Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Ağustos 2020, 12:16   Mesaj No:2

Has_Tarihçi

Medineweb Acemi Üyesi
Has_Tarihçi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Has_Tarihçi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 61842
Üyelik T.: 16 Ağustos 2020
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Niğde
Yaş:47
Mesaj: 10
Konular: 9
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:55
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Hareket Ordusu ve Abdülhamid’in Hal Edilmesi

Enver Paşa’nın dilinden:

İki yıl önce, biliyorsunuz, nisanın 24’ünden 26’sına kadar çok kritik günlerdi. 9 piyade birliği, 3 arazi, 1 dağ bataryasının başında, tam 24’ü sabahı şafakla, Pera’nm kışla duvarlarının arkasındaki çok daha güçlü bir düşmanın üzerinden İstanbul’a sessizce girmiştim. O gün ölümü aradım. Ama onu bulmak için nereye koşsam, şimşek gibi kaçıyordu. Allah’ın beni başka bir şey için sakladığını bilmiyordum...

Hürriyet Kahramanı Enver Paşa, Meşrutiyet ilan edildikten sonra Berlin’e askeri ateşe olarak gönderildi; ancak ülkede yaşanan her gelişmeyi yakından takip ediyordu. 31 Mart Vakası olarak nitelendirilen karşılıklı darbe teşebbüslerinden sonra Hareket Ordusu Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul’daki karışıklığı çözüp ve yönetimi ele geçirmek için yola koyuldu.

Durumu yakından takip eden Enver Paşa hızlı davranarak Hareket Ordusu’na yetişti. Kurmaylık görevini Mustafa Kemal’den alarak İstanbul’a hareket ordusuyla birlikte girdi. Ufak çaplı direnişler sonrası İstanbul kontrol altına alınarak Sultan İkinci Abdülhamid tahttan indirildi. Enver Paşa tekrar kahraman olmuştu.

Trablusgarp'ta İtalyanları hareketsiz bırakıyor

Sabahın 5’inden beri son hazırlıklarımı bitirmek için şehirde koşturup durdum. Vazifem bu sefer beni, hiçbir maddi netice alamayacağım bir amaca doğru götürüyor. Trablus, zavallı memleket, kaybetti şimdilik. Kim bilir belki de ebediyen... Peki o zaman niye gidiyorum? İslam dünyasının bizden beklediği bir ahlakî görevi yerine getirmek için. Bu satırları ayrılmamdan kısa bir süre önce yazıyorum. Bunlar en gizli sırlarım- dır: Ne kadar zor ve nankör görevlerin beni beklediğni ancak birkaç kişi biliyor.

Enver Paşa 11 Ekim 1911

İtalya, Osmanlı’nın Afrika’da bulunan son toprağına asker çıkartırken hükümet durumu ancak protesto edebilmişti. Bu durum birçok genç subayı rahatsız etmiş, özellikle Enver bu duruma sessiz kalınamayacağını hükümete bildirerek bir grup genç Osmanlı subayıyla beraber Trablusgarp'a hareket etmiştir.

Grupta Mustafa Kemal, Fethi Bey gibi ileride önemli görevlere gelecek devlet adamlarının yanında Enver Paşa’nın fedaileri olarak nam salacak Teşkilat-ı Mahsusa kurucuları; Kuşçubaşı Eşref, Eşref’in kardeşi Sami, Sapancalı Hakkı, Yakup Cemil, İzmitli Mümtaz ve Çerkez Reşit gibi isimler bulunuyordu.

Enver Paşa burada Senusilerle yaptığı ittifak neticesinde Trablusgarp direnişini biran da kutsal bir direnişe çevirmeyi başarmıştır. Enver Paşa bir mektubunda durumu şöyle anlatmıştır;

Bingazi muharebesinde İtalyanlar 43 tanesi zabit olmak üzere binden fazla ölü verdiler. Biz de biri mülâzım 123 asker kaybettik. Ah, düşman bu savaşı başlattığına pişman olacak, şimdilik kafasını siperden çıkartmaya cesaret edemiyor! İki gündür sularını kestim, -onların surlarından 700 metre uzaklıktaki tek kaynak olan Ayn-el Derne’yi- şimdi her çeşit girişimden kaçınıyorlar, onların kaybettikleri zamanı da ben kazanıyorum.

