Konu Başlıkları: Mayıs Ayı Üyemiz ''AlaLeyl''
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Mayıs 2019, 00:12   Mesaj No:9

ÂlâLeyl

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ÂlâLeyl isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 58435
Üyelik T.: 07 Kasım 2017
Arkadaşları:2
Cinsiyet:Erkek
Yaş:37
Mesaj: 148
Konular: 14
Beğenildi:214
Beğendi:260
Takdirleri:3408
Takdir Et:
Standart

En çirkin nefis benimkisiydi. Benimkisiydi dememe bakmayın hâlâ öyle ama Elhamdülillah, Rabbim rahmet edendir. Beni Kur'an ile donatıyor, silahlandırıyor ve nefsimle savaşıyorum. Pek cok savaş kazandım ve çok fazlasını kaybettim. Bazen kazandıklarımı yeniden kaybediyorum. Bazen kaybettiklerimi geri kazanıyorum. Bazı savaşlarım var nefsimle, tekrar tekrar kaybediyorum. Allah'tan af dileyip tövbe edip tekrar saldırıyorum aynı kaleye. Çok fazla savaş beni bekliyor önümde. Bazen bana diz çöktürüyor nefsim, bazen ben ona diz çöktürüyorum. Nefis kötülüğü emreder Allah'ın rahmet ettikleri hariç. Kimisi nefsine teslim olur, kimisine Allah rahmet eder. Beni teslim almışken nefsim, gömülmüşken her türden dünyevi süsün içine Allah rahmet etti. Belki içimde imanın zerresi vardı ve dua ettim Allah'a ve yardım istedim. Ve Allah öyle güzel bir yardımla yardım etti ki...

Meryem Sûresi ile kalbimi teslim aldı. Öyle ahenkliydi ki sabah akşam dinler oldum. Gün boyu dinler oldum. Hiçbir şeyden yaratan Allah'a hamd olsun.

Sonra "Ayetel Kursideki Mucize" isimli video çıktı karşıma. Nouman Ali Khan 9 cümleden oluşan Ayetel Kürsi'yi baştan ve sondan karşılaştırarak anlatıyordu. 10 dakikalık filan kısa bir videoydu ama 10'a bedeldi. Zihnim huşu ile doldu. Zihnim teslim oldu. Mümin değil muslimdim ben, teslim olan, teslim alınan ve beni teslim almak isteyen diğeriyle/nefsine savaş açan.

Susadığımı farkettim. Yıllardır susuz kalmışlığını yeni farkeden biri gibi farkettim. Öyle bir susamışlık ki dili damağı kurumuş gibiydim ve Meryem Sûresi ile Ayetel Kürsi ile de Suyun tadını almıştım...

Arapça harfleri öğrenmek, Kur'an'ı okuyabilmek için bir hocanın önünde dizlerimi büküp sordum öğrendim. Susamışlığımı gidermeliydim.

Tekrar tekrar dinledim sûreleri. Tekrar tekrar araştırdım. Karşılaştırdım. Anlamaya çalıştım. Susamıştım.

"Gökten inen için", binlerce metre derinlikten mana çıkarıyorsun dercesine baktılar.

Allah'ın kitabında tesadüf olabilirmiş gibi... Şaşırmış insanlar.

Mucize arıyorum sananlar oldu Kur'an'da. Yerdeki ve gökteki ayetleri aciz bırakması yetiyor bana. Ben su arıyorum içmek için. Ben sebil arıyorum kaynağa giden. Ben sebil olmak istiyorum kaynaktan akan.

Baştan ve sondan karşı karşıya akıyor ayetler, içiyorum. Sırasıyla akıyor ayetler içiyorum. Kıta kıta ayrılıyor ayetler ve her kıtanın ilk ayeti ikinci ayeti diye giderek tamamlıyor birbirini içiyorum. Örümcek ağı gibi akıp ortada bir havzada birleşiyor içiyorum. Yukarıdan aşağı iniyor darbeler vurarak, aşağıdan yukarı yükseltiyor içiyorum. Onun hak olduğunu, onun haktan bir örüntü olduğunu ve Allah'ın kitabında tesadüf olmadığına iman ederek içiyorum. Allah'ın neyi nasıl yazdığını bildiğine emin olarak tanıyorum hakkı kurumuş bir dilin suyu tanıması gibi tanıyorum ve içiyorum.

Sadece süreleri karşılaştırmıyorum. Sadece ayetleri baştan ve sondan karşılaştırmıyorum. Değil kelimelere, harflere kadar karşılaştırıyorum. Sadece harfsel kelimesel değil karşılaştırmam. Aynı ahenkle söylenenleri karşılaştırıyorum. Türkçeye aynı manada çevrilen farklı kelimeleri karşılaştırıyorum. Birden çok kez kullanılan kelimeleri karşılaştırıyorum. Hangi manalarda kullanıldıklarını karşılaştırıyorum. Süredeki kıssaları karşılaştırıp ortak paydalarını ve farklılıklarını karşılaştırıyorum. Anlamadığım bir yer oldu mu Allah'a, Rabbimize, terbiye edenlerin, ögretenlerin en hayırlısına yöneliyorum. O biliyor neyi ne zaman, nasıl ögrenmem gerektiğini.

