Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Ağustos 2020, 12:27   Mesaj No:5

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.107
Konular: 546
Beğenildi:1003
Beğendi:221
Takdirleri:9161
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Öncelikle Bakara 44.ayete bakalım:
اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

"Siz Kitabı okuduğunuz / tilavet ettiğiniz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?"

Bu ayette "tetlune" fiiline "tela" fiilinin muzari muhatap cemi müzekker bir fiildir. Siz okuyorsunuz/ tilavet ediyorsunuz demektir. Tilavetin anlamını yukarıda vermiştik:Telahu;bir kişiyi,aralarında hiç kimsenin bulunamayacağı kadar yakın bir şekilde izlemek ve ona uymaktır.bu bazen bizzat bedenle izlemeyi bazen de hükümde birine uymayı ifade eder.Bazen de okumak ve manayı düşünmek şeklinde izlemek anlamına gelir.Mastarı tilavettir
Yani Siz Tevratı okuyup , onu takip ettiğiniz , Hz.Musa'nın yolunu takip ettiğinizi , O'na uyduğunuzu söylediğiniz halde insanlara Hz.Musanın öğretilerini , iyiliği anlatıp dururken siz o öğretilere uymuyorsunuz , Hz.Musa'nın yolunu takip etmiyorsunuz, başkalarına şeriata uymalarını tavsiye ederken siz kendiniz şeriata uymuyorsunuz, insanlara din anlatarak dinden çıkar sağlıyorsunuz , dinden para kazanıyorsunuz da dinin emirlerine kendiniz uymuyorsunuz. Az bir paha karşılığı dininizi satmayın.
Bu ayet Ehli Kitap hakkında hakkında nazil olmasına rağmen müminleri de ilgilendiren bir ayettir. Müminlerin alimleri başkalarına iyilik yapmasını tavsiye edip de kendileri iyilik yapmazlarsa Ehli Kitaba olan ikazlar aynen Müminler için de geçerlidir.

Bakara 53.ayete bakalım:
وَاِذْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
"Doğru yolu bulasınız diye, Musa'ya Kitap'ı ve Furkan'ı verdik"

Bu ayet dışında FURKAN kelimesinin geçtiği ayetler:
1-Al-i İmran Suresi, 4. ayet: Bundan (Kur'an'dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır.
2-Enfal Suresi, 29. ayet: Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.
3-Enbiya Suresi, 48. ayet: Andolsun, Biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.
4-Furkan Suresi, 1. ayet: Alemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne Yücedir.
5-Bakara suresi 185.ayet : Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler (FURKAN) olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bu kolaylıkları, sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterdiğine karşılık O'nu ululamanız için meşru kılmıştır; ola ki şükredersiniz.
6-Enfal suresi 41.ayet: Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran (FURKAN ) o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir'dir.

Kuran’da yedi kez tekrarlanan ‘furkân’ kavramı, Müslüman alimler ile Oryantalistlerin, kökeni ve anlamı üzerinde pek uzlaşamadıkları Kuran
kavramlarından biri sayılır. Müslüman alimler , her ne kadar bazen bağlam gereği değişik anlamlar vermiş olsalar bile genellikle, ‘furkân’ kelimesinin öz Arapça bir kelime olduğunu, ‘f-r-k’ kökünden türediğini, aslen ‘gerçek/ doğru (hakk)’ ile ‘sahte/ yanlış (bâtıl)’ olanı vb. ‘ayıran’ anlamına geldiğini kabul etmektedirler.
Müslüman alimlerin aksine Oryantalistler genel olarak, ‘furkân’ kelimesinin öz Arapça bir kelime olmadığını, zira eski Arap şiirinde görülmediğini, kelimenin kökeninin ‘kurtuluş’ anlamındaki Aramca ‘purkân’ ya da Süryanca ‘purkâna’ kelimeleri olduğunu ve dolayısıyla bu dillerden ödünç alınmış olabileceğini iddia etmektedirler. Bir kısım Oryantalistlerin iddiasına göre ise ‘furkân’ kelimesi İbranca ‘pirke avot’ tamlamasındaki ‘pirke’ kelimesinden alınmadır.

