Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Aralık 2019, 22:20   Mesaj No:60

Nebevi Sevda

Medineweb Emekdarı
Nebevi Sevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Nebevi Sevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 59388
Üyelik T.: 05 Nisan 2018
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Istanbul
Yaş:52
Mesaj: 1.449
Konular: 332
Beğenildi:1751
Beğendi:1021
Takdirleri:13102
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

İçsel kuvvetlere meliklik

Önceki makalede insanın içsel kuvvetlerine (görme, işitme, düşünme vb) sahipliğinin hakikî sahiplik olduğunu belirtmiştik. Buna göre insanın bu kuvvetleri üzerindeki mülkiyeti ve tasarrufu da hakikî olmuş oluyor. Ama Şari Teâlâ'nın verdiği izin çerçevesinde tasarrufta bulunma yetkisine sahip olanın mülkiyeti hakikî mülkiyet değil, teşriî ve itibarî mülkiyettir. Ama insanın sahip olduğu eşyada, arabada, evde, vd şeylerdeki tasarrufu teşriî tasarruftur. Tabi teşriî derken şerî izin ve sınırlar dâhilinde olmasını kastediyoruz, yoksa hakikî milkiyet ile sahip olmadığımız bütün tasarruflar teşriîdir anlamına gelmemektedir. Kişinin bir başkasının eşyasını gasp ederek tasarrufta bulunması ne hakikîdir ne de teşriî, şeriatın izin vermediği çerçevede gerçekleşen bir tasarruftur.

Rab Teâlâ'nın tasarrufları hem hakikîdir hem de teşriî. Ancak bizim hakikî milkiyet ile sahip olduğumuz şeylerde de O hem hakikî hem de teşriî tasarrufa sahiptir. İlginç olan nokta da burasıdır, zaten. Yani biz nefsî kuvvetlerimize sahibiz. Bizden başka kimsenin bunlarda tekvinî olarak tasarrufta bulunmaması lazım. Ancak bakıyoruz ki Rab Teâlâ tekvinî olarak sahip olduğumuz şeylerde de tasarrufta bulunabiliyor. Zira söz konusu bu kuvvetleri bize bağışlayan da O'dur. Evet, insan kendi kuvvetlerine sahip olsa da ve bunda tasarrufta bulunsa da bu sahiplik ve bu tasarruf Rab Teâlâ'nın sahiplik ve tasarrufunun uzamındadır. Kur'an-ı Kerim bu hususa da dikkat çekerek şöyle buyurmaktadır: “Velemu ennallahe yehulu beyne'l-meri ve kalbihi/ Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” (8/el-Enfal/24) İnsanın kendisi ile kalbi arasına girmek ne demektir. İnsanın kendi kuvvetlerine sahipliği doğrudur. Ancak insan bu nefsî kuvvetlerine sahip olmadan önce başka bir sahip daha vardır ve bu sahip asıl sahiptir O da Allah-u Teâlâ'dır. O hem insanın sahibidir hem de insanı sahip kıldığı şeylerin sahibidir. Yoksa ortada şirki gerektirecek ortaklık söz konusu değildir. ‘Allah-u Teâlâ sahip olduğumuz şeylerin bir bölümüne sahip, biz de kendi sahip olduğumuz kuvvetlerin Allah-u Teâlâ'nın sahip olmadığı bölümüne sahibiz' türü bir anlayış gelmesin. O hem bize sahiptir hem de bizim düşünme, görme, duyma vd nefsî kuvvetlerimize sahiptir. Bizim sahipliğimiz O'nun sahipliğinin bittiği yerde başlıyor değildir, bizim sahipliğimiz O'nun sahipliğinin uzamıdır.
Alıntı ile Cevapla