O biliyor neyi ögrenmem gerektiğini. O'dur ögreten.

O dilerse aynı ayetten herkese farklı mana çıkarttırır.

O dilerse ayeti herkes aynı anlar.

O dilediğine hidayet eder o ayet ile.

O dilediğine azab eder o ayet ile.

Bana bir kitap ile ögretilemeyecek olanı bir kelime ile öğreten O'dur. Bin kitap ile ikna edilemeyecek olduğuma bir kelime ile ikna eder Allah.

Bu kelimeye örnek vereceğim.

Ankebût sondan 21. ayette "Hayır," der " O (Kuran) kendilerine ilim verilmiş kimselerin südurlarında apaçık ayetlerdir" denir.

Hemen önceki ayette ise batıla uyanların ertabelerinin/şüphelerinin olmadığını söyler.

Birkaç ayet sonra ise şok edici bir ayet gelir. Onlar Allah'ı inkar edip/örtüp batıla iman ediyorlar.

Nasıl? Neden diye sormuyorum. Nedeni makam, para, hırs veya nefret olabilir ama NASIL?

NASIL oluyor da biri kesin olarak südurunda hakkı bilip de batıla iman edebilir. Kafasında yazılıdır demiyor Allah, südurunda diyor. Nasıl?

Allah'ın varlığından eminse biri, Allah'ın ayetleri südurunda yazıyorsa zaten inanan değil midir o kişi? İman eden değil midir? Nasıl Allah'ın varlığından en ufak şüphesi olmayıp Allah'ın ayetleri südurunda yazılı olup batıla iman edebilir? Bu nasıl oluyor? Bu işlem nasıl gerçekleşebiliyor? Tekrar okuyalım.

Sondan 21. Ayet demiştim:

"Hayır, O (Kuran) kendilerine ilim verilmiş kimselerin südurlarında apaçık ayetlerdir"

Şimdi de baştan 21. Ayeti okuyalım:

"O, dilediğine azap eder, dilediğine rahmet eder. O'na kalbedileceksiniz (çevrileceksiniz)


Baştan 21. Ayette "Kalbe" işaret eden bir kelime.

Sondan 21. Ayette "Südur"

Farkları nedir?

Südur kapalı bir âlem gibidir.

Kalp ise südurun içinde bir organdır ki damarlar ile südurun da ötesine uzanır.

Birinin süduruna hançer saplamanız onun kalbine sapladığınız manasına gelmez. Kalbini ıskalamış olabilirsiniz.

Birinin südurunda Allah'ın ayetlerinin yazıyor olması da o kişinin KALBİNDE Allah'ın ayetleri yazıyor manasına gelmez.

Bazı kimselerin südurundaki ayetler kalbine baskı yapar, kalbini sıkar, kalbine hakkı çarpar ama kalbine işlemez. Kalplerindeki kabuklara çarpar südurundaki ayetler ama kalbine işlemez.

Mesela çok sevdiğiniz ve çok güvendiğiniz biri paranızı çaldı. "Hayır," dersiniz, "o öyle şey yapmaz." İnanmak istemezsiniz. Tüm deliller ortada olsa da "Hayır, hayır, hayır. Yapmaz o. O bunu yapmaz. Hele bana hic yapmaz." der inkar edersiniz. Gerçeği örtecek bahaneler ararsınız. Belki bir yerde unuttum dersiniz. Südurunuzdadır gerçek tüm kanıtlarıyla ama inkar eder ve kalbinize girmesine izin vermezsiniz. Südurunuzda kalbinize baskı yapar gerçek ama inkar edersiniz. Hayır dersiniz. En ufak şüpheniz yoktur ama hayır dersiniz "Yapmaz o,"

İnsan diledigini kalbine alır dilediğini de südurunda bırakır kalbine sokmaz.

Allah dilediğine azab eder dilediğine rahmet eder. Ona kalbedileceksiniz.

Kur'an Hakîm'dir. Tesadüf değil.

"Fe kadernâ fe ni'mel kadirûn"

Beni en çok etkileyen sûreyi, âyeti sormuşsunuz. En çok olarak nitelendirmekten uzak bir adet yanıtım var. Etkileyen. Etkilemeyen sarsan. Sarsmanın ötesinde yere eğen. Secde üstüne secde ettiren. Ne zaman üzerine düşünsem gözlerimi dolduran ya da göz yaşı döktüren ya da sarsa sarsa döktüren bir ayet var. Öyle bir ayet ki demirle döver gibi dövmüştür beni. Demiri demirle döver gibi. Demirin kızarması gibi kızartmıştır yüzümü. Gerek utançtan, gerek mahcubiyetten, gerekse öfkeden. O ayet Hadid/Demir Sûresinin 11. Ayetidir.

