15 TEMMUZ'U UNUTMA ve UNUTTURMA 
  
 
 
 
 
 
 
 
 
1913/1915 Balkan bozgunu, yıllar sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin zihin dünyasında hep yaşamıştır.  
 Ve o bozgunun travmatik etkileri zaman zaman cumhuriyetin ilk yıllarına yansımıştır. 
 Balkan Savaşları sonucu 
400 yıllık “yurt” terk edilmiş,  bunun neticesinde Anadolu'nun da elden çıkması korkusu baskın bir  davranış modeline dönüşmüştür. Bu model zaman zaman trajik toplumsal  olayların yaşanmasına neden olmuştur.  
 Balkan bozgununun bazen marazi yansıması olmuştur. 
 Ancak 
son sığınak, son kale Anadolu için “ölümüne” bir mücadele verilmiştir. 
 Çanakkale Savaşı da Sakarya Meydan Muharebesi de önemlidir. Biri  Osmanlı'nın son döneminin direniş hattını, diğeri Türkiye'nin istiklal  mücadelesinin son hamlesini ifade eder.   
DÜŞMAN MEMLEKETE YENİDEN MUSALLAT OLMUŞTU 
 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi, Sakarya Meydan Muharebesi'nden bu  yana Anadolu'dan def ettiğimiz düşmanın yeniden memleketimize musallat  olma teşebbüsüdür.  
 15 Temmuz gecesi, sokaklara,  meydanlara, 1. Köprü'ye (15 Temmuz Şehitler Köprüsü), Saraçhane'ye,  Vatan Emniyet'e, Atatürk Havalimanı'na, Beştepe Cumhurbaşkanlığı  Külliyesi'ne, Kızılay'a, Genelkurmay'ın önüne velhasıl 
FETÖ'cü  darbecilerin işgal etmek istedikleri alanlara akın eden millet tıpkı  “seferberlik çağrısı” yapıldığında köyünde anasının elini öpüp en yakın  birliğe teslim olan ceddimiz gibiydi. 
 Balkan  travmasını yaşayanlar son kale Anadolu'yu son nefeslerine kadar korumak  için direndiler… Öyle anlar oldu ki, “Süngü tak!” emri ile mermisi  bittiği halde süngüyle düşmana dur diyenler ceddimizdi. 
Katır  pisliğindeki arpayı kavurup açlığını bastıranlar ve parçalanmış  çarıklarıyla, çakar almaz tüfekleriyle direnenler atalarımızdı. 
 O emri verenler “devlet adamı” kimlikleriyle Balkanlarda neyi kaybettiklerini bilenlerdi. 
 Çünkü Balkan yurdunu yitirmiş Türklerin son sığınağı, son kalesi Anadolu da düşerse yersiz, yurtsuz kalınacağı biliniyordu.  
HAFIZAYI BEŞER NİSYAN İLE MALÜLDÜR 
 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin üzerinden daha 7 ay geçti.  Aslını sorarsanız o gün sıcak asfalta sıcak kanları akmış vatan  evlatlarının toprağa düşmüş cesetleri henüz soğumadı…  
 Lakin 15 Temmuz'un zihinlerde oluşturduğu “bilinç” bugünlerde unutulur oldu. İnsanız; 
“Hafızayı beşer nisyan ile maluldür” demiş büyüklerimiz. 
*** 
 Oysa ki 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişimi başarılı olsaydı, bugün ne  yerli yerinde bütün bir Türkiye'den, ne birleşik bir milletten, ne de  dünyanın en büyük 10 ekonomisine girme hedefi olan bir memleketten söz  edebilecektik. 
 248 şehit, binlerce gazimizin  canlarıyla, kanlarıyla direnip akamete uğrattığı darbe ve iç işgal  girişimi bir daha yaşanmasın istiyoruz. İstiyoruz da o gece yaşananları  taptaze hafızamızda tutmak için ne yapıyoruz?  
Diyeceğim o ki, 15 Temmuz'da ne olduğunu unutursak, kaybetmek kaderimiz olacaktır. 
 O halde
,  15 Temmuz'da yaşananları o gece hain ve katil FETÖ'cülerin tanklarla,  uçaklarla, helikopterlerle, makineli tüfeklerle milletin üzerine ölüm  kustuğunu asla unutmayacağız.  O gece, FETÖ'cüler eliyle memleketimizi işgal etmek isteyenleri asla unutmayacağız.  O  gecenin direnenlerini, o gece milletin önünde dimdik yürüyenleri,  “Hainlere pabuç bırakmayacağız… Ölümüne, ölümüne direneceğiz” diyenleri  unutmayacağız… 
 Ki, bir daha öyle bir gece… Bir daha öyle bir teşebbüs yaşanmasın.    
Alıntı...