
olduğu)
5) Emr-i bil ma’ruf ve nehyi ani’lmünkerdir (iyiliği emretmek, kötülüklere engel olmaktır).

Mutezile’nin Ehl-i Sünnet tarafından kabul edilmeyen temel görüşleri
‘’ Kaderi inkâr ederler. İnsan’ın mutlak iradeye sahip olduğunu; kendi eylemlerini yarattığını
benimserler. Allah’ın hayrı yarattığına; şerri yaratmadığına inanırlar. Allah’ın bazı kadim sıfatlarını ona
nispet etmezler. Tövbe etmeden ölenlerin bağışlanmayacağını ve fasıkın ebedi olarak cehennemde
kalacağını savunurlar.’’

Mutezile, Kur’ân tefsîrini özellikle tevhid ve adalet prensipleri üzerine temellendirmiştir. Bu
prensiplerin dışında mutezile ekolünün dayandığı en önemli unsur Akıldır.

Mutezile âlimlerinin tefsîr yöntemi âyetleri öncelikle dilbilgisi ve belağat ilmi açısından açıklamışlardır.
Ancak zâhir anlam konusunda doktrinlerine ters düşen- bir problemle karşılaştıklarında mecaza
başvurarak te’vîl yoluna gitmişlerdir. Özellikle de manası anlaşılmayan veya zor anlaşılan müteşabih
âyetlerde, Arap dilinin kaide ve prensiplerini ihlal etmeden sembolik yoruma başvurmuşlardır.
Allah’ınsıfatlarının bir kısmını tenzih doktriniyle yorumlarken, bir kısmını da inkâr yoluna gitmişlerdir.
Kırâat farklılıkları konusunda, mezhepleriyle çelişen mütevatir kırâatları ve sahih hadisleri bile
reddetmekten çekinmemişlerdir.

Mutezile, Kur’ân âyetlerinin imanla ilgili olanlarını çoğunlukla Kelâmî eserleri içerisinde izah
etmişlerdir. Ancak bunun dışında Kur’ân tefsîri yazan müfessirleri de mevcuttur.
Ebû Müslim el-Isfahânî, Câmiü’t-Te’vîl li Muhkemi’t-Tenzîl; Kâdî Abdulcebbâr, Tenzîhu’l-Kur’ân ani’l-
Metâ’in; Şerif Murtezâ, Ğureru’l-Fevâid ve Dureru’l-Kalâid; Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl.
(Bu tefsîrler içerisinde en meşhur olanı, Zemahşerî’nin Keşşâf’ıdır.)

Şîa, kelime olarak taraftar anlamına gelip terim olarak Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali ve
Ehl-i beytini halifeliğe layık gören ve halifelerin Hz. Ali soyundan gelmesi gerektiğine inanan
topluluğun genel adıdır.
Şîa, kendi içinde mutedil ve aşırı olmak üzere iki temel kola ayrılır.
Şîa’nın genel olarak diğer mezheplerden ayrıldığı temel nokta imâmet/halifelik meselesidir.
Tefsîr bağlamında Şîa’nın büyük bir çoğunluğunu temsil eden mezhep İmâmiyye Mezhebîdir. İsna
aşeriyye ve Caferiyye gibi adlarla da anılır.

İmâmiye Şîasının tefsîr anlayışı Başta imâmet olmak üzere kendi temel inançlarıyla doğrudan ilgilidir.
İmâmiye Şîasına göre, Kur’ân’ın bir zâhiri, bir de bâtını vardır. Kur’ân’ın bu iki bilgisi de imâmlardadır;
onlar hem zâhiri, hem de bâtını bilirler. Hatta zâhirin peygamberlere; bâtının ise imâmlara ait
Alıntı ile Cevapla