İtalyanlar kolayca işgal edeceklerini düşündükleri bu bölgede saplanıp kalmış, çareyi On İki Ada’yı işgal edip İstanbul Boğazı'nı tehdit etmekte bulmuştur. Arkasından başlayan Balkan Savaşları sonrası Enver Paşa, Trablusgarp’taki vazifesini sadık adamı Kuşçubaşı Eşref’e emanet ederek İstanbul’a dönmüştür.

Enver Paşa fedaileriyle hükümeti devirir: Bab-ı Ali Baskını

Darbeden sabahı Enver Paşa bir mektubunda şu satırları kaleme alır;

Perşembe, sabahın 7’si sevgili dostum, bugün ne olacağını bilmiyorum. Dün hükümetin Saray’da topladığı meclis, 60 memur ve âyan üyesi oybirliğiyle bir karar aldılar (büyük bir bölümünün itirazlarına rağmen): harbten kaçınmak. Böylece kendi tedbirlerimi almaktan başka yapacak şeyim yok, yâni hükümeti düşürmek ve fikrimi yeni bir hükümete kabul ettirmek. Her şey şimdiden hazır. Eğer bu, memleketimi kurtaracaksa mutlu olurum, ölürsem vazifemi yapmış kabul ederim kendimi. Allah’a dua ediyorum, eğer projem Türkiye’ye mutluluk getirmezse, beni öldürmesi için dua ediyorum. Allah sizi korusun, ata binmem lâzım, beni bekliyorlar...

Enver Paşa ve fedaileri başta olmak üzere İttihat ve Terakki’nin önemli kadrolarının çoğu Balkan kökenliydi. Devletin Balkan Savaşında Edirne’ye kadar büyük bir coğrafyayı kaybetmiş olması İttihatçıları kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşürmüştü. Bu yüzden Edirne’nin geri alınması bir namus meselesi olarak görülüyordu, ancak Yusuf Kâmil Paşa Kabinesi bu konuda bekle gör politikası izliyordu.

Bir an önce harekete geçip Edirne’yi kurtarmak isteyen Enver Paşa ve silah arkadaşları bunun tek yolunun hükümeti devirmekle mümkün olacağına karar verdiler. 23 Ocak 1913 yılında Sultanahmet Meydanında bulunan hükümet binasına silahlı baskın gerçekleştirilerek Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa’dan istifası istendi. Olaylar sırasında Harbiye Nazırı Nazım Paşa Yakup Cemil’in tabancasından çıkan kurşunla öldürülmüştür.

Enver Paşa Bab-ı Ali darbesini şu şekilde anlatmıştır;

Resmî işler tamamlandı. Darbe çeyrek saatte olup bitti. Seni gördüğümde teferruatlı anlatırım. Sadece kan dökmenin benim programımda olmadığını sana söyleyebilirim. Ka- mil’in yâverlerinden birinin ateş etmesi üzerine, karşılıklı birkaç kurşun atıldı, iki yâver bir sivil polis ve maalesef olay yerinde bulunan arkadaşım Nâzım yere düştü. Her şey bana rağmen ve arzum hilâfına oldu, ama oldu. Ümit ederim bu, memleketime mutluluk getirir.

Nasıl Savaş Bakanı oldu?

Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) olması hem kendi şahsı hem de Osmanlı devleti için sayısız tarihi olayın başlangıcını teşkil eder. Bu tarihi olaylar arasında; Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşına sürüklemesi, Kafkasya Cephesinde yaşanan acı Sarıkamış vakası gibi acı dolu olaylar sayılabililir. Yine Çanakkale Zaferi ve Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü İngilizlerin elinden kurtarması da Enver Paşa’nın Savaş Bakanlığı sırasında gerçekleşmiş olaylardan sadece birkaçıdır.

Genç yaşı ve düşük rütbesinden dolayı Harbiye Nazırlığı makamı soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. Bir kısım tarihçiler ordunun gençleştirilmesi için yapılmış önemli bir atama olarak yorumlarken bir kısım tarihçiler Enver Paşa’nın bakanlığı Talat Paşa’dan silah zoru ve darbe tehdidiyle aldığını söylemektedir. Buna göre Enver Paşa apandis rahatsızlığından dolayı hastanede yattığı bir süreçte fedaileri kimine göre Enver Paşa’nın bilgisi dâhilinde kimine göre Enver Paşa’ya dahi danışmadan Talat Paşa’nın huzuruna çıkarak Enver’in Harbiye Nazırı yapılması için Talat Paşa’yı tehdit etmiştir. Talat Paşa’nın Enver’in henüz genç olduğunu ve Harbiye Nazırı İzzet Paşa’dan memnun olduklarını söylemesi üzerine meşhur fedai Yakup Cemil araya girerek şunları söyler;

“Muhakkak gelecektir. Bizim kararımız katidir. Sonra karışmam, pişman olursunuz…” ve devamla Talat Paşa durumu kabul eder:

Artık sizinle münakaşaya lüzum yok. Düşüncenizi anladık.

