Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Ocak 2019, 13:49   Mesaj No:15

Emrah Acar

Avatar Otomotik
Durumu:Emrah Acar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 60510
Üyelik T.: 06 Ocak 2019
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Medineweb Üyemizden Alıntı Mesajı göster
FELSEFE TARİHİ
I: Felsefeye Giriş
1. Felsefe Nedir ?
Bilgelik sevgisi, hakikat sevgisi anlamına gelen "philosophie" Yunanca bir kelimedir. Philosophic kelimesinin ilk kez ortaya çıktığı zaman diliminde iki düşünür tipi vardı: Bunlardan bir bölümü "philosophos" bilgeliği arıyor ve hakikati elde etmeye çalışıyordu; ötekiler "sophos" İse, bilgeliğe ve hakikate sahip olduklarına inanıyorlardı. O halde ‘philosophos', kelimesi insanın hakikate ulaşmak için çaba göstermesi gerektiğini ifade eder. Bu özel anlamını bir yana bırakırsak, felsefe genelde bilim anlamına gelir. Yalnız bu görüşü belli bir biçimde sınırlamak gerekir.
Felsefe evreni kavramak çabası, Teknik ise eşyaya pratik amaçlarımıza yarayacak bir biçim vermek çabasıdır.
Günümüzde felsefe daha özel ve de daha sınırlı bir anlam kazanmıştır. Bugün bir yandan felsefe ile felsefe disiplinlerini, öte yandan da bağımsız bilimlerin her birini tek tek diğerinden ayırıyoruz. Felsefe denilince, evreni bir bütün olarak anlama çabasını kastedeceğiz.
Evreni bir bütün olarak anlama çabasından, daha İlkçağda var olan bir felsefe disiplini, "Metafizik" doğmuştur. Metafiziği ilk kez kuran Aristo'dur. Aristo metafiziği kurmuş olduğu halde, o, bu kelimeyi kullanmamıştır. Aristo, bu felsefe disiplininin kendisine konu olarak aldığı alana "İlk Felsefe" adını vermiştir. İlk Felsefe tüm varlıkların özünü, son nedenlerini araştırır ve özellikle de evrenin yapısını ve özünü bilmek ister.
Özetle: Önce felsefe vardır, bağımsız bilimler sonradan felsefeden ayrılarak ayrı birer bilim dalı haline gelmiştirler.
2. Felsefenin Alanı
Evreni bir bütün olarak kavramak çabası yanında, filozofları sürekli ilgilendirmiş olan başka problemler de vardır; Evrenin aslı nedir? Evrenin yapısı ve biçimi nasıldır? Ben kimim? İnsanın aslı ve anlamı nedir? Görüldüğü gibi, felsefede; başlangıcından bugüne, i) evreni bilmek problemi yanında bir de ii) kendimizi bilmek, tanımak problemi yer almıştır. Ayrıca, felsefenin metafizik disiplini yanında, öteden beri, bir de iii) ahlâk (etik) disiplini bulunur.
Sonuçta;
1. Metafizik var olanı, hakikat olanı bilmek ister, bunların kaynağını araştırır.
2. Ahlâk ise olanı değil, olması gerekeni araştırır, İyi ve kötüyü kendisine konu yapar.
Felsefenin bu iki ana disiplini -metafizik ve ahlâk- yanında bir üçüncü disiplini daha vardır; Bu da "mantık"tır.
3. Mantık doğru olan bilginin bilimidir.
Burada "hakikat nedir, bunu nasıl elde ederiz'?" problemi ortaya çıkar. Yine burada, "acaba hakikate ulaşmak bizim için mümkün müdür'?" sorusunu kendimize sorarız.3. Felsefe Tarihi Nedir?
Felsefe problemleri tarihi akışları içinde dikkate alınır. Böylece onların birbirine ne kadar bağlı olduğunu, birinin ötekilerden nasıl çıktığım görmek mümkün olur. Felsefe tarihi bize bağımsız bilimlerin felsefe çerçevesi içinde nasıl oluştuğunu ve sonradan felsefenin ana kucağından ayrılarak nasıl bağımsız bir disiplin oluşturduğunu gösterir.
Felsefe tarihi acaba ne zaman ve nerede başladı?
- Felsefe; insanın evrenin yazgısı, evrenin yapısı ve bir de kendisinin aslı ve anlamı üzerinde düşünmeye başlaması ile ortaya çıkmıştır.
4. FELSEFÎ DÜŞÜNCENİN MAHİYETİ
Felsefî düşüncenin özellikleri, öncelikle onun taşıyıcıları veya sahipleri vasıtasıyla anlaşılabilir. Kendilerini, toplumları ve dünyayı anlamak için felsefenin yardımına başvuran 5
bu insanların en önemli özelliği “bilgeliği arayan” kişiler olmalarıdır. Felsefeci, kendisini “bilgeliğin dostu” olarak tarif eder. Bu husus, onun bilgi ya da bilgeliğe sahip olduğunu değil; onu aradığını ifşa eder. Nitekim o, belli bir yere ulaşmış olan değil, “yolda olan” kişidir. Jaspers bu durumu “felsefe yapmak, yolda, hakikat yolunda olmaktır.” şeklinde ifade eder.
Oysa felsefî tevazu, hakikate hiç kimsenin diğerinden daha fazla sahip olmadığı, olamayacağı anlamına gelir. O, doğruların hiç kimsenin tekelinde bulunmayıp; araştıran herkese açık olduğunu ifşa eder. Felsefe, bir bilgiler bütünü ya da cevaplar hazinesi olmaktan ziyade, zihinsel bir açıklığı, berrak bir bilinç halini, eleştirel bir tutumu ve arayışı temsil eder. Bu noktada felsefenin gücü, insan aklının gücüdür. Onun gücü insanın hayat karşısındaki problemlerini anlama ve çözme gücüdür.
Bununla beraber felsefe; haddini bilme, sınırlarını bilme ve çaresizliğini bilme ile yapılabilecek bir etkinliktir. Felsefî düşünce, akıl temelli soruşturmanın sonucu olan sistemli ve tutarlı bir düşüncedir. Felsefî düşünce refleksiyonlu bir düşünmedir. Refleksiyon ise düşünmek üzerine düşünmek, düşünme etkinliğini yine bir düşünme konusu kılabilmek demektir. Felsefî düşünce, analitik ve çözümleyici bir düşüncedir
Felsefî düşüncedeki farklılıklar, felsefenin ilerleme özelliğine sahip olduğu anlamına gelmez. Felsefede, bilimde olduğu gibi yanlış teorilerin ayıklanması ve doğru teorilerin birikmesi suretiyle gerçekleşen bir ilerlemeden söz edilemez. Sözgelimi bir filozofun kendisinden önce gelen filozofları aşmış, onların çözemediği problemleri çözmüş birisi olarak görülmesi mümkün değildir. Felsefede olsa olsa aynı konuda farklı düşüncelerin birbirine eklemlenmesi söz konusu olabilir. Birbirine eklenen bu düşünceler, aynı konu üzerine düşünürken bizlerin düşünce dünyasını güçlendirir, konuya farklı açılardan bakabilmeyi sağlar
Alıntı ile Cevapla