Konu Başlıkları: Esma-ül Hüsna/ Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Kasım 2008, 13:34   Mesaj No:54

seydanur

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna


EL-ALİYY

"Kemâl derecelerinin en yücesinde bulunan."

“ALLAH bir insanla ancak bir vahy yoluyla ya da perde arkasından konuşur
veya bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder.

Gerçekten O, Aliyy'dir, Hakîm'dir." [Şûra: 42/51.]

ALLAH'ın varlığı vaciptir. Yani varlığı zâtındandır, yokluğu muhaldir.Bu ulvî mertebe sadece Aliyy olan ALLAH'a mahsustur. O'ndan gayrı nevarsa, hepsi mümkindirler yani bunların olup olmamaları eşittir; hepsimahlukturlar, fanidirler, acizdirler. Bu varlıkların varlıkmertebeleri, Vacib'in âlî mertebesi yanında çok aşağı ve süflî kalır.

ALLAH'ın bütün sıfatları mutlaktır, kayıt altına alınamazlar. Ve yinebütün sıfatları sonsuzdur; onların tecellileri için bir sondüşünülemez.

İşte bu âlî mertebe de ALLAH'a mahsustur.

Mahlukatın ise, evvelleri olduğu gibi sonları da vardır. Öncesi vesonrası olan bu varlıkların sıfatları da sınırlı ve kayıtlıdır, işte busınırlı ve kayıtlı sıfatlar, sonsuz ve mutlak sıfatlar yanında çoksüfli ve çok aşağı kalırlar.

Aliyy ismi bize bu gibi dersleri verir; sonsuz ve mutlak kemâlin ancak ALLAH'a ait olduğunu bildirir.

"O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O Aliyy'dir, Azîm'dir."
[Bakara: 2/255.]

Bir mü'min, ALLAH'ın sıfatlarının ulviyeti hakkındaki marifette nekadar inkişaf ederse, Aliyy isminden o kadar fazla feyiz alır.

Kul, böylece manen terakki etmekle ulvî dereceler kazanır ve bu isme daha parlak bir ayna olur.

Ve yine, bir kul süflî, bayağı ve aşağı şeylerden uzak kaldığı ölçüde yükselir ve bu isimden alacağı feyiz de o nisbette artar.


EL-KEBÎR


"Büyüklükte kendisinden daha üstünü düşünülemeyen."

"Celâli ve sânı pek yüce."

'O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir, Kebîr'dir, Müteâl'dir." [Ra'd: 13/ 9.]

Kebîr ismi, "ALLAH'ın zâtının kemâline delalet eder" denilmiştir.Büyüklük, kemâl ile yakından ilgilidir. İlmi kemâle ermiş kimselere'büyük insan' deriz. Keza, irfan, ahlâk, takva ve salahatta üstün olaninsanlar da büyüktürler.

Bunlardan söz ederken, 'ilmi büyük' yahut 'irfanı büyük' demez, sadece'büyük' demekle yetiniriz. Böylece, büyüklüğü sıfatlara değil, doğrudanzâta vermiş oluruz.

ALLAH'ın bütün sıfatlarının, isimlerinin ve fiillerinin sonsuzluğu ALLAH'ın zâtının büyüklüğünü gösterirler.
[Prof. Dr. Alaaddin Başar, Esmâ-i Hüsna ALLAH'ın Güzel İsimleri, Zafer Yayınları, İstanbul, 2001: 100.]

Azîm, Kebîr Ve Aliyy İsimleri Arasındaki Fark:

Azîm, Kebîr ve Aliyy isimleri arasındaki ince farkı bir derece anlamakiçin bunların karşılığı olarak kullanılan 'yüce, büyük ve yüksek'kelimelerine bakmak gerekir. Bu kelimeler, o isimlerin mânâlarını tamifade etmeseler de, aralarındaki fark hususunda bize bir fikirverebilirler. Yani, bu üç kelime aynı mânâya gelmedikleri gibi, buisimler de aynı değildirler.

Bir de bu isimlerin zıtlarına baktığımızda, 'azîm' kelimesinin zıddıhakir, 'kebîr'in zıddı küçük, 'âlî'nin zıddı aşağı veya alçaktır.

