Konu Başlıkları: Esma-ül Hüsna/ Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Kasım 2008, 19:19   Mesaj No:43

seydanur

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna





"Varlığı zâtından olup, uluhiyete mahsus-selbî ve sübutî-bütün kemâl sıfatlara sahip bulunan."

"Bütün kemâl sıfatlara sahip ve bütün noksan sıfatlardan münezzeh Vacibü'l-Vücud."

"ALLAH odur ki, O'ndan başka ilâh yoktur. En güzel isimler O'nundur." [Tâ-Hâ: 20/ 8.]

'Lafza-i celâl, Zât-i Akdes'e delalet eder; Zât-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemâliyeyi istilzam eder..." İşarat-ül İ'caz

ALLAH ismi, bütün ilâhî isimleri camidir, yani hepsini içine alır."Bütün isimler ALLAH'ın isimleridir," denilir, ama 'ALLAH, Rahmân'ınismidir, Rahîm'in ismidir...' denilmez.

Bütün isimleri içine alan ism-i âzamın hangi isim olduğu hakkında kesinbilgi bulunmamakla birlikte, İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu bumübarek ismin, ism-i âzam olabileceğini söylemişlerdir. Bunun için, birkul 'ALLAH' dediği zaman bütün ilâhî isimleri ve sıfatları birden yâdetmiş olur.

"Lâ ilahe illALLAH" kelamı, esmâ-i hüsnanın adedince kelamları tazammunediyor... "Lâ Halika illALLAH," "Lâ Fâtıra, Lâ Razıka, Lâ KayyûmeillALLAH" gibi... [Mesnevi-i Nuriye.]

Rahman, Rahîm, Rezzak, Gaffar gibi 'cemâlî isimler' ruhumuzda şükür vesena mânâlarını canlandırırken, Ehad, Samed, Kayyûm, Kadîm, Baki gibi'kemâli isimler' kalbimizi hayret ve takdir hisleriyle dolduracak,Kahhâr, Cebbar, Kadîr, Muntakim gibi 'celâlî isimler' ise bizenoksanlığımızı, aczimizi, fakrımızı hatırlatarak nefsimize takvaşuurunu kazandıracaktır.

ALLAH ismi, bütün esmâ-i hüsna gibi, bütün kemâl sıfatları da camidir.

ALLAH diyen bir kul, bütün ilâhî sıfatları ve bütün esmâ-i hüsnayıbirden zikrettiğini bilerek, kendisini ilâhî isimlerin en parlaktecellisi ve ilâhî sıfatlardan haber veren bir hilkat mucizesi olarakyaratan Rabbine sonsuz hamd ve sena eder.

Lafza-i Celâl denilen bu ism-i âzamı okuyan bir mü'min, 'uludiyet'hakikatini düşünür ve ondan 'ubudiyet', yani kulluk hakikatine intikaleder. Bu ise saadetlerin en büyüğüdür.

ER-RAHMÂN / ER-RAHÎM






Rahman: "Dünya hayalında, mü'min-kâfir gözetmeksizin, mahlukatin hepsine merhametle muamele eden."

"Ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran."

"Rızıkları ve her türlü iyilikleri ihsan eden."

Rahîm: "Verdiği nimetleri iyi kullananlara daha büyük ve ebedî nimetler veren."

"Ahiret hayatında sadece mü'minlere ihsan ve ikram eden."

'O ALLAH ki, O'ndan başka ilâh yoktur. Gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Rahman, Rahîm olan O'dur."
[Haşr: 59/22.]

Her iki mübarek isim de ALLAH'ın sonsuz bir merhamet sahibi olduğunu ifade ederler.

Rahmet ve merhamet; kısaca, 'hayrı irade etmek ve sonsuz ihsan ve ikramda bulunmak' mânâsına gelir.

Merhamet için yapılan şu tarif çok güzeldir:

"Merhamet; acıları, afetleri, sıkıntıları gidererek yerlerine hayrı, sürür ve saadeti ikame etme duygusudur."





Rahman ismi,'insan-hayvan, mü'min-kâfir farkı gözetmeksizin her canlının her türlürızkını veren ve onları koruyup gözeten" mânâsına gelir.

Rahîm ise, "iradesini doğru kullanan kullarına iman, ibadet, hidayetsaadetini kazandıran ve onlara ebedî Cennetler hazırlayan" demektir.

Rahman ismi, ilk yaratılışa bakar. Nitekim, Cenâb-ı Hak, yarattığı hervarlığı, onların iradeleri dışında nice ihsanlara mazhar kılar.

Rahîm ismi ise, daha çok, ikinci yaratılışa bakar ve iradelerini hayra,doğruya, güzele yönlendiren bahtiyar kullar için, ikinci yaratılışta,sonsuz lütuflar, nimetler, ikramlar verileceği müjdesini taşır.

Demek oluyor ki, Rahmâniyetin tecellisinde 'cebir', yani mahlukun iradesi dışında bir ikram ve ihsanda bulunma sözkonusudur.

Rahîmiyetin tecellisinde ise insanın cüz'î iradesini doğru kullanması şartı vardır.

