Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Ocak 2021, 09:23   Mesaj No:3

Kafkas Hacce

Avatar Otomotik
Durumu:Kafkas Hacce isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 62129
Üyelik T.: 10 Ocak 2021
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Mihrinaz Üyemizden Alıntı Mesajı göster
FIKIH USULÜ 8.ÜNİTE AÇIKLAMALI CEVAPLARI
Sayfa 25


1. Cevap: B Sahâbî kavli (sözü),
sahâbînin fıkhî konularla ilgili görüşü
(rey ve içtihadı) ve fetvası demektir.
2. Cevap: B Sahabe bir mesele
hakkında ihtilafa düşerse
Sahâbîlerden birinin kavline uymanın
vâcip olduğu söylenemez. Çünkü
kavillerden birine uyulduğu takdirde
diğerine muhalefet edilmiş ve
çelişkiye düşülmüş olur.
3. Cevap: A "Sahâbenin ittifak ettiğine
uyarız, ihtilâf ettiği hususlarda ise
içlerinden birini seçer alırız,
sözlerinin dışına çıkmayız" sözü Ebû
Hanîfe'den nakledilmiştir.
4. Cevap: A Söz konusu olan ayet,
hakkında nass olmayan konularda
kıyas ve reye başvurmak lazım
geldiğini ifade etmektedir Dolayısıyla
ayet, sahâbî sözüne uymanın
vücubuna ve kıyasa takdim
edilmesine aykırıdır.
5. Cevap: B Hanefîler, Hz. Ali’nin bu
görüşü ile amel etmeyi vacip
görürler. Çünkü bu konularda kıyas
cereyan etmez.
6. Cevap: C Istıshâb, bir fıkıh usulü
terimi olarak, “daha önceden varlığı
bilinen bir durumun, aksine bir delil
bulunmadıkça, varlığını koruduğuna
hükmetmek” demektir.
7. Cevap: A İbâha-yi Asliyye, “Aksine
delil bulunmadıkça bir şeyden
faydalanmanın veya bir davranışta
bulunmanın mubah (helal, caiz)
olduğuna hükmedilmesi" demektir.
8. Cevap: C Berâet-i Asliyye Istıshâbı
“Delil bulunmadığı sürece kişinin
yükümlülük ve sorumluluğunun bulunmadığına
hükmedilmesi" demek
tir.
9. Cevap: B Kişinin borçlu olduğu ispat
edilmedikçe, borçlu sayılamaz. İle
Bir şirketin kâr ettiği ispat
edilmedikçe, kâr ettiği kabul
edilemez. Hükümleri Berâet-i
Asliyye Istıshâbı ile alakalıdır.
10. Cevap: A Şer'î Hüküm Istıshâbı
Kaynaklarda “ıstıshâbü'l-hükmi'şşer'î”
bazen da “vasıf ıstıshâbı”
adıyla anılır.
11. Cevap: B Burada aksi sabit
oluncaya kadar abdestli olma vasfı
devam ettiğinden bu türe “vasıf
ıstıshâbı” denmiştir.
12. Cevap: A Hz. Peygamber‟in Ramazan
orucu için “Hilâli (Ramazan
hilâlini) gördüğünüz- de oruç tutun
ve (yine) hilâli (Şevval hilâlini)
gördüğünüzde orucunuzu açın
(bitirin)! Şayet hava kapalı olursa
(hilâlin görülmesine engel olursa)
Şaban ayının günlerinin sayısını
otuza tamamlayın!” şeklindeki emri
de vasıf ıstıshâb türü kapsamında
değerlendi -rilebilir. Zira bu hadise
göre, Ramazan hilâlinin görülmemesi
halinde, önceki ay olan Şaban‟ın
devam ettiği kabul edilmektedir.
13. Cevap: C Bu hadis-i şerif, Ramazan
hilalinin görülmemesi halinde,
evvelce mevcut olan Şaban ayının
sürdüğünü geçerli saymakta ve
böylece ıstıshâbın muteberliğine
delil olmaktadır.