Allah kulundan borç istemektedir. ALLAH istemektedir. Allah "kulundan" borç istemekte! Kat kat geri ödeyecek! Kime kat kat geri ödenir borç? Suratına da çalmayacak, kerim bir şekilde,onurlandırarak ödeyecek. Ya Samed!

Annem benden borç istese utancımdan yerin dibine girmek isterim. Kardeşim faziziyle kat kat geri ödeyeceğim dese demekki öyle açgözlüyüm ki özkardeşim bile beni tefeci gibi görüyor derim. Nasıl açgözlüymüşüm der utancımdan elim ayağıma dolaşır. Bir evlada kavuştursa Allah beni ve evladım benden böyle borç istese, suratına da çalmayacağım dercesine beni onurlandırarak kat kat geri ödeyeceğini söylese "Nasıl bir babayım ben," der ellerimi başımın arasına alıp kara kara düşünürüm. Allah'ı ben annemden, kardeşimden, olursa evladımdan daha çok sevmiyor muyum ki bu ayet, üzerindeki ayet ve üzerlerindeki pek çok ayet yüreğimi parçalamasın?

Nasıl müslümanlarız biz? Allah'ın bize "karşılığını ödemek" kuluna rahmet etmek için bizden borç isteyecek ayetler indirmesine neden oluyoruz! Nasıl cimriyiz? Nasıl açgözlüyüz!? Avucumuzdaki iki kuruşu infak etmekten sakınacak kadar nasıl...? Nasıl Rabbimizin bizden borç isteyen ayetler indirmesine gerekçe olduk? Avucunu açmak yerine avucundaki parayı sımsıkı kapatan insanlar mıyız?

Elhamdülillah öyle de insanlar var ki Allah geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar avucuna koyar da o insan der ki: "isteyene ver onları, bana seni gerek seni,"

Öyle insanlar var ki onlar için Allah geceyi gündüze sokar gündüzü geceye sokar da insan yalnızca Vech-i A'lâ yı ister...

Sağır işitmez sözü
Gece sanır gündüzü
Kördür münkirin gözü
Alem münevver ise

Allah yerlerin ve göklerin nurudur.

(Nickimin manasını sormuşsun Su Damlasi. A'la Leyl yani Gecenin A'lâ sı manasında rumuz edinmiştim tam da bahsi geçen Hadid sûresinin ışığında...)

Yerdekiler ve göktekiler Allahı tesbih eder. O Aziz'dir. Hakîm'dir.


Kaynak sorusuna gelirsek. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Tek kaynağımız var ve ben başka taşıyıcıların kendi eklentileri olmadan doğrudan kaynağa yönelmenin gerektiğine inanıyorum.

Allah'tan mektuplardır Kur'an. Size özeldir. Sevdiğiniz size özel bir mektup yazsa başkasına mı tercüme ettirirsiniz. Meali ne, burada sevdiğim bana ne demek istiyor mu dersiniz?

Allah Kur'an'da herkes ile ona özel konuşur.

Allah'a borç veren kalplilerle ayrı.

Allah yolunda fetihten önce ve sonra infak edenlerle ayrı.

Şehitler ile sıddikler ile ayrı.

Yarışanlar ile ayrı.

Ve daha nicesiyle ayrı.

Belki sizin kaynak olarak aldığınız kişinin kalbi derece olarak sizden aşağıdadır ve siz onun bakış açısı ile hayata bakmaya başlar ve derecenizi alçaltırsınız.

Belki kaynak edindiğiniz kişinin derecesi sizden çok yüksektir ve siz adım adım yükselmek yerine onu anlamaya çalışırsınız. Her halükarda Allah'tan başka kuvvet yoktur. Hidayet eden O'dur. Seçim sizin. Her şeyin kaynağı olan Allah ile kendi özel dostluğunuzu mu kurmak istersiniz yoksa Allah'ı dost edinenlerin dostluğunu mu okumak istersiniz.

Yemin ederim o Rahman ismiyle hükümranlığını ilan etti Kahhar ile değil. Ve O Rahman daha insanı yaratmadan Kur'an'ı ögrettiğine hükmetti. Tek kaynağı var her şeyin O'na yönelelim. O her birimize ayrı ayrı ihtiyaç duyduğumuzu ihtiyaç duyduğumuz kadar ögretir. O Latif'tir.

Çiçeğin ihtiyaç duyduğu su ve mineral miktarı ona özeldir. Ağacın ihtiyaçları da ağaca özeldir. Allah ögretenlerin en hayırlısıdır. Dilerse sizi çiçek gibi yetiştirir. Dilerse sizi ağaç gibi. O dileyince ağaçta çiçekler de açar.

Selam ve muhabbet ile.
Alıntı ile Cevapla