Ekseri Müslüman alime göre kelime özellikle Furkan ve Ali İmran surelerinin başlarında Kuran’ı tanımlamakta, bazılarına göre ise Kuran’ın yanı sıra Tevrat, İncil ve diğer kutsal metinleri tanımlamak için de kullanılmaktadır ve aynı zamanda Kuran’ın isimlerinden biri olmaktadır

Bakara 53.ayette geçen kitap ve furkandan kasıt ne olabilir?

Kur'an'da açık bir ifadeyle Hz.Musa'ya Tevrat'ın verildiği belirtilmiyor, ancak bir çok ayette ona kitab verildiği ifade ediliyor. "Yola gelesiniz diye Musa'ya kitab ve furkan vermiştik." "Andolsun Musa'ya kitabı verdik..." Bu durum, doğal olarak Musa'ya verildiği belirtilen kitap ile Tevrat'ın aynı veya ayrı şeyler olup olmadığı konusunda zihinlerde bir soru uyandırıyor.
"Kur'an ayetlerinden, Tevrat'la, Musa'ya verilen "Kitab"ın mı, yoksa Eski Ahid'in mi kasd edildiğini anlamak zordur. Muhtevası ve kapsamı hakkında detaylı bilgi bulunmadığından, bugün Yahudilerin elinde mevcut olan Eski Ahid'le karşılaştırıp hangi bölümüne tekabül ettiğini çıkarmak da kolay değildir. Kur'an'da Musa'ya verilen "kitap" için "Tevrat" isminin kullanılmaması ve sadece "el-Kitab" denilmesi bu zorluğu daha da arttırmaktadır
Müfessirlerimizin Kur'an'da geçen "el-kitab" lafzı ile neyin murad edildiği konusundaki farklı yorumları da sorunu iyice zorlaştırmaktadır.
Kur'an, Tevrat'ın Musa'ya verildiğini açıkça bildirmediği gibi, Tevrat'ın muhtevası hakkında detaylı bilgi de vermemektedir. Bunun yanında, Yahudilerin elinde mevcut olan kitapların hangilerinin Tevrat'a dahil olup olmadığı hususunda bir açıklama da bulunmamaktadır. Bu yüzden Tevrat'ın mahiyeti ve kapsamı hakkında açık bir şey söylemek mümkün görünmemektedir.
Fakat İsa döneminde derlenen Eski Ahid'in, Kur'an'ın geldiği dönemde son şeklini almış olduğu tarihen sabittir. O zamanki Yahudiler, "Tevraf'ın İbranice karşılığı "Torah"dan, Eski Ahid'in tümünü anlamaktadırlar. Dolayısıyle Yahudilerle münazarada Kur'an, onların diliyle hitap etmiş, bir tashihde bulunmamış ve "Tevrat" lafzını onların anladığı anlamda kullanmıştır."' İçinde "Tevrat" lafzı geçen ayetlere baktığımızda, bunlarm hitap zamanının çoğunlukla Hz.İsa' ve Hz.Muhammed'in nübüvvet dönemi olduğu farkedilmektedir. içinde "Tevrat" lafzı geçen ayetlerin muhatabı, bu iki peygamber dönemindeki Yahudilerdir. Daha önceki Yahudilerin söz konusu edildiği ayetlerde ise, "Tevrat" yerine, "el-Kitab" lafzı geçmektedir.Bununla birlikte Hz.Muhammed dönemindeki Yahudilere hitab eden bazı ayetlerde de "el-Kitab" lafzı bulunmaktadır. Bu ayetlerdeki el-Kitab lafzının Tevrat'tan bedel olduğu188 anlaşılmaktadır.Hem Hz.İsa ile ilgili olup onun zamanındaki Tevrat'ı ifade eden ayetlerden, hem de Hz.Peygamber'e hitap edip onun zamanındaki Tevratı ifade eden ayetlerden, bu iki peygamber döneminde yahudilerin elinde bulunan Tevrat'ın kasdedildiğini anlamak mümkündür.
Buralarda herhangi bir istisna söz konusu edilmemiştir: "Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğullan, ben size Allah'ın elçisiyim, benden Önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)."(Saf-6)- demişti..." "De ki: Doğru iseniz Tevrat'ı getirip okuyun."(Ali İmran-93) "İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüyorlar (verdiğin hükme razı olmuyorlar?) Onlar inanıcı değillerdir" (Maide-43)Bu dönemlerde Yahudilerin elinde bulunan kitabın tümü Kur'an tarafından Tevrat olarak tesmiye edilmiştir. Bunlara dayanarak Tevrat kelimesinin Kur'an semantiğinde Yahudilerin elinde o dönemlerde mevcut olan bütün kitapları ifade ettiğini söylemek mümkündür.
Hadis külliyatındaki "Tevrat" lafzının kapsamı da, Kur'an'da olduğu gibi kapalıdır. Hadislerde Kur'an'dan farklı olarak Tevrat'ın Musa'ya verildiği açıkça ifade edilmektedir. Ancak Musa'ya verilen "Tevraf'la, Eski Ahid'in ilk beş kitabının mı, yoksa tümünün mü kasd edildiği anlaşılmamaktadır. Zira Yahudilerin elinde o zamanlar mevcut olan kitapların hangilerinin Musa'ya verilen "Tevraf'a dahil olduğu hususunda, hadislerde de herhangi bir açıklama bulunmamaktadır
Buna benzer bir karışıklık Tevrat'ın İbranice karşılığı olan Torah için de söz konusudur. Torah ile neyin kasdedildiği veya Musa'nın Kitabının neye tekabül ettiği hususu Yahudilikte de net değildir ve bu konularda farklı görüşler bulunmaktadır.Bütün bunlar nazar-ı itibare alındığında Kur'an'da geçen Tevrat ile Ahd-ı Atik'in kasd edildiği söylenebilir
Bununla birlikte müfessirlerimizin çoğunluğu, Kur'an'da İsrailoğullarının söz konusu edildiği ayetlerde geçen el-Kitab ile Tevrat'ın murad edildiği kanaatindedhier. Bunlara göre buralarda geçen kitap ile yine Kur'an'da sözü edilen Tevrat, aynıdırlar; ikisi de Hz.Musa'ya verildiği belirtilen ilahi kitabı ifade etmektedir
Ayrıca Tevrat ile Hz.Musa'ya verildiği belirtilen kitabın farklı şeyler olduğu da söylenmiştir. Bu görüşe göre Tevrat, Hz.Musa'ya verilen yazılı ilahi emirlerdir. Bu emirler yazılmış vaziyette hazır olarak Tur dağında ona verilmiştir. Musa'ya verildiği belirtilen kitab (Mitzva, Mişna, Talmud, Neviim ve Ketubim kitapları) ise, bundan ayrı olarak Hz.Musa'ya verilen sözlü emirleri geleneği ifade eder20'. Esasen Yahudilerdeki anlayış da bu istikamettedir. Yani onlara göre de Torah, yazılı ve şifahi olmak üzere ikiye ayrılır; Yazılı Torah ile, Sina Dağında Yahve tarafından Hz.Musa'ya bildirilen beş kitab, Şifahi Torah ile de Musa'ya atfedilen ve ondan nakledilerek gelenlerle (Mitzva, Mişna, Talmud, Neviim ve Ketubim kitaptan) Yazılı Torahı tamamlayan açıklamalar kasdedilmektedir.

