Konu Başlıkları: Esma-ül Hüsna/ Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Kasım 2008, 13:30   Mesaj No:52

seydanur

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna





EL-HAKEM


"Hükmeden, hakkı yerine getiren."

"Hükümlerinde zulüm bulunmayan."

"(De ki ALLAH'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı tafsilatlı olarak indirmiştir." [En'âm: 6/114.]

Bu ism-i şerif yâd edilirken, hayalimiz bizi mahşer meydanına götürür.O dehşetli meydana çıkış, ilâhî bir hükümle olduğu gibi, orada bellibir süre beklenmesi de yine ilâhî irade ve hüküm iledir.

Bu hükmün icra edilmesiyle, dünya tarlasının bütün mahsulleri bir arayatoplanır. İlâhî hâkimiyet karşısında herkesin aciz ve zelil kaldığı,olanca ağırlığıyla hissettirilir.

Bunu takiben mizan kurulur ve "hükmün ancak ALLAH'a ait olduğu" bütün haşmet ve azametiyle herkese gösterilir.

Daha sonra, yine ALLAH'ın hükmüyle, bir kısım insanlar doğrudan Cennetegiderler. Bir kısmı, günahları kadar yanmak üzere Cehennemegönderilirler. Bir başka gurubun ise ebedî olarak Cehennemdekalmalarına hükmedilir.

Elbette ki, bu ismin tecellisi sadece ahirete mahsus değildir. Budünyada da bütün varlıklar bu ismin tecellisine mazhardirlar. İnsanımisal alarak konuşalım: İnsanoğlunun dünyaya gelişi gibi ölümü de ilâhîhüküm iledir. Organlarının yerleri, şekilleri, büyüklükleri, vazifelerihep ilâhî hüküm ile tahakkuk etmiştir.

Diğer bütün varlıklar da, ALLAH'ın taktir ettiği özelliklere sahip olur ve O'nun hükmü altında vazife görürler.



EL-ADL

"Bütün icraatları hak ve adalet üzere olan.”

"Her hak sahibine hakkını veren ve haksızları cezalandıran."

“Ey iman edenler, âdil şahidler olarak, ALLAH için, hakkı ayakta tutun.Bir topluluğa olan kininiz, sîzi adaletten alıkoymasın."
[Mâide: 5/8.]

ALLAH Adl'dir. Adaleti sonsuz kemâldedir ve onun ötesinde bir adalet düşünülemez.

Nur Külliyatında adalet iki temel esasa ayrılarak incelenir: İhkak-ı hak' ve 'zalimleri cezalandırmak.'

İhkak-ı hak, her hak sahibine hakkını en güzel şekilde vermek demektir.

ALLAH, ağacın dallarından, güneşin gezegenlerine, Cennetintabakalarından, Cehennemin menzillerine kadar her şeyi lâyık mevkiinekoymuştur.

Bunun bir küçük misalini de insanda sergilemiş, her organı yerli yerinekoymuş, vazife yapması için gerekli olan bütün şartları en güzelşekilde hazırlamış ve ihtiyaçlarını görmüştür.

İnsanın simasında, göz ile kulağı nasıl adaletle yerleştirmişşe,ruhunda da akıl ve hafızayı aynı adalet ölçüleriyle yaratmış ve herbirine uygun vazifeleri yüklemiştir.

Varlık âleminde adaletini en güzel şekilde gösteren ALLAH, kullarının amellerine de adalet üzere karşılık verecektir.

"Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim de zerre kadar şer işlemişse onu görecektir."
[Zilzâl: 99/7-8.]

Adalet denilince bunun zıddı olan zulüm hatıra gelir. Zulüm,'başkasının mülkünde, izni olmaksızın, tasarruf etmek demektir. ALLAHzulümden münezzehtir; çünkü bütün mülk âleminin tek sahibi veyaratıcısı O'dur.

Bütün esmâ-i hüsna gibi, Adi isminin de diğer isimlerlerle yakın ilgisi vardır. Bunu kısaca şöyle ifade edebiliriz:

Azîz, Cebbar, Celîl, Kahhâr, Kadîr, Muktedir, Muntakîm... olan ALLAH, adaleti en kâmil mânâda tatbik eder.

Rahman, Rahîm, Kerim, Latîf, Halîm, Gaffar... olan ALLAH, bir kulunu Cehenneme koyarsa, o kul bunu hak etmiş demektir.

Bir insanın Adl isminden feyiz alabilmesi için, öncelikle kendisineilâhî bir ihsan olarak verilen bütün organlarını, akıl, kalb, hayal,hafıza gibi manevî cihazlarını, sevgisini korkusunu ve daha nicehislerini yaratılış gayelerinde kullanması gerekir. Ancak o zaman, 'herşeyi yerli yerine koymak ve her hak sahibine hakkını vermekle' adaletetmiş ve zulümden kurtulmuş olur.

Aklını başkalarını aldatmaya ve onlara haksızlık etmeye yoran birinsan, öncelikle kendi aklına zulmetmiş olur. Çünkü, o akılla niceilimler tahsil edebilir ve faydalı işler yapabilirdi. Böylece, hemdünyasını hem de ahiretini mamur etmiş olurdu. Muhatabına zararvermekle ettiği zulüm ise ikinci derecede kalır. Çünkü, kendi aklınaverdiği zarara karşılık muhatabının, meselâ, malına zarar vermiş olur.

Yine, bir insanın âdil olabilmesi için, maddî imkânlarını da adaletüzere kullanması, israftan sakınması, fakirin hakkı olan zekâtıeksiksiz vermesi gerekir. Zekât vermeyen insan, hem kendi nefsine, hemde muhtaçlara zulmetmiş demektir.