Rahman hem isimdir hem de sıfat, Rahîm ise sadece sıfattır. Bundandolayı, Rahman ismi başkalarına nîsbet edilmez., ama Rahîm ismi nisbetedilebilir.

Diğer taraftan, 'ALLAH, dünyanın Rahmanı, ahiretin Rahîmidir'buyrularak, Rahman sıfatının ezel ile, Rahîm sıfatının ise ebediyetleilgili olduğuna dikkat çekilir.

Kur'ân-ı Kerîm'de Rahîm ismi, daha çok Gafur ismiyle birliktekullanılmış, böylece en büyük rahmetin mağfiret olduğuna dikkatçekilmiştir. Şu halde mağfiret, Rahîm isminin en güzel birtecellisiçdir.

Rahman ismi dünyada nail olduğumuz nice nimetlere, Rahîm ismi iseahirette kavuşmaya namzet olduğumuz ebedî saadetlere nazarımızıçevirir.

"Güçsüzlere merhamet edene, Rahman olan ALLAH da merhamet eder." [Hadis-i Şerif.]

Nur Külliyatında, şefkatin 'Rahîm ismine isal’ ettiği beyan edilerek şu noktaya önemle dikkat çekilir:

"Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan;elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmeten-lil-âlemîn Zât'ın(a.s.m.)'mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir." [KastamonuLahikası.]

Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın, kâinatı ve içindeki eşyayı hizmetinevermekle merhametine mazhar kıldığı bir kulunu, küfür ve isyanısebebiyle Cehennemine atmasına acımak ruh ve kalbin hastalığından ilerigelir. Zira, sıhhatli bir kalb ve müstakim bir akıl çok iyi bilir ki:

"ALLAH'ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. ALLAH'ın gadabından fazla gadab edilmez." [Sözler.]

Biz Cehennem azabına uğramayı hak etmiş insanlara yersiz şefkatgöstereceğimize, onları bu noktaya gelmeden önce yakalamanın vekendilerine yardımcı olmanın yollarını aramak durumundayız.

İnsan, fakirleri doyurmak ve güçsüzlere yardım etmekle Rahman isminden;yanlış yolda gidenlere acıyıp şefkat etmek ve onları iman ve hidayetyoluna davet etmekle de Rahîm isminden feyiz alır

EL-MELİK


]

"Bütün varlıkların sahibi, tek hükümdarı."

"Bütün âlemlerin mutlak ve tek sultanı."

“De ki: İnsanların Rabbine sığınırım; insanların melikine, insanların (gerçek) ilâhına..." [Nâs: 114/1-3.]

Nur Külliyatında bir terkip geçer: Saltanat-ı Rububiyet. Bu ifade bize,bütün âlemlerde her ne varsa hepsinin ilâhî terbiyeden geçtiğini dersverir. İşte bu terbiye, bir 'rububiyet saltanatı' dır.

ALLAH'ın, bütün mahluklar üzerindeki bir diğer saltanatı da 'hâlikiyetsaltanatı' dır. Zira, her şeyin zâtı ve sıfatları, O'nun yaratmasıylavücut bulmuşlardır. O ise zâtı ve sıfatlarıyla hiçbir şeye muhtaçolmayan yegâne Melik'tir. Bu saltanata ortak olacak bir başka melikdüşünülemez.

ALLAH'ın, bütün rızıklananlar üzerinde de bir 'rezzâkîyet saltanatı' vardır.

Keza, bütün hayat sahipleri O'nun ihyasıyla hayat bulur ve bütün vefatedenler O'nun öldürmesiyle bu dünyadan ayrılırlar; bu ise bir 'ihya veimâte saltanatı' dır.

Mâlikiyet, hâkimiyet, kudret, izzet, azamet ve kibriya da ayrı birersaltanattırlar. Bunların her birinin hükmü altında nice mülkler, niceaciz, zelil ve hakir mahluklar vardır.

İnsan o mutlak Melik'e kulluk etmekle, arzın halifesi olma şerefine erer.

İnsan ruhu, bedendeki bütün organlara ve duygulara hükmetmekle Melikismine bir aynadır; ayakları dilediği yöne doğru yürütür, ellereistediği şeyi tutturur. Bu kısa dünya hayatında insanoğlu böylece birimtihan geçirir.

Kul olduğunu idrak ederek o Melik-i Mutlak'ın rızası istikametindeçalışanlar, Cennette nice hizmetçilere efendilik edeceklerdir.
Nefsine köle olmayı hürriyet sayanlar ise, kısa süren bir saltanatımüteakip ölümü tadacaklar ve O mutlak Melik'in huzurunda hesapverdikten sonra, ebedî olarak Cehennemde kalacaklardır.

Melik ismi, her şeyi ALLAH'ın hükmü ve tasarrufu altında bilmemizi dersverir. Bu kâinat ülkesinin yegâne melikinin ALLAH olduğunu ihtar ileO'nun o haşmetli saltanatına isyan etmekten nefsimizi men eder.
Alıntı ile Cevapla