Görevin tevdi edilmesinden sonra Enver Paşa 4 Ağustos 1922 yılında Tacikistan’da şehit olana kadar sayısız tarihi hadisenin başaktörü olmuştur.

Mezarının Türkiye’ye getirilmesi

Enver Paşa’nın na'şı ölümünden yaklaşık 76 yıl sonra dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Türkiye’ye resmî törenle getirilerek Hürriyet Tepesi’ndeki anıt mezarına şehit düştüğü gün yani 4 Ağustos’ta defnedilmiştir. Enver Paşa’nın mezarının Türkiye’ye taşınması kamuoyunu ikiye bölmüştür. Bir kesim Enver Paşa’yı vatana ihanet ile itham ederken bir kesim ise Enver Paşa’nın kahraman bir Türk komutanı olduğu iddiasında bulunmuştur.

Mezarının taşınmasına kim ne dedi?

Enver Paşa’nın mezarının taşınmasına olumlu tepkilerin yanında birçok olumsuz tepkiler de gelmiştir.

Belcivan'da şehit düşen Enver Paşa'nın kabrinin Türkiye'ye getirilmek istendiğini duyunca üzüldüm. Enver Paşa, Türkistan'ı bağımsızlığa kavuşturmak gayesiyle o ata topraklarında şehit düştü.

Buhara Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Osman Hoca'nın oğlu ve
Koç Üniversitesi öğretim üyesi Timur Kocaoğlu

Paşa, hayatının muhasebesini, Orta Asya'nın Pamir eteklerinde, Çegan Tepesi'nde toprağa akan kanlarıyla ve dilediğince yazdı... Şimdi gökkubbe altında ondan kalan sada, işte bu son kanlı savaşın, hala o dağlarda yaşayan yankısıdır... Bırakalım olduğu yerde, Çegan'da evliya türbesine dönmüş mezarında kalsın Enver Paşa. Zira kemiklerini getirip de bu mezbeleye defnetmeye, Çegan Tepesı'ndeki o yankıyı susturmaya artık hiç mi hiç hakkımız kalmadığını Hürriyet Abidesi'nde yaptıklarımızla ispat ettik.

Murat Bardakçı

Tarihçilerin hükmü ne olursa olsun, Enver Paşa 20. yüzyıl tarihimize damgasını vurmuş bir simadır. Bununla kalmayıp kültürümüzden Orta Asya ufuklarında bir nişan bırakmış, bu mesafeyi görmemize vesile olmuştur. Ancak, Tacikler Enver Paşa'yı verirlerse üzüleceğimi, hayal kırıklığına uğrayacağını söylemem gerekir. Çünkü, Enver Paşa bizim olduğu kadar Özbeklerin, Taciklerin, Türkmenlerin de Enver Paşa'sıdır.

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Emine Gürsoy

Enver Paşa hatasıyla sevabıyla yakın tarihimizin önemli bir simasıdır. Tarihin geçmişte kalan olayları yargılayıp doğru kararlara varacağından şüphemiz yoktur. Enver Paşa gerçek bir vatansever, milliyetçi idealist çok dürüst bir askerdir. Enver Paşa Türk halkının gözünde bir kahramandır.

Döndemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel

Türk milletinin yetiştirdiği vatansever, cesur ve kahraman bir askerdi. Türk ve Türklük ideali uğruna hayatını feda edecek kadar cesur ve idealist bir adamdı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel beni arayarak konuyu ilettiğinde çok duygulandım bir süre konuşamadım. Tacikistan Cumhurbaşkanı’yla konuştuğunu ve dedemin naaşının şehit düştüğü gün Hürriyet-i Ebediye Anıtı sahasına defnedileceğini söyleyince nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim.

Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Alıntı ile Cevapla