Adaletin ikinci şubesine gelince, elinde hüküm ve infaz yetkisi bulunankimseler, 'zalimlere hak ettikleri cezayı vermek' ve bunu yaparken deaşırı giderek zulme girmemek suretiyle, Adl ismine mazhar olur ve buisimden ayrı bir feyiz alırlar.




EL-LATÎF

"En ince ve gizli işleri, bütün incelikleriyle bilen ve onlara çok kolay nüfuz eden."

"Kullarına, sezilmez yollardan faydalar ulaştıran."

"Lütufla muamele eden."

“ALLAH, kullarına karşı lütuf sahibidir; dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, Aziz'dir." [Şûra: 42/19.]

Latîf, kelime manâsıyla, 'katı olmayan, ince, hoş ve yumuşak' mânâsınagelir. Latîf, kelimesinin, hem 'lütuf ve yardım'la, hem de letafetleyani 'kesif ve katı olmamakla ilgisi vardır.

Bir ismi de Nur olan ALLAH'ın bütün sıfatları latiftir; zâtı da, sıfatları da maddeden münezzehtir.

Şu âyet-i kerîme Latîf isminin bu mânâsını bize ders verir:

"Gözler O'nu göremez, O bütün gözleri görür. O Latiftir, Habîr'dir." [En'am: 6/103.]

"ALLAH kullarına latiftir, dilediğini nzıklandırır." [Şura: 42/19.]âyetinde Latîf, 'son derece lütufkâr olan, kullarına ince ve sezilmezyollardan ihsanlarda bulunan' mânâsındadir.

"Yaratan bilmez olur mu? O, Latîf'tir, Habîr'dir." [Mülk: 67/14.]âyetinde ise Latîf, "en ince şeyleri kolaylıkla bilen" mânâsınagelmektedir.

Varlık âleminde latîf varlıklar, maddî ve kesif eşyadan kat katfazladır. İnsan ruhu ve ona bağlı ince hissiyatlar buna misalverilebilir. Midenin bir gıdayı hazmetmesiyle, aklin bir mânâyıkavraması ve" anlaması birbirinden ne kadar farklıdır! Akıldaki bu incefaaliyet Latîf olan ALLAH'ın büyük bir ihsanıdır.

Yavrusunu kucağına alıp emziren bir annenin, kolları bebeği sardığıgibi, latîf şefkati de aynı şekilde yavrusunu her yönden kuşatır. Bu,ALLAH'ın hem o anneye, hem de yavrusuna büyük bir lütfudur.

Letafet denilince, aklımıza hemen yumuşaklık gelir. Bir insan,başkalarına karşı ne kadar yumuşak davranır ve ne kadar lütufkâr olursaLatîf isminin feyzinden o kadar fazla nasip almış demektir.



EL-HABİR

"Eşyanın hakikatlerini ve gizliliklerini bilen."

"Batınî haberler kendisinden saklanamayan."

"Ey iman edenler, ALLAH'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdimettiğine baksın. ALLAH'tan korkun. Hiç şüphesiz ALLAH, yaptıklarınızdanhaberdardır." [Haşr: 59/18.]

Alîm ismiyle Habîr isminin mânâları birbirine çok yakındır. Şu var ki, Alîm ismi daha umumîdir.

Habîr denilince, haberdar olan, ilminden bir şey saklanamayan mânâsıhatıra gelir. Yani Alîm ismi, 'gîzli-aşikâr her şeyi bilen' mânâsınıifade ederken, Habîr ismi biraz daha hususiyet arz eder ve bize göregizli olan şeylerin O Habîr için aşikâr olduğunu ders verir. Hiçbirhadise ve hatıranın, hiçbir düşünce ve -niyetin ALLAH'tan
gizlenemeyeceğini ifade eder.

ALLAH'ın Habîr olduğunu bilen bir mü'min, O'nun razı olmayacağı hertürlü söz, fiil ve halden uzak kalmaya çalışır. Kendi iç âleminde olupbitenlerden hiçbirinin, Latîf ve Habîr olan ALLAH'tan gizlikalamayacağını düşünür. Kalbini yanlış inançlardan, aklını bâtıldüşüncelerden, hayalini faydasız meşguliyetlerden korumaya gayret eder.

İmam Gazâlî Hazretleri insanın, 'kendi ruh dünyasında cereyan eden vebaşkalarının bilemediği şeyleri vicdanen bilmesi’ cihetiyle, bu ismemazhar olduğunu söyler.




EL-HALİM

"Cezalandırmaya gücü yettiği halde, hemen ceza vermeyen."

"Kullarının isyanlarına karşı, hemen öfkeye kapılmayan."

“Şüphesiz ALLAH, Ğafur'dur, Halîm'dir." [Âl-i İmran: 3/155.]

Hikmet dünyası olan bu âlemde, eşyayı yaratmakta'acele etmeyen,mahlukatı safha safha yaratan ALLAH, bu imtihan dünyasında küfür veisyanlara da hemen ceza vermez. Kudreti yettiği halde, bu cezayı tehireder. Kullara böylece tövbe kapısını açar ve onlara pişmanlık fırsatıverir.

Bu isimden kulun alacağı ders, işlediği günahlardan tövbe etmesi. Halimismi gereği, cezasının tehir edilmesini bir fırsat bilip, ALLAHResulünün(a.s.m.)tavsiyelerine uyarak, o günahlara kefaret olmak üzeregüzel ameller işlemesidir. Bir de, ALLAH'ın Halim ve Gafur olduğunuhatırlatarak onu isyana teşvik eden nefsine, Alîm, Raklb, Hasîb veMuntakim isimlerini hatırlatması ve böylece o nefsi yanlış yolagirmekten men etmesidir.
Alıntı ile Cevapla