|  23 Ocak 2018, 15:51 | Mesaj No:1 | 
  | 
  Durumu:    Medine No :  19457  Üyelik T.:
19Haziran 2012  Arkadaşları:24 Cinsiyet:byn Memleket:Kubbetü`l–İslâm Yaş:29 Mesaj :
377Konular:
84  Beğenildi:146 Beğendi:141
 Takdirleri:10 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   -sena 
   -sena    
 elim ayağım
 
 epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum
 adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim
 tanımıyorum
 ben biraz yavaş
 günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri
 ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli
 mümkünse haşhaş
 yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi
 diyelim zencefil
 diyelim hatmi
 elim ayağım
 başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal
 aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak
 kalbinde tef ve delik
 kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti
 madem günde beş vakit kalkıp sana baktım
 madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım
 ben uyudum bu kadar uykusunu
 diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun
 kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim
 bir elim
 bir ayağım
 ağzıma doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerim
 diyelim fena
 diyelim feci
 elim ayağım
 artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta
 sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi
 tamam olmak küfür
 tamam etmek hâşâ
 bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler
 yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya
 günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
 kalıp sana baktım
 kalıp sana bakmak oldu dünya
 baharatları tek tek
 zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
 dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
 dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
 dağlarına yedi
 çarşılarına bir kez kar yağan doğu
 durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler
 uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya
 diyelim fesleğen vardı
 durup fesleğen çalıştım buralarda
 diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada
 bil dedim
 ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan
 ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda
 yalvarırım beni dünyaya bulaştırma
 elim ayağım
 ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım
 karıştı kalbim
 doğu dağlarını yedi diyen ninem
 her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime
 rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye
 işte ona hep bir çukurdan baktım
 hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce
 dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime
 dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat
 o avlu
 o dam
 o çocukluk
 dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya
 elim ayağım
 yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim
 bu nasıl mümkün
 saçlarından başladılar konuşmaya
 dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım
 değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim
 ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere
 çağırdığım haşhaş
 gittiğim hatmi
 olduğum zencefil
 aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime
 duvarımızda dua
 dualarda büyülü o nine
 elim ayağım
 taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde
 ben iyiyim de kalbim delik
 ben iyiyim de burası doğu
 ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde
 bu farz dedim
 bu farz
 bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur
 bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık
 cümlelerimi yarım
 beni duman eden her neyse onun adına
 bu nasıl mümkün ki
 önce gözlerimden başladım ben konuşmaya
 akşamını gördüm dünyanın
 merak kuşku ve bekleme yerlerini
 hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah
 kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem
 o ayna
 gördüm
 nereye gitsem ben dik gölgm kamburdu bu dünyada
 elim ayağım
 sen gittin yağmurun sürdü sonra
 denediğim taş çarşıları oldu dünyanın
 sabır bitkileri
 kırk uykusunu uyuduğum doğu
 kırk yolunu yürüdüğüm sokak
 hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda
 dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin
 ben dik gölgem kambur
 bu leke başka
 
 Seyyidhan Kömürcü
   
				__________________ "İslâm; huzur ve güven" | 
  |  |   |