14. Cevap: E Hanefî ve Mâlikîler
ıstıshâb'ı“defetme”(eski hakların zayi
olması önleme) konusunda elverişli,
(yeni hakları)“ispat” hususunda ise
elverişsiz sayarlar. Yani onlara göre
ıstıshâb ile yeni haklar elde edilmez,
USUL-İ FIKIH
Sayfa 26
fakat bu sayede eski hakların zayi
olması önlenir.
15. Cevap: C Mefkûd, kaybolan ve
hayatta olup olmadığı bilinmeyen
kişidir.
16. Cevap: E A,B,C ve D seçeneğinde yer
alan ifadelerin tümü mefkud
hakkında doğru bilgilerdir. Zira
Hanefî ve Malikîlerce ıstıshâb, bir
şeyin hilafı bilinmedikçe bulunduğu
hal üzere devam ettirilmesini
sağlamak üzere müdafaa için bir
hüccet olarak kabul edilir. bu durum
da zikredilen ifadelerde mecuttur.
17. Cevap: C Şafiî ve Hanbelîler
ıstıshâb'ıhem “defetme” ve hem de
“ispat” hususunda yeterli bir delil
sayarlar.
18. Cevap: A Şafiî ve Hanbelîlere göre
önceden sabit olup sonradan devam
edip etmediği hususunda şüpheye
düşülen bir abdestin veya mülkiyetin
ya da nikâhın devamına, ıstıshâb ile
hükmedilir. Onlar "şayet ıstıshâb bir
hüccet olmasaydı, bunların böyle
devam etmesine hükmedilmezdi"
derler.
19. Cevap: C Şafiî ve Hanbelîlere göre
kayıplık müddeti içerisinde (ölümüne
hükmedilmeksizin) mefkûd
kendisine ait malların mülkiyet
hakkına sahip olduğu gibi, kendisine
miras, vasiyet ve benzer yollarla da
mal intikal edebilir. Dolaysıyla cevap
C seçeneğidir.
20. Cevap: D Sedd-i zerayi Kendi başına
mubah olan bir fiilin, şer'an
mefsedete götüreceğinden emin
olunması veya bunun kuvvetle
muhtemel bulunması sebebiyle
yasaklanmasıdır.
21. Cevap: C Hediye vermek mubahtır.
Hatta “Birbirilerinize hediye veriniz
ki birbirinize muhabbetiniz olsun”
hadisi sebebiyle müstehaptır. Fakat
âdil olmayan bir karar vermesine yol
açması kuvvetle muhtemel görüldüğünden
ve Sedd-i zerayi (mefsedetin
, olumsuzluğun giderilmesi için)
hâkimin hediye kabul etmesi yasak
sayılmıştır.
22. Cevap: E Bu tür fiillerin bizzat
kendileri haram olduklarından,
bunların yasaklanması doğrudan
sedd-i zerâyi‟ kapsamına girmez;
Zira bunlar mahiyeti İtibarıyla
mefsedete götüren Fiiller
kapsamında değerlen- dirilir.
23. Cevap: C Asıl sedd-i zerâyi‟nin
konusu teşkil eden fiiller, Mahiyeti
İtibarıyla Mefsedete Götürmeyen
Fakat Mefsedete Vasıta (sebep)
Olan Fiillerdir.
24. Cevap: B Mefsedete götürmesi/yol
açması bakımından mubah fiiller üç
kısım olarak şunlardır:
- Nadiren Mefsedete Götüren
Mubah Fiiller
- Çoğu Zaman Mefsedete
Götüren Mubah Fiiller
- Meşru Kılınış Amacının Dışında
Bir Sonucu Elde Etmeye Vasıta
Kılınan Mubah Fiiller
25. Cevap: A üzümün kendisini yemek
mubah olduğu gibi sarhoşluk veren
içki yapılması dışında helal dairede
istifade edilecek pek çok yararı
USUL-İ FIKIH
Sayfa 27
vardır dolaysıyla bu önerme Nadiren
Mefsedete Götüren Mubah Fiiller
kapsamındadır.
