Konu Başlıkları: Kur'an ve Tefekkür -1-
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Kasım 2008, 22:16   Mesaj No:4

seydanur

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Kur'an ve Tefekkür -1-


Âyet-i kerîmelerde buyurulur:

“Allâh’ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündekimenbâlara koyduğunu görmedin mi? Sonra onunla türlü renklerde bir ekinçıkarır, sonra onun olgunlaşıp sarardığını görürsün. Sonra da onu birçöpe çevirir. Elbette bunda temiz akıllılar için bir ihtar vardır.”(ez-Zümer, 21)

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında,gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda verenşeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allâh’ın göktenindirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşitcanlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emrehazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için(Allâh’ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır.”(el-Bakara, 164)

Gökyüzünden muhabbet nurları yağmakta,topraklardan zümrüt sevdâlar fışkırmakta… Öyle ki, semâ ve yeryüzü gibiiki muhabbet çemberi ile kuşatılan derin tefekkür sâhibi her insan,zâhirî ve derûnî duyuşlarını, zarûreten ilâhî muhabbetle te’lif ederekmânen tekâmül etmeyi kendisine meslek tutacaktır. Allâh Teâlâ buyurur:

“Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütünmeyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi de gündüzün üzerine Oörtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretlervardır.” (er-Ra’d, 3)

Rabbine kul, Rasûlü’ne ümmet olabilmeyi saâdetbilenler, bu muhabbet râbıtasında saf tutarlar. Bu ulvî cephenin adıîmandır. Îman ki gönülde Hak nûrunun parlamasından muhabbetin yüreğidoldurup taşırmasından ibâret kudsî bir duyuştur. Feyizli birgönül ile kâinâta nazar edenler, öyle bir duyguya nâil olurlar ki,nazarlarında sanki üzerlerindeki semâ, muhteşem bir billur avize gibiilâhî sırlardan göz kırpan bir derinlik sunmakta; yeryüzü ise her ağaçve onların yaprakları ile niyaz ellerini açarak neşeli ürperişlerleRabbine yalvarmakta… Çimenler, sanki Muhammedî bir cemaat için seccâde,onun üzerinde çiçekler sefâlı bir ümmet olarak dalgalanmakta… Kudretnişâneleri olan dağlar, ilâhî huzurda kıyam hâlinde… Bulutlar, seyyar feyz ü bereket menbaı olarak semâda dolaşan birer deniz…Rüzgârlar, ilâhî ilhâmın gaybî habercileri… Şimşekler, korku ve ümitşerâreleri. Gürlemeler ve yıldırımlar, Kahhâr’ın saltanatınınfermanları ve gafletten îkaz edici bombardımanları… Gündüzler, onunnûrunun zuhûru; geceler, sırlar ve hikmetlerin cümbüşü... Hulâsacihan, onun câzibe âyetleri ile dolu bir tecellî ve esrar kitabı;esmâ-yı ilâhiyyenin fiilî tecellîsi, âdetâ sessiz bir Kur’ân... Kur’ânda, kelâma bürünmüş bir cihân… İnsan da, her ikisinin kavşağındabulunan bir irfan mihrâkı ve tecellî âbidesidir.

Âişe -radıyallâhu anhâ-, Rasûlullâh

- sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kalbî rikkatine dâir bir manzarayı şöyle sergiler:

“Bir gece Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bana:

«–Ey Âişe! İzin verirsen, geceyi Rabbime ibâdet ederek geçireyim.» dedi. Ben de:

«–Vallâhi seninle berâber olmayı çok severim, ancak seni sevindiren şeyi daha çok severim.» dedim.

Sonra kalktı, güzelce abdest aldı ve namazadurdu. Ağlıyordu… O kadar ağladı ki, elbisesi, mübârek sakalları, hattâsecde ettiği yer sırılsıklam ıslandı. O, bu hâldeyken Bilâl namazaçağırmaya geldi. Ağladığını görünce:

«–Yâ Rasûlallâh! Allâh Teâlâ sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağışladığı hâlde niçin ağlıyorsunuz?» dedi.

Bunun üzerine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«– Allâh’a çok şükreden bir kul olmayayım mı? Vallâhi bu gece bana öyleâyetler indirildi ki, onu okuyup da üzerinde tefekkür etmeyenlereyazıklar olsun!» dedi ve şu âyetleri okudu:

«Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında,gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akl-ı selîm sahipleri için(Allâh’ın birliğini gösteren) kesin deliller vardır. Onlar,ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her an) Allâh’ızikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin tefekkürederler ve: Rabbimiz! Sen bunları boşunayaratmadın. Seni tesbîh ederiz; bizi cehennem azâbından koru!(derler).» (Âl-i İmran, 190-191)” (İbn-i Hibbân, II, 386)

Bu âyet-i kerîmeler inzâl olduğu gece Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhive sellem-, göklerin yıldızlarını imrendirecek gözyaşları ile sabahakadar ağlamıştı. Allâh’ınlutfu ile mü’minlerin de gözyaşları, muhakkak ki fânî gecelerinziyneti, kabir karanlıklarının aydınlığı, âhiretteki cennetbahçelerinin şebnem damlalarıdır.

`

Cenâb-ı Hakk’ın lutfettiği bâzı aylar, günler ve geceler vardır kivuslata nâil olmanın fırsat demleridir. Rabbimiz, inşâ ettiği semâtakviminde on iki aydan bâzılarını diğerlerine üstün kılmıştır.Şehrullâh olarak da anılan “Receb” ayı, bunlardan biridir.

Câhiliyye devrinde dahî bu ayda kılıçlar kınına sokulur, kanlıihtiraslara sükûnet örtüsü çekilirdi. İslâmiyet gelince de Receb ayınagösterilen bu hürmet ve tâzim devâm etti. Bu mübârek ay, ilk Cumagecesi -meleklerin diliyle-Regâib ve 27. gecesi Mîrâc olmak üzere ikikandil gecesiyle şereflendirildi.

Bu geceleri Allâh Rasûlü’nün feyz ve muhabbeti ile tezyin etmek enmühim vazîfelerimizden biri olmalıdır. Zîrâ Allâh Rasûlü’nün muhabbeti,kalblerimizin saâdet sermâyesidir. O’na muhabbetle itaat eden, O’nagönül veren bahtiyarlar; Allâh’ın nîmetlerine nâil olan peygamberler,sıddîklar, şehidler ve sâlihler kâfilesine katılan ebediyetyolcularıdır.

Allâh Teâlâ kalblerimizi; hulûlüyle müşerrefolduğumuz bu mübârek gün, gece ve ayların feyz ve bereketi iledoldursun, Rasûlullâh’ın nûru ile aydınlatsın, O’nun muhabbetiyledonatsın. Bizleri mahşerde Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi vesellem-Efendimiz’in sancağı altında haşretsin ve O’nun şefaatine nâileylesin.

Memleketimizi ve bi’l-cümle İslâm âlemini hayırlara, fütûhâta ve füyuzâta mazhar eylesin.

Yâ Rabbî! Uzun bir gurbet ve derin biryalnızlık yurduna akıp gitmekteyiz. Orada güneşimiz îmân, dostlarımıznebîler ve sâlihler, saâdet bahçelerimiz de sâlih ameller olsun!

Allâh’ım! Bizleri, kâinât ve hâdiseleri gönül gözü ile seyredebilenhakîkî idrâk sahibi kullarından eyle! “Oku” emr-i celîlininmuhtevâsından kalblerimize nasipler lutfeyle.

Âmîn!..
Alıntı ile Cevapla