Bilindiği gibi, Güneş'le Dünya arasındaki mesafe, yaklaşık yüz ellimilyon kilometredir ve ışık, bu uzun mesafeyi sekiz dakikada kat ettiğihalde, ışığı hâlâ dünyaya ulaşmamış yıldızlar vardır.

Bu bilginin ışığında, 'azamet, kibriya ve ulviyet' mefhumları arasındaki farka bir derece bakmaya çalışalım.

Semanın bu uçsuz bucaksız genişliğini ve yüksekliğini gözlerin ihatadanve akılların idrakten aciz kalması noktasında, sema azimdir.

Semanın büyüklüğü yanında yeryüzündeki bütün büyük cisimlerin küçük kalması yönüyle, sema kebîrdir.

Semanın yüksekliği yanında yeryüzündeki bütün yüksekliklerin süflî kalacağı cihetiyle de sema âlîdir.

Bu misal, maddeden münezzeh olan ALLAH'ın azamet, ulviyet vekibriyasını anlamakta, elbette tam bir ölçü olamaz. Zira, hiçbircihetle mahlukuna benzemeyen ALLAH'ın büyüklüğü, azameti ve ulviyeti dekendine hastır ve bunların bîr benzeri düşünülemez. Ancak, bu misal ilesözkonusu isimlerin aynı olmadıkları, bir derece anlaşılabilirse maksathasıl olmuş demektir.

Azamet, ulviyet ve kibriya, bütün sıfatlar için olduğu gibi bütün şuunât, fiiller ve isimler için de sözkonusudur.

Sadece bir misal olarak merhamet üzerinde duralım:

Nur Müellifi, "bütün validelerin şefkatleri rahmet-i ilâhiyenin bir lem'asıdır" buyurur.

Merhametli olmak bîr üstünlüktür ve bu sıfatın kemâli ancak Kebîr olan ALLAH'a mahsustur.

ALLAH'ın o azim rahmetinin genişliğini ve şümulünü akıllar idrak edemezler.

Ve ALLAH'ın mahlukatna ettiği merhamet, bütün merhametlerden çok daha âlîdir, yüksektir.


EL-HAFİZ

"Koruyan, muhafaza eden."

"Varlıkları, kaderle tayin edilmiş bir ecele kadar, zevale uğramaktan koruyan."

"...Hem Rabbim sizin yerinize başka bîr kavmi geçirir de siz O'nahiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyigözetleyip koruyandır, Hafîz'dir." [Hûd: 11/57.]

Hafiz: "Bütün varlık âleminin plan ve programını nur-u MUHAMMEDi'de saklayan."

"Bir ağacın bütün özelliklerini çekirdeğinde derceden." "Birçok canlıtürünün planlarını yumurtalarında, birçoklarını da spermalarındamuhafaza eden."

"İnsanın bütün amellerini onun hafızasında kaydeden." "Hafaza meleklerine insanın bütün iyi ve kötü işlerini kaydettiren."

"İnsan-ı ekber denilen kâinattaki her şeyi ve her hadiseyi levh-i mahfuzda yazan."

Bütün bu saydıklarımız, hafîziyetin yani hıfz edip korumanın en çok kullanılan mânâlarıdır.

Hıfzın diğer bir mânâsı da, "hayata düşman olan unsurları dizginleyip, belli bir ecele kadar yaşama fırsatı tanıyan" demektir.

Bu hıfz ve muhafaza olmasaydı, ormanlarda vahşi hayvanlardan başkasınınyaşamaması gerekirdi. Ama gerçek hiç de öyle değil. Aslanlara,parslara, kaplanlara rağmen, tavşanından tilkisine, ceylanındankeçisine kadar nice hayvan türleri aynı mekân içinde hayatlarınısürdürürler.

Bu hal bir hıfzedicinin varlığını, bütün akıllara net biçimde gösterir.

Bu isimden kulun alacağı en önemli ders, bir muhasebe gününe doğru hergün bir adım daha attığını düşünerek, günahlardan, haramlardan vehatalardan uzak kalmasıdır. Bedenini zararlı maddelerden koruduğu gibi,ruhunu, kalbini ve aklını da şeytanın ve şeytan vazifesi gören dessasinsanların şerrinden korumasıdır.
Alıntı ile Cevapla