26. Cevap: B Mâlikî ve Hanbelîler gibi
bir kısım fakihler bu yasağı sedd-i
zerâyi„ deliline dayandırırken,
Hanefîler, Şâfiîler ve Zâhirîler gibi
diğer bir kısım fakihler ise bunu
başka bir temele dayandırırlar.
27. Cevap: A Şâfiîler, yasaklanan sonuca
erişme maksadının anlaşılmasını lafız
ve ibare ile sınırlı tutarlar. Bunun
açıklanması/açıkça ifade edilmesi
durumunda vasıtanın önlenmesini
kabul ederler. Bu tür fiillerde, işlemi
çevreleyen karinelerden, özel şart ve
ilişkilerden niyet araştırılmasını ise
doğru bulmazlar.
28. Cevap: A Mâlikîler ve Hanbelîler
maksadı açığa çıkaran delili lâfız ve
ibare ile sınırlı tutmazlar, söz konusu
maksat, sözlü açıklamalardan
anlaşılabileceği gibi, işlemi
çevreleyen karinelerden, özel şart ve
ilişkilerden de anlaşılabilir.
29. Cevap: E Mâlikî, Hanbelî ve
Hanefîler, ölüm hastalığı sırasında
karısını bâin talâkla boşayan ve
ardından vefat eden kişinin bu
tasarrufunu geçersiz sayarak kadının
mirasçı olması gerektiğine
hükmetmişlerdir.
30. Cevap: E Şâfiîler , kocanın kötü
niyetini açıkça ifade etmemesi
durumda talakın geçerli olduğuna ve
kadının, iddeti içinde bile vefat etse
kocasına mirasçı olamayacağına
hükmetmişlerdir.
31. Cevap: D Hülle kavramı, üç talakla
boşanan bir kadının sırf ayrıldığı
kocasına dönebilmesi amacıyla bir
başka erkekle evlenmesi anlamına
gelmektedir.
32. Cevap: A Mâlikîler ve Hanbelîler, sırf
boşanmış kadının önceki kocası ile
evlenebilmesi ne imkân sağlamak
üzere yapılan muvâzaalı nikâhın -
erkeğin bu tür nikâhlarda sıkça taraf
olup toplumda bu özelliği ile tanınır
hale gelmesi gibi bir delil ile bu
muvâzaa kastının anlaşılması
durumunda- geçersiz olacağına
hükmetmişlerdir.
33. Cevap: A Hanefîler , anlaşmalı
nikâhın mekruh olduğunu, bâtıl
olmadığını ileri sürmüşlerdir.
34. Cevap: A Şâfiîler , akit esnasında
haram sonucu amaçladığını
açıklamadıkça- üç talakla boşanmış
kadının ilk kocasıyla evlenebilmesine
imkân sağlama (tahlîl, hülle)
maksadıyla yapılan evliliğin sahih
kabul edilmesi gerektiğine
hükmetmişlerdir.
35. Cevap: C Sedd-i zerâyi' prensibine
en geniş şekliyle dayananlar
Mâlikîler ve Hanbelîler, onu
daraltarak benimseyenler Şâfiîler,
teorik olarak benimsediklerini ifade
etmemekle beraber uygulamada ona
geniş bir yer verenler ise
Hanefîlerdir.
36. Cevap: E Sedd-i zerâyi‟ işer'î delil
kabul edenler, bunu ispat için şu
delilleri ileri sürmüşlerdir:
- Kitap ve Sünnet
- Hz. Peygamber
- Sahâbî Kavli
- Aklî Delil
37. Cevap: D 37. Soruda Sedd-i zerayi ile
ilgili verilen bilgilerde herhangi bir
yanlışlık söz konusu değildir.


ALINTIDIR..
Alıntı ile Cevapla