Mescidi Dirar ve Münafıklar
Münafıkların İslam Tarihindeki Rolü ve Günümüzdeki Tehlikesi
Münafıklar, İslam tarihinde sinsi amaçlarına ulaşmak için bukalemun gibi farklı kılıklara bürünmüşlerdir. Nifak kökünden gelen bu kimseler, en koyu müşriklerden bile ümmete daha çok zarar vermiştir.
Vahy dini, küfür ehline hidayeti emretmiş ve bu umut her zaman var olmuştur, olacaktır. Asrı Saadet gibi muhteşem bir dönemde, müşrik ve müşrik çocuklarından oluşan bir topluluk, cahiliye karanlığından çıkarak İslam'ın ışığına kavuşmuş, İslam tarihine pırlanta gibi izler bırakmıştır.
Küfür ehlinin hidayet bulma umudu vardır ve netice almak hemen hemen kaçınılmazdır. Çünkü vahiy, nurdur, fıtrattır, vicdandır; bireyi aslına döndürmektir. İnsanoğlunun fıtratına, kalbine, beynine ve vicdanına uygun olan bir çağrının başarısız olması çok nadirdir. Hidayet umudu en koyu kafir için de geçerlidir. Müslümanların görevi ise tebliğdir; hidayeti Allah’a bırakmak gerekir.
“(Ey Resulüm!) İnsanların bir kısmı, ulaştırdığın mesaja inanmaz diye üzülüp kendini tüketeceksin!” (Şuara, 3)
“Hal böyleyken sen kalkıp onların inanmaması yüzünden kızıp kendini helake sürükleyeceksin!” (Kehf, 6)
Bu ayetler görevimizin netice almak değil, tebliği yapmak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Küfür ehline tebliğ yapmak kolaydır; ya hidayet bulurlar ya da görevimizi yapmış oluruz ve neticeyi Allah’a bırakırız. Ancak nifak ehli her asırda toplumun başına bela olan bir mikrop olmuştur. Bu kesim, toplumun inancını ve hayatını bozmak, İslam’ın iskeletini hedef almak için uğraşmıştır.
Günümüzde de bu nifak mikrobu daha yaygındır. Görünürde Müslüman gibi görünürler, fakat arka planda küfrün yayılması ve kendi amaçlarına ulaşmak için çalışırlar. Müslümanlarla birlikte namaz kılarlar, aynı kıbleye yönelirler, dillerinden zikir eksik olmaz; mescitler inşa ederler. Ancak zaman geldiğinde, yetiştirdikleri çocukları babalarının katili yaparlar.
Unutmayalım ki “Mescid-i Dirar” konusu şeffaf ve açıktı; amacı zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını bozmak ve Allah ve Resulü’ne karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamaktı. Bunlar, “Biz iyilik yapmak istiyorduk” diye yemin ederler ama Allah da bilir ki yalancıdırlar. (Tevbe, 107-108)
Bugün işid, fetö gibi nifak ve münafık grupları; tasavvuf adı altında hurafeler, menfaat grupları İslam’ın adını ve misyonunu baltalamaya çalışmaktadır. Sakal bırakan, tesettüre giren bir Müslümanın bile korkusu, tedirginliği anlaşılabilir; çünkü ya onlara benzetilecek ya da bir başka grupla ilişkilendirilecektir.
Allah’ın dinine bu kadar zarar veren başka kimse oldu mu? Ebu Cehil dahi bu kadar zarar verememiştir.
İslam’ı baltalamak isteyenler, kendilerini Müslüman olarak tanıtıp insanları aldatıyor, vaaz kürsülerinde ağlayıp kitleleri kandırıyor; toplanan paralarla palazlanıyor, mescitleri “mescidi dirar” haline getiriyorlar.
Sokakta oruç yiyenlere, tesettürsüz dolaşanlara terör estiren, Allah’ın polisliğine soyunan, kendi cemaatinden olmayanı kafir sayan, tekfirci gezi zeka yığını bu gibi kişiler de cabası.
Kur’an ve Sünnet yerine, şeyhlerinin eserlerini kitlelere dokuyanlar da bu fitnenin bir parçasıdır.
Aklı selimle düşünürsek, Allah’ın dinine ve Müslümanlara verdiği zarar, İsrail, ABD ve misyonerlerden çok daha fazladır.
Allah, bu nifak ve dalalet ehlinin tuzaklarına düşmememiz için bizlere basiret, feraset ve hakiki iman nasip etsin. Amin.