Ayette geçen Furkan kelimesi için genelde şu anlamlar verilmiştir:
1-Furkan -Ayrılma, hakkın batıldan ayrılması
2-Furkan- Zafer günü
3-Furkan -Musa'ya verilen mucizeler ( Yedi beyza, asa , çekirge, denizin yarılması vs.)

Bu ayetin tefsirini Arapça sitelerden araştırırken karşıma şöyle bir açıklama da çıktı. Bu açıklama en başta benim aklıma gelmiştir. Ama bizim Türkçe tefsir kitaplarda bu açıklamayı hiç göremedim. Eğer ayette geçen cümlede ki الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ "vav" harfi olmasaydı o zaman bizim müfessirlerde hiç bir ihtilafa gerek kalmadan ""furkan" kelimesini sıfat olarak tercüme ederlerdi. Yani furkan / hakkı batıldan ayıran kitap olarak tercüme edilirdi.
Arapçada zaid / fazlalık harfler bazen kullanılır. Eğer cümlede o zaid harfi kaldırdırdığımızda anlam bozulmuyorsa o harf zaiddir, anlam bozulursa zaid harf değildir. Bu ayette geçen "vav" harfini, alimlerden EL KESANİ zaid olarak kabul ederek "furkan" kelimesini sıfat olarak vermiştir.
Buna göre de ayetin anlamı şu şekilde tercüme edilebilir.
"Doğru yolu bulasınız diye, Musa'ya furkan olan kitabı verdik"

En doğrusunu Allah bilir
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla